Yoruma gerek yok. Yorum yazının içinde yeteri kadar açık
-- Batının kendi başında paralansın parası, Biz vatan için ölmeye geldik.
Değil para yemeye
Unutkan bir milletiz. Çünkü defalarca sohbet ettiğimiz arkadaşlar, hafta sonu hep aynı soru ile geldiler. "Bombalar patlıyor, neler oluyor?" dediler. Halbuki cevabı defalarca yazmıştık. Hadi gelin bir kez daha hatırlayalım.
Diplomatlarımızı katleden Ermeni terör örgütü Asala nasıl birkaç günde bitti? Sorunun cevabı "Örgütün merkezi neden Avrupa ve özellikle Paris?" sualinin içindeydi.
Rahmetli Özal bu soruyu Fransız Devlet Başkanı'na sormuş ve şu cevabı almıştı; "ABD'den Boeing alıyorsunuz ama bizden hiç Airbus sipariş etmiyorsunuz.
ABD'ye uydu ihalesi veriyorsunuz ama bize yok." Bugün yaşadığımız tüm olayların altında bu zihniyetin getirdiği saldırılar ve onlara uşaklık edenler var.
Özal Fransız-Alman-Hollanda ve İngiliz ortaklı Airbus'tan 100 uçak siparişi verip, uydu fırlatmayı da Paris'e ihale edince Asala'nın tüm üyelerinin ev adreslerine kadar almıştı. Gerisini MİT birkaç günde halletmiş ve örgütü bitirmişti.
Karşımıza terörden PARA KAZANMA bağımlısı BATI başkentleri ve onların cebi için cehennemi boylayan zavallı taşeronlar çıkıyor.
ABD'de Paranın Firavunlarına uşaklık eden, Trump'a savaş açan tetikçi NeoConlar 15 Temmuz'dan bir ay önce "Türkiye'de darbe olacak" yazıyor. Bir ay sonra hain taşeronlar harekete geçiyor. Son bir aydır aynı gruplar, eski büyükelçi papağan Edelman eşliğinde "Türkiye iç savaşa gidiyor" diye bağırıyor.
Ve bir bakıyoruz kaçırdıkları çocukları canlı bombaya çeviren maşalar, Türkiye'de iç savaş görüntüsü oluşturmak için harekete geçiyor.
Katiller sürüsü PKK'ya tüm şehirlerinde kucak açan Almanya'nın resmi yayın organı Deutche Welle hemen olaya atlıyor. "Suriye'deki iç savaş Türkiye'ye sıçradı" diye. Bu hayalle yaşayanlar Ankara'nın BATI'ya bağlanmasını ve tüm ihaleleri kendilerine verecek hükümetler kurulmasını istiyor. İstihbaratçıları ile bana kadar gelip "Kanalİstanbul projesinin ihalesi bize verilsin, tüm gücümüzle Türkiye'yi savunalım" diyecek kadar netler.
Çıkarları uğuruna Boğazın kontrolünü ve anahtarını istiyor adamlar. Vermezsen PKK'ya yataklık yapıyorlar, FETÖ'ye sarılan yılana dönüşüp, tüm hainlerimizi istihdam yoluna gidiyorlar. Doymuyorlar, Ankara dahil her şeyimizi istiyorlar. Çünkü onları korku dolu bir gelecek bekliyor. Tüm göstergeler sömürgeci sistemlerinin bozulacağını, yarınlarının kabusa dönüşeceğini gösteriyor. Polonya'da aynı zihniyet halka meclisi işgal ettirerek darbe girişiminde bulundu. Çünkü geleceğin parlayan yıldızları Berlin veya Londra değil, Baltık üzerinden Rusya'yı kontrol edecek olan Varşova... Ve tabii iki kıtayı birbirine bağlayan, Avrasya'nın köprüsü Türkiye... Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkanı Alman Günther Meinel bakın neler diyor. "Avrupa Birliği yıkılacak. Birlik algısı yerini ulusçuluğa bırakıyor. Dünya yeni düzene, sisteme geçiyor. Bugüne kadar dünyada polisliğe soyunan ABD Trump'la birlikte içine kapanıyor. Bunun adı Avrasya sistemidir, Türkiye bunda en önemli kilit ülke. Rusya bile Türklere saygı duyuyor." Günther Meinel bununla da yetinmiyor, bombayı patlatıyor; "Birgün gelecek bu yeni dünya düzeninde yerini almak için Almanya Türkiye'nin arabulcu olmasını dahi isteyecek duruma gelecek." Hesap sorulmasından korkuyorlar. Gelecekte kurulacak masalarda bizden üç kuruşluk menfaat sağlayabilmek için terör kozunu pazarlık unsuru olarak ellerinde tutuyorlar. Avrasya sisteminin en güçlü ülkelerinden biri olmaya aday Türkiye'yi, o sistem hayata geçtiğinde zayıf kılmak için, taşeronlarla saldırıyorlar. Cumartesi günü bir General dostum aradı. "Gördün mü Haçlı-siyonist ittifakı Neoconların yuvası CFR'nin bugün yayınladığı raporu" dedi.
"Yeni tehdit unsurları" başlıklı o raporda "Türkiye'de PKK eylemleri şehirlere bombalarla yayılacak" diyordu. Ve Cumartesi sabahı Kayseri'de bomba patladı. Adamlar biliyorlar neler olacağını... Çünkü paranın Firavunlarına hizmet ediyorlar. Yani masada plan yapıyorlar... Suriye'de Türkiye ile Rusya ve İran'ın çatışması için bir yerlerini yırtıyorlar. Bizi kitlesel bir savaşa sokmak için her türlü fitne aracıyla, provokasyonlara başlıyorlar. Zavallı hainler de aldatmaca "Dava uğuruna" şırıngası ile, "PARANIN GÜCÜ AŞKINA" cehennemi boyluyor. Ankara "Savaş oyunları"nın farkında... Başkentte Rus büyükelçi Karlov'a dün yapılan saldırı da bunun bir örneği... Rusya ile imzaladığımız ekonomik anlaşmalar ve yakınlaşma BATI'yı delirtiyor. Türk-İran-Rus Dışişleri Bakanları bugün Moskova'da buluşmaya hazırlanırken, taşeron çakallarla "Bir araya gelmeyin" mesajı veriliyor. Unutmayın çakallar istihbarat örgütlerinin maşası ve kuyruğudur. Ve kuyruk dibindeki bir bezin salgısı nedeniyle PİS KOKU yayarlar. http://www.takvim.com.tr/yazarlar/bekirhazar/2016/12/20/paranin-gucu-askina
A.D.Şimşek notu: Aşağıdaki ikinci yazıda Mahir Bey olarak geçen kişi, bir suikast ile ortadan kaldırılan Mahir Kaynak dır. Bir zamanlar Ergün Diler'e de hocalık ettiği de anlaşılıyor. Türkiye öyle şeyler yaşıyor ki anlamak da anlatmak da kolay olmuyor. Hangisini nasıl yazacaksınız? Bu kadar olay, bu kadar acı, bu kadar gözyaşı, bu kadar şehit, bu kadar uyarı, bu kadar tehdit, bu kadar saldırı... Kolay değil. Hem de hiç... Sadece hiçbir şey bilmediğimizi bilelim... Göründüğü gibi değil bazı şeyler... "İşin içinde iş var" derler ya, öyle... YABANCILARIN ülkemizdeki operasyonlarını izleyince ürküyorum. Muazzam dönüşleri, muazzam virajları ve muazzam uyumlarını görünce şaşırıyorum!
Türkiye böyle bir yerdir! Hiç yabancı görmezsiniz ama karar alınırken oradadırlar. Bilmeyiz. Görmeyiz.
Anlamayız... Bize benzerler. Gözden kaçırırız. Ama yanılırız...
Bakın, 1971 darbesinden sonra Türkiye'nin kurumları iki ülke arasında paylaştırıldı. Amerika ile İngiltere arasında... Güç bunlarda olduğu için gelip istediklerini aldılar... 16 İMPARATORLUK KURMUŞ DEVLET içeriden kemiriliyordu... O hep sürdü. Aralarındaki mücadeleyi görmesek de atlasak da kanlı ve acılı bir şekilde sürdü. İkisi de birbirine bırakmak istemedi Türkiye'yi... Rahmetli Mahir Hoca ile bu konuları saatlerce konuşuyorduk. O günleri bana çok başka anlatırdı. Darbenin içinde olan ve darbeyi önleyen tek kişiydi! MİT adına...
Ondan önce de sonra da bırakın darbeyi önlemeyi haber bile alamadık...
Yabancı istihbaratçılara ANKARA'da operasyon yaptıran da sadece oydu!
Faturasını hep küçük tutularak ödedi...
Memleket için bir şeyler yaptığında sana benzeyip senden olmayanlar önüne fatura getiriyorlardı... Hiç yazmamak kaydıyla Mahir Hoca anlatırdı bunları bana... Sohbetlerimiz saatlerce sürer, sonunda bazı konularda ayrı düşerdik...
Aramızdaki tek fark ben iki egemen gücün zamanın şartlarına göre oyuncu da rota da mod da değiştireceğini söylerdim. Farklı isimler kullanıp aynı sonuca gidebilirlerdi...
Örnekleri de oldu daha sonra!
Şimdi girmeye gerek yok...
Yeri de değil zamanı da...
Önemli olan bize saldıranların kim olduğunu anlamak ve ne istediklerini çözmek! Karşımızda bazen bir işadamı, bazen FETÖ, bazen TAK, bazen PKK , bazen DHKP-C, bazen El Kaide, bazen DEAŞ, bazen de hiç tanımadığımız isimler-gruplar görürüz. Saldıranların kimliği önemli değildir. Bombayı kimin patlattığı hiç önem taşımaz. ARKADA KİM VARDIR? Bu sorunun cevabı önemlidir... Büyük güçler tabelalarla sonuca gitmek isterler... Ve Türkiye bunun labarotuvarıdır!
Bize saldıran asıl iki güç olan ABD ile İngiltere bizimle anlaşmayı denemedi. Hep kullanmak istedi. Bazen de anlaşacak gibi yapıp sonra yine saldırdılar... Amerika askeri olarak, istihbari olarak buralarda çok güçlüydü.
İngilizler ise ekonomik olarak...
DARBELER hep bu kırılmaların ana nedeniydi! Ama askerlerimiz ya darbeyi kimin işine yarar diye analiz edemeyecek kadar fukara ya da görevliydi! Ben analiz edemediklerini düşünüyorum... Hafta sonu AYTAÇ YALMAN PAŞA'nın sözlerini okudum.
Satır satır... İlginçti! Ve hayal kırıklığıydı.
Akıllı bir asker olduğunu duymuştum.
Darbelere de karşıydı...
15 Temmuz gecesi için şunları söylüyordu: "O gün ben Bodrum'daydım. Haberleri görünce bunun son derece anlamsız ve yanlış bir hareket olduğunu hemen idrak ettim.
'Kapatın' dedim; 'İlgilenmeye bile gerek yok.' Tamamen hayal mahsulü bir hadise olarak değerlendirdim. Üzerinde bile durmadım..." Bence de KUVVET KOMUTANLIĞI yapmış biri hemen ekranı açarak 15 Temmuz'un seyrini görebilmeliydi. Öyle de yapmış paşa...
Devam ediyor Yalman... "Çok çok üzgünüm, acı çekiyorum. Çünkü 15 Temmuz ordumuz için bir kara lekedir.
Türk ordusunun 2 bin yıllık tarihinin en acı günüdür. 49 yıl üniforma giymiş bir insan olarak söylüyorum: Bize bunları yaşatanların en ağır şekilde cezalandırılması lazım..." Sonra FETÖ ile ilgili bir soru geliyor ve şu cevabı veriyor: "2000'lere kadar ordumuzda bir FETÖ meselesi yoktu bizim... Onu sonradan öğrendim.
Biz olayı bütün olarak görürdük.
Nurculuk hareketinin dokuz kolundan biriydi sadece bu cemaat. Yeni bir şey de değildi zaten. 1955 yılında ben Kuleli'deyken bizim kimya hocamız Hüseyin Işık'tı. Bu Işık okullarının kurucusudur işte. O zaman böyle bir şey yoktu. Dini anlatırdı bize, biz de dinlerdik..." İŞTE BURADA TESTİ ÇATLIYOR... Hem Hüseyin Işık'ı hem de FETÖ'yü bilmiyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı ya da Genelkurmay Başkanlığı yapanlar FETÖ'yü göremiyordu. Ekrandan darbenin anında tomografisini çekecek kadar kapasitesi olanlar FETÖ'yü atlıyordu... YA SAVAŞTA OLSAYDIK ve FETÖ bizi başka sonuca götürseydi!
NE YAPACAKTIK! Hiçbir şey... Galiba kimse gerçeği söylemiyor. Ya da ben bazı isimleri büyütüyorum! Gerçekten hiçbir şey bilmiyorlar. Olabilir... Ama önemli koltuklara gelen isimlerin sıradan insanlardan ayrılmış olması gerekir diye düşünüyorum. Sonuçlar öyle değil ama...
İki güç de yani ABD de İngiltere de Türkiye içinde başka kişi, kurum ve organizasyonlarla yakınlık kurmak için uğraşıyorlar... ABD NATO'nun da gücüyle operasyonlarını can alıcı şekilde artıracak. KÜRT KARTI konusunda çok hassaslar. İngilizler de öyle. Biri Kürtler'le kucaklaşmayı, diğeri de ayrı durmayı önerir! Ama bize söz hakkı bırakmazlar. Kendi modelleriyle gitmemizi isterler... Ankara kendi yolunu bulmak için adım attığında karşımıza dikilirler. OSLO'yu düşünün! İngilizler hemen sızdırdı! BARIŞ da kucaklaşma da istemez! ABD'yi düşünün, istediği sistemi FETÖ ile dayatmaya kalkar...
Oysa Ankara ile muhatap olunacak ve iki eşit ülke gibi yollar yürünecekti.
Hiç bunu istemediler. İçeride MİLLİ UYANIŞA izin vermek gibi bir düşünceleri hiç olmadı...
15 Temmuz'a bakıyorum... 17-25 Aralık'a... GEZİ'ye, Oslo'ya, 7 Şubat'a...
Hepsinde bu iki oyuncu var! Ve bunların Türkiye'yi DEVLET değil de kontrol edilmesi gerekli bir merkez gibi algılamalarına şahit oluyorum... OYSA bunlar da biz de bilirdik ki TÜRKİYE OLMADAN KİMSE BÖLGEDE ADIM ATAMAZDI... Gücümüzü bize anlatan yoktu. Hep BATI'dan çekinirdik. Almadıkları halde kapıda 60 yıl beklerdik. Kendimizi keşfetmemiz çok ama çok uzun sürdü. Kiminle anlaştığımız, kiminle yürüdüğümüzün bir önemi yoktu! Önemli olan TÜRKİYE'nin kazanmasıydı. DENGE biz olmadan olmazdı! DENGEYİ biz belirleyeceğimize göre kimin yanında durursak o kazanacaktı. Ama bizim de kazanmamız gerekiyordu... Önceden bize zırnık koklatmıyorlardı. Kontrol ettikleri insanlar topluluğu olarak görüyorlardı... Oysa biz gerçekten büyüktük... Onlar itiraf etmese de büyüktük... Zaten gerçek başka türlü olsa bize bu kadar saldırmazlardı. Gerek duymazlardı...
Ama bizsiz yapamayacaklarını en iyi onlar yaşayarak öğrenmişti... FETÖ YAPTIKLARIYLA Amerika'yı buradan attı! Saldırı üstüne saldırı "Türkiye bizim vazgeçilmez müttefikimiz" diyen devlete yakışmıyordu... Muhammed Ali'nin cenazesine gittiğimizde ilişkilerin koptuğunu gördüm. Net olarak ilgisizlik ortadaydı. Ancak karşılarında koca bir TÜRK DEVLETİ vardı. Kaldı ki bizim müttefikliğimiz olmasa buralara asla ve kat'a gelemezlerdi. Belki bundan sonra da gelemeyecekler... Biz bir yönüyle BATI, bir yönüyle DOĞU'yuz. Aynı zamanda GÜNEY'iz, aynı zamandı KUZEY'iz! Bunu bilmemeleri mümkün değil!
Türkiye kullandıkları adamlar yüzünden şimdi başka rotalar arıyor!
Haklı olarak...
Tam bu cümleyi bitirdim "RUS BÜYÜKELÇİ SALDIRIYA UĞRADI" haberi ajanslara düştü!
Saldırıların artacağını ve suikastların olacağını (farklı şekillerde gelecekler demiştim) zaten yazmıştım... Kendi kurdukları oyunun altında kalanlar, şimdi tekrar tekrar geleceklerdi. Biz çok önemliydik ama masaya gelmiyorlardı.
En iyi bildikleri yolu seçerek geleceklerdi!
KAOS ile... Yapamasalar da bu yolla geleceklerdi... Çok ucuzdu onlar için çünkü... Toplumsal huzur hedefti!
Demokrasinin, hükümetlerin, liderlerin, kurumların yetmeyeceğini göstermek için geleceklerdi... Toplumu bıktırmak ve operasyonlarına ikna etmek için aralıksız saldıracaklardı!
Tayyip Bey Kazakistan'a gidecekti, BEŞİKTAŞ PATLAMASI oldu! Gezi iptal edildi! Katar Emiri Türkiye'ye gelecekti, Kayseri patlaması gerçekleşti...
Buna rağmen EMİR GELDİ! Şimdi de suikastlarla sarsmaya çalışacaklardı...
Rus Büyükelçisi hedef seçilse de asıl hedef Rusya ve Büyükelçi değildi! Bakın bakalım, KATAR Rusya'da ne satın aldı? Rosneft'in yüzde 20'sini 10 milyar EURO'ya satın aldı! Bu yakınlaşma birileri tarafından kabul edilebilir değildi! Bir de ayrıca BEŞİKTAŞ ve KAYSERİ saldırıları sonrası Putin "Terör ile mücadeleye varız. Biz buradayız!" demişti. Tetiği çektirenler "Sen yardım edemezsin" cevabını verdi...
Büyük mücadelenin ortasındayız.
Ülkenizi yalnız bırakmayın! Zoru başardığımızda büyük oluruz... Kolay zafer yok... Umutsuzluğa düşmeden devam... http://www.takvim.com.tr/yazarlar/ergundiler/2016/12/20/teror-sarkaci
A.D.Şimşek
Paranın gücü aşkına Bekir Hazar
Diplomatlarımızı katleden Ermeni terör örgütü Asala nasıl birkaç günde bitti? Sorunun cevabı "Örgütün merkezi neden Avrupa ve özellikle Paris?" sualinin içindeydi.
Rahmetli Özal bu soruyu Fransız Devlet Başkanı'na sormuş ve şu cevabı almıştı; "ABD'den Boeing alıyorsunuz ama bizden hiç Airbus sipariş etmiyorsunuz.
ABD'ye uydu ihalesi veriyorsunuz ama bize yok." Bugün yaşadığımız tüm olayların altında bu zihniyetin getirdiği saldırılar ve onlara uşaklık edenler var.
Özal Fransız-Alman-Hollanda ve İngiliz ortaklı Airbus'tan 100 uçak siparişi verip, uydu fırlatmayı da Paris'e ihale edince Asala'nın tüm üyelerinin ev adreslerine kadar almıştı. Gerisini MİT birkaç günde halletmiş ve örgütü bitirmişti.
Karşımıza terörden PARA KAZANMA bağımlısı BATI başkentleri ve onların cebi için cehennemi boylayan zavallı taşeronlar çıkıyor.
ABD'de Paranın Firavunlarına uşaklık eden, Trump'a savaş açan tetikçi NeoConlar 15 Temmuz'dan bir ay önce "Türkiye'de darbe olacak" yazıyor. Bir ay sonra hain taşeronlar harekete geçiyor. Son bir aydır aynı gruplar, eski büyükelçi papağan Edelman eşliğinde "Türkiye iç savaşa gidiyor" diye bağırıyor.
Ve bir bakıyoruz kaçırdıkları çocukları canlı bombaya çeviren maşalar, Türkiye'de iç savaş görüntüsü oluşturmak için harekete geçiyor.
Katiller sürüsü PKK'ya tüm şehirlerinde kucak açan Almanya'nın resmi yayın organı Deutche Welle hemen olaya atlıyor. "Suriye'deki iç savaş Türkiye'ye sıçradı" diye. Bu hayalle yaşayanlar Ankara'nın BATI'ya bağlanmasını ve tüm ihaleleri kendilerine verecek hükümetler kurulmasını istiyor. İstihbaratçıları ile bana kadar gelip "Kanalİstanbul projesinin ihalesi bize verilsin, tüm gücümüzle Türkiye'yi savunalım" diyecek kadar netler.
Çıkarları uğuruna Boğazın kontrolünü ve anahtarını istiyor adamlar. Vermezsen PKK'ya yataklık yapıyorlar, FETÖ'ye sarılan yılana dönüşüp, tüm hainlerimizi istihdam yoluna gidiyorlar. Doymuyorlar, Ankara dahil her şeyimizi istiyorlar. Çünkü onları korku dolu bir gelecek bekliyor. Tüm göstergeler sömürgeci sistemlerinin bozulacağını, yarınlarının kabusa dönüşeceğini gösteriyor. Polonya'da aynı zihniyet halka meclisi işgal ettirerek darbe girişiminde bulundu. Çünkü geleceğin parlayan yıldızları Berlin veya Londra değil, Baltık üzerinden Rusya'yı kontrol edecek olan Varşova... Ve tabii iki kıtayı birbirine bağlayan, Avrasya'nın köprüsü Türkiye... Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkanı Alman Günther Meinel bakın neler diyor. "Avrupa Birliği yıkılacak. Birlik algısı yerini ulusçuluğa bırakıyor. Dünya yeni düzene, sisteme geçiyor. Bugüne kadar dünyada polisliğe soyunan ABD Trump'la birlikte içine kapanıyor. Bunun adı Avrasya sistemidir, Türkiye bunda en önemli kilit ülke. Rusya bile Türklere saygı duyuyor." Günther Meinel bununla da yetinmiyor, bombayı patlatıyor; "Birgün gelecek bu yeni dünya düzeninde yerini almak için Almanya Türkiye'nin arabulcu olmasını dahi isteyecek duruma gelecek." Hesap sorulmasından korkuyorlar. Gelecekte kurulacak masalarda bizden üç kuruşluk menfaat sağlayabilmek için terör kozunu pazarlık unsuru olarak ellerinde tutuyorlar. Avrasya sisteminin en güçlü ülkelerinden biri olmaya aday Türkiye'yi, o sistem hayata geçtiğinde zayıf kılmak için, taşeronlarla saldırıyorlar. Cumartesi günü bir General dostum aradı. "Gördün mü Haçlı-siyonist ittifakı Neoconların yuvası CFR'nin bugün yayınladığı raporu" dedi.
"Yeni tehdit unsurları" başlıklı o raporda "Türkiye'de PKK eylemleri şehirlere bombalarla yayılacak" diyordu. Ve Cumartesi sabahı Kayseri'de bomba patladı. Adamlar biliyorlar neler olacağını... Çünkü paranın Firavunlarına hizmet ediyorlar. Yani masada plan yapıyorlar... Suriye'de Türkiye ile Rusya ve İran'ın çatışması için bir yerlerini yırtıyorlar. Bizi kitlesel bir savaşa sokmak için her türlü fitne aracıyla, provokasyonlara başlıyorlar. Zavallı hainler de aldatmaca "Dava uğuruna" şırıngası ile, "PARANIN GÜCÜ AŞKINA" cehennemi boyluyor. Ankara "Savaş oyunları"nın farkında... Başkentte Rus büyükelçi Karlov'a dün yapılan saldırı da bunun bir örneği... Rusya ile imzaladığımız ekonomik anlaşmalar ve yakınlaşma BATI'yı delirtiyor. Türk-İran-Rus Dışişleri Bakanları bugün Moskova'da buluşmaya hazırlanırken, taşeron çakallarla "Bir araya gelmeyin" mesajı veriliyor. Unutmayın çakallar istihbarat örgütlerinin maşası ve kuyruğudur. Ve kuyruk dibindeki bir bezin salgısı nedeniyle PİS KOKU yayarlar.
Terör sarkacı Ergün Diler
Türkiye böyle bir yerdir! Hiç yabancı görmezsiniz ama karar alınırken oradadırlar. Bilmeyiz. Görmeyiz.
Anlamayız... Bize benzerler. Gözden kaçırırız. Ama yanılırız...
Bakın, 1971 darbesinden sonra Türkiye'nin kurumları iki ülke arasında paylaştırıldı. Amerika ile İngiltere arasında... Güç bunlarda olduğu için gelip istediklerini aldılar... 16 İMPARATORLUK KURMUŞ DEVLET içeriden kemiriliyordu... O hep sürdü. Aralarındaki mücadeleyi görmesek de atlasak da kanlı ve acılı bir şekilde sürdü. İkisi de birbirine bırakmak istemedi Türkiye'yi... Rahmetli Mahir Hoca ile bu konuları saatlerce konuşuyorduk. O günleri bana çok başka anlatırdı. Darbenin içinde olan ve darbeyi önleyen tek kişiydi! MİT adına...
Ondan önce de sonra da bırakın darbeyi önlemeyi haber bile alamadık...
Yabancı istihbaratçılara ANKARA'da operasyon yaptıran da sadece oydu!
Faturasını hep küçük tutularak ödedi...
Memleket için bir şeyler yaptığında sana benzeyip senden olmayanlar önüne fatura getiriyorlardı... Hiç yazmamak kaydıyla Mahir Hoca anlatırdı bunları bana... Sohbetlerimiz saatlerce sürer, sonunda bazı konularda ayrı düşerdik...
Aramızdaki tek fark ben iki egemen gücün zamanın şartlarına göre oyuncu da rota da mod da değiştireceğini söylerdim. Farklı isimler kullanıp aynı sonuca gidebilirlerdi...
Örnekleri de oldu daha sonra!
Şimdi girmeye gerek yok...
Yeri de değil zamanı da...
Önemli olan bize saldıranların kim olduğunu anlamak ve ne istediklerini çözmek! Karşımızda bazen bir işadamı, bazen FETÖ, bazen TAK, bazen PKK , bazen DHKP-C, bazen El Kaide, bazen DEAŞ, bazen de hiç tanımadığımız isimler-gruplar görürüz. Saldıranların kimliği önemli değildir. Bombayı kimin patlattığı hiç önem taşımaz. ARKADA KİM VARDIR? Bu sorunun cevabı önemlidir... Büyük güçler tabelalarla sonuca gitmek isterler... Ve Türkiye bunun labarotuvarıdır!
Bize saldıran asıl iki güç olan ABD ile İngiltere bizimle anlaşmayı denemedi. Hep kullanmak istedi. Bazen de anlaşacak gibi yapıp sonra yine saldırdılar... Amerika askeri olarak, istihbari olarak buralarda çok güçlüydü.
İngilizler ise ekonomik olarak...
DARBELER hep bu kırılmaların ana nedeniydi! Ama askerlerimiz ya darbeyi kimin işine yarar diye analiz edemeyecek kadar fukara ya da görevliydi! Ben analiz edemediklerini düşünüyorum... Hafta sonu AYTAÇ YALMAN PAŞA'nın sözlerini okudum.
Satır satır... İlginçti! Ve hayal kırıklığıydı.
Akıllı bir asker olduğunu duymuştum.
Darbelere de karşıydı...
15 Temmuz gecesi için şunları söylüyordu: "O gün ben Bodrum'daydım. Haberleri görünce bunun son derece anlamsız ve yanlış bir hareket olduğunu hemen idrak ettim.
'Kapatın' dedim; 'İlgilenmeye bile gerek yok.' Tamamen hayal mahsulü bir hadise olarak değerlendirdim. Üzerinde bile durmadım..." Bence de KUVVET KOMUTANLIĞI yapmış biri hemen ekranı açarak 15 Temmuz'un seyrini görebilmeliydi. Öyle de yapmış paşa...
Devam ediyor Yalman... "Çok çok üzgünüm, acı çekiyorum. Çünkü 15 Temmuz ordumuz için bir kara lekedir.
Türk ordusunun 2 bin yıllık tarihinin en acı günüdür. 49 yıl üniforma giymiş bir insan olarak söylüyorum: Bize bunları yaşatanların en ağır şekilde cezalandırılması lazım..." Sonra FETÖ ile ilgili bir soru geliyor ve şu cevabı veriyor: "2000'lere kadar ordumuzda bir FETÖ meselesi yoktu bizim... Onu sonradan öğrendim.
Biz olayı bütün olarak görürdük.
Nurculuk hareketinin dokuz kolundan biriydi sadece bu cemaat. Yeni bir şey de değildi zaten. 1955 yılında ben Kuleli'deyken bizim kimya hocamız Hüseyin Işık'tı. Bu Işık okullarının kurucusudur işte. O zaman böyle bir şey yoktu. Dini anlatırdı bize, biz de dinlerdik..." İŞTE BURADA TESTİ ÇATLIYOR... Hem Hüseyin Işık'ı hem de FETÖ'yü bilmiyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı ya da Genelkurmay Başkanlığı yapanlar FETÖ'yü göremiyordu. Ekrandan darbenin anında tomografisini çekecek kadar kapasitesi olanlar FETÖ'yü atlıyordu... YA SAVAŞTA OLSAYDIK ve FETÖ bizi başka sonuca götürseydi!
NE YAPACAKTIK! Hiçbir şey... Galiba kimse gerçeği söylemiyor. Ya da ben bazı isimleri büyütüyorum! Gerçekten hiçbir şey bilmiyorlar. Olabilir... Ama önemli koltuklara gelen isimlerin sıradan insanlardan ayrılmış olması gerekir diye düşünüyorum. Sonuçlar öyle değil ama...
İki güç de yani ABD de İngiltere de Türkiye içinde başka kişi, kurum ve organizasyonlarla yakınlık kurmak için uğraşıyorlar... ABD NATO'nun da gücüyle operasyonlarını can alıcı şekilde artıracak. KÜRT KARTI konusunda çok hassaslar. İngilizler de öyle. Biri Kürtler'le kucaklaşmayı, diğeri de ayrı durmayı önerir! Ama bize söz hakkı bırakmazlar. Kendi modelleriyle gitmemizi isterler... Ankara kendi yolunu bulmak için adım attığında karşımıza dikilirler. OSLO'yu düşünün! İngilizler hemen sızdırdı! BARIŞ da kucaklaşma da istemez! ABD'yi düşünün, istediği sistemi FETÖ ile dayatmaya kalkar...
Oysa Ankara ile muhatap olunacak ve iki eşit ülke gibi yollar yürünecekti.
Hiç bunu istemediler. İçeride MİLLİ UYANIŞA izin vermek gibi bir düşünceleri hiç olmadı...
15 Temmuz'a bakıyorum... 17-25 Aralık'a... GEZİ'ye, Oslo'ya, 7 Şubat'a...
Hepsinde bu iki oyuncu var! Ve bunların Türkiye'yi DEVLET değil de kontrol edilmesi gerekli bir merkez gibi algılamalarına şahit oluyorum... OYSA bunlar da biz de bilirdik ki TÜRKİYE OLMADAN KİMSE BÖLGEDE ADIM ATAMAZDI... Gücümüzü bize anlatan yoktu. Hep BATI'dan çekinirdik. Almadıkları halde kapıda 60 yıl beklerdik. Kendimizi keşfetmemiz çok ama çok uzun sürdü. Kiminle anlaştığımız, kiminle yürüdüğümüzün bir önemi yoktu! Önemli olan TÜRKİYE'nin kazanmasıydı. DENGE biz olmadan olmazdı! DENGEYİ biz belirleyeceğimize göre kimin yanında durursak o kazanacaktı. Ama bizim de kazanmamız gerekiyordu... Önceden bize zırnık koklatmıyorlardı. Kontrol ettikleri insanlar topluluğu olarak görüyorlardı... Oysa biz gerçekten büyüktük... Onlar itiraf etmese de büyüktük... Zaten gerçek başka türlü olsa bize bu kadar saldırmazlardı. Gerek duymazlardı...
Ama bizsiz yapamayacaklarını en iyi onlar yaşayarak öğrenmişti... FETÖ YAPTIKLARIYLA Amerika'yı buradan attı! Saldırı üstüne saldırı "Türkiye bizim vazgeçilmez müttefikimiz" diyen devlete yakışmıyordu... Muhammed Ali'nin cenazesine gittiğimizde ilişkilerin koptuğunu gördüm. Net olarak ilgisizlik ortadaydı. Ancak karşılarında koca bir TÜRK DEVLETİ vardı. Kaldı ki bizim müttefikliğimiz olmasa buralara asla ve kat'a gelemezlerdi. Belki bundan sonra da gelemeyecekler... Biz bir yönüyle BATI, bir yönüyle DOĞU'yuz. Aynı zamanda GÜNEY'iz, aynı zamandı KUZEY'iz! Bunu bilmemeleri mümkün değil!
Türkiye kullandıkları adamlar yüzünden şimdi başka rotalar arıyor!
Haklı olarak...
Tam bu cümleyi bitirdim "RUS BÜYÜKELÇİ SALDIRIYA UĞRADI" haberi ajanslara düştü!
Saldırıların artacağını ve suikastların olacağını (farklı şekillerde gelecekler demiştim) zaten yazmıştım... Kendi kurdukları oyunun altında kalanlar, şimdi tekrar tekrar geleceklerdi. Biz çok önemliydik ama masaya gelmiyorlardı.
En iyi bildikleri yolu seçerek geleceklerdi!
KAOS ile... Yapamasalar da bu yolla geleceklerdi... Çok ucuzdu onlar için çünkü... Toplumsal huzur hedefti!
Demokrasinin, hükümetlerin, liderlerin, kurumların yetmeyeceğini göstermek için geleceklerdi... Toplumu bıktırmak ve operasyonlarına ikna etmek için aralıksız saldıracaklardı!
Tayyip Bey Kazakistan'a gidecekti, BEŞİKTAŞ PATLAMASI oldu! Gezi iptal edildi! Katar Emiri Türkiye'ye gelecekti, Kayseri patlaması gerçekleşti...
Buna rağmen EMİR GELDİ! Şimdi de suikastlarla sarsmaya çalışacaklardı...
Rus Büyükelçisi hedef seçilse de asıl hedef Rusya ve Büyükelçi değildi! Bakın bakalım, KATAR Rusya'da ne satın aldı? Rosneft'in yüzde 20'sini 10 milyar EURO'ya satın aldı! Bu yakınlaşma birileri tarafından kabul edilebilir değildi! Bir de ayrıca BEŞİKTAŞ ve KAYSERİ saldırıları sonrası Putin "Terör ile mücadeleye varız. Biz buradayız!" demişti. Tetiği çektirenler "Sen yardım edemezsin" cevabını verdi...
Büyük mücadelenin ortasındayız.
Ülkenizi yalnız bırakmayın! Zoru başardığımızda büyük oluruz... Kolay zafer yok... Umutsuzluğa düşmeden devam...
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "pınarslayt" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.