TURKEY EDIRNE CITY COMPLEX OF SULTAN BAYEZID II HEALTH MUSEUM - SECTIONS OF THE MUSEUM
|
| | |
Edirne Sağlık Müzesi Kuruluşunun 12.Yılını Törenle Kutladı Trakya Üniversitesi Sultan II.Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, kuruluşunun 12. yılını çeşitli etkinliklerle kutladı. Trakya Üniversitesince (TÜ) müze haline getirilen, dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden Avrupa Konseyi 2004 Yılı Avrupa Müze Ödülü'nü kazanan Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, kuruluşunun 12. yıl dönümünü kutluyor.
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Enver DURAN'ın ev sahipliğindeki kutlamaya Edirne Valisi Mustafa BÜYÜK, Kırklareli Valisi Hüseyin Avni COŞ, 54. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Paşa ÖZEN, Edirne Belediye Başkanı Hamdi SEDEFÇİ, protokol üyeleri, Üniversitemiz Kurucu Rektörü Prof.Dr. Ahmet KARADENİZ ve İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof.Dr. Mesut PARLAK, Şair ve Fotoğraf Sanatçısı Can Akın katıldı.
Sağlık Müzesi'nin kurucularından Dr. Ratip KAZANCIGİL, Ord.Prof.Dr. Süheyl ÜNVER'den övgüyle bahsederek 1950'li yıllarda Edirne'ye geldiğini, Edirne'ye gönül vermiş ve Sultan II. Bayezid Külliyesi'ne de çok önemli katkıları bulunduğunu, Dr. Süheyl ÜNVER'in iki büyük hayalinden birinin Sultan II. Bayezid'in anıtı, diğerinin de at üstünde Evliya Çelebi heykeli olduğunu söyledi ve Ord.Prof.Dr. Süheyl ÜNVER'in tasavvurlarından birinin gerçekleştiğini ifade etti.
Külliyenin kurucusu Sultan II. Bayezid büstünün açılışı ile tören başladı. Müslüm ÖZCAN tarafından yapılan büstün açılışı Trakya Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Ahmet KARADENİZ, Mine DURAN ve İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof.Dr. Mesut PARLAK tarafından gerçekleştirildi.
1488 - 1492 yıllarında külliyeyi yaptıran Sultan II. Bayezid' in büstünün Külliye Bahçesindeki açılışında konuşan Trakya Üniversitesi (TÜ) Rektörü Prof. Dr. Enver Duran, ''Bilim ve üniversite için çok önemli olan sanat, geleceğimiz için olmazsa olmazlardandır'' dedi. Sultan II. Bayezid' in büstünü açmaktan gurur duyduklarını söyleyen Rektör DURAN, 1488 - 1492 yıllarında külliyeyi yaptıran Tarihe külliye gibi bir eseri kazandıran II. Bayezid'in tarih için büyük önem taşıdığını ifade ederek, ''Bilim ve üniversite için çok önemli olan sanat, geleceğimiz için olmazsa olmazlardandır. Trakya Üniversitesi olarak sanata verdiğimiz önem devam edecektir'' dedi. Yrd. Doç. Dr. Ratip KAZANCIGİL'in II. Beyazid, Külliye ve Sağlık Müzesi'nin kuruluşuyla ilgili bilgiler vermesinin ardından Sultan II. Bayezid büstünün açılışı yapıldı. T.Ü Rektörü DURAN, büstü yapan Müslüm ÖZCAN'a katkılarından dolayı plaket verdi.
ŞİFA KONSERİ
Açılışlardan sonra Şifahanenin ana salonundaki Müzik Terapi Konseri'ne geçildi. Burada müzenin kuruluşunun 12. yılı nedeni ile konuşmalar da yapıldı. İlk konuşmayı yapan Müze Müdürü Enver ŞENGÜL, müzenin tıp ve kültür tarihindeki önemine değinerek alınan uluslararası ödüllerin öneminden söz etti. Edirne Şifahanesi'nin, geçmişte müzik terapinin etkin olarak kullanıldığı merkezlerden biri olduğunu da hatırlatarak, bu geleneği günümüzde de aynı ortam içinde yaşatmak amacıyla böyle bir konser düzenlediklerini söyledi. Daha sonra konuşan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Enver DURAN ise, kültürün önemine değinerek, Sağlık Müzesi'nin ulusal ve uluslararası alanda tanınması için gerekli çalışmaları yaptıklarını belirterek başta Müze Müdürü Enver ŞENGÜL olmak üzere 12 yılda emeği geçen herkese teşekkür etti.
Konuşmalardan sonra TÜMATA (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu) 27 kişilik konser grubuyla davetlileri müzikle şifa yolculuğuna çıkardı. Müzikle hasta tedavisinin tarihi ile birlikte bu kapsamda kullanılan müzik aletlerinin ve müzik makamlarının tanıtıldığı konserde uygulamalı olarak yapılan müzik terapi seansları büyük ilgi çekti. Konser sonrası topluluk sorumlusu Oruç GÜVENÇ'e Üniversitemiz Rektörü Prof.Dr. Enver DURAN tarafından plaket verilirken, TÜMATA yetkilileri ise müzede sergilenmek üzere, Türk Tedavi musikisinde kullanılan 7 adet enstrümanı müzeye bağışladı.
Download
Download Ağaçla Sarmaşık - Ahmet Kutsi Tecer
Burada, bu eski Darüşşifa'da Birbirine âşık iki genç varmış. Kızın bulunduğu yer loş bir oda, Oğlanın kaldığı yer daha darmış.
Her sabah avluda buluşurlarmış, Doluncaya kadar bir kum saati, Kızın etrafını periler sarmış, Oğlanın altında bir sihir atı. Nihayet bir zaman gelmiş, sıhhati Düzelmiş bu iki sevdalı gencin Bir anda kaybolmuş hayatın tadı, Meğer saadetmiş bu onlar için.
Son defa yan yana gelmiş ikisi, And içmiş bir daha ayrılmamaya; Kandırıp bu iki âşık herkesi, Yeniden girmişler Darüşşifa'ya
En sonda acımış onlara Hızır, Yaptığı bir iksir varmış kendinin, Uyuduğu zaman Başhekim, Nazır İlacına katmış her ikisinin.
İçince iksirden bu iki âşık, Dünyası değişmiş her iki canın, Kız bir ağaç olmuş, oğlan sarmaşık, Issız bahçesinde Darüşşifa'nın.
Ahmet Kutsi Tecer 1957
*****
Edirne Darüşşifa'da İki Gönül - Can Akın
Senelerden 1957 Ahmet Kutsi Tecer İki aşkla yanan yüreği anlatmış Darüşşifa'da O büyük aşkı anlatmış mısralara İki genç severken birbirlerini Hiç ayrılmamak üzere kalmışlar Darüşşifa'da Kız bir ağaç, oğlansa sarmaşık olmuş aşkı uğruna Hiç ayrılmamak üzere sarılmışlar can cana
Senelerden 2009 Can Akın Şimdi o büyük aşkın hatıraları canlanıyor Darüşşifa duvarlarında aşk aradım Duvara çizilmiş bir kalp ve altında sarmaşık O yüce duygu hala duvarlarda Bugüne nispet aşklarını yaşatıyor Üç beş günlük aşklara inat Hala capcanlı duvarda yaşıyor
Şimdi söyle bana Aşkım Şimdi ki aşklara aşk mı dersin Mutluluğu seçiyorum mu dersin Çıkar hesaplarının adını aşk adı almış Karasevdalar tekrar yaşanır mı dersin
Ey iki âşık Duvarlardan bize gülersin Aşk böyledir der gibi Duvarlardan gülümsersin.
Can Akın
*****
Şair ve fotoğraf Sanatçısı Can Akın, Neslihan Öztürk için yaptığı konuşmasında:
"Tasavvufu sevdirmek için yüzlerce konser veren Neslihan Öztürk, ün konserlerinden ücret almadığını. Türkiye`nin tek tasavvuf musikisi kadın bestecisi ve yorumcusu olduğunu, tasavvuf müziğini sevdirmek için 750 ye yakın konser verdiğini, tasavvuf müziği için "Böyle bir güzellikten her insanın mutlaka haberdar olması gerekir." Demektedir…
Sesindeki ney tınısı sebebi ile sesi Bolivya dağlarındaki Şamanlar tarafından tedavi çalışmalarında da kullanılan Öztürk, tasavvuf müziğinin ticaret ve medya kaygısı olmadan dünyaya duyurulması gerektiğini söylüyor. Bu nedenle CD ve klip yapmayarak sesini halk konserleriyle duyurmaya çalıştığını anlatan sanatçı "Yurtdışındaki insanlar tasavvuf müziğine büyük ilgi gösterirken bizim gençliğimiz bu mükemmel sanata karşı yabancı. Bu nedenle yıllardır verdiğim halk konserleriyle insanımıza tasavvuf müziğini tanıtarak sevdirmeye çalışıyorum." ifadelerini kullanıyor.
Neslihan Öztürk: 15 Mayıs 2007 günü Ankara Türk- Amerikan Derneği "Turkish - American Association" M. Emin Hekimgil Sanat Galerisinde açtığım "Can Akın Mevlana Fotoğraf Sergisi" esnasında verdiği konserle; Ankara'da bulunan tüm Yabancı büyükelçi ve yabancı misyonerleri oldukça etkilemiştir. Sergim aradan yıllar geçmesine rağmen hala sıcaklığını korumakta ve bu açılış Dünyadaki fotoğraf sanatçılarına örnek olmaktadır…
Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü Enver Şengül, yaptığı açıklamada, Yeniimaret semtindeki Sultan II. Bayezid Külliyesi Darüşşifası'nın bünyesindeki sağlık müzesinin TÜ'nün kültürel miras ve korumacılık alanında gerçekleştirdiği en büyük projelerden olduğunu söyledi.
Bu projeyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci başkenti olan Edirne'nin önemli bir eserinin yıkılıp gitmesinin önlendiğini ve kente turizm alanında önemli bir marka kazandırıldığını ifade eden Şengül, "TÜ'nün bu önemli yapılara sahip çıkmasının altında, Edirne'nin yükseköğretim ve tıp tarihine sahip çıkması yatmaktadır. Çünkü 1488 yılında hizmete giren bu külliyenin medresesi döneminin temel tıp bilimlerinin öğretildiği bir üniversite konumundaydı. Hastanesi ise bu öğrencilerin uygulama yaptıkları yerdi" dedi.
Edirne'nin Ruslar tarafından işgal edildiği Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında başlayan ve Balkan Savaşları'yla devam eden süreçte birçok yapı gibi külliyenin de sahipsiz kaldığını belirten Şengül, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar ve kültürel mirasa gereken önemin verilmemesi nedeniyle yıkılıp yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan tarihimizin bu önemli yapıları, 1984 yılında Trakya Üniversitesine devredildi. Restorasyonun ardından bu eserlerimiz eğitim alanları olarak kullanılmaya başlandı. 1997 yılında müzeye dönüştürülen külliyenin darüşşifa bölümü, dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden Avrupa Konseyi 2004 Yılı Avrupa Müze Ödülü'nü alarak önemli bir tanıtım fırsatı yakaladı.
Müzemizde 500 yıl öncesinin bir Osmanlı bimarhanesi canlandırıldı. Tedavide, dönemin hekimlik bilgilerinin yanı sıra müziğin, su sesinin, güzel kokuların ve meşguliyetin kullanıldığı bu mekanlar geçmişi zengin bir görsel anlatımla günümüze taşınıyor.
Müzede birinci avluya girince musikinin güçlü nağmeleri kişiyi sarıyor. Müzenin ana mekanı olan Psikiyatri Tarihi Bölümü'nde ise kendinizi yüzyıllar öncesinin müzik terapi ortamında buluyorsunuz. Ortadaki havuzun şadırvanından akan suyun sesi, neyin mistik sesiyle birleşerek kişiyi zaman yolculuğuna çıkarıyor."
Şengül, henüz çok genç olmasına rağmen, önemli başarılara imza atan, Edirne'nin kültür hayatının önemli merkezlerinden biri haline gelen sağlık müzesinin külliyenin diğer bölümlerini de içine alarak farklı bir müzecilik anlayışıyla tarihi değerleri dünyaya tanıtmaya devam edeceğini kaydetti.
Avrupa Müze Ödülü
Müze 2004 yılında Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü'nü kazanmıştır. Bu ödül dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden biridir. 2005 yılında ise Hırvatistan'ın Dubrovnik kentinde yapılan "Dünya Ödüllü Müzeler Buluşması'nda" en iyi 2. sunumu gerçekleştirerek kültürümüzün tanıtımına büyük bir katkı daha sağlamıştır. Müze Avrupa Kültür Mirası Birliği tarafından "Mükemmellik Kulübü'ne" kabul edilmiştir.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch *** Kültürel Mirastaki En Iyiler-Mükemmellik Kulübü En Iyi Sunum Ödülü Saglik Müzesi 31 Ekim-03 Kasim 2007 tarihleri arasinda Almanya'nin Köln kentinde düzenlenen "Kültürel Mirastaki En Iyiler" ve "Mükemmellik Kulübü"nün düzenledigi ödüllü müzeler bulusmasinda en iyi sunum ödülünü kazanmistir.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
360 Degree Virtual Tour Müze 360 derece İndir ve izle
Enver Şengül, Sağlık Müzesi'nin dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden Avrupa Konseyi 2004 Yılı Avrupa Müze Ödülü'nü kazanmasının yanı sıra 2005 yılında Hırvatistan'ın Dubrovnik kentinde yapılan Dünya Ödüllü Müzeler Buluşması'nda en iyi ikinci sunum, 2005 Yılında Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği Yılın Başarı Ödülü, geçen yıl Almanya'nın Köln kentinde En İyi Sunum Ödülü'nü alarak Türkiye'nin ve kültürün tanıtımına büyük katkı sağladığını bildirdi. Şengül, müzenin Avrupa Kültür Mirası Birliği'nce "Mükemmellik Kulübü"ne de kabul edildiğini kaydetti.
Müzeyi hizmete girdiği 2007 yılında 132 bin 825 yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiğini, müzeyi ziyaret edenler arasında Bulgaristan ve Yunanistan vatandaşlarının ilk sırada yer aldığını kaydeden Şengül, "Müzemizi geçen yıl da 4 bin 20'si yabancı 126 bin 129 kişi ziyaret etti. Müzemizin diğer bölümlerini de açtığımızda Balkanların ortak kültür mirası olacak" diye konuştu.
TARİHÇE
1488 yılında 8. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid tarafından dönemin sosyal devlet ve sağlık anlayışının bir yansıması olarak yapılan külliyenin Darüşşifa bölümünün tıp tarihinde önemli yeri bulunuyor.
Hastaların, dönemin tıbbi birikimi yanında müzik ve su sesiyle tedavi edildiği bu mekanlar, 1900'lü yıllarla birlikte kaderine terk edildi. 1984 yılında Trakya Üniversitesince devralınan bu binalar önce restore edildi, daha sonra üniversitenin bazı bölümlerinin uygulama alanı olarak kullanıldı. Bu bölümler daha sonra yeni yapılan binalarına taşınınca burası 23 Nisan 1997 tarihinde müzeye dönüştürüldü.
Ruh Hastalarını Rehabilitasyon Derneğinin katkılarıyla 30 Haziran 2000 tarihinde şifahane bölümü Psikiyatri Tarihi Bölümü olarak düzenlendi. Tasarım sanat yönetmenliğini Türkan Kafadar'ın yaptığı, dönemin bütün özelliklerini yansıtan kostüm ve aksesuarla donatılan, cansız mankenlerin kullanıldığı bu bölüm ilgi görüyor.
Müzenin Darüşşifa'dan sonra ikinci bölümü olan Tıp Medresesi (Medreset-ül Etıbba) 23 Nisan 2008 tarihinde hizmete girdi. Uluslararası Rotary 2420. Bölge Guvernörlüğünün iş birliğiyle düzenlenerek hizmete açılan bu bölümde ziyaretçiler, tıpla ilgili zaman yolculuğuna çıkarılıyor
Download
Daha sonra Tıp Medresesi avlusunda Trakya Üniversitesi Edirne Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğretim elemanı Soner TUNA 'nın "Mimar Sinan ve Edirne" konulu resim sergisinin açılışı yapıldı. Serginin açılışını Aylin COŞ ve Mine DURAN birlikte yaptı.
Download
EL YAZMASI TIP KİTAPLARI SERGİSİ
Törenin en önemli bölümlerinden biri olan "El Yazması Tıp Kitapları Sergisi"nin açılışı da program kapsamında gerçekleştirildi. Serginin açılışını Belediye Başkanı Hamdi SEDEFÇİ ve Mine DURAN birlikte yaptı.
Açılışın ardından Rektör Prof.Dr. Enver DURAN, el yazması tıp kitaplarının Sağlık Müzemize kazandırılmasındaki katkı ve desteklerinden ötürü başta Sayın Valimiz Mustafa BÜYÜK'e ve Edirne İl Halk Kütüphanesi Müdür Vekili Musa ÖNCEL'e teşekkür etti.
Yüzyıllarca önce Edirne Darüşşifası'nın Tıp Medresesi'nde okutulan el yazması tıp kitapları ilk defa bir sergide yer aldı. Müze Müdürü Enver ŞENGÜL'ün küratörlüğünde uzun bir çalışmadan sonra açılan sergide, şu an Selimiye El Yazması Eserler Kütüphanesi'nde bulunan Sultan II.Bayezid Medresesine ait 12 adet tıp eseri yer alıyor. Tıp tarihindeki önemi büyük olan ve içlerinde Fatih Sultan Mehmet'in hocası Ak Şemsettin'in "Maddet-Ül Hayat" adlı eserinin de bulunduğu bu kitapların yer aldığı sergi 23 Mayıs'a kadar açık kalacak.
Download *** Click on the picture to Watch *** *** Seyretmek için resmin üzerine tıklayınız ***
TÜMATA,
1976 yılında, Türk musikisinin doğuşunu, gelişmesini, tedavi değerini, repertuar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve tanıtmak amacı ile Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından kurulmuştur. 1991–1995 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Etnomüzikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi´ne bağlı olarak faaliyet gösterdikten sonra, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü´nde, Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Birimi olarak faaliyetine devam etmiştir.
En az 6.000 yıllık bir geçmişi olduğu ileri sürülen Türk musikisinin günümüze ulaşabilmiş repertuar, icra şekilleri, dansları, kıyafet ve dekorları, sosyo-kültürel ve psikolojik kaynakları, modern tıpta yeniden keşfedilen müzik terapinin uygulama malzemeleri, TÜMATA´nın genel faaliyet konularıdır. Bu maksatla Mannheim, Münih, Berlin, Zürih, Madrid, Barselona´da altı merkez kurulmuş ve Avusturya Rosenau´da müzik terapist yetiştiren bir okul açılmıştır. Bu okulun ilk mezunları 1995 yılı Ekim ayında Edirne´deki Sultan 2. Bayezid Şifahânesi´nde verdikleri Türk musikisi konseriyle diplomalarını almışlardır.
Avrupa bağlantılarının, Avrupa ülkelerindeki okul-kurs çalışmalarının, konserler ve seminerlerin genel koordinatörlüğünü 1986 yılından beri magister ve doktor Gerhard Kadir Tuçek yürütmektedir. 1986 yılında, Viyana´da Etnomüzikoloji Vakfı kurulmuştur. 1989 yılında okul çalışmaları başlamıştır. 1997 yılında Münih Müzik ve Tiyatro Akademisi (hochschule), Avusturya Rosenau Müzik Terapi Okulu ve TÜMATA arasında bir eğitim protokolü oluşmuştur. 1999 yılında Etnomüzik Terapi Enstitüsü G. Kadir Tuçek tarafından kurulmuş olup bu enstitüye bağlı olarak Rosenau, Zurih, Madrid, Barselona, Berlin ve Mannheim´da müzik terapi eğitim çalışmaları devam etmektedir.
Klinik çalışmalar ise 1993 yılında başlamıştır. Viyana´da Meidling klinikte başlayan proje ve uygulama çalışmaları arasında en eskisi olan nöroloji çalışması tamamlanmıştır. 2000 yılından beri kardiyoloji ve 2001´den beri de onkoloji çalışmaları sürdürülmektedir. Engelliler konusundaki çalışmalar 1993 yılından beri sürmektedir. Ayrıca geriatri ve immünoloji projeleri de devam etmektedir.
2007 yılında Gazi Üniversitesi algoloji bölümü ile başlatılan kronik ağrılı hastalara ve yine Gazi Üniversitesi çocuk psikyatrisi bölümü ile başlatılan otistik ve spastik çocuklara müzik ve hareket terapisi çalışmaları sürmektedir. 2007 yılından beri, hasta memnuniyeti projesi içinde Medical Park Bahçelievler Hastanesi´nde müzik ve hareket terapi uygulamaları devam etmektedir.
TÜMATA; Türk Musikisi´nin tarih ve coğrafya bakımından devamlılık ve bütünlük gösterdiği inancı ile Türk´ün bulunduğu her yerin musikisini detayı ile incelemek ve yaşatmak çabasındadır. İki yüzden fazla otantik Türk musikisi âleti bu gaye ile toplanmış ve bir müze oluşturulmuştur. CD, DVD, video, nota, arşiv çalışmaları ile musiki değerlerimiz toplanmakta ve sayıları otuzu bulan grup üyeleri tarafından etnomüzikoloji konserleri ile meraklılara ve ilim-sanat topluluklarına sunulmaktadır. Yurt içinde ve dışındaki seminer, sempozyum ve festival faaliyetleri de TÜMATA´nın önemli bir çalışma alanıdır. Geçtiğimiz yıllarda Avusturya´daki okul ile birlikte, üç sempozyum, iki festival ve çeşitli ülkelerde pek çok seminer düzenlenmiştir. Bu sempozyum ve festivallerde, Türk musikisine etnomüzikoloji ve tıp açısından bakılmış ve EEG, EKG, galvanometre gibi parametrelerle değerlendirilen laboratuvar bulguları gündeme getirilmiş, Türk musikisinin tedavi değeri psikiyatri, pedagoji, fizik tedavi ve rehabilitasyon konularında, bu sempozyumlarda kabul görmüştür. TÜMATA´nın idealleri ve çabaları yurt içinde ve dışında radyo, tv programları, çeşitli basın organları tarafından duyurulmaktadır.
Edirne - Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi
Yer: Edirne Merkez Yeniimaret Mahallesindedir. Şehir Merkezine 3 km. tarihi Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi. Osmanlı Saray kalıntıları ve Balkan Şehitleri Anıtı'na 1 km uzaklığındadır.
Kısa tarihçe
Osmanlı İmparatorluğu'nun 2. Başkenti durumundaki Edirne'yi bir darruşifaya kavuşturmak amacıyla temeli 1484 yılında atılan ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılan bu külliyenin kurucusu Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve II. Bayezid'tir.
Külliyedeki diğer üniteler hastane hizmetini doğrudan veya dolaylı olarak tamamlayan sosyal, kültürel ve dini nitelikteki yapılardır. Tüm birimlerin aynı amaca yönelik hizmetleri döneminin sağlık ve sosyal yardım anlayışını yansıtmaktadır.
Bu geniş yapıların 4 yıl gibi çok kısa bir sürede bitirilmesi ise imparatorluğun teknik ve ekonomik gücünün bir göstergesidir. Sitenin mimarının Hayrettin olduğuna dair yaygın bir görüş vardır. Ancak bu görüş bugün kesin tarihi belgelerle güçlendirilmemiştir. Bazı araştırmacılar site mimarının Yakup Şah Bin Sultan Şah olduğunu ileri sürüyorlar.
Bölümler
Külliyenin önemli bir bölümünü oluşturan Tıp Medresesi, medrese ve şifahane bölümlerinden oluşmaktadır. Medrese öğrencilerin eğitim gördükleri yerdir. Burada 18 öğrenci odası, bir dershane ve bunların açıldığı bir orta avlu vardır. Şifahane bölümüne iki avludan geçilerek girilir. 12 odanın bulunduğu birincisi geniş avluda poliklinik hizmet ve yönetici odaları vardı. 4 odanın bulunduğu ikinci avlu eczane ve ilaç depolarıydı. Şifahanenin ana mekânı ise hastanesinin yataklı bölümüdür. Bu bölüm 6 kışlık ve yazlık yatak odası ile 1 musiki sahnesinden oluşmaktadır.
Musikiyle Tedavi
Bu bölümün akustiği oldukça hassastır. 10 kişiden oluşan musiki topluluğunun haftada 3 gün verdiği musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatlıkla dinlenebilir.
Musikiyle hasta tedavisi bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmaktaydı. Şadırvandan fışkıran suların çıkardığı ses, tedavinin önemli bir kısmını oluşturmakta hastayı huzura kavuşturmaktaydı. Bu şifahanede tedavi parasızdı ve haftada 2 gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılırdı.
Bir merkez etrafında toplanmış bulunan hasta odaları az personeline hizmet verilmesini sağlardı. Personel tüm odaları kolayca gözleyebilir. Gerektiğinde acil olarak hastaların yardımına koşardı.
Hastanenin Kuruluş Yıllarındaki Kadrosu
Hastane kadrosunda 1 baştabip, 2 tabip, 2 göz mütehassısı, 2 operatör, 1 eczacı vardı. Diğer personelle birlikte personel sayısı toplam 32'ye ulaşıyordu. Geçen zaman içinde, Darüşşifa'daki hizmet şekli değişikliğe uğramıştır. Kuruluşunda çok yönlü bir hastane iken bir süre sonra sadece akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiği bir ünite halini almış daha sonrada bu tür hastaların tercih edildiği bakımsız bir kurum haline gelmiştir.
Külliye'nin Trakya Üniversitesi'ne Devri
Külliye'nin camii hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya Üniversitesi'ne devredilmiştir. Bir süre Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu'nun Restorasyon ve Duvar Süsleme Bölümleri burada eğitim öğretimini sürdürmüştür.
Sağlık Müzesi
Darüşşifa'nın Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesine dönüştürülmesi çalışmalarına ise 1993 yılında başlanmıştır. Rektör Prof. Dr. Osman İnci'nin büyük çabaları ve uzun süren çalışmalar sonucunda Kültür Bakanlığı'nın 11.04.1997 tarihli onayı ile müze olması resmileşmiştir. Ruh Hastalarını Readapüsyon Derneği'nin katkılarıyla 30 Haziran 2000 tarihinde de Şifahane kısmı Psikiyatri Tarihi Bölümü olarak düzenlenmiştir. Tasarım Sanat Yönetmenliğini Türkan Kafadar'ın yaptığı çalışmalarla burası tarihine uygun bir şekilde mankenlerle canlandırılmıştır. Dönemin bütün özelliklerini yansıtan kostüm ve aksesuarla donatılan bu bölüm büyük ilgi çekmektedir.
Müzedeki Diğer Odalar
Müzenin birinci avlusundaki odalarda Sultan 2. Bayezit Darrüşşifası, Eczacılık ve Şifalı Bitkiler, Darrüşifalarımız, Bulaşıcı Hastalıklar, 15. yy. da Osmanlılarda Cerrahi ve Hekimliğin Gelişim Tarihi tablolarla anlatılmaktadır. Yine bu avlunun bir odasında Şurup Odası düzenlenmiştir. Burada yakın tarihin mutfak malzemeleri sergilenmektedir. Odalardan birinde Edirne Valiliğinin katkılarıyla oluşturulan Mimar Sinan Eserleri Sürekli Fotoğraf Sergisi bulunmaktadır. Eserler Sadi Bayram tarafından fotoğraflanmıştır. İkinci avludaki iki oda ise araştırmaları ve kitaplarıyla Edirne'nin Kültür-Sanat ve Tıp Tarihi'ne büyük katkıları olan Tosyavizade Dr. Rıfat Osman Bey ile Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver anısına düzenlenmiştir.
BASINDA ÇIKANLAR
Konserde şifa dağıttılar... Müzik ruhun gıdasıdır sözünden yola çıkan Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç'in kurduğu müzik grubu verdiği muhteşem konserle hem gönülleri fethetti hem de dinleyiciye şifa dağıttı.
Müzikle şifa konusunda yaptıkları çalışmalarla tanınan Rahmi Oruç Güvenç yönetimindeki TÜMATA grubu 2. Bayezid Daruşşifası'nda muhteşem bir konser verdi.ŞAMİL KUCUR/EDİRNE
Yurtiçi ve yurtdışında müzik ile tedavi ve müzik tarihi üzerine araştırmaları ile tanınan Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç yönetimindeki TÜMATA (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu), Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi'nde muhteşem bir konsver verdi. Salonda bulunan davetlilere aktif ve pasif müzik terapi örnekleri sunan grup üyeleri, ney, rebab, ud, çeng, bendir, gubuz, kopuz ve dombra gibi otantik müzik aletlerini icra ettiler. Orta Asya Türklerinde tedavi amaçlı kullanılan müzik ve dans terapi örnekleri de sunan grup üyeleri, seyircinin gönlünü mest etti. Dünyada müzik ile tedavi uygulamasının öncüleri arasında yeralan ve 1997 yılında Münih Müzik Üniversitesi ve Avusturya Rosenau Müzikterapi Okulu ile bir eğitim protokolü de imzalayan TÜMATA grubu yurtiçi ve yurt dışında hem verdiği konserlerle hem de açtıkları okullarda yetiştirdikleri müzik terapistleriyle üne kavuştu.
BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI Grubun kurucusu Güvenç, Türk Musikisi makamlarının kardiyoloji, pisikiyatri ve geriatri hastalarının tedavisinde kullanıldığını belirtiyor ve makamlarla ilgili şu bilgileri veriyor: "Rast makamı fazla uyumayı engelliyor, akıl hastalıklarına iyidir. Hüseyni makamı güzellik, iyilik ve ferahlık verir. Neva makamı böbreğe iyi gelir." CİHAN AJANS
EDİRNE'DE MÜZİKLİ TERAPİ KONSERİ VERİLDİ
Resmi büyütmek için tıklayın
Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (Tümata) Musikili Terapi Geleneğini Devam Ettiriyor. 2008 Unesco Kaşgarlı Mahmud Yılı ve Türk Müzik Terapi Geleneği Etkinlikleri Kapsamında Grup Edirne Iı. Beyazıt Sağlık Müzesi'nde Bir Konser Verdi. Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu (TÜMATA) musikili terapi geleneğini devam ettiriyor. 2008 UNESCO Kaşgarlı Mahmud Yılı ve Türk Müzik Terapi Geleneği etkinlikleri kapsamında grup Edirne II. Beyazıt Sağlık Müzesi'nde bir konser verdi. Grup, Dede Korkut Şarkısı ve baksı tedavi dansı, Manas Destanı, Azat Kızı, Kamber Hanım, Gülçemen, Bulbullar, Alayazım, Dombra Alamın, Şu, Göç Şarkısı ve Sema ilahilerini seslendirdi.
Edirne Valisi Mustafa Büyük, 54. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Paşa Özen, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı konseri ilgi ile takip etti. TÜMATA, Türk musikisinin doğuşunu, gelişmesini, tedavi değerini, repertuar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve tanıtmak amacıyla Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç tarafından 1976 yılında kuruldu. 6 bin yıllık bir geçmişi olduğu ileri sürülen Türk musikisinin günümüze ulaşabilmiş repertuar, içra şekilleri, dansları, kıyafet ve dekorları, sosyo-kültürel ve psikolojik kaynakları, modern tıpta yeniden keşfedilen müzik terapinin uygulama malzemeleri grubunun temel faaliyet konularını kapsıyor. Bu amaçla Mannheim, Münih, Berlin, Zürih, Madrid, Barcelona'da altı merkez kuruldu. Avusturya'nın Rosenau'da müzik terapist yetiştiren ilk okul açıldı. Okulun ilk mezunları Edirne'de bulunan Sultan II. Bayezit Şifahanesi'nde verdikleri Türk Musikisi konseriyle diplomalarını aldı. Konser öncesinde bir açıklama yapan Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, Türk Müzik ve hareket tedavi geleneğinin Altay, Uygur şimdiki Moğalistan bölgelerinde gördüğünü belirtti.
Bu geleneğin daha sonra Asya Türk illerine ve Anadolu'ya yayıldığını anlatan Güvenç, başlangıçta beş sesli tarzda icra edilen müziğin zaman içerisinde olgunlaşarak beş yüze yakın makama ulaştığını kaydetti. Güvenç, şöyle devam etti: "Makamların vücut organlarına ve duygulara etkisi Farabi, İbn-i Sina, Ebubekir Razi, Hasan Şuuri, Haşim Bey'in eserlerinde yazılmıştır. Dokuz yüz sene önce Selçuklu Sultanı Nurettin Zengi'nin yaptırdığı Şam'daki Nurettin Hastanesi'nde musıki terapi uygulanmaya başlanmış ve Anadolu'da Edirne, Amasya, Fatih, Kayseri, Manisa, Bursa ve Sivas şifahanelerinde gelişmiştir. Türk müzik ve hareket tedavi geleneğinin doğumu ve yayılmasında eski Uygur Türk kültürünün etkisi olmuş, Uygur müzik aletleri, repertuvarı ve danslar bu konuda önemli bir kaynak oluşturmuştur." (CİHAN)
SON HABER GAZETESİ http://www.sonhabergazetesi.com/haber_detay.asp?haberID=604 Sağlık müzesi kuruluşunu kutluyor Trakya Üniversitesi (TÜ) Rektörü Prof. Dr. Enver Duran, "Bilim ve üniversite için çok önemli olan sanat, geleceğimiz için olmazsa olmazlardandır" dedi..
COMPLEX OF SULTAN BAYEZID II HEALTH MUSEUM
Council of Europe Museum Prize ; The Health Museum was awarded Council of Europe European Museum Prize for the Year 2004. This award is one of the most prestigious awards for museums. Also, the museum contributed to the promotion of our culture by making the second best presentation during the Meeting of the Awarded Museums in the World organized in Dubrovnik/Croatia in 2005. Furthermore, the museum was accepted to "Excellence Club" by European Heritage Association.
Dear Enver Sengul
I am writing further to the telephone conversations earlier today with your museum in order to confirm that the Health Care Museum in the Sultan Bejezid II Complex has been awarded the Council of Europe Museum Prize for the year 2004 and to inform you on a number of related technical matters.
An official letter will be sent to you in due course by our President, Mr. Peter Schieder (MdB Germany). We shall also be informing the Turkish Ambassador here in Strasbourg, Mr Numan Hazar, and the Turkish Parliamentary Delegation, which is led by Mr Murat Mercan (TBMM). A press release will be apprearing shortly on our websites.
This decision was taken in Paris yesterday for the Committee on Culture, Science and Education of the Parliamentary Assembly of the Council of Europe on the basis of a recommendation by the European Museum Forum Jury (Mr Hans Woodtli was the EMF member who visited your museum). The Chairman of the Committee is Mr Lluis Maria de Puig (Spanish Deputy) and the rapporteur On the European museum awards is Mr Eddie O'Hara (United Kingdom MP). Your museum will receive a cash prize of 5,000 euros. Could you please let us know how this can be transferred to you (bank and account number). The money has to be paid before the end of the current financial year.
Details of the European museum awards are available on our Internet site http://assembly.coe.int/museum/e_index.htm We shall be establishing a hypertext link to your own site. The person doing this is Mr Bas Klein telephone extension 4992. The official presentation ceremony is scheduled to take place in Strasbourg in the evening of Tuesday 27 April 2004. Your museum will be invited to be represented on that occasion (with expenses paid for one person to travel to Strasbourg). This will involved a short speech of around 5 minutes in English or French.
Although we shall refer enquiries to your own Internet site, it would be helpful to have other printed material. When it comes to the ceremony in April, we can arrange a small exhibition in the Council of Europe building itself and distribute information leaflets about the museum at the ceremony (English and French are the official languages of the Council of Europe).
At the ceremony the museum will receive a diploma and the trophy, a statuette about 50cms high by the Catalan artist Joan Miro', that it will hold for the rest of the year. It is currently valued at 24,500 euros and the usual arrangements should be made by the museum for transit and in situ insurance.
This Strasbourg award ceremony is normally followed by a local event held in the winning museum in the course of the year. This we can discuss at a later stage. Please do not hesitate to contact me for any further information. Again congratulations and best wishes. Yours sincerely ..... Christopher Grayson
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
The Best in Heritage-Excellence Club Prize for the Best Presentation Health Museum was awarded the trophy for the best presentation in the meeting of the awarded museums organized by �The Best in Heritage� and �Excellence Club� on October 31st � November 3rd, 2007 in Cologne, Germany.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
The Health Museum is situated at the hospital section (Darüşşifa) of the Complex of Sultan Bayezid II (Külliye) in Yeniimaret district of Edirne city center.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch *** The museum is situated at the hospital (Darüşşifa) section of the Complex of Sultan Bayezid II. This Complex was built by the 8th Ottoman Emperor Sultan Bayezid II who was the son of Sultan Mehmet the Conqueror. Sultan Bayezid II laid its foundation before the Akkirman War in 1484 and it was constructed in four years (a short period of time) and opened to public. There is a common belief that the architect of the complex was Hayreddin. However, this belief has not been proved by definite historical documents today. Some researchers have claimed that the architect of the complex was Yakup Şah Bin Sultan Şah.
Throughout centuries, students of medicine were brought up, patients were healed and the hunger of the poor was allayed in this complex. The mosque, which was considered to be the most purely and the most simply designed building of the complex in Muslim view, became a very important place for worshipping. Candles, which lightened Edirne, were produced in its candle production section; guests were welcomed in its guesthouse section.
Hospital section was one of the most important Health Centers of its period. It served for all kinds of ill people and thus 2 surgeons and 2 ophthalmologists were mentioned when the staff of the hospital in the institutional foundation was being told. Therefore, it is obvious that people who were suffering from eye disorders were cured in these places in the 1500s.
In later years, the hospital began to serve lunatics. Patients were treated with the sound of water, music, odorous scents, various occupations, as well as medical knowledge and medicine.
This hospital, in which lots of patients were cured for long years, became a neglected institution in which only lunatics were isolated in the 1850s. This building was both neglected and destroyed by the over-flowing of the River Tunca.
Safvet Pasha who visited Edirne, called upon the complex and saw the awful state of the building and reported this situation to the Grand Vizier. Just after this, Ottoman-Russian War broke out 1877-78 and Edirne was occupied, therefore the patients who were treated here were sent to İstanbul. Thereupon, Edirne Governorship received an order from İstanbul that there was nowhere to place these patients and the lunatic asylum was demanded to be restored and opened again. Then it was restored in 1896 and it was used for isolation and treatment of the mentally ill for a period of time. In 1910, it was renovated again by the German Architect Cornalius.
Transfer of the Complex to Trakya University The ownership of all sections of the complex, excluding the Mosque, was transferred to Trakya University by General Directorship of Foundations. The Departments of Restoration and Wall Decoration of Edirne Vocational School at Trakya University went on their education and training here.
The efforts of converting the hospital into a museum of health under the body of Trakya University began in 1993. Thanks to invaluable efforts of the Rector Prof. Dr. Osman İnci and long-term work, it was officialized with the approval of Ministry of Culture dated 11.04.1997, the section of lunatic asylum was restored as the Section of History of Psychiatry under the auspices of Association for Readaptation of Mental Patients. It was animated with mannequins in harmony with its original history with the works of Türkan Kafadar who was an Art&Design Director. The section, which was ornamented with costumes and accessories reflecting all characteristics of that age, attracts the visitors' attention.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
COMPLEX OF SULTAN BAYEZID II HEALTH MUSEUM
This museum was brought to life in Complex of Sultan Bayezid II Hospital situated in Yeniimaret quarter in the centre of Edirne, which is one of the most important projects that Trakya University realized in the field of cultural heritage and conservation. Thanks to this project, Trakya University saved this historical work situated in Edirne, which was the second capital city of the Ottoman, from being destroyed completely and made this work a trademark in tourism life of the city. The reason Trakya University kept these important structures is that it undertook a mission of protecting the history of higher education and medicine in Edirne since the medical school of this complex, which opened to service in 1488, was a university where basic sciences of medicine were taught and its hospital was the place where the students practiced.
Trakya University, which currently gives medical education, shows its responsibility and sensitiveness to history by making the understanding of education and practice applied 5 hundred years ago live today. The fact that Edirne experienced bad days that started after Ottoman-Russian War, during which the city was occupied, and reached the peak especially with the Balkan Wars caused many constructions like the complex to be abandoned. These important structures of our history, which were in danger of being destroyed completely due to the economic problems that appeared after Republic and negligence in cultural heritage, were transferred to Trakya University in 1984 and started to be used as educational institutions after restoration process. The hospital part of the complex, which was converted into a museum in 1997, was awarded Council of Europe European Museum Prize for the year 2004- one of the most prestigious museum awards of the world-, which was an important chance of promotion. Here, an" Ottoman bimarhane"(bimar:patient, hane:house) which was built five hundred years ago was brought to life. These places where the sound of water, music, pleasant odors and occupation were used in treatment besides the medical knowledge of the period bring history to present with a strong visual expression.
As soon as you enter the first courtyard, the strong tunes attract you. When you enter "the History of Psychiatry Section" the main part of the museum, you find yourself in a music therapy environment from centuries ago. The sound of water spurting from the fountain in the middle joins the mystical sound of reed flute and takes you on a journey back in time. A successful animation… Patients, doctors, nurses, singers and players all seem to be living creatures. Lighting and sound system also support this animation.
All these take place in one of the most magnificent structures –or rather a group of constructions -in history of architecture near the River Tunca in Edirne. The mosque with its marvelous stone work, imaret, guesthouse, bridge, medical school and hospital… Here is the complex which consists of integrated units. Its architecture catches people's eye and more than a hundred big and small domes make the complex more mystic. The graphical structures that harmonize with each other constitute an elegant unity.
This museum, which has showed many successes and become one of the most important centers of Edirne's cultural life although it is very young, will continue to introduce our historical values to the world by including the other units of the complex in the future.
The purpose of the establishment of the complex was to provide a hospital for Edirne, which was one of the most important cities and the 2nd Capital of the period. Other units of the complex, which were considered to be multifunctional, composed of social, cultural and religious aspects, which supported the hospital service directly or indirectly. The facilities of all units directed to the same goal reflect understanding of the health and social aid in that age. It was the indicator of the economic and technical power of the empire that the establishment of the complex as a whole was finished in a period as short as four years.
Units of the Complex
1. Hospital 2. Guesthouse 3. Medical School (Basic Sciences Faculty) 4. Mosque 5. Imaret (Soup Kitchen, Dining Hall, Candle Workshop, Bakery, Warehouse, etc.) 6. Bridge (over the River Tunca) 7. Public Bath 8. Water Mill and Tank 9. Elementary School 10. Military Band (Conservatoire) 11. Muvakkithane (The unit which indicates the calendar and time of the day). Among these units, those, which stood up till today, are the ones between 1-6.Those between 7-11 were destroyed. 9, 10 and 11 were not included in the foundation of the complex and they were added later on.
The Staff of the Hospital in its Foundation Years. Among the staff of the hospital, there were 1 head doctor, 2 doctors, 2 ophthalmologists, 2 surgeons and 1 pharmacist. The number of the staff including the other personnel was 21. This number changed in different ages.
SECTIONS OF THE MUSEUM
The museum consists of three main sections. First Courtyard: There are various exhibition in the detached rooms used as outpatient rooms in the past next to the columns in the first section. The rooms opposite the exhibition rooms were used as kitchen, laundry, and syrup house and staff room. The old kitchen of the hospital is animated in this section. Here, there is also an exhibition of photographs of Edirne. In same courtyard, there are the two long halls which were used as a pharmacy and medicine store and also women's ward in a period. Nowadays, one of these rooms (the one on the left from the entrance) functions as the exhibition room which includes the drawings of Edirne Palace and also as the presentation room, the other one is used as the exhibition room of "History of Medicine".
Second Courtyard: In the second courtyard, there is a small garden and four rooms facing each other. These rooms were used as administrative rooms in the past. At present, a room is still being used by the museum administrator and a room is animated with the mannequins as a head doctor's room. Also there are two rooms dedicated to Dr. Rıfat Osman and Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver in this section.
Inpatient Section: The third section is the place where the patients stayed and got treatment in the past. Here, there are four rooms for summer, six rooms for winter and a music (concert) stage. Water spurts from the fountain of the pool in the middle. This place famous for its acoustics where the mentally ill were treated by music, water sound and beautiful smells is arranged (decorated) with mannequins and lighting system suitable for the atmosphere of the time by İstanbul Association for Readaptation of the Mental Patients. The visitors visiting this section live exactly the past treatment atmosphere with successfully designed mannequins, music and the sound of the water spurting from the fountain.
Medical School: The education section of the complex called "Medresetü'l Etibba", which was used as the medical school in the past where the doctors of the period were brought up, was arranged as a new section of the museum by the contributions of Rotary International District 2420 and opened to public on 23rd April, 2008 with a ceremony. There are 18 student rooms and a classroom and a courtyard in the middle surrounded by the rooms. This section, in which watchman's room, students' and professor's rooms, a classroom and a library were designed with mannequins, also attracts the visitors' attention as much as the hospital part.
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch *** The Famous Turkish Traveller Evliya Çelebi Describes the Hospital
The famous Turkish traveller Evliya Çelebi, who visited Edirne in 1652, mentioned the complex as 'There is a hospital which can hardly be described either with words of mouth or of pencil'. The famous traveller also made the following interesting descriptions:
"The complex, which is in the middle of a vineyard, has such a high dome extending into the sky that its top is open like a glass case of a hammam (Turkish bath). In this open area, there is a small dome on six thin marble pillars like a Kiyaniyan crown. The artist, the craftsman, placed a flag on a kind of iron stick polished by pure gold on the very top of this small dome. That flag turns to the direction of the blowing wind. It has an unusual outlook. The lower big dome is eight cornered. There are eight arches even in this one arched dome. Under each arch, there is a winter room and two windows in each of them. One of the windows overlooks a small garden with roses and trees, while the other one overlooks the big pool and the fountain in the middle of this big dome. In front of these eight winter rooms, there are also eight summer rooms in this big dome.
When the clear water spurts from the fountains around the big pool under this big dome (three sides of which were constructed of marble window-lattice) and enters the pool, the clear water from sprays reaches the middle of the arched dome. This carefully and painstakingly constructed hospital is home to many rich and poor, young and elderly, who suffer from various illnesses. When the lovers, who fell into the love sea of Edirne, increase in number in some rooms during crazy spring time, they are brought to this madhouse upon the order of the doctor, chained to their beds with silver and golden chains and each one lies on his/her bed just like roaring lions. Some of them grumble certain words while watching the pool and the fountain, some others listen to the countless songs of birds in the rose garden, vineyard and melon field around that arched dome and start screaming with the tuneless voice of a mad. In spring time, various flowers such as jasmine, carnation, tulip and hyacinth are given to the patients and by the odor of them patients are healed. However, when these flowers are given to the mad, they either eat or step on them. Some of them watch the fruit trees and grass by crying out various meaningless sounds such as ah daha hel hope pe pohe peko.
In the Deceased and Blessed Bayezid Veli Hazretleri Vakfiye (the book of regulations), ten vocalists and instrumentalists are charged. Three of them are vocalists, one of them is the flutiest, one is the violinist, one is the flageolet, one is the player of dulcimer, one is the gipsy dancer and one is the player of ut. They come three times a week and give short concerts to the lunatics and patients. They are relaxed and pleased by the sound of oriented orchestra with order of God. In fact, makams (the modes of Turkish music) such as neva, rast, dügah, segah, çargah, suzinak are common to them. Also, zengüle and buselik makams nourish the spirits of the patients."
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
FOTOĞRAFLARI BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ… *** Click on the picture to Watch ***
*** Click on the picture to Watch *** *** Seyretmek için resmin üzerine tıklayınız ***
TÜMATA GRUBUMUZA İLGİ GÖSTERENLER
Prof.Dr. Enver DURAN
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KALP DAMAR CERRAHİSİ ANABİLİM DALI 19 Haziran 1945 tarihinde BURSA ilinde doğdu evli ve 2 çocuk babasıdır.
Edirne Valisi Mustafa BÜYÜK 12.07.1957 tarihinde Konya'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Konya'da tamamladı. 1980 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümünden mezun oldu. 1981 yılında Kaymakam adayı olarak Eskişehir'de göreve başladı. Çeşitli stajlardan sonra Kastamonu İli Cide İlçesinde Kaymakam Vekili olarak görev yaptı. 1983 yılında Kırşehir İli Mucur İlçesine Kaymakam olarak atandı. 1987 yılında Diyarbakır İli Dicle İlçesine, 1989 yılında Şırnak İli Cizre İlçesine, 1991 yılında Afyonkarahisar İli Dazkırı İlçesine ve 1993 yılında Tekirdağ İli Hayrabolu İlçesine Kaymakam olarak atandı. Dazkırı Kaymakamlığı sırasında 9 ay süre ile İngiltere'de eğitim gördü. Hayrabolu Kaymakamlığı sırasında Türk İdareciler Derneği tarafından yılın idarecisi seçildi. 1995 yılında Mülkiye Müfettişliğine, 1996 yılında Mülkiye Başmüfettişliğine atandı. 2003 yılında Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına atandı. Müsteşar Yardımcılığı görevi sırasında Lütfi Kırdar UKTAŞ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı, TODAİE Yönetim Kurulu Üyeliği, Tanıtma Fonu Kurulu Üyeliği gibi görevleri de yürüttü. İngilizce bilmekte olup, evli ve üç çocuk babasıdır. 27 Nisan 2008 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile Edirne Valiliğine atanmış olup, 12 Mayıs 2008 tarihinden bu yana Edirne Valiliği görevini yürütmektedir.
Kırklareli Valisi Hüseyin Avni COŞ,
1959 yılında Isparta'nın Eğirdir İlçesinde doğdu. 1976 yılında Eğirdir Lisesinden mezun oldu. Aynı yıl Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesine devam etti. 1977 yılında kaydolduğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin İktisat ve Maliye Bölümünden 1981 yılında iyi derece ile mezun oldu. 1982 yılında Antalya Maiyet Memuru olarak Mülki İdare Amirliğine başladı. 01.05.2003 Tarihinde oluşan Bingöl Depreminin hasarlarının süratle onarılması ve özellikle kış mevsimi gelmeden afetzedeler için yapılan kalıcı konutların tamamlanmasında büyük katkıları nedeniyle Genç Girişim ve Yönetişim Birliğince "Yılın Valisi" seçildi. 01.12.2003 Tarih ve 2003/6478 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Aksaray Valiliğine atandı. 30.12.2005 Tarih ve 2005/9864 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Kırklareli Valiliğine atanmıştır.
4. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Paşa ÖZEN
Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi
1950 yılında Edirne'de doğmuştur. İlk, orta ve lise öğrenimini Edirne'de tamamlayan Sedefçi 1976 yılında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. 1989 yılında yapılan mahalli idareler seçimlerinde Edirne Belediye Başkanlığı'na seçilen Sedefçi, 1994 yılındaki seçimlerde de ikinci kez kazanarak bu görevine devam etti.1999 yılındaki seçimi kaybeden Hamdi Sedefçi, 28 Mart 2004 tarihinde yapılan mahalli idareler seçimlerinde CHP'den üçüncü kez Belediye Başkanlığına seçildi.2009 yılında yapılan yerel seçimlerinde dördüncü kez Edirne Belediye Başkanlığı görevini kazanmıştır.
Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı,
Kurucu Rektörü Prof. Dr. Ahmet KARADENİZ İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mesut PARLAK Sağlık Müzesi'nin kurucularından Dr. Ratip KAZANCIGİL, Ord.Prof.Dr. Süheyl ÜNVER Müslüm ÖZCAN Trakya Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Ahmet KARADENİZ, Trakya Üniversitesi Edirne Teknik Bilimler Soner TUNA Aylin COŞ Mine DURAN İl Halk Kütüphanesi Müdür Vekili Musa ÖNCEL Müze Müdürü Enver ŞENGÜL Şair ve Fotoğraf sanatçısı Can AKIN protokol üyeleri, Bulgaristan Konsolosu
D.C. Bulgar Polisi - F.S. Bulgar Polisi TURKISH MUSIC HOUSE -Sultanahmet
Konya Ereğli doğumlu olan Öznur Özdoğan Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalında "Dindarlıkla İlgili Bazı Faktörlerin Kendini Gerçekleştirme Düzeyine Etkisi " adlı teziyle doktorasını tamamlamıştır. 2000 yılından bu yana Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesinde öğretim üyeliğine devam etmektedir. Doç.Dr.Özdoğan, Türkiyenin Sesi Radyosu'nda gençlere yönelik "Bir Değer, Bir İnsan" ve çocuklara yönelik "Örnek Hayatlar" adlı programları yürütmektedir. Doç.Dr. Öznur Özdoğan (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı) .Ayşe ÖZTEKİN Salih Baran A.A - HABER AJANSI Ali Can ZERAY - DHA HABER AJANSI Necla AYBER - NEVA SANAT GELISIM MERKEZI EDİRNE EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ PERSONELİ NESLİHAN ÖZTÜRK *** Click on the picture to Watch *** *** Seyretmek için resmin üzerine tıklayınız ***
CAN AKIN EDIRNE SELIMIYE
Download
Büyük Türk mimarı Sinan'ın yapıtlarına bir bütün olarak bakıldığında, biçimlerinin evrenselliği, anıtsallığı ve uzun yaşamı süresince Türk mimarisini ulaştırdığı düzey, Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm karakteristiğine ışık tutar. Koca Sinan diye de anılan ünlü mimar, Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu. 1512'-de, Sultan Selim devrinde devşirme olarak istanbul'a getirildi, acemioğlan ocağına girip yeniçeri oldu. Sultan Süleyman devrinde Bağdat seferine katılıp atlı sekban olduktan sonra, sırasıyla yayabaşılığı, zemberekçi başı unvanlarını aldı. Bu arada Alman, Tebriz ve Bağdat seferlerine katılmıştı. Van kalesi kuşatmasında, göldeki kalyonlara toplar yerleştirdi. Bu başarısıyla haseki olarak Korfu, Kara Boğdan seferlerine katıldı. Ordunun geçtiği yollarda köprü, yol, kale, kanal gibi yapım işlerinde çalıştı. Çalışmaları sonucu 1536'da mimarbaşı oldu ve ölümüne dek bu görevini sürdürdü. Osmanlılar da, tüm büyük çağlar gibi, kendi mimarilerini yaratmak zorundaydılar ve Sinan bunu gerçekleştirmiştir. Türk tarihinin en görkemli çağını biçimlendirmiş, bir mimar-mühendis dehasıyla yapıtlarım günümüze kadar ulaştırmayı başarmıştır.
Mimar Sinan, Yavuz, Kanuni, II . Selim ve III. Murat devirlerini görmüştür. Çağdaşı, arkadaşı Şair Mustafa Sai Çelebi'nin yazdığı Tezkiret-ül Ebniye ve Tezkiret-ül Bünyan adlı eserlerde Sinan'ın oluşturduğu eserler ayrıntılı olarak verilmiştir. Bunlara göre Sinan'ın; 84 cami, 57 medrese, 51 mescit, 22 türbe, 7 darülkurra/mektep, 7 imaret, 3 darüşşifa, 5 suyolu/kemeri, 8 köprü, 18 kervansaray, 35 saray/köşk, 8 mahzen (depo), 46 hamam yaptığı belirtilir. İstanbul ve çevresindeki yapılar, Sinan'ın olabilir, ancak çok uzaktaki yapıların İstanbul'da Sinan tarafından tasarlandığı, sonra bunların uygulamasını o yöre mimar ve ustabaşlarının yaptığı kabul edilir. Sinan, birleşim ve yaratıcılık çabalarıyla yapıların tasarımı yanında, bunları gerçekleştirmek için gerekli kurulusu sağlamak ve yürütmekle görevliydi. Mimarbaşı ve imparatorluğun tüm bayındırlık işlemlerini yürüten kişi ve bir eğiticiydi.
Sinan, katıldığı seferlerle, Iran sınırından, Orta Avrupa'ya kadar çeşitli kentleri gezmiş, buralarda yer alan mimarî örnekleri incelemiş, gördüklerini deneyleriyle birleştirmiştir, öğrenme ve deneme isteği ölümüne dek sürmüştür. Sinan, mimaride Osmanlılara özgü biçimi olgunluğa kavuşturmuştur. Bu biçimin ana özelliği, yapıda örtü öğesi olarak her zaman kubbenin kullanılmasıdır. Sinan, kubbenin kullanımla olanaklarını doruk noktasına ulaştırmıştır. Sinan'dan önce de kubbeli mekân anlayışı Akdeniz çevresinde uygulanıyordu ama, Sinan çıraklık dönemim dediği İstanbul, Şehzadebaşı Camisi'nden başlayarak bu anlayışı aşmıştır. Orta kubbeyi dört ayağı oturtarak, dört yanda bunlara bağlanan dört yarım kubbe ve dört köşede dört küçük kubbeyle, ilk önemli uygulamayı gerçekleştirmiştir. 1550-1557 arasında tamamladığı Süleymaniye Külliyesi, Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli denemelerinden biridir. Devrinin ekonomik ve toplumsal yapısının simgesidir. Külliyenin ana yapısı Süleymaniye Camisi, ortada bir kubbe, iki yanda yarım kubbeler, yanlarda değişik boyutlarda küçük kubbelerden oluşur. Sinan,'ın dinî mimaride ulaştığı en yüksek düzey Edirne, Selimiye Camisi'dir (1569-1575) .Daha önce, İstanbul'da, çini panolarıyla ünlü Rüstem Paşa Camisi'nde denediği 8 ayağa oturan kubbe şeması, Selimiye'de anıtsal ölçülere çıkar. Osmanlı mimarisinin en yaygın motifi olan tromplu kubbe, dördü duvardan ayrılmış, sekiz ayak üzerine oturur. Böylece yükler, küçük yapı elemanlarıyla aşağı iletilir. Bu yapı, mimarlık tarihinin en özgür eserlerinden biridir. Sinan'ın sanatçı olarak büyüklüğü, bu aşamaya, çok bilinçli ve her yolu deneyerek gelmiş olmasındadır. Onun suyla ilgili çalışmaları da çok önemlidir, özellikle su kemerleri. Kırkçeşme suyu için yapılan kemerlerden biri Uzunke-mer'dir. 1553-1564 arasında bitirilen kemerin uzunluğu 700 metredir ve çift sıra kemerden oluşur. Vadinin durumuna göre biçimlenen kemerler, bazen 3 sıra olurlar. Bunlar arasında bir anıt niteliğinde olan Mağlova Kemeri, gerçek bir mühendislik örneğidir. Sinan'ın yaptığı köprüler de, imparatorluğun politik alandaki başarılarına paraleldir. Gerekli yerlerde, ordunun yararına yapılan bu eserler, doğanın bütünüyle ilişkili olup biçimsel özelliklere sahiptir. XVI. yüzyılın bu döneminde, Osmanlı imparatorluğu mimarî alanda büyük bir atılım yapmış, mimarî evrensel boyutlara erişmiş, devletin gücü, olgun yapısı mimariye yansımıştır. Mimar Sinan, tüm geçmiş değerleri, bulunduğu çağın koşulları içinde kullanarak, zengin denemelerle bu devrin simgesi olmuştur.
Tarihi Özellikleri: Selimiye Camii eskiden kavak meydanı denilen yerdeki Yıldırım Beyazıtın saray arsası üzerine yapılmıştır. Camii Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu II. Sarı Selim Kıbrıs ganimetiyle Hassa Mimarı Koca Sinan'a yaptırılmıştır. (Yapım Yılları: 1569-1575) Yapımı 6 yıl sürmüş yapımında dört yüz kalfa ve on dört bin işçi çalışmıştır. Camii külliyesi ile beraber 22.022 m2 alanı kapsamaktadır. Camii dikdörtgen biçiminde olup 1620 m2 tutan iç kısmı bir kubbe ile örtülmüştür.
Evliya Çelebi Camii için 27.760 kese akçe harcandığını yazmaktadır. Dış avlunun batı duvarı boyunca Selimiye Vakfiyesi ek olarak III. Murat tarafından kapalı bir çarşı yaptırılmıştır. Camii'nin içi takriben 6000 kişi almaktadır. Kubbesi Ayasofya kubbesinden 6 zira geniş 4 zira derindir. Külliyesinde 999 penceresi vardır. Çinileri orijinal ve kabartmadır. Şadırvan tarafındaki iki minaresi 3er yolludur. Minberi tamamen mermer olup ve yan orta kısmı yekparelidir.
Selimiye niçin Edirne'ye yapıldı: Kıbrıs adasını düşmandan alırsam Allah rızası için bir Camii yaptıracağım diyen II. Selim Kıbrıs'ı fethedince vaadini unutuyor. Fakat bir gece rüyasında Hz. Muhammed Efendimiz: Ey Selim sözüne sadık ol vaat ettiğin camiyi buraya yaptıracaksın diye parmağıyla Edirne' yi gösteriyor. Bu sebepten Selimiye Camii Edirne'ye yapılıyor.
Kubbe: Kubbe yüksekliği Camii tabanından kilit taşına kadar 43.28 m. Kubbe çapının 31.30 m taban ile kilit taşı arasının 15.86 m olduğu Y.Mimar Sedat Çetintaş tarafından belirtilmiştir. Kubbe şeklindeki sekiz sütun üzerine 40 pencereli kubbe kasnağı bunun üstün nefis çinilerinden pirametik biçimde yapılmıştır.
Minber: Minberi 25 basamaklıdır. Minber 16. Asrın mermer işçiliğindendir. Yerli ve yabancı her göreni hayran bırakan bu eşsiz eser Mimar Sinan ı dünyaya tanıtıp nasıl bir usta olduğunu öğrenmek için bu minber kâfidir diyenler çoktur.
Mihrab: Caminin mihrabı duvar içine oyulmuş tamamen mermerdir. Mihrabın yan duvarlarını kaplayan mavi, yeşil, kırmızı ve beyaz rengârenk motiflerden meydana getirilen pek nefis çinilerin üst kısmında lacivert üzerine beyaz renkli ve iri yazılı olarak Amen er Resulü alt tarafa bölümler halinde yazılın Fatiha Suresidir. Böylece Mimar Sinan Mihrabı çok nefis motifli ve kabartma çiniler ile Amen er Resulü ve Fatiha Suresi ile süslenmiştir.
Manevi özellikleri: Caminin kubbesinin tek olması Allahın tek olduğunu kubbesinin geniş olması Hıristiyan mimarlara galip gelindiğini, Caminin pencerelerinin 5 kademeli oluşu İslam'ın 5 şartını, Vaaz kürsülerinin 4 tane oluşu İslam'da 4 tane mezhebin hak olduğunu, Selimiye külliyesinin 32 tan kapısının olması İslam'ın 32 farzını… Arka minarelerde 6 yolun olması imanın 6 şartını, minarelerinde 12 şerefe olması camii yaptıran padişahın 12. padişah olduğunu sembol etmektedir… Müezzin Mahfeli: Kubbenin altında 2 m. yüksekliğinde 12 mermer sütuna oturtulmuş müezzin mahfeli bulunmaktadır. Müezzin mahfelinin altında da mermer şadırvan vardır. Müezzin mahfelinin sol ön köşesindeki mermer sütün üzerinde kabartma bir lale motifi bulunmaktadır. Hakkında birkaç hikâye söylendi ise de Selimiye üzerinde XX. Yüzyıla kadar yazılmış eserlerde buna dair bir yazı bulunmadığını Dr. Rıfat Osman kaydetmiştir. Hünkâr Mahfeli: Caminin sol ön köşesinde 4 görüntü sütuna oturtulmuş Hünkâr mahfeli vardır. Sütunlar 4 kemerle bağlanmıştır. Kemer araları ve duvarları yine zamanın nefis çinileri ile kaplanmıştır. Hünkâr mahfeli çinilerinden bir kısmı 1877-78 Rus İşgali sırasında General Skoplef tarafında söktürülmüştür. Moskova Müzesine gönderilmiş olup halen orada sergilenmektedir.
Minareler: Minarelerin her biri üçer şerefe olup harem tarafındaki minareler üç yolludur. Birinci yol, birinci şerefe ile üçüncü şerefeye; ikinci yol, ikinci şerefe ile üçüncü şerefeye; üçüncü yol ise doğrudan üçüncü şerefeye gider. Kıble yönündekiler birer yolludur. Minarelerin yüksekliği 84 m çapı 4 m üçüncü şerefeye kadar 250 basamaklıdır. Âlem 2,5 metredir.
Ters Lale: Rivayete göre Camini arsası içinde bir lale bahçesi varmış ve bu bahçe sahibinden Camii için satın alınmak istendiğinde sahibi vermemek istemiş, sonunda razı geldiğinde bahçesinin devamlı sembolik edilmesi için bir lale motifinin yapılmasını istemiş. Mimar Sinan da lale motifini yapmış fakat ters olarak yapmış lale motifi burada bir lale bahçesinin olduğunu, ters yapılması ise sahibinin tersliğini temsil etmektedir.
Osmanlı padişahı ikinci Selim (1524-1574) adına Türk mimarisinin ölümsüz dehası Mimar Sinan tarafından altı yılda bitirilen ve kendisinin "ustalık eserim" diye iftihar ettiği Selimiye Camii birçok manevi vasıfları sembolize etmektedir.
Camii'nin, tek bir büyük kubbesi (43.28 m. yüksekliğinde ve 31.28 m. çapında) oluşu Allah'ın birliğini… Pencerelerinin beş kademeli oluşunun İslam'ın beş şartını… Bütün pencerelerinin 99 tane oluşunun Cenabı-ı Hakk'ın 99 ismini… Vaaz kürsülerinin 4 tane olması 4 hak mezhebi… Mabedin bütün külliyesinde 32 kapının oluşunun İslam'ın 32 farzını… Arka minarelerinde 6 yolun olmasının imanın 6 şartını… Camii'nin minarelerinde 12 şerefenin olmasının da yaptıran padişahın Osmanlı Devleti'nin 12. padişahı olduğunu göstermektedir. Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem yaratarak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür. Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır. Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir. ...
Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, Kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler, tabii hemen Japon'u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır, lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan söyle sayıklıyormuş: "Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkânsız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok…" ....
Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler. Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler. Minarelerin temellerini acınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karsılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse…
The Selimiye Mosque (Turkish: Selimiye Camii) is an Ottoman mosque in the city of Edirne, Turkey. The mosque was commissioned by Sultan Selim II and was built by architect Mimar Sinan between 1568 and 1574. It was considered by Sinan to be his masterpiece and is one of the highest achievements of Islamic architecture. This grand mosque stands at the center of a külliye (complex of a hospital, school, library and/or baths around a mosque) which comprises a medrese (Islamic academy teaches both Islamic and scientific lessons), a dar-ül hadis (Al-Hadith school), a timekeeper's room and an arasta (row of shops). It also contains what is now the Bayezid II Külliye Health Museum. In this mosque Sinan employed an octagonal supporting system that is created through eight pillars incised in a square shell of walls. The four semi domes at the corners of the square behind the arches that spring from the pillars, are intermediary sections between the huge encompassing dome (31.25m diameter with spherical profile) and the walls. Interior While conventional mosques were limited by a segmented interior, Sinan's effort at Edirne was a structure that made it possible to see the mihrab from any location within the mosque. Surrounded by four tall minarets, the Mosque of Selim II has a grand dome atop it. Around the rest of the mosque were many additions: libraries, schools, hospices, baths, soup kitchens for the poor, markets, hospitals, and a cemetery. These annexes were aligned axially and grouped, if possible. In front of the mosque sits a rectangular court with an area equal to that of the mosque. The innovation however, comes not in the size of the building, but from the organization of its interior. The mihrab is pushed back into an apse-like alcove with a space with enough depth to allow for window illumination from three sides. This has the effect of making the tile panels of its lower walls sparkle with natural light. The amalgamation of the main hall forms a fused octagon with the dome-covered square. Formed by eight massive dome supports, the octagon, is pierced by four half dome covered corners of the square. The beauty resulting from the conformity of geometric shapes engulfed in each other was the culmination of Sinan's life long search for a unified interior space. At the Bulgarian siege of Edirne in 1913, the dome of the mosque was hit by Bulgarian artillery. Due to the dome's extremely sturdy construction, the mosque survived the assault with only minor damage. On Atatürk's order, it has not been restored since then, to serve as a warning for future generations. The damage can be seen at the photograph above, between the blue center circle and the dark red calligraph to its immediate left.
DOLMEN NEDİR..?
Download
Edirne Lalapaşa ilçe merkezinin hemen yanında bulunan, birçoğu da köy yollarının kenarında dizili olan dolmenler 1960 yıllarında Ş.A.Kansu tarafından yeniden bulunmuştur. Ş.A.Kansu daha çok Lalapaşa ilçe sınırları içerisindeki dolmenleri tespit etmiş, çeşitli raporlar ile 19 dolmenin fotoğraf ve tanımlarını yayınlamıştır. Daha sonra Edirne Müzesince 5 tane daha dolmen tespit edilmiştir. Dolmenler, tarih öncesinde mezar olarak kullanılan iki tanesi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan meydana gelmiş yapılardır. Trakya dolmenleri genelde ortak özelliklere sahiptirler. Dolmenler esas mezar ve giriş odaları ile bunları çevreleyen küçük bir tepeden oluşmuştur. Mezar odaları ile ön odaların yapımında boyutları 2-3 m.ye kadar olan iri taş bloklar kullanılmıştır. Esas mezar odasının dört yanı iri blokların dik olarak yerleştirilip, üzerinin de yine iri bir blok taş ile örtülmesi ile biçimlendirilmiştir. Yan taşlar, arkada küçük bir antre oluşturacak şekilde çıkıntı yapar. Odanın ön kısmındaki kenar taşına "Ruh deliği" olarak adlandırılan küçük bir delik açılmıştır. Genellikle iki tane olan giriş odaları da aynı yöntemle şekillendirilmiştir. Bazen bir ruh deliği ikinci odanın girişinde de bulunmaktadır. En öndeki giriş odası daha çok önü açık bir koridor niteliğindedir. Mezarı genellikle küçük ve alçak bir tepe çevreler. Dolmenlerden bazıları ikili, bazıları da dörtlü gruplar halindedir.
Dolmenlerin yönleri kuzeybatıya doğrudur. 1990 yılında Prof.Dr. Mehmet Özdoğan başkanlığında bir ekip daha önceden bilinen 50 dolmenin dışında 24 tane daha dolmeni tespit ederek belgelemiştir. Trakya dolmenleri genel olarak Son Tunç Çağı-İlk Demir Çağı geçiş dönemine, MÖ.1400-900 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Bazı görüşlere göre dolmenlerin üstünü kaplayan büyük taş üzerinde tören yapılmaktadır. Edirne Müzesi tarafından 1994 yılında Lalapaşa'da yapılan kazıda bir dolmenin içerisinde insan kemiklerine rastlanmıştır. Birden fazla kişiye ait kemikler, burasının bir aile mezarı olduğuna işaret etmektedir. Kemiklere iki odalı ve bir girişi olan dolmenin ortasındaki odada rastlanmıştır. Trakya dolmenlerinin bir devamı niteliğinde olan Yunanistan'da Batı Trakya'daki ve özellikle Bulgaristan'da Yıldız, Sakar ve Rodop olmak üzere üç dolmen bölgesi olup, bu bölgede bilinen 750 kadar dolmen bulunmaktadır.
A dolmen (also known as cromlech (Welsh), anta, Hünengrab, Hunebed, Goindol, quoit, and portal dolmen) is a type of single-chamber megalithic tomb, usually consisting of three or more upright stones supporting a large flat horizontal capstone (table). Most date from the early Neolithic period (4000 to 3000 BC). Dolmens were usually covered with earth or smaller stones to form a barrow, though in many cases that covering has weathered away, leaving only the stone "skeleton" of the burial mound intact. "Dolmen" originates from the expression taol maen, which means "stone table" in Breton, and was first used archaeologically by Théophile Corret de la Tour d'Auvergne. The etymology of the German Hünenbett or Hünengrab and Dutch Hunebed all evoke the image of giants building the structures. Of other Celtic languages, "cromlech" derives from Welsh and "quoit" is commonly used in Cornwall. Anta is the term used in Portugal, and dös in Sweden. Europe Megalithic tombs are found from the Baltic Sea and North Sea coasts south to Spain and Portugal. Hunebedden are chamber tombs similar to dolmens and date to the middle Neolithic (Funnelbeaker culture, 4th millennium BC). They consist of a kerb surrounding an oval mound which covered a rectangular chamber of stones with the entrance on one of the long sides. Some have a more complex layout and include an entrance passage giving them a T-shape. It has been suggested that this means they are related to the passage graves found in Denmark and elsewhere. Dolmen sites fringe the Irish Sea and are found in south-east Ireland, Wales, Devon and Cornwall. In Ireland, however, dolmens are more to be found on the west coast, particularly in the Burren and Connemara, where some of the more well-known examples, such as Poulnabrone dolmen, are to be found. Examples have also been found in northern Ireland where they may have co-existed with the court cairn tombs. It is thought that the dolmens themselves evolved from a simpler cist burial method. A great many examples can also be found on the Channel Island of Jersey, such as La Pouquelaye de Faldouet, La Hougue des Géonnais and La Sergenté. The most famous of these sites is La Hougue Bie a 6,000 year old neolithic site that sits inside a large mound; later a chapel was built on the top of the mound. Amongst the vast Neolithic collections of the Carnac stones in Brittany, France, several dozen dolmens are found. And all around the country, several dolmens still stand, such as the ones of Passebonneau and des Gorces near Saint-Benoît-du-Sault. Various menhirs and dolmens are located around the Mediterranean islands of Malta and Gozo. Pottery uncovered in these structures allowed the attribution of the monuments to the Tarxien cemetery culture of the Early Bronze Age.[1] This later culture is not to be confused with the Neolithic inhabitants of Malta, who built the Tarxien Temples circa 3100 BC. In France, important megalithic zones are situated in Brittany, Vendée, Quercy and in the south of France (Languedoc, Rouergue and Corsica). More than 10,000 dolmens and menhirs cover a large part of the country (west and south). Importants menhirs alignments in Brittany (Carnac's alignments count more than 1,000 menhirs) In Spain dolmens can be found in Galicia (such as Axeitos, pictured below), Catalonia (like Romanyà de la Selva or Creu d'en Cobertella) and Andalusia (like the Cueva de Menga). Dolmens can be found all over Portugal, from simple ones [1] to the more complex examples of megalithic architecture, such as the Almendres Cromlech or the Anta Grande do Zambujeiro. In Mecklenburg and Pomerania (Germany) and Drenthe (The Netherlands), large numbers of these graves were disturbed when harbours, towns, and cities were built. The boulders were used in construction and road building. There are still many thousands left today in Europe. In Italy some dolmens can be found in the south (Puglia) and in Sardinia. In Bulgaria there are many dolmens, and more are being recorded by archaeologists. In Turkey, in the Provinces of Edirne And Kirklareli there are dolmens. They have been studied by Prof. Dr. Engin Beksaç since 2004. The largest dolmen in Europe is the Brownshill Dolmen in County Carlow, Ireland. Its capstone weighs about 150 tonnes.
Download *** Click on the picture to Watch *** *** Seyretmek için resmin üzerine tıklayınız ***
CAN AKIN Edirne II.Bayezid Camii
Edirne II.Bayezid Camii
İçinde sütun olmayan, sadeliğine rağmen anıtsal görüntüsüyle uzaktan bakanları etkisi altına alan II.Bayezid Camii, tam merkezinde konumlandığı külliyenin en değerli yapısı olarak ön plana çıkar. Kemersiz ve Sütunsuz Cami Caminin külliye alanındaki konumu olarak, külliye birimlerinin merkezinde yer almaktadır. Caminin mimarı, Mimar Hayretin veya Yakup-Şah Bin Sultan Şah olup, temeli 1484 yılında bizzat Sultan II.Bayezid tarafından atılmış ve 1488 yılında ibadete açılmıştır. Cami, yapı olarak çevresindeki yüzden çok kubbeli binanın hepsine egemen bir görünüştedir. 22 Metre çapındaki kubbesi, büyük bir blok şeklinde yükselen dört duvar üzerine oturtulmuştur. Cami, kemersiz ve sütunsuz olup 20.58x20.601ık bir kare biçimindedir. Tabandan kubbe kasnağına kadar olan yüksekliği ise 19.34 metredir. Caminin sağ ve sol beden duvarları bitişiğinde dokuz kubbeli ve dört odalı birer tâbhanesi olup, cami iç mekânının sağ ve solundan üçer pencere bu tabhanelere açılır. (Cemaat çok olduğu zaman buralarda da namaz kılındığı rivayet edilir.) Taş İşçiliğiyle Büyüleyen Mermer Minber Mermer minber, taş işçiliğinin bir şaheseridir. 8 Köşeli olarak yontulmuş 17 mermer sütun üzerindeki zarif sütun başlıklarına oturtulmuş hünkâr mahfilinin, Osmanlı cami mimarisinde yapılmış ilk mahfil olduğu kabul edilmektedir. Mahfil sütunlarının Diana Tapınağı'ndan getirilmiş olduğu söylenmekte ise de buna dair bir belge mevcut değildir. Caminin giriş kapısı ve iç pencere kapakları, ağaç işleme sanatının üstün örneklerindendir. Cami içi akustiği de oldukça hassas olup, mihraptaki bir fısıltı dahi en arka saflardan duyulmaktadır. Camideki Kitabeler Caminin iç giriş kapısı üstündeki kitabe, iki sıra halinde altı mısra olarak yazılmıştır. Sözler Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi'ye ait olup, yazı Hamdullah'ındır. Kitabenin son satırındaki (Hayrün Cemil) sözü ebcet hesabıyla 1488 (H.893) yılını vermektedir ki, bu tarih Külliye inşaatının bitiriliş tarihidir.
Bursalı Veliyüddin oğlu Ahmet Paşa, Külliye inşaatının tamamlanması üzerine şu şiiri yazmıştır:
Şöyle âli yaptı darulhayn Sultan Bayezid, Kim feleklerde melekler eyledi medhü sena. Bu meratip ne cihettendir sana dedim, dedi: Ben kara toprağı ihya etti ol zıllihüda. Menbaı bahri ata oldum ki benden feyz alan, Hem hikemdir, hem niamdır, hem seha vü hem şifa. Böyle olur kime düşse pertevi hursidi baht, Böyle olur kime salsa sayeiperri hüma, Hüsn ile bağı cihanı hurrem etti gül gibi,
Anın için dediler tarihini hurrem bina. Şiirin üçüncü beyitinin ikinci mısrasındaki "Hem hikemdir, hem niamdır, hem seha vü hem şifa" kelimeleri, camiye, medreseye, imarete ve dârüşşifaya işaret etmektedir. Son beytin ikinci mısrasının sonundaki "Hurrem bina" kelimesi ise, sitenin tamamlandığı tarih olan 1488 (H.894) yılını göstermektedir.
Anıtsal Görünüş Caminin anıtsal görünüşü uzaktan bakanları etkisi altına alır. Caminin sağ ve sol beden duvarlarına bitişik tâbhanelerin köşelerinde, giriş kapısından şerefeye kadar 149 basamaklı yüksekliği 38,50 metre olan birer şerefeli zarif iki minaresi, kübik ana bloğun keskin hatlarını iki yana çekerek yumuşatmakta ve dış mekânı engin bir sükûna kavuşturmaktadır. Tunca Nehri'nin Aynasında Yansıyan Görkemli Siluet Mimarideki heybeti ve ciddiyeti ile sadelik ve tevazuyu bağdaştıran, gereksiz gösteriş ve özentiden soyutlanıp taklitten uzaklaşan, iddiasız fakat inkar kabul etmez bir sağlamlığa ve kişiliğe sahip olan bu anıtlar topluluğunun, yeşillikler arasındaki mermer döşeli yatağında aynı heybeti ve sükuneti içinde akan Tunca Nehri'nin aynasında yansıyan görkemli silueti, devrinin özelliklerini dile getiren ölümsüz bir görünüştür. Avlu Birisi ana, ikisi yan olmak üzere üç kapı ile girilen dikdörtgen biçimindeki mermer döşeli iç avluyu, 18 mermer sütuna dayanan 22 kubbeli bir revak çevrelemektedir. Avlunun merkezinde, üstü açık mermer bir abdest şadırvanı vardır. Bu haliyle avlu, insan ruhunu ferahlatan, sâde, iddiasız, bir parçası olduğu cami yapısıyla her yönden son derece uyumlu ölçüler içinde ana birimin tamamlayıcısı durumundadır
Evliya Çelebi'den Bayezid Camii Evliya Çelebi'nin 1652 (H.1063) yılında Edirne'ye gelişinde, Külliyeli ziyareti sırasında Sultan II.Bayezit Camii için: "Edirne Şehrinin kuzeyinde Tunca Nehri kenarında çimenlik, lalelik düz bir yerde, dört köşe duvar üzerinde büyük kubbeli gönül açan bir camidir. Ancak iki kapısı var. Sol taraftaki saadetli kapı, padişahlara mahsus hünkâr mahfili kapısıdır. İkinci kapısı kıbleye açık büyük kapıdır. Üzerinde tarih kitabesi yazılmıştır. Caminin kıble kapısından tâ mihraba varıncaya kadar uzunluğu yaklaşık 28 metre olup eni yaklaşık 25 metredir. Cami içinde ise hiç sütun bulunmamaktadır. Hünkâr mahfili sol taraftadır. Şeşhane gibi on adet hilâli sütunlar üzerinde kurulmuş bir selâtin ibadet yeridir.
Mihrap ve minber, beyaz mermerden yapılmıştır. Cami pek çok avize ve kandillerle süslenmiş olup nurlu kubbeleri kandil tabakalarıyla bezenmiştir. Müezzinler mahfili, gayet estetik olup avlusundaki cennet bahçelerinin zarif güzelliklerinin tanımı güçtür. Bu caminin sağ ve solunda Gazi Mihal Bey Camii gibi, misafirlerin kalmasına mahsus iki tabhane vardır. Bu avlu, beyaz mermer döşeli, cilalı tabanıyla, cemaatin yüz renklerinin yansıdığı bir ayna gibidir. Cami mimarı, bu avlunun mermerlerine öyle cila vurmuş ki zerre kadar bir toz bile üzerinde asla duramaz. Üç yanında üç büyük kapısı vardır. Avlunun çevresindeki yan sofaları on sekiz tane biçimli, bahada ağır, uzun sütun ve üstlerinde de on altı kubbe vardır. Pencereleri dışarı, büyük avluya bakar. Ama bu avlu kubbelerinin içi üç şerefeli kubbeleri gibi süslü ve nakışlı değildir. Hemen hepsi sade gözlü beyaz kubbelerdir. Bu avlunun uzunluğu ve eni tam ikişer yüz ayak olup ortasında bir abdest havuzu vardır ki şadırvanı havuz kubbesine sıçrar. Bu avluda, dışardaki büyük avlunun (bugünkü dış bahçe) temiz toprağında pek çok dut ağaçlarıyla süslü bir avludur, etrafında hastahane, aşevi, kiler ve mahzenler, tabhâne, kitaphane ve medreseler vardır. Ama bu orta avlusunun iki tarafında iki adet minare vardır ki şerefeleri adeta süslü birer kadeh gibidir. Gayet ince ve uzun minarelerdir. Minareler birbirinin aynı olup her biri yaklaşık 60 metre kadardır.
Vakfiye'de Gösterilen Cami Görevlileri ve Ödenekleri
l HATİP: Bayram ve cumalarda hatiplik edecek, günde 15 akçe alacak. 2 İMAM: Her biri günde 8 akçe alacak. l SERMAHFİL-İ HUFFAZ: Hafız olacak ve devir okunurken onları idare edecek, günde 7 akçe alacak. 30 HAFIZ VE DEVİRHAN: Her sabah camide tam bir hatim yapacak, günde üçer akçe alacaklar. 10 tanesi devirhan olacak, l'er akçe daha alacaklar. 5 EN'AMHAN: Hergün (en'âm) okuyacaklar her birine 4 akçe verilecek. l MUARRIF: Cüz sandıklarını cüz okuyanlara verecek ve toplayacak, günde 5 akçe alacak. l MEDDAH: Her cuma övgü okuyacak, günde 4 akçe alacak. 7 MÜHELLİL: Her gün değişik tehlilller ( Lâilâhe illâllâh) getirecekler. Biri reis, ki günde 3 akçe alacak, diğerleri 2.5 ar akçe alacaklar. 7 SELAVATCI: Selâvat getirecekler. Reis 3, diğerleri günde 2'şer akçe alacaklar. l MÜCEVVİD-MÜRETTİL: Öğle ve ikindi namazlarından sonra "bir hizip miktarı okuyacak", günde 2 akçe alacak 2 KAYYUM: Camiin içini-dışını süpürüp halıları döşeyip kaldıracak, her biri günde 3 akçe alacak. 2 ÇERAĞCI: Cami ve imarette çerağ (mum) ve kandilleri vaktinde yakıp söndürecekler. Her birine günde 3 akçe, kandilcilere günde 4 akçe verilecek (Kandillerin yağ ve fitil giderleri karşılığı olarak.) l NOKTACI (Denetleme): Üzerinde aldığı hizmeti özümsüz olarak yapmayanları kaydedip mütevelliye bildirecek, günde 2 akçe alacak. Toplayacak olursak bu tarihte caminin görevli sayısının 66'yı bulduğunu görürüz
II. Bayezit Mosque and Kulliye (Center): Kulliye, which at the coasts of Tunca River, and two kilometers away from city center, is one of the most important structures of Edirne. It is lying on a huge are with its mosque, medical theology school, imaret, darüşşifa, hamam, kitchen, provisions warehouses and other divisions. Architect of the kulliye, which is constructed by Bayezit II between 1484 and 1488, is Hayreddin. Kulliye, which has a very impressive appearance, is covered with nearly hundred small and large domes.
Most interesting one of the structures is the monumental mosque with two minarets, and 20,55 meters diameter. There are Tabhanes (publishing houses) with nine domes at both sides of the space with main dome. These divisions are directly opening to outside. Dome passage is supplied with pandatives. Marble niche and pulpit have simple appearance. It is the first example in Edirne with very elegant sovereign gallery, made up of porphyry marble. Late period baroque adornments are disturbing the simple beauty of the mosque.
Rüyadan Doğan Edirne Muradiye Camii
Download
Padişah II. Murat, Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi caminin bugünkü yerinde rüyasında görür. II. Murat, gördüğü rüyadan çok etkilenerek, o alana bir Mevlevihane inşa edilmesine dair ferman yazdırır. Mevlevihane daha sonra camiye dönüştürülür. Tarihi kaynaklara göre 1426 yılında, vakfiyesine göre ise 1436 yılında yaptırıldığı belirtilen Muradiye Camii, şehrin kuzeydoğusunda, Muradiye Mahallesi'nde ve Sarayiçi'ne bakan bir tepe üzerindedir. Bu muhteşem eserin mimarı ise ne yazık ki bilinmemektedir. II.Murat'ın inşa ettirdiği zaviyeli cami, bir ibadet mekânı ve kubbeli sofayla bu sofaya açılan iki tabhane hücresinden meydana gelir. Kuzey cephede payelere oturan ve tuğladan yapılmış beş sivri kemerin oluşturduğu giriş revağı yer almaktadır.
Caminin inşa kitabesinde tarih yoktur. E.H.Ayverdi, Mecdi Efendiye dayanarak bugün mevcut olmayan 1426 (H.830) tarihli kaynağa göre yapıyı 1426 yılına tarihleşmektedir. Öte yandan Abdurrahman Hıbrî Efendi yapının II. Murat tarafından 1436 (H.839) yılında aslen Mevlevihane olarak yaptırıldığını kaydetmektedir. Caminin taç kapısı üzerinde üç satır Arapça olarak düzenlenen yapının II. Murat tarafından inşa ettirildiği yazılıdır.
Muradiye Camii'nin Mimari planı
Muradiye Camii'nin "T" harfi biçiminde olan ve kaynaklarda "kanatlı cami" şeklinde tanımlanan bir imar planı vardır. (İlk örneği 1330 yılında İznik'te görülen bu cami planının birçok Osmanlı kentinde, 16.yüzyıly sonuna dek yapılan camilerde sıklıkla kullanıldığı görülür.) Edirne Muradiye Camii'nde, giriş revağı kemerlerindeki tuğla malzeme dışında tamamen düzgün kesme taş kullanılmıştır. Taç kapının söve ve kemeriyle, iki katlı olarak yapılan pencerelerden alt kattakilerin kiriş ve sövelerinde beyaz mermer kullanılmıştır. Kesme taştan inşa edilen Muradiye Camii'nin, kanatlı cami planından farklı olan bir özelliği, caminin mihrap kısmıyla giriş kısmının aynı düzeyde tutulmuş olmasıdır. Arka arkaya iki büyük kubbe ve yanlarda birer küçük kubbe olmak üzere üç kubbesi vardır. Son cemaat yeri dört köşeli 6 sütun üzerine beş gözlü olup, bu alan da beş küçük kubbeyle örtülüdür. Sağda tek şerefeli minaresi yükselir. Giriş kapısı üzerindeki yazıtta II. Murat'ın adı yazılıdır. Arka arkaya 2 büyük, yanlarda birer küçük kubbe olmak üzere 4 kubbe ile örtülüdür, iki büyük kubbe arasındaki kemeri kalem işlemeleriyle süslüdür. İçerisindeki duvarlar güzel çiçek motifleriyle bezenmiş altı köşeli beyaz üzerine mavi renkli çinilerle ve araları firuze renkli üçgen levhalarla kaplı olup, iç kısımda bulunan kalem işleriyle süslü bazı kısımları ise sonradan sıvanmıştır. Sıvaların döküldüğü bazı yerlerinde bu işlemler görülmektedir. Mihrabın sağ ve solunda rölyef, yıldız şekilleri ve diğer motiflerle süslü, sarı renkli güzel çinilerle döşelidir.
Arkadaki bahçesinde İngilizler tarafından gönderildiği Edirne'de sürgünde iken ölen Şeyhülislâm Musa Kâzım (1858-1920)'ın Cumhuriyet döneminde yapılmış mezarı ile Şair Ahmet Neşati'nin 1674 tarihli mezarı bulunmaktadır. Camiyi yaptıran II. Murat'ın mezarı ise Bursa Muradiye Camii'nin yanındaki türbesindedir. Mihrap Muradiye Camii'nin çini mihrabı eşsiz güzelliktedir. İstalaktitli (sarkıtlı) yaşmak, kenar suyu ve yazıları ile Bursa Yeşil Camiinden sonra Osmanlı sanatının en görkemli çinili mihrabıdır. Mihraptaki çiniler, renkli sır ve sıraltı tekniğinin en başarılı örnekleri arasında yer alır.
Muradiye Camii'nin, yeşil renkli çinilerle süslü ilk minaresi 1752 yılı yer sarsıntısında yıkılmış ve yerine çinisiz olarak 1754 yılında I. Mahmut tarafından bugünkü tek şerefeli minaresi yapılmıştır. Süsleme Taş süsleme, caminin taçkapısında, giriş revağı kemerleri yastıklarında ve pencerelerin alınlık kemerlerinde görülmektedir. Dikdörtgen bir kütle olarak kuzey cephe ortasına yerleştirilen taçkapı, duvardan çok az çıkıntı yapmaktadır. Taçkapı üç yönden iç ve dış bükey yarım daire profilli silmeyle çerçevelenmiştir. Kavsara başlangıcından zemine kadar olan bölümün, silmelerle dikey dikdörtgen panoya bölündüğü gözlenmektedir. Taçkapı nişi yanlardan birer sütunceyle sınırlandırılmıştır. Yedi sıra mukarnas dizisinden oluşan yaşmak bir sivri kemerle çerçevelenmiştir. Taçkapı'nın yan nişleri üç köşelidir ve yüzeylerde herhangi bir süsleme bulunmamaktadır. Nişler yedi sıra mukarnas dizisinden oluşan bir yaşmağa sahiptirler.
Camiye giriş kapısının basık kemerinde, kırmızı ve beyaz taşların dönüşümlü kullanımıyla elde edilmiş renkli taş süsleme vardır. Payelere oturan kemerlerin yastıkları, iç ve dışbükey yarım daire profilli iki silmeyle hareketlendirilmiştir. Caminin iki katlı olarak düzenlenen pencereleri, duvardan 5 santim çökertilmiş bir yüzeye yerleştirilmişlerdir. Alt kat pencerelerinin kiriş ve söveleri beyaz mermerden olup, yüzeylerde bir iki sıra silme dışında süsleme bulunmamaktadır. Sivri kemerli pencerelerin alınlıkları da yalın bırakılmıştır. Pencerelerin kemerlerinden bazılarında kırmızı-beyaz renkli taş kullanılarak renk almaşıklığı elde edilmiştir. Muhteşem kalem işçiliği... Caminin önemli bir özelliği de eski kalem işleridir. İki orta kubbeyi birbirine bağlayan büyük kemerin iç yüzündeki kalem işleri ilk kez 1930'da bir parçası badana kazınarak gün ışığına çıkarılmıştır. Sıvalar yer yer döküldüğünden ne yazık ki, bu kalem işleri tamamlanamamaktadır.
Üslûp ve Değerlendirme... Edirne Muradiye Camii, iç mekânı süsleyen zengin çini ve kalem işi duvar resimlerine ve tamamen kesme köfeki taşıyla inşa edilmiş olmasına rağmen taş süsleme açısından sadeliğiyle oldukça ilginç bir yapıdır. Muradiye Camii'nin inşa edildiği yıllardaki Edirne eserlerinin de taş süsleme açısından çok süslü olduklarını söylemek mümkün değildir. Örneğin bu yapıdan önce inşa edilen Edirne Eski Cami'nin de dış cephesi taş süsleme açısından çok zengin değildir. En azından iç mekândaki minberde görülen süslemelerden hiçbiri dış cephede kullanılmamıştır. Edirne Yıldırım ve Gazi Mihal Camilerinde de durum aynıdır. Taş malzemeye bağlı olarak kayda değer tek süsleme yapının taçkapısın da bulunan mukarnaslardır.
Caminin iç mekânında bulunan çini süslemelerin Bursa Yeşil Camide çalıştıkları bilinen Tebrizli çini ustaları tarafından yapılmış oldukları ileri sürülmektedir. Yapının dış cephede taş süsleme açısından sade oluşu, bir tarikat yapısı olarak inşa edilmiş olmasından da kaynaklanmış olabilir. Evliya Çelebiye dayanarak Mevleviler tarafından kullanıldığı belirtilen Tire Yeşil İmarette olduğu gibi, Muradiye Camii'nde de iç mekân, renkli duvar resimleriyle süslenerek âdeta bir cennet bahçesi imajı yaratılmıştır.
Bir geleneğin başlangıcı
Osmanlılarda ibadetlerden sonra, cemaata ikram edilmek üzere şerbet dağıtma geleneği, ilk defa Muradiye Camii'nin musluklarından akıtılarak yapılmaya başlanmıştır.
The mosque is based on a reverse-T type plan of early Ottoman style. It is composed of a five bay portico leading into a central hall flanked by iwans east and west, and a prayer hall to the south. The central hall, presently at the same level with the prayer hall, was originally built lower, with a pool under the oculus of its dome that is now crowned with a lantern. The heavy arch that separates the two spaces is ornamented with muqarnas niches at its springing line. Side iwans are accessed through small arched entryways and contain niches for shelving and a fireplace (ocak). The steps leading to the single minaret begin inside the wall entering the western iwan, also providing access to the müezzin's lodge that is located above the main entrance on the interior. The current stone minaret dates from 1957. The original minaret, which was covered with decorative tiles, was rebuilt several times after earthquakes. The Muradiye mosque is well-known for the tilework decoration of its interior. A variety of hexagonal tiles, featuring unique designs in white and blue, interlock with triangular pieces of turquoise color to form the mosaic of tiles that cover the walls of the prayer hall up to the top level of the first windows. At the center, the muqarnas mihrab niche stands in its tall ceramic frame, faced with faience in white, blue and turquoise featuring Koranic scriptures along floral and geometric designs. The frame remains cracked from an earthquake. The remaining wall space was covered with frescoes and calligraphy at the time, of which sections are still visible. Outside, the words "Allah" and "Hu" are carved on the northern wall in large letters on either side of the marble portal. The construction is in cut stone.
Download
HASAN SEZÂÎ
İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmiHasan bin Ali, mahlası Sezâî'dir. Tasavvufta Gülşenî yoluna mensûb idi. 1669 (H.1080) yılında Gördes'de doğdu. Şehrin bugünkü adı Korent olup, Yunanistan sınırları içinde kalmıştır. 1738 (H.1151) senesinde Edirne'de vefât etti.Kendi ismi ile anılan dergâhının bahçesinde defnedildi.
Hasan Sezâî, on sekiz yaşına kadar doğum yeri olan Gördes'te kaldı. 1687 senesinde Venedikliler o beldeyi istilâ edince, gemi ile Gördes'ten İstanbul'a geldi. Yolculuk esnâsında, Halvetiyye yolunun büyüklerinden biri ile tanışıp sohbetinde bulundu. Hasan Sezâî, genç ve yakışıklı olmakla, zâhirî güzelliğe sâhib olduğu gibi, edeb ve ahlâkının fevkalâde olması ve çok iyi terbiye edilmesiyle bâtınî güzelliğe, kalb ve rûh temizliğine sâhib idi. Anlayış ve istidâdının pekçok olması, ilerde yüksek ilmî mertebelere yükseleceğini gösteriyordu.
İstanbul'dan Edirne'ye geçen HasanSezâî bir taraftan oradaki âlimlerden zâhirî ilimleri tahsîl ederken, diğer yandan kendisini tasavvuf yolunda yetiştirip, mânevî terbiye verecek bir rehber aradı. Gemi yolculuğu esnâsında tanıştığı zâtın tesiri ve gördüğü bir rüyâdaki işâret üzerine, Âşık Mûsâ Dergâhında bulunan Şeyh Muhammed Sırrî Efendiye talebe olup bir müddet hizmetinde bulundu. Muhammed Sırrî'nin vefâtından sonra onun vekîli olup, yerine geçen Muhammed La'lî Fenâî Efendiye bağlandı. Muhammed La'lî Efendi aslenKastamonulu olup, Edirne'de Şeyh Şücâ' Zâviyesinde talebe yetiştirmekle meşgûl idi. Hasan Sezâî'ye dergâhın vakıflarının icârlarını toplamak vazifesi verildi. Bunun için Sezâî'ye; Câbî Dede Efendi de denilmiştir. Hasan Sezâî ondan mezun olup, Gülşenî Veli DedeDergâhının şeyhi oldu. Buradaki vazifesi altı ayı dolunca, hocası Muhammed La'lî'nin halîfesi olan Muhammed Hamdi Efendi vefât etti. Bunun üzerine Sezâî onun yerine geçti.
Hasan Sezâî Efendi bir gün talebeleriyle sohbet ederken kalp gözüyle hocası La'lî Efendinin vefât ettiğini anlayıp, şiddetli üzüntüye kapıldı ve kendinden geçerek yere düştü. Bu esnâda bir dişi kırıldı ve bu dişi bir tahtaya saplandı. Günümüzde de bu dişi, mihrâbın sağ tarafında bulunmakta ve ziyâret edenler tarafından görülmektedir. Hasan Sezâî Efendi bir araİstanbul'a gelmişti. Daha önce Edirne'de iken ismi her tarafta duyulmuş olduğundan, İstanbul'a gelince, birçok kimse onu görmek arzusu ile bulunduğu yere akın etti. Fakat o, tevâzusunun çokluğundan, gâyet sâkin idi. Böyle gelip sohbette bulunanlardan bâzılarının kalbine, HasanSezâî'yi tahmin ettikleri gibi bulamama düşüncesi geldi. O gece bu kimselerin herbiri, rüyâlarında, Resûlullah efendimizi ziyâret için Medîne-i münevvereye gittiklerini, fakat kapıda HasanSezâî'nin bulunduğunu ve huzûr-ı seâdete girebilmek için onun yardımı gerektiğini gördüler. Ertesi gün rüyâlarını birbirine anlattıklarında, hepsinin aynı rüyâyı gördükleri anlaşıldı. BöyleceHasan Sezâî hazretlerinin, Resûlullah efendimizin vârisi olan büyük âlimlerden olduğunu yakînen anladılar.
Hasan Sezâî hazretleri daha sonra Mısır'a gitti. Kâhire'de, Gülşenî Dergâhında vazîfe yapan İbrâhim Çelebi tarafından, Gülşenî tarîkatinde ikinci pîr olarak kabûl edildi. Hasan Sezâî Efendi, gâyet kibâr, asîl ve heybet sâhibi, iyi ahlâklı, çok zekî ve yakışıklı bir zât idi. Edirne'deki dergâhında 53 sene talebe yetiştirdi. Talebelerinin sayısının beş yüz bini bulduğu ve bunların yiyip içmelerinin bizzat kendisi tarafından karşılandığı bilinmektedir. İlme çok hizmet etti.Dergâhın yanında bir sebzeci dükkanı vardı. Bir gün talebeleri ile sohbet ederken o dükkana bakarak şu şiiri söyledi:
Derd ile dâim yanmakta bu dil Aşkın nârına olmuşlar fitil Pervâne-sıfat olmaya vâsıl Şem'-i cemâle sûzana geldik.
Cismimiz bunda, canımız onda, Gevherimizin aslı ol kânda Sezâî, şimdi biz bu dükkanda, Biraz eylenip seyrâne geldik.
Talebeleri önce bu sözlerin hikmetini anlayamamışlardı. Ancak çok geçmeden dükkanın yeri satın alınarak dergâha ilâve olundu ve Sezâî Efendi vefât edince o yere defnolundu. Yerine oğlu Muhammed Sâdık Efendi geçti. Bundan sonra gelen torunları da, asırlar boyunca ilme hizmet etmişler, Edirne'de ilim ve feyz kaynağı olmuşlardır.
***** Mr Can AKIN ***** He was born in 1963 and is known by the foreigners, a fan of Mevlana and Turk, living abroad, worked for various duties at the Ministry of Internal Affairs and the General Directorship of Afforesting and Erosion Control of the Ministry of Agriculture and Forest, retired from the same institution in a successful register. He's the Turkey advisor af a foreign foundation.
He is also known via his articles against Global Warming, Terror, Narcotic and Child Pornography beside his love for poems, which is special to him.
Also, he is a photograph artist, the photographs taken by him during Şebb-İ Aruz Ceremonies of Mevlana in Konya in 2005, are attracted attention and demand very much because UNESCO announced the year 2007 as the Peace and Affection Year of Mevlana. He exhibited his photographs in digital environment in Germany, Netherlands, Belgium, France, Luxemburg and Cyprus abroad. He opened 12 exhibitions one after another in Turkey in 12 months in April, 2007 and broke a record hard to reach through the approximately 250.000 visitors. Also, millions of people visited his internet site and followed up the photographs and videos of the exhibitions.
At the date 10.10.2010 the year of Balıkesir citizens 16.000 people visited two photo exhibitions of 'Hairy Squashes of Balıkesir'. In addition millions of people watched the photoes and videos of the exhibitions on internet.
At the date 10.10.2010 the story book titled "Uncle Ece The Ghazi and Little Can" and the poetry book titled "I love You" which he published with Poet and artist Nilufer Dursun are sold in abroad in America, Australia and England
He prefer to use the name "COSMIC POEMS" in Turkish and World Literature firstly and released his album of Cosmic Poems "I Can Never Leave You" with this name with the Poet Nilgün NART. Thus, they started a new school in the poem art. They became the innovators of a new trend in their poems through an exposition also including the whole Cosmos; their subjects are the Creation Love. The album of Cosmic Poems "I Never Leave You" was liked and was listened mostly in Europe and America on internet and became number one.
The Poet using a language free of non essentials and affectations in his poems, known as Can from Dusseldorf in Germany, Dr Dream in America, Mr Mikado Kamekido in Japan, Mr Can AKIN in Turkey, sends his these poems to the internet addresses of his fans over 1.250.000 every week. And this number increases day by day...
***** Mr Can AKIN ***** Nació en el año 1963. Reconocido por los turcos y en el extranjero por su admiración a Mevlana. Fue director general del Control de las Erosiones y de la Deforestación en el Ministerio de Agricultura y Bosques, jubilándose en el mismo establecimiento, luego de asistir a varias misiones del Ministerio de Asuntos Interiores. Fue asesor de empresas extranjeras en Turquia.
En la medida de sus posibilidades ha visitado los centros de arte y museos más importantes de muchas ciudades, en Alemania, Holanda, Bélgica, Francia, Luxemburgo, Chipre, Italia, comoen la ciudad del Vaticano, y en Azerbaycan
Además de la autoría de sus poemas de amor, es reconocido por sus escritos en contra de la pornografía infantil, el Calentamiento Global, el Terrorismo y la Drogadicción.
Además participó como artista fotográfico en el año 2005 en la ciudad de Konya, durante el homenaje a Mevlana y luego fue solicitado por la UNESCO en el año 2007, que fue declarado el Año del Amor a Mevlana.
Estas fotografias digitales fueron expuestas en Alemania, Holanda, Bélgica, Francia, Luxemburgo, Chipre y también en Turquía desde abril del año 2007, realizó 12 exposiciones, estimándose la presencia de 250.000 personas que visitaron la exposición, siendo un récord difícil de batir.
El 10.10.2010 realizó en la ciudad de Balikesir de Turquía, la segunda exposición fotográfica : "Balıkesir Tülükabakları", visitada por 16.000 personas... Al mismo tiempo, esta exposisión fue seguida por millones a través en los sitios de internet a través de sus videos.
El 10.10.2010 durante su exposición fotográfica, publicó con la poeta-pintora Sra Nilüfer Dursun sus libros traducidos al idioma inglés, el libro de cuentos : "Uncle Ece The Ghazi & Little Can" y el libro de poemas llamado "I LOVE YOU", y que han sido presentados para la venta fuera de su Patria, en Inglaterra, Australia y América...
A través del poeta en Turquía y el Mundo Literario se está usando por primera vez, el nombre de " POEMAS COSMICOS " ; y así con el título " "Senden Hiç Ayrılmadım ki", el poeta Nilgün NART ha publicado un Album con sus Poemas Cósmicos. Asi mismo, nuevas poesías se están publicando, todas para servir al amor en todo el Universo; de este modo el poeta-escritor ha sido el pionero en esta nueva corriente poética.
El Album de Poemas Cósmicos "Que Nunca Me Separe de Tí ", es el más buscado en Europa y América por Internet y escuchado por numerosas fans.
Las poesías están escritas en un lenguaje sencillo y son enviadas por el poeta, que es conocido en América como Dr. Dream, en Japón Mr Mikado Kamekido y en Turquía Mr Can AKIN, a las direcciones de internet de sus fans, alrededor de 1.250.000 por semana. Y este número aumenta todos los días.
***** Can AKIN ***** Он родился в 1963 и известен иностранцами как поклонник Мовлана и Тюрк, который живет за границей, проработав на различных должностях в Министерстве Внутренних дел и в Всеобщем Руководстве Контроля за Засаживанием леса и Эрозией Министерства Сельского Хозяйства и Леса, с того же самого учреждения успешно вышел на пенсию.
Он также известен статьями против Глобального потепления, Террора, Наркотика и Детской Порнографии, кроме его стихов про любовь, которая отличается от других.
Кроме того, он - художник фотограф, фотографии, которые он снял во время Церемонии Шабби-Аруз в Конье в 2005ом году привлек к себе большое внимание и интерес, так как ЮНЕСКО объявил 2007 год Годом Мира и Привязанности к Мовлане. Он показал свои фотографии в цифровой среде в загранице - в Германии, Нидерландах, Бельгии, Франции, Люксембурге и Кипре. Он открыл в апреле 2007 один за другим 12 выставок в Турции в течении 12 месяцев и установил рекорд, собирая приблизительно 250.000 посетителей. Кроме того, миллионы людей посетили его сайт и посмотрели фотографии и видео с его выставок.
Он впервые использовав название "КОСМИЧЕСКИЕ СТИХИ" в Турецкой и Мировой Литературе, и под этим ж названием выпустил свой альбом Космических Стихов «Я никогда не расставался с тобой» вместе с поэтом Нилгюнь Нарт представил во вниманию общества. Таким образом, они создали новую школу в искусстве стихотворения. С подробными изложениями в стихах, темы которых стало Созидательная Любовь, включая в себя целый Космос, стали новаторами, передовыми в новый течении. Альбом Космических Стихов «Я никогда не расставался с тобой», любили и слушались главным образом в Европе и в Америке по Интернету и стали номер один.
Поэт, используя не сложный язык в стихах, известный как Джан из Дюссельдорфа в Германии, доктор Dream в Америке, Mikado Kamekido в Японии, г Can AKIN в Турции, эти стихи отправляет каждую неделю в интернет-адреса его поклонников более чем 1.250.000. И это число увеличивается день за днём.
***** Can AKIN ***** Der im Ausland Lebender und Türkei und Mevlana Bewunderer, Generaldirektor des Ministeriums für Landwirtschaft und Forsten, Abteilung der Aufforstung und Erosionsschutz a. D, zugleich verschiedene Positionen im Innenministerium, die er erfolgreich ablegte, im Ausland bekannt und geschätzt, wurde 1963 geboren.
Mit einer sich selbst bestimmten Art und weise Schreibt er seine Liebesgedichte. Auch ist er bekannt durch Verfasste Artikel und Schriften gegen den Terror, Kinderpornografie und Drogen.
Can Akin ist ein Fotokünstler, und hat im Jahre 2005 bei der Festlichen Zeremonie zu Ehren Des Mevlana, in Konya, mit eine Reihe von Bildern das Interesse auf sich gezogen und bewirkt, das UNESCO das Jahr 2007, als das Jahr des„ Mevlana Sebb-i Aruz" als das Jahr der Liebe und des Friedens Erkoren hat. Seit dieser Zeit sind seine Bilder gefragt, bewundert und Ausgestellt unter anderem in Deutschland, den Niederlanden, Belgien, Frankreich, Luxemburg sowie in Zypern.
Im April 2007 hat Akin in der Türkei in 12 Monaten 12 Ausstellungen vorgestellt, und somit einen Besucherrekord von über 250.000 aufgestellt. Diese zahlen sind schwer einzuholen und werden nur noch von sich selbst getoppt, indem die Besucher im Internet, seine Ausstellungen und Videos Millionen fach, anklicken.
Ein, in der Türkischen und der Welt Literatur neuartiger begriff „ KOSMISCHE GEDICHTE „ ist in gemeinsamer Arbeit mit der Türkischen Dichterin Nilgün NART entstanden Erschienen im gleichnamigem Album, das Gedicht „ Nie Hab` Ich mich von dir Getrennt" ist in Europa und Amerika auf den ersten platz der Internet Besucher.
In seinen Gedichten bevorzugt Can Akin eher die „ Mundart „ und ist in Deutschland als der Düsseldorfer Can, in den Staaten als Dr. Dream, in Japan als Mr Mikado Kamekido und Letztlich in der Türkei als Mr Can Akin bekannt. Seine Gedichte werden Woche für Woche von mehr als 1.250.000 Internet User gelesen, die zahl ist steigend.
***** Can AKIN ***** 1963-cü ildə doğulan, Ölkə xaricində yaşayan Türk və Mövlanə pərəstişkarı əcnəbilər tərəfindən tanınan, Əkinçilik və Meşə Nazirliyi Ağaclandırma və Erroziya İdarəsinin Ümumi Müdirliyində və Daxili İşlər Nazirliyində müxtəlif vəzifələrdə çalışaraq eyni təşkilatdan müvəffəqiyyətlə təqaüdə çıxmışdır.
Özünəməxsus sevgi şeirlərinin yanaşı, Qlobal İstiləşmə, Terror, Narkotik və Uşaq Pornoqrafiyasına qarşı yazıları ilə tanınmaqdadır.
Bundan başqa, fotoşəkil sənətçisi olub, 2005-ci ildə Konya Mövlanə Şəbbi Aruz Mərasimləri əsnasında çəkdiyi fotoşəkilləri, UNESCOi-nun 2007-ci ili Mövlanə Hüzur və Sevgi İli elan etməsi ilə bağlı çox böyük maraq və tələb ilə qarşılaşmaqdadır. Fotoğraflarını dijital mühitdə xaricdə Almaniya, Hollandiya, Belçika, Fransa, Lüksemburq, Kiprdə sərgiləmişdir. Türkiyədə Aprel 2007- də 12 ayda ardıcıl olaraq 12 sərgi açaraq təxminən 250.000 adam ziyarətçi sayına çatması ilə bir rekord qazanmışdır. Bundan başqa, internet saytını milyonlarla adam ziyarət edərək sərgilərin fotoşəkil və videolarını izləmişlər.
Türkiyə və Dünya Ədəbiyyatında ilk dəfə "KOSMİK ŞERLƏR" adını istifadə edərək və bu adla "Səndən Heç Ayrılmadım ki" Kosmik Şerlər Albomunu Şair Nilgün NART ilə ictimaiyyətə təqdim etmişdir. Bununla da şer sənətində yeni bir məktəb yaratmışlar. Mövzusu Yaradılış Sevgisi olan, bütün bir Kainatı da özünə daxil edən bir izahatla şerlərində yeni bir axının qabaqcılı olmuşlar. "Səndən Heç Ayrılmadım ki" Kosmik Şerlər Albomu, Avropa və Amerikada internetdə ən çox bəyənilərək və dinlənilənlər sırasında bir nömrə olmuşdur.
Şerlərində sadə bir dil istifadə edən, Almaniya da Düsseldorflu Can, Amerikada Dr Dream, Yaponiya da Mr Mikado Kamekido, Türkiyədə də Mr Can AKIN kimi tanınan Şair, bu şerlərini hər həftə 1.250.000 i aşan pərəstişkarlarının internet ünvanına göndərməkdədir və bu ədəd hər gün artmaqdadır.
***** Can AKIN ***** Roden prez 1963 godina jiveest dilgo vreme izvin Rodinata si Turziya. Poznavan i Obicthan ot Potcitatelite na Mevlana. Rabotil dilgi godini v Ministerstvoto na zemedelieto i gorite, na glavna redaktciq na Zalesqvane i eroziqta na kontrol i Ministerstvoto na vitrescnite raboti zaemaasc nay- razlicni postove i uspescno pensioniran
B dopilnenie ki sobstvenite si stihove za lyubov, globalno zatoplqne, terorizma, narkotitcite i pisaniqta protiv detskata pornografiq
Schto taka fotograf. Prez 2005 g snimanite snimki v Konya po vreme na tseremoniqta Mevlana-и Aruz Şebb. Po vreme na tseremoniqtqta Mevlana-и Aruz Şebb prez 2007g, tazi godina be obqvena ot Yunesko za godina na Mevlqnq Mir i Lyubov. Poradi ogromniq interes snimkite sa mnogo tirseni i izlagani na razlihi izlojbi v Turrciq i v Sveta.V Germaniya, Belgiya, Franciya, lyuksenburg, Kipir.V turciya prez april 2007 edno sled drogo sa izlagi 12 izlojbi interesit e ogromen. Za 12 izlojeniq priblizitelno posetitelite nabroqvat nad 250.000 dushi, osven tova pazglejdaiqta v internet stranitcite na snimkite ivideotata e ogromen miliyoni snimki i videota sa razglejdani i svalqni.
V turskata i svetovna literatura za pirvi pit be sizdaden albumit „ Kosmicheski Stihove" V tozi album sis sideystvieto na poetesata Nilgün Nart be napraven i izlojen za pochitatelite na poeziqtq pod imeto „Ot teb ne se razdelih izobshto". Taka be otvorena nova stranitca v izkustvoto na poeziyata sidirjashta stihove za vseleneta, luobovta, edinstvoto, mira... Taka „ Ot teb ne se razdelih izobshto" stana avagard na edno novo dvijenie. Albumit „ Kosmicheski stihove" e mnogo haresvan i e satanal nomer edno v Evrova i Amerika, slushayki i gledayki ot internet Izpolzvayki yasen i razbiraem ezik. V Germaniya poznavan nod imeto Can ot Dusseldorf, v Amerika Dr Dream, в Япония, г-н Mikado Kamekido i v Turcia Poetit Can AKIN, negovite stihove bivat mnogo haresvani i spodelqni ot negovite pochitatei, stihovete vsqkq sedmitca bivat izprashtani na 1.250.000 i pove che pochitateli po internet. I broqt im vseki den narastva..
***** Can AKIN *****
Yurtdışında yaşayan Türk ve Mevlana hayranı yabancılar tarafından tanınan 1963 doğumlu Tarım ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü'nde ve İçişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunarak aynı kurumdan başarılı bir sicille emekli olmuştur. Yabancı bir kuruluşun Türkiye danışmanlığını yapmaktadır...
Olanakları ölçüsünde yurt dışındaki müzeleri ve sanat merkezlerini gezme olanağı yarattı. Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Kıbrıs, İtalya, Vatikan, Azerbaycan'ın bütün kentlerinde bulunan önemli müze ve sanat merkezlerini görme inceleme olanağı bulmuştur.
Kendisine özgü aşk şiirlerinin yanı sıra, Küresel Isınma, Terör, Uyuşturucu ve Çocuk Pornografisine karşı yazıları ile tanınmaktadır.
Ayrıca, fotoğraf sanatçısı olup, 2005 yılında Konya Mevlana Şebb-i Aruz Törenleri esnasında çektiği fotoğrafları, UNESCO'nun 2007 yılını Mevlana Huzur ve Sevgi Yılı ilan etmesinden dolayı çok büyük ilgi ve talep ile karşılaşmaktadır. Fotoğraflarını dijital ortamda yurtdışında Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Kıbrıs'ta sergilemiştir. Türkiye'de Nisan 2007 de 12 ayda ardı ardına 12 sergi açarak Tahmini ziyaretçi 250.000 kişi sayısıyla ulaşılması güç bir rekor kırmıştır.
10.10.2010 Dünya Balıkesirliler Yılında ise Balıkesir'de "Balıkesir Tülükabakları" 2 Fotoğraf sergisini 16.000 kişi ziyaret etmiştir... Ayrıca internet sitesini milyonlarca kişi ziyaret ederek sergilerin fotoğraf ve videolarını takip etmişlerdir.
10.10.2010 Tarihinde Eğitimci, Yazar, Şair, Ressam Nilüfer Dursun ile İngilizce olarak çıkardığı "Uncle Ece The Ghazi & Little Can" Öykü kitabı ve "I LOVE YOU" isimli şiir kitabı Yurt Dışında Amerika, Avusturalya ve İngilterede satışa sunulmuştur...
Türkiye ve Dünya Edebiyatında ilk defa "KOZMİK ŞİİRLER" ismini kullanarak ve bu isimle "Senden Hiç Ayrılmadım ki" Kozmik Şiirler Albümünü Şair Nilgün NART ile piyasaya çıkarmıştır. Böylece şiir sanatında yeni bir ekolu da başlatmışlardır. Konusu Yaradılış Sevgisi olan, bütün bir Evreni de içine alan bir anlatımla şiirlerinde yeni bir akımın öncüsü olmuşlardır. "Senden Hiç Ayrılmadım ki" Kozmik Şiirler Albümü, Avrupa ve Amerika'da internet üzerinde en çok beğenilerek ve dinlenerek bir numara olmuştur.
Şiirlerinde yalın bir dil kullanan, Almanya da Düsseldorflu Can, Amerika'da Dr. Dream, Japonya'da Mr Mikado Kamekido, Türkiye'de de Mr Can AKIN olarak tanınan Şair, bu şiirlerini her hafta 1.250.000'i aşkın hayranlarının internet adresine göndermektedir. Ve bu sayı her gün artmaktadır.
*****
Şiir Cd 01 - SENDEN HİÇ AYRILMADIM Kİ "Senden Hiç Ayrılmadım Ki " Kozmik Şiirler - COSMIC POEMS - KOSMISCHE GEDICHTE Nilgün Nart - Can AKIN
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız... http://www.turklider..org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=4945&ItemIndex=51 2010 YILI SERGİLERİ
Can AKIN "BALIKESİR TÜLÜKABAKLARI" SERGİLERİ
13 - Balıkesir Tülükabakları - Can AKIN Fotoğraf Sergisi Yer : Balıkesir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Balıkesir Saat Kulesi Yanı Sergi Tarihi: 6 - 15 Eylül 2010 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 2.000 ( 56 gazeteci 9 TV kanalı 7 yabancı basın 264 Sanatçı iştirak etmiştir.
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=16919&ItemIndex=0 14 - Balıkesir Tülükabakları - Can AKIN Fotoğraf Sergisi Yer : Balıkesir Yaylada AVM Sanat Galerisinde Sergi Tarihi: 16 Eylül - 05 Ekim 2010 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 14.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=17062&ItemIndex=1 Can AKIN 2008 YILI MEVLANA FOTOĞRAF SERGİLERİ
12 - Can AKIN "Mevlana Konulu" Fotoğraf Sergisi Samsun Yeşilyurt Alışveriş ve Yaşam Merkezinde… Yer: Yeşilyurt Alışveriş ve Yaşam Merkezi - Samsun Sergi Tarihi: 6 Eylül - 6 Ekim 2008 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 150.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=10708&ItemIndex=4 *****
11 - "Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" İzmir Alsancak Frida Sanat Evinde Yer: Frida Sanat Evi 1456 sk 96-2 Alsancak -İzmir Sergi Tarihi: 10 - 24 Ocak 2008 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 1.500
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8775&ItemIndex=14 2007 YILI SERGİLERİ
10 - " Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Yer: Hakan Çeken Kültür Merkezi Urla - İzmir Sergi Tarihi: 30 Kasım - 10 Aralık 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 7.500
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8516&ItemIndex=0 *****
9 - " Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Yer: Milli Piyango Talih Kuşu Sanat Galerisi - Kızılay - Ankara Sergi Tarihi: 02 Ekim - 10 Ekim 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 3.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=7845&ItemIndex=2 *****
8 - "Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Yer: Tarot Galeri - Cafe / Turgutreis - Bodrum Sergi Tarihi: 04 Ağustos - 04 Eylül 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 3.500
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=7330&ItemIndex=0 *****
7 - "Türk-Amerikan Dostluğundan Yansımalar" Fotoğraf Yarışmasına Katılan Ödül Alan Eserler. Yer : Türk - Amerikan Derneği "Turkish - American Association"- Çankaya - Ankara Sergi Tarihi: 7 Haziran - 7 Temmuz 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı : 4.000 Fotoğrafım : "Mevlana Fotoğraflarının Getirdiği Türk - Amerikan Dostluğu" Fotoğraflar Toplantı Odasında Devamlı Sergilenmektedir..
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız.. http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6687&ItemIndex=7 *****
6 - " Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi " Yer: Neva Sanat Ve Gelişim Merkezi - Bilkent / Ankara Sergi Tarihi: 18 Mayıs - 18 Haziran 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı : 3.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız... http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6613&ItemIndex=5 *****
5 - " Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Beypazarı Festivali Ankara Yer: Beypazarı Belediyesi Halk Evi Beypazarı - Ankara Sergi Tarihi: 02 Haziran - 03 Haziran 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 50.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6727&ItemIndex=2 *****
4 - "Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Türk- Amerikan Derneği Ankara Yer: M.Emin Hekimgil Sanat Galerisi "Turkish - American Association" Çankaya - Ankara Sergi Tarihi: 15 Mayıs - 31 Mayıs 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı : 3.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız... http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6622&ItemIndex=2 *****
3- " Can AKIN Mevlana Fotoğraf Sergisi" Zonguldak Valiliği Yer: İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü Atatürk Kültür Merkezi - Zonguldak Sergi Tarihi : 21 Nisan - 30 Nisan 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı : 4.000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız.. http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6533&ItemIndex=3 *****
2 - Giresun Valiliği Emniyet Müdürlüğü "Polis Sergisi" (Karma Sergi ). Yer: İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü "Can Akengin Sanat Galerisi" Giresun Sergi Tarihi: 09 Nisan - 11 Nisan 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 3000
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız... http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6503&ItemIndex=0 *****
1 - İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlüğü "Sanatçı Polisler Sergisi" Yer: Yeminli Mali Müşavirler Odası Sanat Platformu İstiklal Caddesi No: 302 Beyoğlu / İstanbul… Sergi Tarihi: 03 Nisan - 10 Nisan 2007 Tahmini Ziyaretçi Sayısı: 5.800
Bilgi Ve Fotoğraflar İçin Tıklayınız... http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6396&ItemIndex=0 Can AKIN Ses TV de Hayal Perdesinde Mevlana Fotoğrafları İle İzlenme Rekorunu Kırdı.
YAPIMCI Mehmet Tahir İkiler, KONUKLAR : Abdurrahman Antakyalı, Can AKIN http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=7197&ItemIndex=1 Can AKIN TRT 1 Stüdyo Ankara Ve Polis Radyosunda Mevlana Fotoğrafları Tanıtımında İzlenme Rekoru Kırdı.
http://www.turklider..org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6819&ItemIndex=3
"ASK" - SENI SEVIYORUM - SIIR KITABI - Can AKIN
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8966&ItemIndex=11
Türkçe - İngilizce - Poet Mr Can AKIN - Poetry Book - Love - I Love You
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6002&ItemIndex=49
.
Balıkesir'de Gazi Ece Amca Ve Ben Öykü Kitabı - Yazar: Can AKIN http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=3066&ItemIndex=101
. .
Stories Of Memory - In Balikesir City Uncle Ece And Little Can - Written By: Can AKIN http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8866 Balikesir Ciudad, Su Héroe Ece Amca Y Yo Escribir: Can AKIN - http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=4900&ItemIndex=60 В Балъкесир Чичо Едже И Аз- Писател: Джан Акън-Разказ http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=9121&ItemIndex=17 E - MAIL ADRESİ mr_canakin@hotmail.com |
Mr CAN AKIN - Poet,Author, Translator Writer,International Photographer Mr CAN AKIN - Autor, Escritor Traductor,Poeta,Fotógrafo Internacional Mr CAN AKIN - 著者、翻訳者ライター、詩人、国際的な写真家 Mr CAN AKIN - 作者,译者的作家,诗人,国际摄影师 Poet Mr Can Akın -Poetry Book - Love - I Love You http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6002&ItemIndex=49
Stories OfMemory - Uncle Ece & Little Can - Written By: Mr Can AKIN
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8866&ItemIndex=18
Español " MiCiudad Balikesir, Su Héroe Ece Amca Y Yo - Escritor Mr Can AKIN http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=4900&ItemIndex=63
Mr Can AKIN – Mevlana, Rumi 12 ThePhoto Exhibition Was Visited By 1,500,000 http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6277&ItemIndex=6
|