26 Ekim 2011 Çarşamba

((slayt izle)) TSK İLE UĞRAŞMAK YERİNE // ŞEBNEM ÖZBEK


 sebnem ozbek <ssebnemenator@gmail.com>
2011/10/26

 TSK İLE UĞRAŞMAK YERİNE

Askeri hedef yapmaktan zevk alan yandaş basın daha şehitlerimizi toprağa vermeden baskında TSK’nın zafiyeti, istihbaratla ilgili eksikliklerine dair yazıp çizmeye, program yapmaya başladı bile.

Oysa Genelkurmay; hava koşulları nedeniyle insansız hava araçlarını kullanamadıklarıyla ilgili genel bir bilgi vermişti. Onlar illa baskında TSK’ya kusur bulacaklar ya bu nedenden olsa gerek Genelkurmayın açıklaması beylere yetmedi.

Evet, genel bir istihbarat sorunu vardır. “200’e yakın teröristin bölgeye intikal etmiş olmasını güvenlik güçleri nasıl kaçırır?” Bu sorulması gereken bir soru. Ancak cevap; yalaka ve yandaş basın tarafından yanlış yerde aranıyor. Bu sorunun cevabı 2 ayrı yerde aranmalı.

Bunlardan ilki AKP iktidarının 2005 yılında çıkardığı yasa.

2005 yılında Türk Ceza Kanununda AKP’nin yapmış olduğu değişiklikle artık askerin kişisel veri toplaması yasaklanmıştır. Yani asker, yerel halktan istihbarat toplamaya kalktığı anda suç işlemiş olacak.

Yanlış anlamayın; halka işkenceyle bir şeyler söyletmekten bahsetmiyorum. AKP sayesinde; halkın güvenini kazanıp bir istihbarat ağı oluşturmak, böylece terör örgütüyle ilgili bilgi toplamak askerler için soruşturma ve cezalandırma nedeni haline getirilmiştir.

Ergenekon davası nedeniyle eline pranga takılan ve en ufak bir hata vermesi beklenen asker; gereken istihbaratı elde edemediği için de böyle baskınlar sonrası AKP’nin gayrı-resmi yayın kuruluşlarının hedefine oturtulmuştur. Yurt içi istihbarat çalışmalarını MİT’le sınırlı tutma kararı alan, “sınır ordusu” adı altında bölgede TSK’yı etkisizleştirmeyi kafasına koyan AKP iktidarı; askeri kışlasına kapatmış ve o kışladan ancak baskınlar sonrası terörist kovalamak için çıkmasına izin vermiştir.

Dağlıca baskınından sonra emekli bir subayın TV’de verdiği bir demeci hatırlıyorum; “Bizim zamanımızda sağ yakalanan teröristleri sorgular öyle savcılığa verirdik. Bu sıcak sorgu sayesinde kaçan teröristleri yakalamamız kolay olurdu. Şimdi bölgedeki arkadaşlardan öğreniyoruz ki, sağ yakalanan teröristleri savcılar sorguluyor, komutanların sorguda bulunmasına izin vermiyor ve bizimkiler de hayati önem arz eden bilgilerden yoksun kalıyor. Zaten yakalanan teröristlere bizim komutanlardan önce savcılık ulaşıyormuş.” Söz konusu bölgeye AB’nin uyum yasaları gereği ne denli önem verdiğini düşününce emekli TSK mensubunun bu sözleri daha bir değer kazanıyor öyle değil mi?

Teröre karşı kışla dışında mücadele etmenin önünü kesen AKP iktidarını görmezden gelen yandaş basının gözden kaçırdığı ikinci konu ise terörün Amerika ayağıdır.

Dağlıca baskını sonrası oluşturulan sözüm ona Türk-Amerikan Terörle Mücadele Koordinat Birimi, söz konusu Çukurca baskını için K. Irak’tan Türkiye’ye sızan terörist grup konusunda neden haberdar edilmedi? K. Irak’ta kuş uçsa ABD’nin haberi olurken nasıl oluyor da roket atar gibi ağır silahlarla donanmış teröristler Amerika’nın gözünden kaçtı. Asıl sorulması gereken sorulardan biri de bu iken söz konusu basın; “deliğe süpürülmeyip kullanılan” iktidara yandaşlık ettiği ve Amerikan fonlarından beslendiği için mi bu gerçeği görmezden geldi.

İşin Amerika ayağıyla ilgili diğer bir konu da; Amerika’nın Irak’taki kirli işlerini yapan askerlerden oluşan özel bir güvenlik şirketi olan Blackwater şirketi.

Bu şirketi biz Amerikan hükümeti adına Pakistan Başbakanı Benazir Butto ve Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastlarını yaptığı iddiasıyla tanıyoruz. Sizi anlayacağınız söz konusu şirket; Amerikan hükümetinin doğrudan müdahalede bulunamadığı noktada devreye giren ve bir çeşit “derin devlet” görevi gören bir şirket.

Bildiğimiz kadarıyla şirket, Amerikan hükümetinden Irak’ta görev yapmak için 1 milyar dolardan fazla para aldı. Bu para karşılığında şirketin görevleri arasında Amerikan üst düzey yetkilileri Irak’ta korumak dışında örneğin 16 Eylül 2008’de olduğu gibi yüzlerce masum Iraklıyı öldürmek de var.

Bu yılın sonunda Amerikan askerlerinin Irak’tan tamamen çekileceğini de göz önüne aldığınızda söz konusu şirket büyük bir para kaynağından olacak. Ancak şirket; Amerikan hükümetine çalışmanın yanı sıra bölgede ek iş de yapmakta. Bu ek işlerden biri de PKK’ya strateji eğitimi ve desteği sağlamak. Ağustos ayında Hakkâri-Çukurca eylemi ile başlayan ve son saldırıyı da kapsayan PKK saldırılarında gözle görülür bir strateji değişikliği var. Daha önceleri hedef odaklı saldırılar düzenleyen PKK; Ağustos’tan beri aynı anda birkaç hedefe birden yapılan ve askeri yardımların engellenmesi veya geciktirilmesi amacı güden çok sayıda teröristin katıldığı saldırılar yapmaya başladı. Örneğin son Çukurca saldırısında ana hedef karakol iken diğer saldırılar askerlerin karakola yardıma gitmesini engelleyen saldırılardı. Yani PKK son birkaç yıldır yaptığı saldırılarda gözle görülür bir biçimde taktik değişikliğine gitmiştir. Bu da bizi bölgede ek iş yapan Blackwater şirketinin PKK’ya strateji ve taktik eğitimi verdiği gerçeğine götürmektedir. Zaten İngiliz Daily Telegraphy gazetesi bu durumu Kandil’e giden muhabiri aracılığıyla dünya ile paylaştı; “ABD'li subaylar helikopterlerle geldikleri Kandil Dağı'nda PKK'lılarla düzenli olarak görüşüyorlar.” Ancak ne hikmetse bütün dünyanın bildiği bu gerçeği AKP iktidarı ve onun yandaş basını görmek istemedi.

Ne yazık ki şirketin PKK ile olan bağı bununla da sınırlı kalmamaktadır. Son saldırılarda PKK’lı teröristlerin kullandığı silahların Amerikan menşeli olması Amerika’nın kirli işlerini yapan bu şirketin Amerikan hükümetinin izniyle PKK’ya silah yardımı da yaptığını göstermekte. PKK’dan kaçıp teslim olan 3 teröristin “Amerika 2 tır dolusu silahı örgüt liderine teslim etti” itirafında bulunması ve Karayılan’ında bu durumu verdiği demeçlerden birinde son model silahların ve mayın tuzaklarının eğitimini aldıklarını söyleyerek itiraf etmesi sonrası Amerikan hükümeti “Irak’a verdiğimiz silahlar kontrolsüz bir şekilde PKK’nın eline geçmiş olabilir” açıklamasında bulundu. Bu açıklamayı yeterli bulan AKP hükümeti ise silahlar konusunda ne Amerika’ya ne de Barzani’ye “kontrolsüz(!)” silah satışını önlemek için gereken adımları atması yönünde çağrıda bulunmadı.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin; AKP’nin çıkardığı yasalar ve PKK itirafçılarının iftiralarına maruz kalan subayların içeri tıkıldığı davalarla eli kolu bağlanan TSK teröristle nasıl mücadele edecek?

Bölgede devletin hâkimiyetini kurmak yerine kışlasına hapsedilen, baskın yemeden operasyon yapmasına izin verilmeyen TSK’nın terör belasından ülkemizi kurtarmasını beklemek abesle iştigal değil mi?

PKK’ya karşı her gün şehit veren ve terörle mücadelede en etkin merci olan TSK; MİT’in katıldığı müzakereden haberdar edilmeyerek konu dışında bırakılmış olmuyor mu?

TSK’yı özellikle kışlasına kapatanlar “Silahla çözüm sağlanamıyor bu nedenle -Kürt sorununda geri adım anlamına gelen bir takım konuları da kapsayan- yeni anayasa hemen oluşturulmalı” düşüncesine zemin hazırlamış olmuyor mu?

Tüm bu soruları sorması gereken ama bunun yerine TSK’yı suçlayan ve hatta terörü haklı mücadele gibi gösteren ve öven yazılar kaleme alan, AKP sayesinde “özgürleşen(!)” basın PKK’nın medyada tetikçiliğini yapmıyor mu?

NOT: Umuyorum ki; Van depremi sonrası kenetleşen ve etle tırnak misali birbirimizden kopmayacağımızı gösteren yardımlar, PKK’ya destek veren ve sayılarının sınırlı olduğuna inandığım Kürtçülere gerçek dostlarının her zaman Türkler olduğunu göstermiş olsun. 

ŞEBNEM ÖZBEK

26.10.2011



--
YA YOLUNDA YÜRÜRÜZ..
YA BU UĞURDA ÖLÜRÜZ..
 
 
ŞEBNEM ÖZBEK
 
 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin