31 Mart 2011
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Kuzey Irak Modeli
Emperyalistlerin, bir ülkenin iç sorunlarını bahane ederek müdahale etmeleri yeni bir olay değil. Hatta emperyalizm öncesi sömürgecilik döneminde de bütün müdahaleler, hep böylesine gerekçelerle yapıldı.
19. yüzyıl Osmanlı tarihi, imparatorluk içindeki milliyetlerin “haklarını savunma” adı altında, “Büyük Devletler”in, ülkenin iç işlerine müdahale etme ve zaman zaman da aynı gerekçeyle savaş açma tarihidir.
Aynı gerekçeyle ezilen bir Dünya ülkesine savaş açma ve bu ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmenin son ve hemen yanı başımızdaki örneği Kuzey Irak’tır.
Birinci Körfez Savaşı’nda “Saddam’a karşı Kürtleri savunma” adı altında 36. paralelin kuzeyi uçuşa yasak bölge ilan edildi. Aynı amaçla Amerikan askeri Bölgeye yerleşti. Amerikan himayesinde kukla bir devlet kuruldu. Sonraki 20 yıl bu Kukla Devlet adım adım kabul ettirildi.
Tayip Erdoğan’ın son olarak Erbil’i ziyaret etmesi, Kukla Devletin Türkiye tarafından en üst düzeyde kabul edilmesidir.
En azından şimdiye kadar başarıyla uygulandığı için buna “Kuzey Irak modeli” diyebiliriz.
LİBYA’DAKİ UYGULAMA
Bu model şimdi Libya’da uygulanıyor. “Libya halkını savunmak” gerekçesiyle Emperyalist Koalisyon Libya’ya saldırdı. Oysa Kaddafi Bingaziye girmek üzereydi ve doğru dürüst bir direniş de yoktu.
Ama emperyalistlerin istediği ya bölünmüş bir Libya, ya da kuklalarının yönettiği bir Libya’dır. Onun için “Libya halkını katliamdan kurtarmak” gerekçesi devreye sokuldu. Yalan makinası bütün dünyada harekete geçirildi. Ve bombalama başladı.
Emperyalizmin bombalarının açtığı yolda şimdi Batılı gizli servis elemanlarının yönetimindeki “isyancılar” ilerliyor.
DOĞRU ALGILAMA
Libya’daki gelişmenin ne anlama geldiği, Türkiye’deki hemen herkes tarafından son derece doğru bir şekilde algılandı.
Çünkü çok da uzak olmayan bir gelecekte, Türkiye’nin nasıl bir tehlike ile yüzyüze olduğu açık seçik bir şekilde ortaya çıkmıştı.
Yıllardır Aydınlıkçılar, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın ve “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri”nin, aslında Batılı emperyalistlerin Türkiye’ye müdahale etmeleri için gerekli “yasal” zemini yaratmak amaçlı olduğunu söyleyip durdular.
Aynı şekilde 2002 yılında Amerika’nın Nevada eyaletinde “Bin Yılın Meydan Okuması” adı altında gerçekleştirilen askeri tatbikatın, aslında Türkiye’nin işgali provası olduğuna da sadece İşçi Partisi dikkat çekmişti.
Ama Libya’ya saldırıdan sonra, Türkiye’nin aynı gerekçeyle hedef tahtasında olduğunu herkes görmeye ve söylemeye başladı.
MÜDAHALENİN AVUKATLARI
İlk önce emperyalist saldırganların Türkiye’deki sözcüleri ve böyle bir emperyalist müdahaleden medet umanlar sözlerini sakınmadan açık açık yazdılar.
Engin Ardıç 20 Mart tarihli yazısında; ‘Bir askeri darbe sonrasında Bölgede ayaklanma başlıyor. Bazı şehirler ve kasabalar isyancıların eline geçiyor. Ordu isyanı bastırmak için harekete geçince Avrupa Birliği Türkiye ile ilişkileri kesiyor. Fransa ve Almanya Türkiye’ye nota veriyorlar. 6. Filo İskenderun açıklarına geliyor ve Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye bombalanıyor. Ve sonunda Türkiye’ye ‘uluslar arası barış gücü’ yerleştiriliyor” diye yazdı.
Yıldıray Oğur, “1938’de Dersim bombalanırken Cemiyeti Akvam müdahale etseydi bu emperyalist bir müdahale mi olurdu” diyerek Libya’ya yapılan müdahaleyi destekledi ama aynı zamanda benzer bir gerekçeyle Türkiye’ye müdahale edilmesinin de doğru olacağını yazdı.
Ahmet Altan, konu ile ilgili olarak yazdığı yazıda; “Kürtlere , dindarlara ve Kemalistlere” seslenerek “sizi öldürmeye niyetli birileri iktidara gelse, uluslararası bir gücün bu iktidara müdahale etmesini istemez misiniz?” diye sordu.
PKK’nın tutumu ise bu konuda son derece açık… Bu Partinin bütün stratejisinin esas olarak soruna, uluslararası bir gücün müdahalesini sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Abdullah Öcalan daha 1994 yılında, Amerika başta olmak üzere Batılı ülke liderlerine yolladığı bir mektupta; “Kürt sorununun bugün uluslar arası müdahale gerektiren sorunların başında geldiğini söylemiş ve kendilerinin yapılacak bir müdahaleye kayıtsız şartsız destek olacaklarını” söylemişti.
ÇATIŞMA VE BÖLÜNME
Görünen köy klavuz istemez. AKP iktidarı Türkiye’yi hızla bölünmeye doğru götürüyor.
Hiçbir devlet, birileri bir yerlerde planlar yaptı, haritalar çizdi diye bölünmez. Bütün bölünmeler sancılı ve çatışmalıdır.
Hele hele bu bölünme Türkler ve Kürtler gibi çok ileri düzeyde iç içe geçmiş iki halk ile ilgili olarak söz konusu olursa, bu çatışmanın boyutları çok daha büyük olacaktır.
Çatışmanın amacı bölünmedir. Ama hiçbir bölücü güç, kendi başına Türkiye’yi bölemez. Yıllardır sürdürülen saldırı ve yıpratma operasyonlarına rağmen Türkiye, bölücü çabaları altedecek güçtedir.
Onun için bölünme amacı ile yola çıkanların amacı yabancı müdahaledir. Emperyalistler de bu gerçeği bilerek yıllardır hazırlık yapmaktadırlar.
Ve şimdi artık koşulların uygun hale geldiğini düşünerek açıktan harekete geçmişlerdir.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin