21 Eylül 2010 Salı

((slayt izle)) Sayın Mehmet Bedri Gültekin'in 20 Eylül 2010 tarihli yazısı: Ahtisaari

20 Eylül 2010

 

  

Olmak ya da Olmamak

Mehmet Bedri Gültekin

 

Ahtisaari

 

12 Eylül’de yapılan referandumun hemen ertesinde yaşanan gelişmeler, Amerika tarafından Türkiye’ye dayatılan bu referandumun gerçek amacını gözler önüne seriyor.

Selahattin Demirtaş, Boykot oylarının ve “Evet” oylarının toplamının, Kürt sorununda çözüm iradesini ortaya koyduğunu söyledi.

Abdullah Öcalan, isteselerdi “AKP’nin bu referandumu kaybedeceğini” açıkladı.

12 Eylül gününden bu yana Hakkari’de Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesi yok. Yüzde 94’lük boykotun ardından köylülerin bindiği aracın mayınla havaya uçurulmasını, tam bir haftadır Hakkari sokaklarının şiddet tarafından teslim alınması izledi.

İktidar tam bir haftadır acz içinde gelişmeleri sadece seyrediyor.

Gerçekte bütün bu gelişmeleri anlamlandıran esas olay, referandumun hemen ardından Diyarbakır’a gelen “Akil adamlar heyeti”, bu Heyet’in yaptığı görüşmeler ve verdiği mesajlardır.

 

AKİL ADAMLAR HEYETİ

Avrupa Birliği 12 Eylül referandumunda istediği sonucu aldıktan sonra, Kürt sorununda bir adım daha ileri attı. Bugüne kadar ilerleme raporlarında, görüş ve önerilerini yazmakla yetinen AB, bu sefer “Akil adamlar” kisvesi altında oluşturduğu bir “arabulucu heyetini” doğrudan gelişmelerin yaşandığı merkeze yolladı.

            Avrupa Birliği, Amerika ile birlikte yıllardır burnunu soktuğu, Türkiye’ye karşı kullandığı Kürt sorununu; şimdi istediği doğrultuda “çözüme” kavuşturmak için harekete geçmiş bulunuyor.

            Özellikle Bölgemizde ve Türkiye’de iç çatışmaları ve yıkıcı faaliyetleri finanse etmesiyle tanınan George Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın desteklediği “Türkiye Bağımsız Komisyonu”nun Diyarbakır’a gönderdiği “Heyet”in kimliği, yapılan ziyaretin amacını hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.

 

TESCİLLİ BÖLÜCÜ

            Heyet’in Başkanı Martti Ahtisaari’nin bugüne kadar “arabulucu” sıfatıyla görev yaptığı ülkelerde şu gelişmeler yaşanmıştır:

            Ahtisaari, 1970’lerin ikinci yarısında Birleşmiş Milletler Namibya Özel Temsilcisi olarak görev yaptı. O yıllarda Namibya, Güney Afrika sınırları içinde bulunuyordu. Ahtisaari’nin görevinin sonunda, Namibya Güney Afrika’dan koptu ve bağımsızlığını ilan etti.

            Martti Ahtisaari 1999’da Kosova’da görev yaptı. Sonucu hepimiz biliyoruz.  Kosova,Sırbistan’dan ayrıldı, bağımsızlığını ilan etti.

            Yıl 2006. Ahtisaari’nin sondan bir önceki görev yeri Endenozya’daki Aceh Bölgesi. “Arabuluculuk” bir kez daha başarıyla sona erdi. Aceh Bölgesi Endenozya’dan bağımsızlığını elde etti.

            İşte bu Ahtisaari şimdi Diyarbakır’da. Yani “son görev yeri”nde. Hatırlanacağı üzere arabulucu olmasını Abdullah Öcalan bundan tam ii yıl önce istemişti.

            Ahtisaari’yi Öcalan’ın keşfetmesinden daha doğal bir şey olamaz.

            Ahtisaari, Diyarbakır Belediye Başkanı ile, BDP yöneticileri ve DTK eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile görüştükten sonra; Diyarbakır Valisiyle ve ardından Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.

            Sadece bu görüşme trafiği bile, Ahtisaari’nin ne amaçla Türkiye’ye geldiğini gösteriyor.

 

KIBRIS KAZIĞI

            Ahtisaari, 1999 yılında Finlandiya’nın dönem başkanlığı döneminde “Kıbrıs’ın ön şart olmayacağı” garantisini vererek aday üyelik protokolünü Türkiye’ye imzalatan kişidir. Oysa bilindiği gibi bu “garanti” sözde kalmıştır. Avrupa Birliği şimdi, Kıbrıs sorununun, kendi istekleri doğrultusunda çözümünü, Türkiye’nin önüne şart olarak koymaktadır.

            “Kürt Sorunu”nda ise durum daha en başından farklıdır. Avrupa Birliği bilindiği üzere bütün ilerleme raporlarında Kürt sorununa ilişkin şartlar ileri sürmektedir.

            Ahtisaari ise ayağının tozuyla geldiği Diyarbakır’da, Türkiye’nin; AB üyeliği için “Kürt sorununu” çözmesi gerektiğini söylemiştir.

 

AKP NE YAPIYOR?

            Dünyanın hiçbir bağımsız ve egemen ülkesi, iç işlerine yabancıların burnunu sokmasına izin vermez. İzin veren ülkelerin sonunun ne olduğunu Namibya, Kosova ve Aceh örnekleri yeterince gösteriyor.

            Türkiye, AKP iktidarı ile birlikte “bağımsızlık” ve “egemenlik” kavramları adına sahip olduğu ne varsa hapsini kaybetmiştir.

            Bugün Türkiye’de iktidar koltuklarını, emperyalist devletlerle hizmet sözleşmesi imzalayanlar işgal etmiştir.

            Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı Tayip Erdoğan’ın, Ahtisaari’nin Diyarbakır merkezli bölücü çabalarına itiraz etmesi düşünülemez. Çünkü Diyarbakır’ı bu proje içinde bir “merkez” yapacağını söyleyen bizzat kendisidir.

            Ahtisaari’nin Diyarbakır ve İstanbul’da izzet ikram ile karşılanması ise akla halkımızın bu durumlar için söylediği özlü bir deyimi akla getiriyor:

            “Öküzün yalakası, kasabın bıçağını yalarmış.”

                                                                                                          mbgultekin@ip.org.tr

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin