Bülent Esinoğlu <bulentesinoglu@gmail.com>
24 Temmuz 2011 16:15
24 Temmuz 2011 16:15
Devletsiz, Halksız Milliyetçilik Olmaz
Bülent ESİNOĞLU
LOZAN'nın 88.Yılını kutluyoruz. Eğer buna bir kutlama diyebilirsek.
Neden bu endişeler ile başladığımı, devrimler tarihi bize açık bir
şekilde anlatıyor.
Önce şunu hatırlatarak başlamalıyım.
İsyanlar bastırılabilir, ama devrimler bastırılamaz. Devrimler
halkların çözümsüz dünyalarına çözüm getirmek için biriken enerjinin
bir boşalımıdır.
Her devrim kendinden önceki alışkanlıkları ortadan kaldıran, yerine
kendi anlayışına göre yenilerini getiren kuvvettir. Devrimin isyandan
farkı, yeniden kurma iradesidir.
Mustafa Kemal, çürüyen Osmanlı yönetimine başkaldırdığında, tüm
yönetimlerin kendi yanlışlarından dolayı, karşılarına dikilenlere
isyancı dediği gibi, Osmanlı yönetimi de Mustafa Kemal'e isyancı
demişti. Çünkü isyanlar bastırılır. Ama devrimler bastırılamaz.
Ama Mustafa Kemal günün ruhu gereğince, asi olmak, asırlardır yığılan
çözümsüzlüklere çözüm için önderlik etmek mecburiyetindeydi.
O günün Osmanlı yönetiminin anlayamadığı, içinde yaşadıkları dönemin
bir uluslaşma/millileşme ve laikleşme dönemi olduğunu kavrayamamış
olmasıydı.
Zaten bir dönem değişirken ve devrimler yaklaşırken, günün
yöneticileri gördükleri ve yaşadıkları halde hantal, eski
organizasyonları değiştirememelerinden ileri gelir. Devrim
yaklaştıkça, şiddet kullanma ihtiyaçları da artar.(Tıpkı bu günlerde
olduğu gibi)
Milli/ulus devlet siyasal bir organizasyondur, din ile bağdaşamaz.
Bu yargıyı Osmanlının yıkılış yılları için uygularsak, kökleri çok
derin tarihi gelişmelere dayanan çözümsüzlüklerin, halkların çözüm
iradesi ile çatışmalarıdır, devrim.
Siyaseti dinileştirmek, siyaseti ortaçağ düşüncesine indirger.
Osmanlı siyaseti dinileştirdiği ve dini de siyasileştirdiği için
ortada ne devlet kaldı, ne de din ile bütünleşebilen kapitalizm, yani
sanayi devrimi...
Osmanlının yıkılışı ile beraber, en üstün siyasi meşruiyet olan Ulus
Devletimize kavuştuk.
Günümüze gelirsek; milli devlet neden çözülmektedir? Mustafa Kemal
ile gelen kazanımlar, birer birer elimizden, neden gitmektedir?
Çok kestirmeden söylersek; Biz ulusumuzu ulus yaparken emperyalizme
karşı savaştık. Uluslaşmak, emperyalizme kaşı verilen mücadelenin
sonucunda elde ettiğimiz kurum ve kuruluşların yekûnu idi.
Emperyalizme karşı mücadeleyi terk edip, emperyalizm ile bütünleşmeye
kalkınca, Mustafa Kemal'in kurum ve kuruluşlarını ortadan kaldırmak
gerekti.
Bu gün yaşadığımız sürece, onun için karşı devrim süreci deniliyor.
Dolaysı ile emperyalizme karşı savaşırken oluşan ulusun da, dağılması
gerekiyor. Ve yerine başka bir şeyin konulması gerekiyor. Aksi taktide
emperyalizm ile bütünleşme tamamlanamıyor.
Yani uluslaşırken, yani bir ve bütün olurken, bu günse bizden, tek tek
bireyler, ya da ayrı ayrı etnik guruplar olmamız isteniyor.
Sanki vatanın özgürlüğü olmadan, bireylerin özgürlüğü olurmuş gibi...
Şimdi Recep Tayyip Erdoğan'ın nasıl olup da milliyetçi olduğuna
gelirsek; evet RTE milliyetçidir.
Bu tür durumlara tüm feodal yapıdan, kapitalist yapıya geçerken
karşılaşılan bir süreçtir.
Dinin nüfuzundan çıkma sürecinde, milliyetçilik önemli bir uğraktır.
Kutsallığın içkin bir düzene aktarılması da diye düşünebiliriz.
Milliyetçiliğin kanunlarını tanrı yazmaz, milliyetçiliğin kanunlarını
insanlar yazar.
Emperyalizme kaşı mücadele etmeden gelen milliyetçilik, yani dini
kökenden gelen ve burjuvazi ile bütünleşen milliyetçiliktir.
Kısaca, emperyalizme karşı milliyetçilik ile Amerikan milliyetçiliğini
birbirinden ayırmak gerekir. RTE'nin ki Amerikan tarzı
milliyetçiliktir. Tıpkı Ülkücülerin bir zamanlar Amerika adına
solcular ile çarpışırken yaşadıkları milliyetçilik gibi.
Kendi halkı devleti ve ordusu ile savaşan milliyetçilik, belli bir
zümrenin haklarını savunan milliyetçiliktir, halk ve devlet ile
alakası yoktur. Yani Batı tarzı milliyetçiliktir.
Batı tarzı milliyetçilik siyasal milliyetçiliktir. Burjuva merkezlidir.
Doğu tarzı milliyetçilik ise halkçıdır. Halk merkezli milliyetçiliktir.
Birincisi emperyalizmi ile beraberdir. İkincisi ise halk ile beraber
olduğu için ister istemez soldadır.
Halkın yanında olan her düşünce ve kurum kendi adını ne koyarsa
koysun, milliyetçidir, sol'dur.
Ulus devlet egemenliğin temel taşıyıcısıdır. Devlet olmadan, tekellere
dayanarak milliyetçilik olmaz.
Erdoğan'ın milliyetçiliği burjuva milliyetçiliğidir. Halk ile bir
ilişkisi yoktur.
24.7.2011, bulentesinoglu@gmail.com
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin