7 Şubat 2010 Pazar

{oykusel@googlegroups.com} MENEKSE KOKUSU


Menekşe Kokusu

Çocukluğumdan beri hep yazma eğiliminde olmama rağmen bunca zamandır bir türlü harekete geçemedim. Hatırlıyorum; bu günkü gibi hissettiğim son zaman dilimi, üniversiteyi bitirdiğim yaz tatiliydi. Ve o anda elime geçirdiğim az yapraklı çizgili bir okul defterini kendime mekan edinmiştim. Sanırım yazdıklarım, duygu ve düşüncelerimi ölümsüzleştirmek istememe rağmen, herkesle paylaşmakla paylaşmamak arasında kalmakla ilgili bir iki sayfalık bir metindi. Herhalde o defter hala babamın kütüphanesinin bana ait bölümünde duruyordur.

Lise yıllarında bir dönem yediklerimizin ağzımızdan midemize yolculuğunu hikayeleştirmek istemiştim. Uzunca bir süre bu konuyu kafamda kurgulamış, biyolojik bilgilere de ihtiyacım olduğundan ansiklopedileri karıştırmıştım. Ama, ama araştırmacı kişiliğim hala da (üzülerek itiraf ediyorum ama doğru) gelişmemiş olduğundan bu proje hiç başlamadan bitmişti.

İşte yine yıllar sonra kendimle başbaşa kaldığım bu günlerde yazarlık yönüm depreşti. Çocukluğumdan bu yana geçmişimi, bugünümü (o kadar ilerleyebilirsem belki geleceğimi de) eşelemek istiyorum. Ama beni üzen anları değil de, gözlerimi bir noktaya odaklayıp dalıp gittiğim ve beni hafifçe gülümseten zamanları yazmak istiyorum.

Benim çocukluğum küçük bir ilçede geçti. Nerdeyse herkesin birbirini tanıdığı küçük ve yeşil bir yerde. Şimdi büyük bir şehirde yaşıyorum ve küçük bir yerde yaşamanın ne denli zevkli bir şey olduğunun yeni yeni farkına varıyorum. Tabi o zamanlar bunun farkında olmayıp, büyük şehirde yaşama özlemiyle yanıp tutuşuyordum. Bir de şimdi arkadaşlarla doğa sohbetleri esnasında o küçük ve yeşil yerde büyümüş olmanın avantajıyla ne kadar çok bitkiyi tanıdığımın farkına varıyorum. Şehirli arkadaşlarım için bu konuda üzülmemek elde değil.

Bahar geldiğinde, upuzun saplı, minnacık küçük pembe çiçeklerin oluşturduğu küçük sünger top görünümlü "topçuk"ları yarı belinden koparmanın zevki herhalde hiç bir şeye değişilmez. Bir de onlar çalılık alanlarda yetişirler. Sünger top demişken herhalde şimdiki çocuklar pek bilmezler, benim çocukluğumun en güzel oyunlarından biri olan sek sek oyununda kullanırdık o topları. Sarı, kırmızı, mavi, yeşil rengarenk olan o sünger toplar yere vurulunca zıp zıp zıplardı. Bu topları oynamadaki marifet ise elinizle tutmadan, el ayasına çarptırarak defalarca zıplatabilmekti. Şimdi ben o topları, ilkokul yıllarımda türkçe derslerinde okunan kitaplarda anlatılan ve benim bir türlü mekanizmasını gözümde canlandıramadığım topaç gibi anlattım ama, belki hala vardır o toplar. Yakın çevremde çocuk olmadığından bu durum hakkında pek fikir sahibi değilim. Çiçekleri anlatıyordum değil mi...Bir de kefil laleleri vardı. Bizim evin oldukça ilerisinde bir zeytinlikte baharda yeşeren sarı kırmızı ebruli desenli laleler. Onlar toprağın üzerinde kısa boylu dururlardı ama şöyle sıkıca kavrayıp nazik bir şekilde çektiniz mi, toprağın altından beyaz renkli uzun bir sap çıkardı. Annem pek sevmezdi onları. Neden mi? Eve getirip suya koyduğunuz vakit içinden küçük böcekler çıkmaya başlardı da ondan. Annnem de kaptığı gibi balkonda alırdı soluğu. Olsun, böcekli möcekli yine de en sevdiğim kır çiçeklerindendi onlar.

Şimdi sırada, belki de bunları yazmamdaki en büyük etken olan menekşeler var. Ninemin (annemin anneannesi) bizim evin biraz ilerisinde geniş bahçeli bir evi vardı. Yanyana dizilen üç odalı eve, yarım ay şeklindeki dört basamaktan oluşan merdivenle çıkıldıktan sonra odalar boyunca uzanan bir balkonla ulaşılırdı. Bu yarım ay şeklindeki basamakların biribirleriyle olan birleşme yerlerinde bahar aylarında mis kokulu mor menekşeler açardı. İnsanoğlunun onca sahiplenme isteğine karşın o mor menekşeler her yıl inatla açmaya devam ederlerdi. Burada bahsedilen insanoğulları tabii ki ben ve kardeşim oluyoruz. O menekşelerin kokusunu şöyle bir ciğerlerimize çekip uzun saplılarını toplamaya koyulurduk. Hangimiz fazla toplamışsak o daha çok sevinir, diğerine de bir daha ki sefere ondan daha fazla menekşe toplama arzusunun yakıcılığı kalırdı.

Ninemin bahçesi tabi ki bu kadarla kalmıyordu. Yarım ay şeklindeki merdivenin iki metre önünde bir metre yüksekliğinde "çiçek duvarı" vardı. Bahçeli evlerdeki bu çiçek duvarlarının üzerini toprak saksıların içindeki sardunyalar, ortancalar, karanfiller, gelin mumu çiçekleri süslerdi. Ninemin çiçek duvarının hemen ardında da sümbüller açardı. Arka taraf sanki gizli bir bahçeydi. O zamanlar bu sümbüllü ve menekşeli bahçe bana ıssız bir adada bulunan mücevher sandığı gibi gelirdi. Gerçi hala öyle hatırlıyorum ama. Ninem artık kendi başına yaşayamaz duruma gelip o evden ayrıldıktan sonra, bahçesinde bir de pembe yaban gülleri açmaya başlamıştı. Ev bakımsızlaştıkça sarmaşıklar da belirmişti. O evin bir de arka bahçesi vardı. Zeytin, vişne ağaçları ağırlıkta olan, ortasında armut ağacı, bir yanında da yaşlı bir çitlembik ağacı bulunan arka bahçe. Bir de papatyalar açardı. Onları da toplayıp başımıza taç yapardık.

Aslında tüm bunları anlatmama bir şarkı vesile oldu. Bir kaç gün önce "kendine iyi bak" adlı bir şarkıyı dinlerken şu sözler alabildiğince etkiledi beni;

"yan yana geçen geceler unutulup gider mi
acılar birden biter mi
bir bebek özleminde seni aramak var ya
bu hep böyle böyle gider mi
bir menekşe kokusunda seni aramak var ya
bu hep böyle böyle gider mi
kendine iyi bak beni düşünme
su akar yatağını bulur"

İşte bu sözler aldı beni, yukarıda anlattığım günlere götürdü. Özellikle de menekşe kokulu kısım...

Tüm bu anlatılanlarda dikkat çecici bir nokta var. Çiçeklerden bahsederken hep sahiplenme duygum ön plandaydı o yıllarda. Ortada değeri ölçülemeyecek bir güzellik var ve ben sahiplenme telaşına düşüyorum. Aradan geçen yıllar ise, bu güzellikleri bırakın koparmayı, bakmaya bile kıyamamayı öğretti bana.

Özlem Mavioğlu


--
DUYMADAN SESLENMEYİ BİLİYORSA YÜREK,GÖRMEDEN SEVMESİNİ DE BİLİR
İCİNDEN SEVGİ GECEN YOLDA; SEVGİ ISIGI YOLUNUZU AYDINLATSIN
BU GÜNÜNÜZ DÜNDEN İYİ OLMASI TEMENNİSİYLE

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google
Grupları "ÖYKÜSEL" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : {oykusel@googlegroups.com}
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
oykusel+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/oykusel?hl=tr?hl=tr adresinde bu
grubu ziyaret edin