14 Aralık 2016 Çarşamba

((slayt izle)) TAK operasyonu ve alttaki 2,ci yazı. TAK diye geldiler (Ergün Diler)

Yazarın, dünkü ve bu günkü, yazılarının kısa yolları yazının altındadır.
Ama bu günkü yazısından bir alıntıyı öne çekerek okurların dikkatinin artmasına çalışacağım.
Ahmet Doğan Şimşek
Şimdi çok önceleri başlaması gereken kavga başladı. Ve sürecek... Asıl olarak karşımızda duran AVRUPA. Gizlemiyorlar da bunu... ABD de örgüte silah yardımı yaparak yanımızda olmadığını çekinmeden gösteriyor. Herkes bize fatura ödeterek yanına almaya çalışıyor. Bizi Gezi ile, Oslo ile, 17-25 Aralık ile, 15 Temmuz ile yıkamadılar... Ellerinde zarar verebilecekleri iki silah var! Biri PARA, biri de PKK ya da TAK!
Böyle gelecekler... İçerideki adamları güçlü kılıyordu onları. Şimdi o değişiyor. Emre Taner, MECLİS DARBE ARAŞTIRMA KOMİSYONUNA ne diyordu?
"MİT İstanbul Bölge Başkanı olduğum dönemde, Fetullah Gülen'in Ümraniye'de kaldığı eve girdik... Saat farkıyla, dakika farkıyla girdik. Yatağı henüz sıcaktı. İçeriden, emniyetten haber verilmiş kendisine. Böyle bir noktada başına gelecekleri hesap ettiği için Türkiye'de kalmak istemedi ve gitti..." Biz hep içeriden vurulduk...
15 Temmuz'u bize yaşatıp kaçabilenler nerede? Almanya'da... Fransa'da... Belçika'da...
Hollanda'da... Yakın zamanda emekli olan DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI
"Avrupa, içerideki bütün operasyonlarda yer alıyor. Güçlü Türkiye istemiyor..." demişti!
Önceki gün Diyarbakır 8'inci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan eğitim uçuşu için kalkan F-16 C tipi savaş uçağı, iniş sırasında henüz belirlenemeyen nedenle düştü. Pilot, çakılmadan önce fırlatma koltuğunu kullanarak F-16'yı terk etti. Bu ÜS 15 TEMMUZ'da DARBECİLERLE beraberdi! İlginç olan şuydu! Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, KATAR'a gidiyor aynı gün F-16 bilinmeyen bir nedenle düşüyordu!
Birileri, bizim sınırımızı aşmamızı istemiyordu! Ya da bana öyle geliyordu!.

TAK operasyonu Ergün Diler

DAHA önce birkaç kez yazdım. Önemli bir kazaydı!
Daha doğrusu kaza süsü verilmiş suikasttı! TOTAL'in CEO'su Christophe de Margerie, garip bir şekilde AVRUPA-RUSYA ittifakına inanıyordu. Bunun için de çekinmeden çalışıyordu. Moskova'ya gitti. Rusya'ya uygulanan ambargonun saçma olduğunu düşünüyor ve bunun yıkılması gerektiğini savunuyordu.
Her yerde geri adım atmadan bunları anlatıyordu. Uçağına atlayıp ekibiyle birlikte Rusya'ya gitti. Özel görüşmeleri vardı. Toplantılar bittikten sonra aynı uçakla geri dönecekti.
Arkadaşlarıyla birlikte uçaktaki yerini aldı. Kaptana "KALK EMRİ" verdi. Uçak hareket etti. Ancak olmayacak olan oluyordu!
Kar kamyonu yola fırladı ve hızını artıran uçağa çarptı. BÜYÜK BIYIKLI lakabıyla bilinen Total'in CEO'su Christophe de Margerie ve 3 arkadaşı, yaşamını yitirdi. BÜYÜK BIYIK Avrupa ile Rusya'nın yan yana olmasını savunuyordu. Ama OBAMA'nın da içinde bulunduğu ekip ABD-AVRUPA yakınlaşmasını doğru buluyordu. BÜYÜK BIYIK bambaşka bir oyuna kalkıyordu ama gücü yetmiyordu... 
ÖLDÜRÜLDÜ!
Ölümünden iki gün önce yaptığı konuşma çok daha ilginçti: "Avrupa'yı özellikle ülkemi bile bile ateşe atamam. Ambargo yanlıştır. Bunu düzelteceğim. Neye mal olursa olsun..." Sonuçta dengeyi kurmaya çalışan CEO gitti...
Ancak onun kurmaya çalıştığı denge şimdi yine bir petrolcü tarafından hayata geçirilecekti!
ABD Başkanı Trump, Dışişleri Bakanı olarak Exxon Mobil CEO'su Rex Tillerson'u düşünüyordu! Aradaki fark dengede RUSYA'nın karşısında Avrupa'nın değil de ABD'nin yer alacak olmasıydı! Demek ki Rusya önemliydi!
ABD ile Avrupa arasında köprü kuran güç, BÜYÜK BIYIK'ı ortadan kaldırdı...
Görülüyor ki AVRUPA büyük DENGE'de olmak isteyen bir güçtü! Birileri de onu dışarıda tutmak istiyordu... Şimdiki bütün işaretler Avrupa'nın kapının önünde kalacağı yönündeydi... Avrupa kendini kurtarmak için TÜRKİYE'yi ateşe atmak istiyordu. Bunun için de elinde TAK gibi PKK gibi FETÖ gibi kullanışlı örgütler vardı...
AK PARTİ kimsenin yapamadığını yapıp BARIŞ SÜRECİNİ siyasi risk alarak başlattı.
Her şey iyi başladı. Ama bu ANKARA'nın BATI'ya meydan okumasıydı. Kimsenin yapamadığı yapılacak Avrupa'nın ve Amerika'nın kurduğu oyun kendi aklımızla yenilecekti. Kaderimizi biz çizecektik! Türk Kürt birlikte...
Ancak devletin içine hiç ummadığımız kadar FETÖ'cü sızmıştı. Bilinenlerin aksine bu rakam çok büyüktü. Kriptoları hala bilen var mı kestiremiyorum. Öyle etkili yerlerde görev aldılar ki her adımı yakından izlediler... Demirtaş umut oluvermişti. AK Parti'nin karşısına dikilenler oraya sığınmıştı. Oyları da artmıştı.
Ama Demirtaş'ı Amerika'ya çağıranlar, Graham Fuller'le görüştürenler, Avrupa başkentlerinde sokak sokak dolaştıranlar BARIŞ SÜRECİNE karşıydı. BARIŞ geldiği an PKK silah bıraktığı an tarih başka türlü akacaktı... Gazete ve televizyonlarını bunlara açanlar aslında BARIŞI bitirmek için atılacak adımlara yer buluyorlardı!
Avrupa'nın bütün güçlü devletleri elini PKK içine sokmuştu. Kanlı örgüt para, propaganda ve silah konusunda hiç zorluk çekmiyordu!
Bütün Avrupa başkentleri onlara sonuna kadar açıktı...
HDP üzerinden gelen KOL'a bir de FETÖ destek atıyordu. Bilinmeyen bir ittifak vardı.
Biz anlamıyorduk. Ta ki DİYARBAKIR BELEDİYESİ'ne otoparktan giren FETÖ'cüleri görünceye kadar... Eller kenetlenmişti.
FETÖ ve arkasındaki KÜRESEL GÜÇ BARIŞIN Ankara tarafından getirilmesine karşıydı. Şiddetle hem de... Yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı ÖRGÜTE MİT de girdi. Sonra FETÖ'cü polisler tek tek hepsini deşifre etti. OSLO'yu anlatmama gerek yok!
7 Şubat zaten bu işe soyunan DEVLET GÖREVLİLERİNE verilen büyük uyarıydı.
MİT'çiler alınsa işin ucu Tayyip Bey'e kadar gidecekti... Cumhurbaşkanı-Başbakan-MİT karar veriyor ama içeride birileri dışarısının talimatıyla süreci bombalıyordu! Devletin içinde bir devlet vardı! Demirtaş da ABD-AVRUPA arasındaki hattın oyuncusuydu.
KÜRESELCİLERİN kazanması için çırpınıyordu... FETÖ'nün önemli imamlarından Süleyman Hamit Müftigil, Demirtaş'ı yanlarına alıp bütün siyasi figürleri ortadan kaldıracaklarını söylüyordu! Yani Demirtaş onlarlaydı. ABD'den Avrupa'ya kadar çizilen eksende koruma altındaydı. Tam destek vardı... YABANCILARIN meydana getirdiği PKK sorununu YABANCILAR çözmemize izin vermiyordu. İçeride kavga ve huzursuzluk isteniyordu.
FAYSAL DUNLAYICI, Alman istihbaratının PKK'nın başına getirmek istediği isimdi. İngiltere'de yakalandı, tutuklandı.
Ama Almanlar bir şey vererek onu aldı...
Kullanacaklardı. Planları vardı. Ancak bir başka güç devreye girdi! Bu CIA'ydı! Süleymaniye'de DUNLAYICI'yı ortadan kaldırdı. Bombayla...
Öcalan da yakalanmıştı... Yeni bir denge gerekiyordu. Ve ORTAYA TAK çıktı!
PKK'nın içinden ayrılacak bir grup, ses getirecek eylemlerde bulunacaktı. TAK buydu!
Toplanan ekip, Öcalan'ın yakalandığından dolayı intikam alacaktı! Aslında böyle bir şey yoktu! TAK'ı kuranlar, Öcalan'dan da nefret ederdi! Öcalan Suriye'den çıktıktan sonra hiçbir AVRUPA devleti onu almadı. Ama şimdi bakıyoruz ki bütün PKK ve FETÖ Avrupa'da!
Demek ki Öcalan'la dertleri vardı.
Güvendikleri ve liderliğe oynattıkları isimler farklıydı! Bu nedenle elebaşı KENYA'dan getirildi!
TAK için gönüllü ekip kuruldu! Öyle söylendi!
Organizasyonun başında ALMAN İSTİHBARATININ KULLANDIĞI "NASIR" KOD İSİMLİ Erzurumlu Faruk Bozkurt vardı... Bozkurt'u öneren de AVRUPA'da standardını bozmadan yaşayan SABRİ OK'tu! Aradan 1 yıl ya geçti ya geçmedi Faruk Bozkurt bu görevi yapamayacağını söyledi! TAK ile PKK arasında çelişkiler yaşadığını söylüyordu! Örgütte bunlar olacak işler değildi. Olmuyordu da... Faruk Bozkurt kimsenin bilmediği bir şekilde ölü bulundu!
İNFAZ EDİLMİŞTİ! Sonra Cemil Bayık, TAK'ı tasfiye ettiklerini açıklıyordu. Ama bu mümkün değildi. Ona kimse bir şey sormazdı!
TAK özellikle AVRUPALI İSTİHBARAT GÜÇLERİ TARAFINDAN şehirler ile BATILI BAŞKENTLERDE kurulan ve yönetilen, PKK'dan bağımsız bir örgüttü. İlişkisi var gibi görünür ancak kararlar bambaşka yollarla alınır ve uygulanırdı!
TAK için kimliğini, kişiliğini, duygusunu, insanlığını kaybetmiş isimler seçilirdi. Doktorlar eşliğinde 45 günlük seanslarla "SEN BÜYÜKSÜN VE ÖNEMLİSİN!" kursları verilirdi! İlaçlarla tabii... Tam bir istihbarat örgütünün yapacağı işlerdi bunlar. HİÇ OLAN BİRİ KURTARICI (!) olarak canlı bombaya dönüştürülürdü!
TAK, Faruk Bozkurt'un imtiyazlı olarak aldığı isimler tarafından devam ettirildi! Arasında YABANCI İSTİHBARAT vardı! Avrupa çok pahalı bir mücadeleyi çok ucuza yapıyor ve Türkiye'yi böylece kontrol etmek istiyordu!
Avrupa'nın gözünde Türkiye, TOTAL CEO'su Christophe de Margerie gibiydi... Ne Avrupa ile bütünleşebiliyoruz ne de ayrı bir yola gidebiliyoruz. Asırlık ilişkiler yeni yollar bulmayı zorlaştırdı. Onlar da bunun rahatlığıyla Türkiye'nin canını yakan operasyonları TAK gibi taşeronlara yaptırdı... Amaç SÖZ DİNLEYEN BİR TÜRKİYE meydana getirmekti... Kendisi için yol aramayan, milli bağımsız bir çizgisi olmadan ne denilirse yapan bir TÜRKİYE istediler. Siyaset de, finans dünyası da, iş adamlarımız da, medyamız da, bürokrasimiz de buna razı oldu! Kimse öne çıkıp "Hayır burada hatalısınız! Türkiye gibi koca bir tarihi olan devlet kimsenin oyuncağı olamaz.
Biz Avrupa ile savaştık. Hem de yıllarca.
Dost olmaya razıyız. Ama olmayacaksak da mücadeleye hazırız..." diyemedi... Tayyip Bey'e kadar bunu kimse yapamadı... Onlar da bu güvence ile gelip istedikleri sonucu aldı. Düne kadar...
Şimdi çok önceleri başlaması gereken kavga başladı. Ve sürecek... Asıl olarak karşımızda duran AVRUPA. Gizlemiyorlar da bunu... ABD de örgüte silah yardımı yaparak yanımızda olmadığını çekinmeden gösteriyor. Herkes bize fatura ödeterek yanına almaya çalışıyor. Bizi Gezi ile, Oslo ile, 17-25 Aralık ile, 15 Temmuz ile yıkamadılar... Ellerinde zarar verebilecekleri iki silah var! Biri PARA, biri de PKK ya da TAK!
Böyle gelecekler... İçerideki adamları güçlü kılıyordu onları. Şimdi o değişiyor. Emre Taner, MECLİS DARBE ARAŞTIRMA KOMİSYONUNA ne diyordu?
"MİT İstanbul Bölge Başkanı olduğum dönemde, Fetullah Gülen'in Ümraniye'de kaldığı eve girdik... Saat farkıyla, dakika farkıyla girdik. Yatağı henüz sıcaktı. İçeriden, emniyetten haber verilmiş kendisine. Böyle bir noktada başına gelecekleri hesap ettiği için Türkiye'de kalmak istemedi ve gitti..." Biz hep içeriden vurulduk...
15 Temmuz'u bize yaşatıp kaçabilenler nerede? Almanya'da... Fransa'da... Belçika'da...
Hollanda'da... Yakın zamanda emekli olan DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI
"Avrupa, içerideki bütün operasyonlarda yer alıyor. Güçlü Türkiye istemiyor..." demişti!
Önceki gün Diyarbakır 8'inci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan eğitim uçuşu için kalkan F-16 C tipi savaş uçağı, iniş sırasında henüz belirlenemeyen nedenle düştü. Pilot, çakılmadan önce fırlatma koltuğunu kullanarak F-16'yı terk etti. Bu ÜS 15 TEMMUZ'da DARBECİLERLE beraberdi! İlginç olan şuydu! Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, KATAR'a gidiyor aynı gün F-16 bilinmeyen bir nedenle düşüyordu!
Birileri, bizim sınırımızı aşmamızı istemiyordu! Ya da bana öyle geliyordu!
Ne dersiniz!

NOT: 15 Temmuz gecesi 6 F-16 savaş uçağı bombalarla yüklü olarak pistin ucundaydı.
"SAKIN HAVALANMAYIN!" emri verildiği halde, o 6 uçak havalandı ve darbede görevini yaptı... Eklemek istedim!
Bu yazının kısa yolu.
Dünkü yazıyı okumak isteyenler içinde 13 Aralıkın yazısının kısa yolu.
  • 13 Aralık 2016, Salı

Tak diye geldiler

Cumartesi akşamı YAZ-BOZ'da iken birden telefonuma "BÜYÜK PATLAMA OLDU!" mesajları düşmeye başladı. Hiç birinde bilgi yoktu ama herkes oturduğu semtten patlamayı duymuştu.
Korku büyüktü. İlerleyen dakikalarda ayrıntılar akmaya başladı. Canımız yanıyordu!
Acı büyüktü! Gencecik polis kardeşlerimizi şehit etmişlerdi...
Acımasızca, kalleşçe...
Ülke olarak yastaydık!
Açıklama geldi! Hain saldırının arkasından yine TAK çıktı! Kürdistan Özgürlük Şahinleri yani... Bu da TABELA ismiydi!
YABANCI İSTİHBARATLARIN kullandığı ve adını TAK koydukları bir organizasyondu... Gariptir, Türkiye ne zaman enerji alanında kendine göre doğru bulduğu bir yolda adım atsa TAK hemen sahneye çıkıyordu! Böyle rol aldığı çok olay vardı... 1990'ların başından beri hem de... 
* 17 Şubat 2016 günü Ankara Kızılay'da askeri servis aracına bombalı saldırı düzenlendi. 28 kişi hayatını kaybetti. TAK, 2 gün sonra saldırıyı üstlendi. 
* 13 Mart 2016 günü Ankara Kızılay'da bir otobüs durağında bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. 37 kişi hayatını kaybetti. TAK, 4 gün sonra üstlendi. 
* 27 Nisan 2016'da Bursa Ulu Camii yakınında intihar saldırısı düzenlendi.
Yine TAK üstlendi. Olaydan 4 gün sonra!
* 7 Haziran 2016'da İstanbul Vezneciler'e bomba yüklü araçla geldiler.
Patlamada 5'i polis memuru, 6'sı sivil olmak üzere 11 kişi hayatını kaybetti.
36 kişi yaralandı. TAK saldırıyı üç gün sonra üstlendi...
* 6 Ekim 2016'da İstanbul Yenibosna'da bomba yüklü motosikletle düzenlenen saldırıda 10 sivil yaralandı.
TAK, bir gün sonra üstlendi.
* 24 Kasım 2016'da Adana Valiliği'ne bombalı araçla düzenlenen saldırıda 2 sivil hayatını kaybetti. 33 kişi yaralandı. 5 gün sonra, TAK üstlendi.
Ve en son BEŞİKTAŞ'taki hain saldırılar...
İstanbul'daki patlamaların öncesinde ve sonrasında nerelerde ne oldu diye bir göz attım!
Liste uzun; bunlar çıkardıklarımın bir kısmı! Türkiye ENERJİ ile ilgili kesin ve net adım atacağı zaman birileri TAK'a görev veriyordu... Kürt petrolü mü gelecek? TAK devrede? Kafkaslar'dan gaz ve petrol mü gelecek? TAK devrede?
Hatta İsrail ve Doğu Akdeniz GAZ anlaşması mı yapılacak? TAK devrede!
Saldırıların arkasında enerji yatıyordu.
Birileri Türkiye'nin kulvar dışına çıkmasını istemiyordu. Patlama oldu, ne iptal edildi? Erdoğan'ın KAZAKİSTAN ziyareti! Nazarbayev ile buluşacaklar ve muhtemelen yine gaz-petrol üzerinden masaya bir şeyler gelecekti!
Beşiktaş patlamasıyla bu gezi ertelendi... Mesela İstanbul patlamayla sarsılırken Nijerya, Mısır ve Somali de saldırılarla inliyordu! Bütün bunlar yan yana getirilmesi gereken unsurlardı!
Geniş bakıp geniş düşünmek zorunda olduğumuz olaylardı! Büyük savaş TERÖR üzerinden gidiyordu! Bu nedenle TAK diye bir şey yoktu!
İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN kod ismiydi bu! Ancak ortada ŞUDUR diyeceğimiz net bir işaret bulunmuyordu!
DEAŞ'ı ABD yani CIA kurmuştu ama herkes sızmıştı! MI6 Başkanı "İyi ki girdik ve DEAŞ'ı kendimizden uzak tuttuk" diyordu. TAK için de bunlar geçerliydi. AVRUPA, PKK ve TAK üzerinde etkiliydi! Ama ABD de Rusya da vardı! Çin neredeydi tam olarak kestiremiyorum...
Biraz geriye dönelim...
HDP ve Demirtaş AVRUPA'nın baş tacı ettiği bir hareketti. Destek veren televizyon ve gazetelere bakın!
Saz çaldırırken de türkü söyletirken de yanında olanlara bakın! Hep aynı kulvardaki oyuncular... Cumhuriyet Gazetesi'ne bakın! Kapanmadan önceki FETÖ'cü ZAMAN gazetesine bakın!
PKK liderleriyle içli-dışlı tavırlarına bakın!
Kimi röportaj için dağa adam yolluyor, kimi de elden kravat veriyordu. Can Dündar'ın da Ekrem Dumanlı'nın da HDP ve PKK aşkı yeni değildi. Çünkü arkalarındaki güç HDP üzerinden ÖZERKLİK istiyordu. Zaten bütün verilen desteğin amacı buydu. HDP de Demirtaş da arkasındaki güçler de BAŞKANLIK istiyordu. Ama ÖZERKLİK şarttı!
Ancak Demirtaş bir türlü PKK ile karşı karşıya gelemiyordu. Teröre sessiz kalarak destek oluyordu! Graham Fuller'den Avrupalı liderlere kadar herkesle görüşüyor ama TERÖR konu olunca topu taca atıyordu... FETÖ zaten yanı başındaydı. BENENSON'a kadar herkesi emrine vermişti! Bir de CHP vardı! Kemal Bey vardı! Sessiz kalarak HDP'nin istediği BAŞKANLIK formülüne sıcak bakıyordu. Özerklik ile bitecek filmde rol alacak gibiydi. Ama HDP ve Demirtaş savrulunca bunlar kollarını açtı. "Gelin biz varız. Dert etmeyin" dedi. Zaten bunların içinde de FETÖ fazlasıyla vardı. SINIRLAR üzerine akıl yürüten güçlerin ne yapmak istediğini anladıklarını sanmıyorum ama kendilerinden emin yürüyorlardı. HDP geldi ve CHP'nin evinde oda kiraladı...
AK PARTİ içerideki büyük güç olarak yol ararken karşısında yer alan MHP döndü geldi ve "Size destek olacağım. Ama birlikte yürüyeceksek milli çizgiden hiç ödün vermeyelim" dedi.
AK Parti ile MHP arasındaki ilişki bu denge üzerine kuruldu. BAŞKANLIK yine gündemdeydi! Ama içinde KÜRTLER'ÖZERKLİK yoktu!
Tamamen milli çizgide gidilecekti. Ve bu nedenle bir önceki çizgide yer alan isimler tek tek eleniyordu! Bakın kenara çekilmek zorunda kalan siyasi figürlere...
Sistem dışı kaldı hepsi!
Bu işbirliği ya da ittifak bizi çok mutlu etti! Ama sorun şuydu ki DÜŞMANLARIMIZIN SAYISI ARTIYORDU!
Ankara, Moskova ile yakınlaşma içine girdiği zaman Rusya'nın rakibi olan AVRUPA hemen TAK'la bize mesaj yolluyordu! Türk-Rus yakınlaşmasına itiraz ediyorlardı. Savaşın yeni metodu terör ile geliyorlardı! Ankara-Washington arasında bir sıcaklık oldu mu TAK yine devreye giriyordu! Yine Avrupa vardı arkada! Beşiktaş'taki patlamanın olduğu gün YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK gündeme gelmişti!
Ne oldu? TAK devreye girdi! 44 canımızı bizden aldı! Zaten ertesi gün de KAZAKİSTAN ziyareti vardı! İki taraftan kıskaçtaydık. Amerika-Rusya dengesi hem Avrupa'ya gitmemizi istemiyor hem de Çin'e yaklaşmamıza hiç sıcak bakmıyordu! Avrupa ise ne Ortadoğu ile ne Kürtler ile ne de ABD-Rusya ile yakınlık istemiyordu!
Bu denklemde Ankara kendine MİLLİ BİR ÇİZGİ ARIYORDU! Kolay değildi! Bugünden yarına olacak iş hiç değildi. Bütün ittifaklarımız 50- 60 yıllıktı. Bırakıp gitsen tutuyorlar, dönüp gelsen vuruyorlardı! Bir de bu arada GLADYO-C olan para planı ile gelmeye gayret ediyorlardı... Ankara DOLAR'a savaş ilan ediyordu! Bu alışık oldukları bir şey değildi. Açıktan bunu kimse yapmamıştı DOLAR'a...
ABD dolarda çok hassastı, Avrupa Birliği de kendilerine yapılan uyarılar konusunda... Erdoğan "Gerekirse orada olmayız" diyordu! Türkiye'siz bir AVRUPA felakete sürüklenirdi! Ama önemli bir siyasetçimizin dediği gibi "Bu kopuş olursa Türkiye'de neler yaşanır düşünmek bile istemiyorum" sözü aklıma geliyordu! Türkiye yıllarca yan yana, iç içe durduğu her iki kutuptan da dışlandı!
Sevgimiz ve gücümüz hep zaafa uğratıldı.
Avrupa'ya gittik, almadılar. ABD'ye gittik, DARBE ile karşılık verdiler...
Çin'e gittik, Ortadoğu'ya gittik, Afrika'ya gittik TERÖRÜ kapıda gördük!
Rusya'ya gittik, uçakla geldiler! Bakın Can Dündar'a medeni ölçülerde tepki gösteren GAZETECİYE evinde kim saldırdı? PKK... Hem de AVRUPA'nın göbeğinde. Bu işler böyledir. KÜRT MESELESİ AVRUPA'nın üzerinde büyük bir hassasiyet gösterdiği alandır!
Bize bırakmak istemezler! Asla ve kat'a ORTADOĞU'da söz sahibi olmamıza rıza göstermezler. Belki Can Dündar bilmiyor ama MİT TIR'larını kim niye durdurdu şimdi anlaşılmıştır sanırım!
Orada olmamızı istemeyenler içerideki gücüyle geldi! Kim yaptı bu haberleri?
Kim sahip çıkıyor haberi yapanlara?
ORTADA!
"Bu adamlar gelecek" derken bildiklerim var! Türkiye yeni dengede yerini arıyor! Kazanacağı bir MASA istiyor! Ya da hakkını alabileceği...
İşte buna yanaşmayanlar ortada!
Geliyorlar! Dün sonuç aldıkları ne kadar yöntem varsa hepsini zorluyorlar... ZORLAYACAKLAR da... Büyük bir kavganın içindeyiz...
DEĞERLİ OLDUĞUMUZ için canımızı yakıyorlar... Her ne yaşanırsa yaşansın kazanan TÜRKİYE olacak...
Türkiye'nin sistemini değiştirmesi, sınırların dışında başka bir oyun kurması, Orta Asya'ya kadar uzanması alıştıkları şeyler değil...
Omuz omuza yürümemiz gereken bir zaman diliminden geçiyoruz. Yüreğimiz yansa da yarınlar için kazanmak zorundayız.
Ve emin olun ki kazanacağız...
Kazanacağımızı onlar da biliyor!

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "pınarslayt" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.