Rumların Akdeniz’de petrol aramaya başlamasıyla birlikte kamuoyu hızla petrol konusuna odaklandı. Başbakan Erdoğan Rumlara meydan okuyup bölgede bizim de petrol arama faaliyetlerine başlayacağımız müjdesini verdi. Gelin isterseniz ülkemizdeki petrol macerasına kısaca bir göz atalım:
Hasta adam Osmanlı’nın topraklarında 19. yüzyıldan itibaren maden arama, çıkarma ve işletme hakları emperyalistlere devredilmiştir. Almanya, Fransa, İngiltere ve Rusya gibi dönemin büyük emperyal ülkeleri, Osmanlının; bakır, krom, kurşun, bor ve kömür madenlerini işletmişlerdir.
Lozan Barış Antlaşmasında; kapitülasyon ve imtiyazların kaldırılması en büyük sorunlardan birini teşkil etmiştir. Mustafa Kemal; her alanda olduğu gibi, madenlerimiz konusunda da milli çıkarlarımızı gözeten politikaları hayata geçirmiş; topraklarımız üzerinde petrol arama yetkisini 1926 yılında çıkartılan Petrol Kanunu ile; sadece Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine verilmesini sağlamıştır.
Türkiye’de açılan ilk mühendislik fakültelerinden biri; Atatürk’ün emri ile 1924 yılında Zonguldak’ta açılmıştır. Bu fakültede Türkiye’nin ilk maden mühendisleri yetiştirilmiştir.
1954 yılında, liberal bir Petrol Kanunu hazırlanmasına karar verilmiş ve Atatürk’ün hazırlattığı Petrol Kanunu kaldırılmış yerine jeolog ve hukukçu Max Ball'ın hazırladığı (6326 sayılı) Petrol Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunla özel hukuk hükümlerine tabi, anonim şirket statüsünde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı kurulmuş ve Maden Teknik Aramanın petrol ayağı bu kuruluşa devredilmiştir.
Amerika’nın direktifi ve 12 Eylül darbecilerinin izniyle Başbakan olan Özal1984 yılında; TPAO; anonim şirket statüsünden çıkartılıp siyasilerin eş dost yerleştirme sahası haline getirilmiş Kamu İktisadi Teşekkülüne dönüştürülmüştür. Böylelikle TPAO’ya bağlı olan ortaklıklardan Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ.(TÜPRAŞ), Petrol Ofisi AŞ.(POAŞ), Denizcilik İşletmeleri Tankerciliği AŞ.(DİTAŞ), İstanbul Gübre Sanayi AŞ.(İGSAŞ) ortaklık statüleri sona erdirilmiş ve özelleştirme kapsamına alınmıştır.
TPAO petrol aramanın en pahalı ve riskli kısmı olan sondaj ve üretim gibi kısımları ile KİT’lere verilen kısıtlı bütçeye rağmen baş başa bırakılmış; taşıma, pazarlama gibi risksiz ama yüksek gelirli alanlardan uzaklaştırılmış ve tek başına bırakılmıştır. Riski az karı çok olan alanlar ise emperyalistlere üç kuruşa peşkeş çekilmiştir.
2002 yılından itibaren ise bugün Rumlara kafa tutan Erdoğan Hükümeti; Özal’ın bıraktığı yerden, maden ve petrollerimizin elimizden çıkmasına; emperyalist ülkelerin Lozan Anlaşmasıyla ellerinden alınan ve milli çıkarlarımıza tamamen ters kapitülasyon ve imtiyazları tekrar hayata geçirilmesine olanak sağlayan 2003 tarihli Petrol Piyasası Kanunu gibi kanunları hem de anayasaya aykırı olarak çıkartmıştır. Neden mi bu kanunlar anayasaya aykırıdır?
1) Yeni Petrol Kanununda, "milli menfaatlere uygun olma kıstasları ve kavramı" kaldırılmıştır. (Md.1-4) Bu kanun tamamen anayasaya Türkiye’nin kuruluş ve varoluş felsefesine aykırıdır.
2) Yabancı devletler adına hareket eden özel veya tüzel kişilerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti petrollerinde hak sahibi olmasını, mülk ve tesis edinmesini engelleyen/yasaklayan hükümler kaldırılmıştır. (6326 s. K. 12-1.maddesi) Emperyalist ülkelere tam bağımsızlık ilkemizi, milli güvenliğimizi hiçe sayıp kapitülasyon verilmesiyle eş anlamlı olan bu kanun sayesinde petrollerimiz üzerinde hak sahibi olmamız engellenmiştir.
3) Ülkemizde çıkarılacak petrolün %65 lik kısmının, memleketimizin ihtiyacına ayrılması şartı ve memleket ihtiyacı kavramı kaldırılmıştır. Çıkarılan petrolün tamamı dışarı gönderilebilecektir. ( Md.2, Md.24) Kendi enerjimize sahip çıkmamızı engelleyen bu yasa yüzünden bugünkü enerji ve doğalgaz krizlerini mumla arayacağımız kesindir.
4) Ormanlarda, milli parklarda, şehirlerde, milli sınırlarımızda ve yapılarda dahi "izin almak ve bedel ödemek şartıyla" petrol ve maden aranabilecektir. (Md.12, Md. 20) Gittikçe çölleşen Türkiye’nin 2B orman arazilerine bile göz diken hükümet; yeşil rengin yandaşlarının çalıştıracağı gri maden ocakları ve petrol rafinerilerine dönüşmesine göz yummaktan çekinmeyecektir.
5) a-İşletme ruhsatının süresini en çok 40 yıl olarak sınırlandıran hükmü (6326 s. Kanun Md. 65-1), b-Bir petrol hakkı sahibinin en çok 150 bin hektar petrol işletme sahalarına sahip olabileceği ve bu kısıtlamaları bertaraf edemeyeceği hükmü (6326 s.K. Md.61 ve Md.74)
c-Ve bir petrol arama sahasının en çok 50 bin hektar ve bir tüzel kişinin en çok 8 arama ruhsatnamesine sahip olabileceği ve bu kısıtlamaları bertaraf edemeyeceği hükümleri kaldırılmıştır. (6326 s. K. md. 53-1-2-3-4 ve Md. 74) Güçlü emperyalist ülkenin ve küresel sermayenin; süresiz ve sınırsız bir şekilde Türkiye’nin petrolleri üzerinde “tekel” hakkına sahip olacağı; yerli sermayenin bu tekel karşısında ayakta durmasının imkansızlığını göz önüne aldığınızda AKP iktidarının gelecek nesillere nasıl bir Türkiye bırakacağını varın siz düşünün.
6) Yeni Petrol Kanununda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin standart olarak aldığı sekizde bir (%12.5) petrol hissesi geliri, %2'den %12'ye kadar oranlarda olmak üzere düşürülmüş bulunmaktadır. (Md.19) Aynı şekilde Maden Kanununda yapılan değişiklik ile; üretilen madenlerden alınacak Devlet hakkı ve Fon payı, yıllık brüt kârın %10'nundan, Ruhsat sahibinin bildireceği "ocak başı satış tutarının" %4 ve %2'sine indirilmiştir. (md.14 ) Cari açığın rekor üzerine rekor kırdığını da göz önüne aldığımızda AKP Hükümetinin çıkardığı bu yasa yüzünden önemli bir devlet gelirinden olduğumuz aşikârdır.
7) Yeni Kanunla; Petroldeki Devlet hissesinin yarısının (% 50'sinin) işletme ruhsatının bulunduğu şehrin İl Özel İdaresi'ne ödeneceği öngörülmüştür. ( Md.19/son) Bu maddenin; İkiz Yasalar ve AB’nin isteği üzerine başlatılan Türkiye’nin 8 eyalete bölündüğü Bölgesel Kalkınma Ajansları ve BDP’nin ilan ettiği “özerklik” ile birleştiği zaman; iç savaş için petrolün bahane edilmesinin yolu AKP eliyle açılmıştır.
8) TPAO’nun devlet adına petrol arama, işletme ve tercih hakkı ile bu hakları devir yetkisi kaldırılmıştır. (Md-4) Bu değişiklikle TPAO; uluslar arası küresel sermayeyle işbirliği yapmadan kendi ülkesinde petrol aramasının önüne geçilmiştir. Nitekim Akdeniz’de yapılacak arama için Norveç’e ihtiyaç duyulması bunun kanıtıdır.
9) Bir petrol hakkı sahibi, Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun'a bağlı olmaksızın yabancı personel çalıştırabilecektir. (Md.25) AB’nin ısrarla üzerinde durduğu bu madde ile; işsizliğin her geçen gün arttığı ülkemizde kendi yurttaşımız işsiz kalacak Türkiye kaçak işsizlerle dolu bir ülke olacaktır.
10) Petrol İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinden "Teftiş Kurulu makamı ve Müfettişler" ibaresi çıkarılmıştır. ( Md.31) Böylece kurum denetimsiz bırakılmış, yandaşların ekmeğine yağ sürülürken, gizli kapılar ardında yapılan anlaşmalar ortaya çıkartılamayacaktır.
11) Ham petrolün veya doğal gazın Türkiye üzerinden bir başka ülkeye transit geçişi veya Türkiye'ye gelişi için bir milletlerarası antlaşmaya dayanmadan boru hattı kurulmasına, Bakanlar Kurulunca izin verilecektir. ( Md.29) Enerji koridoru üzerinde olan Türkiye’nin böylesine önemli bir kararı milletlerarası anlaşmalara dayandırmadan alması düşündürücüdür.
Dünyanın en büyük emperyalist ülkelerinin; başta petrol olmak üzere tüm madenler ve enerji yolları için birbirlerini yediği, yanı başımızdaki Irak’ta 1,5 milyondan fazla insanın petrol yüzünden öldürüldüğü, 3. dünya savaşının petrol ve enerji yolları yüzünden çıkacağı bilindiği halde; milli çıkarlarımızın -hem de anayasamıza aykırı bir şekilde- yok sayılıp, tüm maden ve petrollerimizin emperyalistlere peşkeş çekmesi ve ülke geleceğimizin kapitülasyon ve imtiyazlara boğması; Türkiye’nin AKP Hükümeti tarafından nereye sürüklediğinin açık bir göstergesidir.
Sanki bütün bu kanunları kendileri değiştirip emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda yeni bir petrol kanunu yapmamış gibi çıkıp ülke menfaatlerinden bahsetmeleri, Rumlara kafa tutan petrol arama çalışmalarına başlanması ise komedidir.
AKP iktidarının çıkardığı “petrol kanunu” nedeniyle yapılacak olan petrol arama işlemi devam ettirilip, doğalgaz ya da petrol yatağına rastlanması durumunda bu madenleri çıkartacak ülke tek başına biz olamayacağız. Kendi petrollerimizi çıkartacak ülkelerle paylaşmak zorunda kalacağız. Çıkartılacak madenden elde edilecek gelir yüzde 12’den yüzde 2’ye düştüğü için devlet büyük bir gelir kaybı yaşayacak. Doğalgaz veya petrolün tamamı AKP’nin çıkardığı kanun gereği iç ihtiyaçlar için kullanılamayacağı için enerjideki dışa bağımlılığımız devam edecek. Bölgede çalışacak işgücünün Türk olmasının da önüne geçildiği için işsizlik sorunumuza da çözüm üretilemeyecek. Petrol arama ruhsatı verilen emperyalist şirketler tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi ülkemizde konuşlanıp iktidar partilerine güçlü lobi ve getirecekleri dövizler sayesinde istediklerini yaptırabilecek, işin içine “il özel idareleri” katılarak olası bir iç savaş petrolü çıkartacak şirketler aracılığıyla körüklenecektir.
ŞEBNEM ÖZBEK
23.09.2010
--
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin