EVET’İN İKİ SORUMLUSU
KILIÇDAROĞLU VE İLKER BAŞBUĞ
Türkiye 12 Eylül’e giderken, Aydınlık kararsızların üzerinde durmuş ve “Hayır” çıkarmaya çalışan güçleri uyarmıştı.
Halkoylamasında kritik sorun, MHP,SP,AKP,BBP tabanındaki muhafazakar – yurtsever kesimi kazanmaktı. AKP, bunu çok iyi anladı. MHP’de anladı. Ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu anlamadığı gibi, karşı cepheye çalıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Genel Af” çıkışıyla, ciddi bir biçimde köşeye sıkışmış hisseden Tayip Erdoğan’ın aradığı malzemeyi kendi eliyle verdi. Erdoğan ve yandaşları günlerce bu konu üzerinde tepindiler. Kılıçdağoğlu böylece, o yurtsever kesimi “Evet”e itmiş oldu.
Türkiye’de sokaktaki herkesin “bölünme nasıl önlenir “ diye tartıştığı bir ortamda Kılıçdaroğlu’nun halkoylaması propaganda temalarının ana eksenini, kanıksanmış olan ve herkesin günlük hayatında karşılaştığı yolsuzluk ve yoksulluk tartışmaları doldurdu. Üstelik çözümde göstermedi.
Bu nedenle aslında AKP’ye oy vermiş geniş kitlelerin bile tereddüt içinde olduğu bu halkoylamasında, bir de “türbanı biz çözeriz”gibi inandırıcı bulunmayan çıkışlarda eklenince kararsız oylar “evet”e kaymış oldu.
HANGİ KESİMLERİN OYU NASIL KAYDI.
Evet’in yüksek olduğu yerler, Erzurum, Elazığ, Sivas, Yozgat, Erzincan, Çorum, Osmaniye vb. Bunlar hep MHP’nin güçlü olduğu yerler. Bu kitle, MHP ile AKP arasında gidip geliyor. Buralarda MHP’li kitle “evet” dedi. Niçin?
CHP’nin halkoylaması kampanyası, sosyal demokrasinin çözümsüzlüğünü ortaya koymuştur.
Bu oylamada, CHP, genel af diyerek ve yurtsever kesimi kazanmaya yönelik bir halkoylaması stratejisi izlemeyerek, o kesimi AKP’ye itti. İktidarın, ordu düşmanı politikalarına pirim tanıyan yaklaşımları ise (28 Şubat, 27 Mayıs karşıtlığı, TSK iç hizmet kanununda değişiklik önerisi, bir darbe tehlikesi varmış gibi yapılan konuşmalar vb. vb. ) sonuç olarak AKP’nin değirmenine su taşıdı.
Herkes kabahati MHP’ye buluyor; geçmiş açısından haklı. MHP; Fethullah Hoca ve tarikatlara bağlanan, 2002’de AKP’yi iktidar yapan,2007’de AKP’yi birkez daha iktidar yapan ve Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtiren uygulamalarıyla sorumlu. Ama 2010 halkoylamasında bu hatalarından döndü.
Ancak MHP, bu halkoylamasında kendi örgütüne ve kitlesine hakim olamadı. MHP örgütü hemen hiç çalışmadı. Halkoylamasında olması gereken, milli-gayrı milli saflaşmasıydı.Nitekim parti yönetimi düzleminde bu saflaşma gerçekleşti. Ama MHP tabanı açısından bakıldığında milli-gayrı milli saflaşması değil geleneksel sağ-sol saflaşması belirleyici oldu.
Bu kez Kılıçdaroğlu çıkıp genel af diyerek, o yurtsever kesimi kazanmaya yönelik bir siyasetten özellikle uzak durdu.
AKP, kritik sorunun o yurtsever –muhafazakar kesim olduğunu anladı. Hep onlara seslendi. Diyarbakır’da bile kürt yurttaşları değil, o yurtsever-muhafazakar kesimi kazanmaya önem verdi.Onlara mesaj yolladı.
YAŞ TOPLANTISINDAKİ MANZARA VE “ TSK’YA BOYUN EĞDİRMİŞ İKTİDAR” GÖRÜNTÜSÜ
Tayyip Erdoğan cephesi, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarını da halkoylaması için büyük bir güç gösterisi olarak kullandı.YAŞ toplantısı başlamadan önce onlarca subay için tutuklama kararı çıkarılması, yasalara aykırı olduğu açıkça bilinmesine rağmen ve tamamen “güç bende” mesajı vermek için yapılmıştı.
Günlerce terfilerin yapılamaması, Tayip Erdoğan’ın ekranlara çıkıp Genelkurmay Başkanlığı konusunda da sorun olduğu mesajını vermesi, hatta “müzakereler sürüyor, biz söyliyeceğimizi söyledik” demesi tamamen bu amaca dönük olarak kullanıldı.
MAĞDURİYET DEĞİL, GÜÇLÜ GÖRÜNTÜSÜ OY KAZANDIRIYOR
AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana mağdur görüntüsüyle oy topladığı iddiası yaygın bir görüş olarak gündeme getiriliyor. Deniliyor ki, “28 Şubat olmasaydı, AKP olmayacaktı.” Veya “ 27 Nisan bildirisi verildi, AKP yükselişe geçti.” …Oysa bunun tam tersi doğru. AKP 2002’den beri “güçlü” olduğu görüntüsüyle oy topluyor. YAŞ toplantısında “Ordu’yu bile dize getirdi” görüntüsü halkoylaması için bulunmaz bir fırsat olarak kullanıldı.
“Hukuk içinde kalmak “ şiarıyla hukukun ayaklar altına alınmasına rıza gösteren tutumuyla İlker Başbuğ, YAŞ’ta TSK’nın en üst komutanı olarak Türk Ordusu’nun hukukunu da savunmayan tutumuyla önemli oranda “hayır” oyunu “evet”e yöneltmiş oldu.
Bu konuda Tarhan Erdem’in verdiği bilgi çarpıcı. Erdem, YAŞ toplantısından sonra yüzde 3 oranında oyun “hayır”dan “evet”e geçtiğini belirtiyor. Bunun anlamı yüzde 6 farktır. Demek ki, Başbuğ o teslimiyetçi tavrı almasa, oylar yüzde 55- yüzde 45 olacaktı. Hatta dik duran tavır, ‘evet’ten ‘hayır’a oy çekeceği için, tek başına sonucu belirleyebilecekti.
AKP MEZHEP TEMELİNDE TÜRKİYE’Yİ İKİYE BÖLDÜ.
AKP iktidarı, milletimizi sadece etnik temelde değil, aynı zamanda mezhep temelinde de bölmüştür.
Güneydoğu’nun bazı illerinde devletin hiçbir otoritesi yoktur.
Kürt yurttaşların yaşadığı illerde yurttaşlar, gönüllü ya da zorla, ya sandık başına gitmediler ya da gidenler AKP’ye oy vermek durumunda kaldılar.
Güneydoğu’daki yurttaşlarımız ya PKK’nın, ya da feodal güçlerin ve AKP’nin zorbalığı altındadırlar. Kendi özgür iradeleri ile hareket edememektedirler.
Sadece Doğu ve Güneydoğu illerimizin bu manzarası bile bu halkoylamasının gayrımeşru olduğunu göstermeye yeter. Bu halkoylamasında alevi yurttaşlarımız blok olarak “Hayır” oyu verdiler. Aynı biçimde özellikle geleneksel olarak Alevi ve Sünni yurttaşların karışık olarak yaşadıkları Sivas, Yozgat, Malatya, Maraş gibi illerde ise Sünni yurttaşlardan neredeyse blok halinde “evet” oyları çıktı.
Bu bölünmenin ortaya çıkmasında Tayip Erdoğan’ın konuşmalarında açıkça dile getirdiği Alevi düşmanı fikirlerin tayın edici etkisi oldu.
Tayip Erdoğan yargının Aleviler tarafından ele geçirildiğini söyleyerek mezhep kışkırtıcılığı yaptı. Keza Çorum’da yaptığı konuşmada, “Alevilerin katli vaciptir” fetvası veren Osmanlı Şeyhülislamı Ebusuud Efendi ile gurur duyduğunu söyleyerek inanılmaz bir kışkırtıcılık yaptı.
BÖLÜNMEKTEN DE ÖTE KARGAŞA VE İÇ ÇATIŞMAYA SÜRÜKLENİYOR
TÜRKİYE DEVRİME GİDİYOR.
CHP ile MHP’nin içine düştükleri açmaz, Türkiye’nin önünde “Devrim” dışında bir seçenek kalmadığını gösteriyor. Fabrikalarda, mahallelerde ve köylerde halkı örgütlemek, gerici gidişe halkın örgütlü gücüyle karşı koymak. Bunun dışında bir çıkış yolunun olmadığı şimdi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin sanayileşmiş ve aydınlanmış bölgelerinde “Hayır” cephesinin etkinliği, başta emekçiler olmak üzere tüm milleti Devrim seçeneği etrafında örgütlemek açısından koşulların elverişli olduğunu göstermektedir.
Sinan Erdem Spor Salonu’nda sonuçların açıklanmasından birkaç saat sonra sonra binlerce kişinin Gül ile Erdoğan’ı yuhalaması, ertesi gün 24 saat içinde 465 kişinin TGB’ye üyelik başvurusunda bulunması Türkiye’nin devrime gittiğine işaret ediyor.
Devrim seçeneğini hayata geçirebilmek, Devrimci bir partinin halk hareketine önderlik etmesiyle mümkündür. Devrimci partiyi büyütmek, bu bakımdan günümüzün yakıcı görevidir.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin