23 Eylül 2010
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Çözümü tartışmak (7)
TERSİNE DÖNME
Ulusal sorun açısından 1980’lerden bu yana olan gelişmeyi, Türklerin ve Kürtlerin arasına mesafe girmesi olarak özetleyebiliriz. Gerçekten de 1970’lerde Türkler ve Kürtler, bugün ile kıyaslandığında çok daha fazla “millet” idiler.
Bugün geldiğimiz aşamada ise “tek bir millet” olarak yola devam edip etmeme, ciddi bir soru olarak önümüze gelmiş bulunuyor.
Bu gelişmenin en önemli nedeni, emperyalist sistemin 1980 sonrasında gerçekleştirdiği küresel saldırıdır. Saldırı her alanda oldu. İnisiyatif gericiliğin eline geçti. Bu ortamda etnik ve dinsel temelde örgütlenmeler dünyanın her tarafında desteklendi. Büyütüldü. Önlerindeki engeller temizlendi.
Türkiye’de Kürt milliyetçiliğinin gelişim tarihi de Dünyadaki bu gelişmeyle birebir örtüşmektedir. Devrimciliğin geri çekildiği bu dönemde, dincilik ve gerici milliyetçilik, doğan boşluğu doldurmuştur.
Kürt sorununda izlenen zorla asimilasyon politikası ve bu politikanın özellikle 1980 sonrası uygulamaları, Kürt halk kitleleri içinde karşı tepkiyi doğurmuştur. 1980 sonrası sadece Diyarbakır cezaevinde uygulanan zulüm bile, güçlü bir karşı tepki için yeterli nedendir.
1980 sonrası Amerika’nın işgalci bir güç olarak Bölgeye gelmesi, bugünkü durumu anlamamızı sağlayacak en önemli faktördür.
Amerika, 1990 yılından bu yana ayrılıkçılığı fiilen destekleyen ve koruyan bir güç olarak sahnededir.
PARÇALAYAN “DEMOKRASİ”
Avrupa Birliği bilindiği üzere, etnik farklılıklar temelinde örgütlenmeyi “demokrasi” olarak dayatmaktadır Türkiye’ye.
Türkiye’nin AB’ne aday üyeliği; milli birliğimizi çözen, Türkler ve Kürtler arasına ayrımlar koyan bir etken olarak devrededir.
Etnik farklılıklar ve inanç ayrımları temelinde örgütlenmenin demokrasi ile bir ilgisi yok ama Cumhuriyet Devrimi ile geride bıraktığımız Ortaçağ ile doğrudan ilgisi var. Avrupa Birliği Türkiye’ye Ortaçağ’ı dayatmaktadır.
Bu saatten sonra Ortaçağ geri gelmez ama, bu yöndeki gayretler, ülkemizi sonu gelmez çatışmaların içine yuvarlar. Emperyalistlerin istediği de budur.
Bu arada Türkler ile Kürtleri bir arada tutan bağlar dinamitlenmektedir.
IRAK’TAKİ FİİLİ DURUM
Irak’ın kuzeyinde 1991 yılından bu yana fiili bir Kürt devletinin varlığını başlı başına bir etken olarak değerlendirmek gerekiyor. Amerika’nın eliyle de kurulmuş olsa şimdi Parlamentosu, Hükümeti, eğitimi, vergi idaresi ve Ordusu ile fiili bir devlet var.
İktisadi bakımdan son yirmi yılın uygulamaları ile bu Bölge, Irak’ın geri kalan kısmından belli ölçülerde soyutlanmış durumda.
Özerk Bölge uygulaması Irak’ta yeni değil. 1970 yılından beri Özerklik uygulanıyor. Son yirmi yılda ise bu uygulama fiili bir devlet boyutlarına taşınmıştır.
Irak Kürtleri kendilerini ayrı bir millet olarak görüyor. Son yüzyılın gelişmeleri açısından bakıldığında bunu mümkün kılan veriler oldukça güçlü. Ve bundan sonra gelişme ne yönde olursa olsun, Irak Kürtleri; dilleri, ekonomileri ve etnik temelli örgütlenmeleri ile ayrı bir millet olarak yollarına devam edeceklerdir.
Irak Kürtlerinin bu durumu, hiç şüphe yok ki Türkiye başta olmak üzere İran ve Suriye Kürtlerini de etkileyecektir, etkilemektedir.
Bugün Türkiye’de Türkler ve Kürtlerin arasına mesafe girmesinden söz ediyorsak, bunun en önemli nedenlerinden biri Kuzey Irak’taki fiili durumdur.
KİTLE DESTEĞİ
Batı destekli bölücülüğün ulaştığı kitle desteği, geldiğimiz aşamada göz nünde bulundurulması gereken son derece önemli bir durumdur.
Kürt milliyetçiliği Bölge belediyelerinin önemli bir kısmında iktidar olmuştur. Bazı illerde Kitle desteği yüzde ellinin üzerine çıkmıştır.
Bu kadar büyük kitle desteği ve milliyetçi taleplerin bütün taleplerin en başına geçmesi, Kürtlerin ayrı bir millet olarak bundan sonra yollarına devam etmeleri konusunda çok önemli bir etkenin devreye girdiğini gösterir.
Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylıların federasyon önerileri de, tek bir millet olarak yola devam etme programından, Türk burjuvazisinin en azından önemli bir kısmının vazgeçtiği anlamına gelir.
AYRILIK VE BİRLİK
Bütün bu söylediklerimizi şu şekilde bağlamak mümkündür. Amerika’nın kazanması, bundan sonra Kürtlerin, Türklerden ayrılması ve ayrı bir millet olarak yollarına devam etmesi anlamına gelir.
Hatta bu ihtimalin gerçek olabilmesi için Amerikanın ille kazanması da gerekmez. Amerika’nın bir on yıl daha bölgede kalması, Kürtlerin, Türklerden ve diğer Bölge halklarından yollarını ayırmaları için yeterli bir zamanı yaratmış olacaktır.
Türkiye için bu ihtimali şu şekilde somutlamak da mümkündür. AKP’nin bir dönem daha işbaşında kalması, Türkler ile Kürtler arasındaki uçurumun derinleşmesi ve belki de geri dönülemeyecek bir aşamaya ulaşılması demektir.
Yeni bir antiemperyalist devrim ise, Türkler ve Kürtleri, 1980’lerden itibaren kesintiye uğrayan rotaya yeniden sokar. Ama elbette bu yeniden bir araya geliş, Cumhuriyetin ilk döneminde olduğu gibi inkâr ve zorla asimilasyon temelinde değil, tam tersine tam hak eşitliği ve gönüllü birlik zemininde olacaktır.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin