20 Nisan 2010 Salı

(MADENCİYİZTR) Bir rica

Abdullah Bey, 
Ahmet Yildiz'in yazisinda ismimi telafuz etmesi sebebiyle, cevaben birseyler yazmak istedim. Gayet yumusak hatlara sahip olmasina ozen gosterdim. Cunku asil amaci bambaska olan bir grubun bu sekilde kullanilmasindan inanilmaz rahatsizim. Burada yayinlanan ilanlari arkadaslarima gondermenin benim icin nasil bir tatmin oldugunu size anlatamam. Ayrica kendim icin de bu ilanlari tek tek degerlendiriyorum, bir de tabi maden kanunlari hakkinda fikir sahibi oluyorum. Bu sekilde de devam etmesini istiyorum. Nasil yapalim? bu yaziyi okuyun, duzeltelim ama insanlara okutalim...Ahmet Yildiz'in da yasini bilmiyorum, buyugum olabilir, ama hitabetini hic sevmedim. 
Yaziyi asagiya ekliyorum..Bir bakin lutfen.
 
İlk önce ortada bir yanlış anlaşılmanın varlığından ne kadar rahatsız olduğumu belirtmek isterim. Beni “barbar” zannetmeyiniz. Fiziksel şiddet yanlısı veya da saldırıya uğrayan kişiler hakkında bir takım kişisel fikirlerim yok. Bu yanlış anlaşılmanın nedenlerinden birinin Abdullah Bey’in kendisine gönderdiğim yazıyı yayınlamamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Umuyorum ki, kendisine demek istediğimi çok iyi bildiği için, bir iki cümleyle beni destekleyecektir. Fikrimi doğru bulmuyor olmayabilir ama benim baştan beri ne demek istediğim konusunda ümit ediyorum beni yalnız bırakmayacaktır.
 
Bizim toplumumuz duygularını ifade etmekte yanlışlara düşmektedir. Taraftarı olduğu takım kaybettiğinde, tesisleri basıp arabalarını tekmelemezler mi? Terör mevzusunda da, acılı insanları durduramayabilirsiniz. Her iki olayda da bu iki duygunun etkisi bariz şekilde görülmektedir. Her iki mağdur da bizim insanımızdır. Yalnız taraflardan birinin söylemleri yanlıştır ve bu konuda taviz veremeyeceğim. Hepimizin yeri geldiğinde sonsuz güvendiğimiz Türk Adaleti bu kişiyi de zaten yasaklamıştır. Nedenlerini söyleme gereğini bile duymayacağızdır. Sanırım daha fazla bu konuda fikir beyan etmem gerekmiyor. Terör mevzusu tartışmaya açık bir konu değildir. Bu kelimenin ifade ettikleri uluslar arası ölçülerde kesin olarak belirlenmiştir. Bu da tamam.
 
Asıl konuya dönersek, dediğim gibi bir yanlış anlaşılma var ortada. Ben Sayın Bakanımıza yapılan saldırıyı elbette hoş bulmuyorum. Hatta saldırının çirkin olmasının yanında, bu durum için net olarak ne düşündüğümden de bahsedeyim. Ne olursa olsun, sevin veya sevmeyin ve hatta içten içe kötü duygular besleyin fakat benim devletimin bırakın bakanına, memuruna bile böyle bir saldırı yapılırsa, resmi kurumlara olan saygının yok oluşundan ciddi anlamda kaygılar beslemeye başlarım. Fakat burada yukarıda da bahsettiğim gibi, o acılı yüreklere söz geçirmenin ne kadar zor olduğunu da anlamak gerek. Çağımızda “empati”den sıkça bahsediliyor, sizin de hem fikir olduğunuzdan şüphem yok.
 
Bu tartışmanın merkezinde, odanın ilk saldırı olduğunda, diğer saldırıları kınamadan ki görüyoruz en son yayınında bu saldırılara da ( Örneğin Deniz Baykal’a yapılan saldırı) yer verilmiş, direk olarak bir saldırıyı kınamış olmasıdır. Tabi ki dediğim gibi olay hoş olmadığı gibi tahrik edici etkiler de yaratabilirdi. Benim bu konudaki ilk tepkim, meslek odasının siyasi bir duruş sergilemesinin yersizliğidir. Nasıl kadrolaşmadan yakınıyorsak, bu konunun da farkının olmadığını düşünüyorum. Kişilerin, odamızın logosu altında fikir beyan etmesinin daima karşıtıyım. Yalnız burada bir ufak nokta var. Sayın Bakanımız doğrudan bizimle ilişkili olduğundan ve yazının içeriğinde şiddet kınaması olması nedeniyle, yayınlanan elektronik postayı doğru ve yerinde buluyorum.  Daha sonra oda başkanı tarafından bir arkadaşıma gönderilen elektronik postada tarafsızlıktan bahsedilmesi üzerine, ben de kendisinden özür dileyerek dâhil ediyorum, Abdullah Bey’e, işte Sayın Bakanımıza yapılan saldırıdan sonra kınama yazısı yayınlanırsa tarafsızlık ve gerçekten kınamanın şiddete yönelik olduğunun ispatlanacağını belirttim.  Amacım ve niyetim, baskı kurmak değil. Ben nasıl fikrimi beyan etmek istiyorsam, fikir sahibi olan meslektaşlarımın da paylaşmasını isterim.
 
Bakın asıl mesele, mesleğimizin önemi ve tabiî ki geleceği. Sizlere bunları anlatmanın bir gereği yok. Maden kanunu konusunda bir sürü sıkıntı, uzlaşılamayan nokta varken, çevrecilerin bu kadar baskı uyguladığı dönemde ne gerek vardı. Birçok arkadaşım işsiz, görüşmeye gittiği firmalarda telaffuz edilen ücretlerle aşağılanırken, teknik nezaretçilik konusu bu kadar gündemdeyken neden dikkatlerini bu konularla dağıtıyorlar. Bana göre, bu ülkenin en büyük sorunu bu, belediye otobüslerinde herkes “ben başbakan olsam” diye cümleler savurabiliyor. Fakat üzerimize düşen görevi mikro düzeyde yerine getirme konusunda acaba ne kadar başarılıyız? Bizler maden mühendisleriyiz. Bizim konumuz belli. Odak noktamız belli. Elbette fikirlerimiz olacak, bunların da karşıtları. Fakat lütfen bunları odamızın logosu altında değil, bireysel olarak sahiplenip, yapalım.
 
Umarım kendimi iyice ifade edebilmişimdir. Temennim bu tip saldırıların, bahsettiğim devlet kurumlarına ve çalışanlarına saygı hissiyatım temel olmak kaydıyla, devam etmemesi yönündedir.  Hepinizden,  kendi adıma özür diliyorum.
 
Not: Ahmet Yıldız Bey’in yazıda kullandığım üslubuma dikkat etmesini rica ediyorum.  Birbirini tanımayan insanların hitabetleri önemlidir.
 
Saygılarımla,
 
 
 
Emre Ahmet KANTARCI
 
 
--
Aracısız ve ücretsiz ilan portalı
(Maden Müh iş ilanları+Madencilikle ilgili tüm ilanlar)
Madencilerin internette buluşma noktası
Abdullah AKÖZEL
Maden Yük.Mühendisi
0506 427 42 22   aakozel@gmail.com
 
 

--
www.madenilan.com (Aracısız ve ücretsiz madencilik ilan portalı)
Grubun sahibiyle iletişim:Maden Yük.Müh. Abdullah AKÖZEL. aakozel@gmail.com 0506 427 42 22
Bu mesajı Google Grupları "MADENCİYİZTR" grubu.na üye olduğunuzdan aldınız.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : madenciyiztr@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
madenciyiztr+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/madenciyiztr?hl=tr adresinde bu grubu
ziyaret ediniz.