4 Temmuz 2011 Pazartesi

((slayt izle)) 2D // ŞEBNEM ÖZBEK



 sebnem ozbek <ssebnemenator@gmail.com>
 04 Temmuz 2011 11:11

 2D



Türkiye 2D’ye kilitlenmiş durumda. Darbe ve demokrasi. Askeri darbeler üzerinden bel altına çalışan kesim; darbe ile demokrasiyi eşitlemiş vaziyette. Yani Türkiye gündeminden askeri darbeler kalktığı an, ülkemiz demokratik bir ülke haline gelecek. Bunun için de Obama’nın dediği gibi tarihimizle yüzleşmemiz ve kirli sayfaları, bunlara neden olanları ortadan kaldırmamız gerek. Peki Türkiye’nin kirli tarihi sadece askeri darbeler mi? Demokrasi sadece askeri darbeler yüzünden mi sekteye uğruyor? Bugün ağzını her açtığında askere sataşanlar, demokratlığı kimseye kaptırmamak için birbiriyle yarışanlar, TV ekranlarına çıkıp 12 Eylülü, 28 Şubatı, muhtıraları anlatıp duranlar; Türkiye’nin karanlık geçmişindeki karşı devrim hareketleri, irticai faaliyetleri ne çabuk unuttu. Askeri darbeleri, muhtıraları sorgulayan sözüm ona demokrat liberal aydınlar; aynı sorgulamayı neden Malatya, Çorum, Maraş ve Sivas katliamları için yapmıyor? 

 

Sağcısından solcusuna, kendine aydın süsü verenler; askeri darbelerin ülkemize zarar verdiğine -ki bu konuda haklısınız- kirli geçmişimizle yüzleşmek gerektiğine inanıyorsanız; hiçbir gerekçesi, haklılığı, doğru yönü bulunmayan, rejim değişikliği istediklerini her fırsatta dile getiren, karşı darbelerin ve darbecilerin de üzerine gitmek, irticai faaliyetlerin karanlık noktalarını aydınlatmak, hangi güç odakları tarafından beslendiklerini açığa çıkartmak ve suçluları cezalandırmak için de aynı çabayı göstermeniz gerekmez mi?

 

Hepimiz milli iradenin Atatürk Türkiye’sine sahip çıktığı demokratik bir ülke istiyoruz. Ancak demokrasi sizin tek yanlı yaklaşımlarınızla sağlanmaz. Tarihimizdeki kara lekelerin oluşmasına neden olan kamplaşmaları sağlayan dış güçlerin; hangi maskeyi takıp ülkemize girdiğini, Türkiye’de kimleri kullandığını sorgulamadan, bunları açığa çıkarmadan, Türkiye’de demokrasiyi oturtamazsınız. Örneğin 1960’lardan beri etnik ve mezhepsel çalışmaların yapıldığı, “Komünizmle Mücadele” “Amerikan Barış Gönüllüleri” isimli dernek üyelerinin neden özellikle bu farklılıkların olduğu bölgelerde faaliyette bulunduğu sorusuna bir cevabınız var mı? Peki ya demokrasi savaşçılığına soyunan sözüm ona aydınlar; neden bu dönemde demokrat dernekler ve cemiyetler kapatılırken, irticai faaliyetler yürüten, Arap ümmetçisi dernek ve cemaat faaliyetlerine göz yumanları araştırmayı, tarihimizin kara lekelerini oluşturan katliamların mimarlarını bulmayı hedeflemiyorsunuz? Biriniz bile çıkıp “Amerika tarafından gönderilen ve tüm masrafları karşılanan Barış Gönüllülerinin, onların desteklediği terörün hedefi; Türkiye’yi iç savaşa sürüklemekti” deme cesaretini bu güne kadar gösterebildi mi ki tutup demokrasi için kolları sıvayabildiniz?

 

Anlaşılan siyasilerin ve sözüm ona aydınların dağarcığında sadece askeri darbeler dönemindeki acılar kalmış. Dış destekli karşı devrimcilerin, irticacıların da bu ülkede en az askeri darbe dönemlerindekiler kadar insanlara acı verdiği günler unutulmuş.

 

Örneğin Çorum Katliamı. Hani olaylardan hemen önce Valinin ve Emniyet Müdürünün başka yerlere atandığı, yerlerine gelenlerin ise katliama neden olan olayları görmezden geldiği, hani tüm bu olaylar başlamadan hemen önce CIA ajanı olduğu bilinen ABD Türkiye Büyükelçisi R. A. Peck’in Çorum’a gelip Vali ile görüştüğü, bu görüşmede sağ ve sol unsurların ilçelere göre dağılımı ve alevi vatandaşların en çok nerelerde yaşadığı bilgilerini aldığı katliam. Kendilerini ülkücü sanan, ancak “Komünizmle Mücadele” derneklerinde milli birlik ve benlikleri yok edilip Arap ümmetçiliği ile beyinleri yıkanan ve bu nedenle kendi ırkından kendi dininden olan insanların 57’sini öldürüp 200’den fazlasını da yaralayan kişilerce çıkartılan, olayların tüm Türkiye’ye yayılmasını engelleyen kurumun Türk Ordusu olduğu Çorum katliamından bahsediyorum.

 

Peki ya Amerikan Barış Gönüllüleri bölgede çalışmaya başladıktan kısa süre sonra olayların çıktığı Malatya’yı hatırınızda mı? Gene Amerikan merkezli “Komünizmle Mücadele” derneğinde tüm Türklük unsurlarından arındırılarak sadece Arap ümmetçiliği ile doldurulan gerici faşist öğrencilerin yıllarca bir arada sorunsuz eğitim gördükleri sıra arkadaşlarına “Vurun Alevilere, komünistlere” sloganları eşliğinde saldırısı size bir anlam ifade ediyor mu? Vali ve eşinin yobaz faşizan grubun taşlarla camlarını yerle bir ettiği konağın balkonuna çıkıp ellerinin başparmağını havaya kaldırarak “Biz de Müslüman’ız!” diye bağırmasının bile yetersiz görüldüğü ve Vali ile eşinin ancak “Kelime-i şahadet” getirmesi ile serbest bırakıldığı karşı darbeci Malatya olayını unuttunuz mu gerçekten?

 

Peki ya hazırlık devresinin 8 ay öncesine kadar uzandığı ve bu hazırlıklara devlet organlarının sessiz kaldığı, göz yumduğu Maraş katliamı da mı usunuzda değil? Hani Kurtuluş Savaşı döneminde Fransızlara karşı birlikte savaştıkları Alevilerin yaşadığı bölgelerde bir çeşit sayım yaptıklarını söyleyerek, ev kapılarının Nazi Almanya’sında olduğu gibi işaretlendiği, olaylar başlayınca bu evlerin yakıldığı, kadın çocuk demeden alevi ve solcu yurttaşların; işkenceyle öldürüldüğü, kurşuna dizildiği, boğazlandığı, kadınların memelerinin kesildiği, kocalarının gözü önünde tecavüze uğradığı, hamile kadınların karınlarının deşildiği, 80’lik Cennet ninenin gözlerinin tornavidayla oyulduğu, işyerlerinin yağmalandığı Maraş katliamından bahsediyorum. Evet, bu insanlık dışı işkenceleri yapanlar ne Ermeni ne Yahudi. Bu işkenceleri Müslüman Müslüman’a yaptı. Maraş Devlet Hastanesi başhekiminden tutun da emniyetine, Maraş Vali vekiline ve hatta hükümete varıncaya kadar bir çok kişinin görevi suiistimali nedeniyle 111 kişinin öldüğü karşı darbe katliamı, gerçekten demokrasi isteyen herkesin aklındayken, neden sizlerin dikkatini çekmiyor? Yoksa siz o gün Maraş Müftüsünden ilham alan Bağlarbaşı İmamı Mustafa Yıldız'ın Cuma vaazındaki “Oruç ve namazla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır.  Allah için Alevileri, gavurları vurun, evlerini yakın. Solcuları öldürün. Askerler durdurursa dönün onları da vurun” kışkırtmalarını bugün dile getirecek bir imam ve ona inanıp cenneti garantilediğini sanacak sefiller yok mu sanıyorsunuz? Hatırlatayım; bu katliamda da yurttaşlar askere sığınarak canlarını kurtarmıştı.

 

Hadi bunları unuttunuz diyelim. Bundan tam 16 yıl önce Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliğinin mali katkılarıyla düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerinde yakılarak can veren 37 kişiyi unutmuş olamazsınız öyle değil mi? Karşı devrimci örgütlerin, Malatya, Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi illerdeki deneyimli militanlarını Sivas’a taşıdığını, bu kişilerin Belediyenin ve dini vakıfların yurtlarında konuk edildiğini bilmiyor olamazsınız. Aziz Nesin’in konuşmasına kızıp anlık bir eylem olduğu (ki öyle olsaydı A. Nesin’i Sivas’ta olduğu süre içinde öldürebilecekleri bir çok fırsatın olduğu Yargıtay kararında belirtilmiştir) safsatasının gerçeği yansıtmadığı; Sivas katliamından iki gün önce karşı darbeciler tarafından; halkın dini duygularını sömürmeye, Alevi yurttaşlara karşı kine, nefrete çağıran bildiriler dağıtmasından belli değil mi? Kin ve nefretlerini masum insanların üzerine kusanları Sivas Belediye Başkanı “Gazanız mübarek olsun” diye yüreklendirmedi mi? İnsanlar yanarak ölsün diye itfaiyenin hortumları kalabalık tarafından kesilmedi mi?  Kusura bakmayın ama “Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak” sloganları eşliğinde ölüme gönderilen 37 kişinin vebalini omuzlarınızda hissetmiyorsanız, siz gerçekten demokrasi yanlısı değilsiniz demektir. Üstelik sivil yargı olayı önce; doğrudan rejime yönelik, irticai kesimin organize şekilde işlediği suç olarak da ele almadı. Mahkeme tarafından A. Nesin günah keçisi ilan edildi. Ancak avukatların itirazı ile Yargıtay; mahkeme kararını bozdu. Tüm bunları hatırlamıyorsanız belki eski Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın sanıkların avukatı olduğunu, bakanlığı döneminde de ölenlerin yakınlarını değil; suçluları cezaevinde ziyaret ettiğini de hatırlamazsınız.

 

Şimdi soruyorum size; karşı devrimcilerin ellerine M1 silahları verenleri, bu kişileri Ermenilerin Hocalı’da Azerileri katlettiği gibi kendi insanlarını, mezhebi farklı da olsa dindaşlarını İslam adına katletmesini sağlayan perde arkasındaki güçleri ortaya çıkarmadan; demokrasi Türkiye’de yeşerir mi?  Bu güçlerin Çorum’da, Malatya’da, Maraş’ta, Sivas’ta halkı kışkırtmak için kullandığı en büyük silahın din olduğunu görmeyip laiklik ilkesinin önemsiz olduğunu söylemeye devam mı edeceksiniz? Çorum, Malatya, Maraş katliamlarının hepsinde de Arap ümmetçiliğini Atatürk milliyetçiliğine tercih edenler “Aleviler cami yakıyor” diye halkı kışkırtmıştır. Madem darbelerden arınmış, demokrat bir Türkiye hayal ediyorsunuz, o zaman gereğini yerine getirin. Demokratlığınızın asker düşmanlığınızdan üstün olduğunu, sadece askeri darbelere değil; karşı darbecilere ve onları besleyenlere de karşı olduğunuzu kanıtlayın.  Eğer askeri darbelerin utancını yaşayacak kadar demokratsanız, karşı darbecilerin neden olduğu utanç günlerinin de hesabını sorun. Tüm bu karşı darbe ve irticai katliamlar sürecinde; halkı koruyanın, yurttaşların sığındığı, güvendiği tek kurumun Türk Ordusu olduğunu unutup; var gücüyle askere saldırmak demokratlık değildir. Askeri edilginleştirir, toplumun huzur ve güveninin bekçisi konumundan çıkartır, rejim savunuculuğunu ve Türkiye’deki irtica tehdidini yok sayar, içine yerleştirilen virüsler ile bölünmesini sağlarsanız; ilerde Allah korusun yaşanması muhtemel olaylarda halkın sığınacağı tek kurumu da yok etmiş olursunuz. Evet; askeri darbe dönemlerinin bir daha yaşanmasını hiç birimiz istemiyoruz. Bu yüzden demokrasinin tam anlamıyla ülkemizde yerleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Benim gibi Alevi ya da komünist olmayanlar (Olası tepkilere karşı bunu belirtme ihtiyacı hissettim) demokrasinin gereği olarak sadece darbecilerle değil, aynı zamanda karşı darbecilerle yani irticacılarla da mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. Çünkü bizler demokrasiyi araç olarak değil amaç olarak görüyoruz.

 

ŞEBNEM ÖZBEK

04.07.2011


--
YA YOLUNDA YÜRÜRÜZ..
YA BU UĞURDA ÖLÜRÜZ..
 
 
ŞEBNEM ÖZBEK
 
 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin