yazmış olduğu " Maden Kazaları " başlıklı yazısı aşağıdadır...
Maden kazaları
Bursa/Mustafakemalpaşa (10 Aralık 2009), Balıkesir/Dursunbey (23 Şubat
2010) ve Zonguldak/Karadon (17 Mayıs 2010)'da toplam 62 maden
emekçisinin ölümüne yol açan maden kazaları, yıllardır acıların
birbirini kovaladığı ülkemize yeni acılar yaşattı.
Konu hakkında neredeyse yazmayan/konuşmayan kalmadı. Bunca söz
arasında söylenemeyenlerin de olduğunu unutmamak gerekir. Madenciliğin
kendine özgü mantığı, iş süreçleri ya da mevzuatı bir yana, jargonuna
bile akıl erdirebilmesi mümkün olamayacak, oradan buradan devşirip
yazısına/konuşmasına kattığı cümlelerin anlamını bile bilemeyecek
kişiler, kazalar hakkında ahkâm kesmekten geri kalmadılar, suçluları
bulup ilan ettiler; üstelik henüz uzmanlarca ocaklarda inceleme dahi
yapılmamışken. Nasıl da zarif bir biçimde ifade etmişti bu gibilere
tepkisini Ankara Büyük Sanayideki oto tamircisi Emin usta,
tamirhanesinin bir iç duvarına astığı kartona itina ile yazılmış
yazıyla: "Bilmediğimiz konularda konuşmazsak kimse bizi ayıplamaz."
* * *
Ülkemizin trafik ve iş kazalarında dünyada önde gelen ülkelerden
olduğunu; madencilik iş kolunun, özellikle kömür madenciliğinin
kazaların en çok yaşandığı iş kollarından olduğunu; yeraltı kömür
madenciliğinin, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında en
başta yer aldığını hemen herkes bilir; ancak bunların tesadüf ya da
kader olmadığını yalnızca bilime inananlar kabul eder.
Son yıllarda madencilikte kaza sayısı artmıştır. Bu artışta, hemen her
maden türündeki üretim ve istihdam artışının da payı olmalıdır.
Göçük ve metan gazı patlaması/parlaması (ve ardından gelebilecek toz
patlaması), yeraltı kömür madenciliğinde çalışanlara etkileri
açısından en önemli iki kaza türüdür. Esas olarak tahkimatın
yetersizliğinden kaynaklanan göçüğün kaza sıklığı daha fazla olmakla
birlikte, grizu patlamaları daha fazla sayıda ölüme yol
açabilmektedir.
Grizu, Fransızcada gaz anlamına gelen grisou sözcüğünden kömür
madenciliğimiz jargonuna girmiştir. Kömür ocaklarında açığa çıkan,
büyük çoğunluğu metan olan yanıcı/parlayıcı bir gaz karışımını ifade
eden bir terimdir.
Metan (CH4), kokusuz, renksiz, tatsız, zehirsiz ve yanıcı/parlayıcı
bir gazdır. Solunduğunda boğulmaya neden olabilir. Normal şartlar
altında hava ile hacmen, yaklaşık olarak, %5-15 oranında karıştığında
patlayıcıdır (Bu patlayıcı karışıma da grizu denilebilmektedir.).
Patlamanın oluşabilmesi için havadaki metan oranının bu düzeyde
olmasına ek olarak, bir kıvılcım ya da ısı kaynağı da gerekir. Kömür
ocaklarında iyi bir havalandırma sistemi varsa, metanın bu oranlara
yükselmesi, ancak büyük miktarda ani metan boşalması ile mümkün
olabilir.
Birbirine sürtünebilen metalik parçalar, statik elektrik birikimine
yol açabilecek donanımlar, dizel motorların egzoz gazları potansiyel
kıvılcım kaynaklarından iken; göçüklerdeki kömürün kendiliğinden
yanması, dinamit atımı, yanan kibrit ve sigara da potansiyel ısı
kaynaklarındandır.
Patlama/parlama sonrasında, ocak içinde birikmiş ince kömür tozlarının
tutuşması, alevin ocak içinde yayılmasına ve felâketin daha da
büyümesine neden olabilmektedir. Örneğin, 1993 yılında
Zonguldak/Kozlu'da meydana gelen ve tarihimizde en çok ölüme neden
olan (263 kişi) kaza, grizu patlamasının ardından toz patlamasının da
oluştuğu bir kaza olarak bilinir.
Metan gazı kaynaklı kazaların önlenebilmesinde temel ilke, metanın
havalandırma yoluyla ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Ocağa gönderilen
temiz havanın miktar ve hızı, yayılan metan ve diğer gazların
belirlenmiş güvenli sınırlara seyrelmesini de sağlayabilmelidir. Isı
kaynağı oluşumunu önleyebilmek amacıyla da elektrikli donanım,
elektrik kabloları ve motorlar alev sızdırmaz özellikte olmalıdır.
Metan, kömürleşme sırasında üretilen gazlardan en önemlisidir. Kömür
damarlarındaki ve çevre kayaçlardaki boşluklarda sıkışmış ve kömürün
bünyesinde absorbe edilmiş olarak bulunabilir. Kazılacak hacimlere
yapılacak sondajlarla kontrollü biçimde boşaltılarak tehlike
oluşturması önlenebilmektedir.
Kömür yataklarındaki metan gazı toplanıp yakıt olarak
kullanılabilmektedir. Böylesi bir faaliyet, hem ocak içindeki kaza
olasılığını azaltmakta hem de parasal fayda sağlayabilmektedir.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)'nda 13 yıl kadar önce bu amaçla
başlatılmış olan çalışmalardan olumlu sonuç alındığına ilişkin bilgi
bulunmamaktadır.
Türkiye'de maden iş kolunda yaşamını yitirenlerin sayısı binlerle
ifade edilmektedir. TTK kayıtlarına göre, 1941-2009 yılları arasında
ocak içindeki kazalarda ölenlerin sayısı 3420, ocak dışındaki
kazalarda ölenlerin sayısı 314. Aynı yıllardaki toplam yaralanma
sayısı ise 388 bin dolayında. Bu sayıların yalnızca TTK iş yerlerine
ait olduğuna dikkat edilmelidir. Zonguldak/Kozlu'dakinden sonra en
büyük sayıda ölüme yol açan iki maden kazası da, Zonguldak/Armutçuk
(1983, 103 kişi) ve Amasya/Yeni Çeltek (1990, 68 kişi) metan gazı
patlaması kaynaklıdır. Kozlu'daki kaza sonrasında yapılan ciddi
çalışmalar ve alınan önlemlerle, TTK'nın işlettiği ocaklarda büyük
ölçekli kaza yaşanmamıştır. Anımsanacağı üzere, Karadon'daki son kaza,
yüklenici firmanın galeri açma faaliyetlerini yürüttüğü bölümde
meydana gelmiştir.
* * *
Yaşanan bunca acıdan ders çıkarılıyor mu? Ne gezer. Ülkemizde kazaları
inceleyip çıkarılan dersleri yaygınlaştırma kültürü ne yazık ki yok.
Her kazadan sonra olay yargıya intikal eder, bilirkişiler rapor
hazırlar, mahkeme karar verir, suçlular(!) cezalandırılır ve dosya
kapanır.
Yargı temel nedenlerle ilgilenmez, haklı olarak, mevzuata bakar.
İlgililer mevzuatta belirtilen sorumluluklarını yerine getirmiş mi,
getirmemiş mi? Getirmeyen çok büyük olasılıkla vardır. Sonuçta, kaza
metan gazı patlamasıyla oluşmuş ise, kaza neden(ler)i şunlardan biri
ya da birkaçı olarak belirlenir: havalandırma sisteminin hatalı
olması, yoklama ve degaj sondajlarının yapılmaması, usulüne uygun
olmayan biçimde lağım atılması, ocakta kullanılan elektrikli donanım
ve elektrik tesisatının alev sızdırmaz özellikte olmaması, gaz ölçüm
cihazlarının bulunmaması, düzenli ölçüm yapılmaması, işçinin sigara
içmesi, mühendisin o sırada tuvalete gitmiş olması...
Yanan yüreklerin ateşi sönmeden maden kazaları gündemden düşer, ancak
temel sorunlar varlığını koruduğu için kazaların sonu gelmez.
Madenciliğin sorunlu bir sektör olduğu uzun yıllardır ağızlara sakız
edilmiştir. Ancak her kesim, her fırsatta kendi öznel sorununu
(örneğin maden sahipleri için teşviklerin yetersizliği, bürokrasinin
fazla olması gibi) sektörün temel sorunu gibi göstermiştir. İşin
kötüsü, temel sorunlar sektörde o denli içselleştirilmiş durumda ki,
genellikle sorun olarak bile kabul edilmezler.
Geçtiğimiz yasama yılında Mersin Milletvekili (CHP) Ali Rıza Öztürk'ün
önergesiyle kurulan madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacına yönelik Meclis
Araştırması Komisyonu, yurt içinde ve dışında incelemeler yaptı, çok
sayıda kurum/örgüt temsilcisi ile görüştü ve raporunu hazırladı.
Raporun bu günlerde dağıtılması beklenmektedir. Raporun temel
sorunlara ne ölçüde değindiğini, hükümetlerin bu sorunları ne ölçüde
çözeceğini zaman gösterecek.
Kazalara yol açmakla kalmayıp, doğal kaynakların etkin ve verimli
işletilmesini de engelleyebilen ve doğal çevrenin kalıcı kirliliğine
neden olabilen madenciliğin temel sorunları nelerdir? Kısaca ifade
etmek gerekirse, mevzuat, uygulama, insan unsuru, ilgili kamu
kurumlarının yapısı ve işleyişi ile madencinin yapısı gibi sistemi
oluşturan her bileşenden kaynaklanan nedenler vardır. Bunlara,
toplumumuzun kurallara uymama ve kurallara uymayanlara - kaza vb
nedenle konu yargıya intikal etmedikçe - caydırıcı yaptırım uygulamama
hastalığı ayrıca eklenmelidir.
Temel sorunlara ilişkin kimi örnekler aşağıda verilmektedir.
1) Mali gücü ve teknik bilgisi olmayanlara, yani mineral kaynağını
bilimin ve mevzuatın öngördüğü biçimde işletebilme kapasitesi
olmayanlara bile ruhsat verilebildiğinden sektörde, ruhsat harcını ve
istihdam ettiği mühendisin ve işçinin parasını dahi veremeyen
madencilerden (!), ilkel yöntemlerle çalışılan ocaklardan geçilmiyor.
Oysa, 1867 yılında çıkarılan ve Dilaver Paşa Nizamnamesi olarak anılan
Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu İdaresi Nizamnamesi'nde (m. 2),
günümüzde de hemen hemen bütün ülkelerin mevzutlarında ve bizim 1954
yılında çıkarılan Petrol Yasamızda (m. 4), arama ve işletme ruhsatı
verilecek kişilerde mali ve teknik yeterlilik koşulu aranırken; ne
1954 yılında çıkarılan 6309 sayılı ne de 1984 yılında çıkarılan 3213
saylı Maden Yasalarında böylesi bir koşul yer almıştır. Geçtiğimiz
Haziran ayında yapılan değişiklikle, yalnızca arama ruhsatı verilirken
mali yeterlilik gözetilmesi koşulu Maden Yasasına eklenmiştir.
Uygulamayı ve sonuçlarını zaman gösterecektir.
2) Maden işletme ruhsatı verilmesine dayanak oluşturan rapor ve
projeler, niteliksiz olmaları durumunda bile Bakanlıkça kabul
görebilmekte; fiili durumların projelerden çok farklı olmasına ve
ilkel denebilecek yöntemlerle madencilik (!) yapılmasına göz
yumulabilmektedir (Yasada yapılan değişiklikle, fiili durumun projeden
farklı olması durumunda yaptırım uyglanabilecek.).
3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının denetimleri nitel ve nicel açıdan yetersizdir.
4) Sektörde (maden işletmelerinde, müşavirlik alanında, kamu
kuruluşlarında), yeterli eğitim ve deneyime sahip olmayan kişiler
(işçi, yönetici, teknik eleman) çalışabilmekte, yetki sahibi
olabilmektedir.
Buna göre, kazaların asıl suçlusu; mevzuatı yetkinleştiremeyen,
mevzuatın gereği gibi uygulanmasını ve ilgili kamu kurumlarının etkin
çalışmasını sağlayamayan, sektördeki insan unsurunun niteliğini
yükseltemeyen, gücünü ve yetkisini ülkeyi iyi yönetme odaklı değil
yandaşlarına çıkar sağlama odaklı kullanan, siyasal iktidarlardır.
Asıl suçun siyasal iktidarlarda olduğunun söylenmesi, siyasetçilerden,
kamu görevlilerine, maden işleticilerine, mühendislere, işçilere,
makine-donatım ve malzeme imalatçılarına, üniversite öğretim üyelerine
ve YÖK üyelerine kadar sektörün bu duruma düşmesinde payı olan ya da
gidişata seyirci kalan kesimlerin suçsuz olduğu anlamına gelmemelidir.
Yararlanılan Kaynaklar
Didari, V., "Metan Hakkında Bir Hatırlatma", Madencilik Bülteni,
Ocak-Mart 2010, TMMOB Maden Mühendisleri Odası.
Etingu, T., "Kömür Havzasında İlk Grev", Koza Yayınları, 1976'dan
aktaran Metin Köse, "Mükellefiyet" (Roman), Doğan Kitap, 1. Baskı,
Nisan 2010.
Güney, M., "Grizu ve Doğal Yayılımını Etkileyen Parametreler",
Madencilik, Cilt : XI Sayı: 5, TMMOB Maden Mühendisleri Odası.
Güyagüler, T., "Türkiye'de Meydana Gelen Grizu Patlamalarının
İrdelenmesi ve Önlem Önerileri", T. 13. Kömür Kongresi Bildiriler
Kitabı, TMMOB Maden Mühendisleri Odası, Mayıs 2002.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası YK, "Madencilikte Yaşanan İş Kazaları
Raporu," Haziran 2010.
http://www taskomuru.gov.tr.
--
Aracısız ve ücretsiz ilan portalı
(Maden Müh iş ilanları+Madencilikle ilgili tüm ilanlar)
www.madenilan.com.
Madencilerin internette buluşma noktası
www.madenciforum.com
Abdullah AKÖZEL
Maden Yük.Mühendisi
0506 427 42 22 aakozel@gmail.com
--
www.madenilan.com (Aracısız ve ücretsiz madencilik ilan portalı)
Grubun sahibiyle iletişim:Maden Yük.Müh. Abdullah AKÖZEL. aakozel@gmail.com 0506 427 42 22
Bu mesajı Google Grupları "MADENCİYİZTR" grubu.na üye olduğunuzdan aldınız.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : madenciyiztr@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
madenciyiztr+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/madenciyiztr?hl=tr adresinde bu grubu
ziyaret ediniz.