3 Ağustos 2010 Salı

((slayt izle)) Sayın Mehmet Bedri Gültekin'in 2 Ağustos 2010 tarihli yazısını dikkatinize sunarız: Tehlike çanları

2 Ağustos 2010

 

 

 

Olmak ya da Olmamak

         Mehmet Bedri Gültekin

 

Tehlike çanları

 

            Daha önce zaman zaman küçük boyutlarda kendini hissettiren bir tehlike; şimdi artık en ilgisiz yurttaşın bile etinde kemiğinde hissettiği bir olgu olarak önümüze çıkmış durumda.

  25 Temmuz gecesi Bursa İnegöl’de, 26 Temmuz günü ise Hatay Dörtyol’da yaşananlar, ülke ve millet olarak sürüklenmekte olduğumuz büyük felaketin habercileridir.

            Bu felaketin adı; “etnik boğazlaşma”dır, “Türk Kürt çatışması”dır, “iç savaş”tır.

            Türkiye bu tehlikeli noktaya, AKP’nin sekiz yıllık iktidarının uygulamalarıyla ve özellikle son yıllarda uygulanan “açılım” politikalarının sonunda geldi.

            8 yıl önce bölücü terörün sıfırlandığı, etnik kökeni ne olursa olsun bütün yurttaşlarımızın, bir büyük milletin fertleri olarak beraberce yaşadığı Türkiye’nin yerini bugün, “beraber yaşamak zorunda mıyız?” tartışmalarının ve çok küçük anlaşmazlıkların bile etnik çatışmalar için bir kıvılcım rolünü oynadığı bir Türkiye almıştır.

            AKP politikaları, Türkiye’yi barut fıçısına dönüştürmüştür.

            Görünen köy kılavuz istemez. AKP’nin, iktidarda kalmaya devam etmesi demek, Türkiye olarak ödeyeceğimiz bedelin katlanarak büyümesi demektir.

 

“BÖL, ÇATIŞTIR, PARÇALA!”

            Türkiye’nin etnik ayrımlar ve inanç farklılıkları temelinde parçalanması ve bu parçalanmanın bir iç savaş boyutuna ulaştırılması, Atlantik ötesindeki “Büyük müttefik”in ülkemize ve Ortadoğu’ya ilişkin planlarının olmazsa olmazıdır.

            Irak’ın Kuzeyi’nde oluşturulan 2. İsrail’in, Türkiye’ye doğru genişletilmesi emperyalist planın en önemli hedefidir.

            Çünkü bu 2. İsrail, ancak toprak, nüfus ve doğal kaynaklar bakımından hatırı sayılır ölçeklere ulaştığı zaman ABD’nin derdine derman olabilir. Bunun yolu da söz konusu Kukla Devletin Türkiye’ye doğru genişlemesinden geçiyor.

            Türkiye’de bir etnik boğazlaşma yaşanmadan Amerika’nın bu hedefe ulaşması mümkün değildir.

            Bu amaçla ABD bir yandan bölücü terörü, öte yandan milletimizi etnik ve inanç farklılıkları temelinde ayrıştırmayı hedefleyen AKP iktidarını kullanmaktadır.

            AKP’nin milli birliği ret eden, etnik toplulukları, cemaat, tarikat ve mezhep yapılanmasını esas alan ideolojisi; ABD ve AB emperyalistlerinin “Böl, çatıştır ve parçala” politikaları için son derece elverişli bir zemin yaratmaktadır.

            Bundan dolayı ABD bütün gücüyle AKP’nin arkasındadır. AKP’nin Anayasa değişiklik paketinin en hararetli destekçileri ABD ve AB emperyalistleridir.

 

TSK’YA YÖNELİK OPERASYON

            İşte bu noktada, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sürdürülmekte olan “operasyon” anlam kazanmaktadır.

            Birliğini ve disiplinini muhafaza eden bir Milli Ordu’nun olduğu koşullarda” iç savaş”, “etnik boğazlaşma” olmaz.

            Ama ardı arkası kesilmeyen tutuklama dalgaları ile birliği ve morali bozulmuş, hareket kabiliyeti baltalanmış bir Ordu ise, böyle bir tehlikeyi önlemede üzerine düşen görevi yapamaz.

            Onun için “açılım” politikalarının bir ayağı da kaçınılmaz olarak Türk Ordusu’na yönelik operasyondur.

            78’i muvazzaf olmak üzere toplam 102 subaya yönelik son tutuklama kararını, bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

            AKP iktidarı tutuklama operasyonlarını yürütürken, PKK mayınlarını patlatıyor, saldırılarını gerçekleştiriyor.

            Sonuç olarak iki cepheden gerçekleştirilen bu saldırılar, Türkiye’yi kanlı bir boğazlaşmaya götüren yolun taşlarını döşüyor.

 

OYUN BOZULACAK!

            AKP iktidarı Türkiye’yi çok tehlikeli bir eşiğe getirmiştir.

            12 Eylül referandumunda, AKP’ye “hayır” denildiği zaman, bu tehlikeli eşiğin aşılması önlenebilir.

            Türkiye’nin, Yugoslavya ve Irak’ın kaderini yaşamamasının biricik şartı budur.

            Milletimiz tehlikenin farkındadır. En sağından en soluna kadar milletimizin bütün siyasi eğilimlerinin “Hayır” cephesinde birleşmesi bunun kanıtıdır.

            Hayır cephesinde yer alan siyasal Partilere bakalım:

            MHP, CHP, DP, DSP, İşçi Partisi, TKP, ÖDP ve EMEP; bütün bu Partiler “Hayır” cephesinde birleşmişlerdir.

            Saadet Partisi’nin Numan Kurtulmuş ekibi dışında kalan büyük çoğunluğu bu cepheye çekilebilir.

            DTP’nin (PKK’nın) boykot politikasına rağmen bu Partinin etkilediği Kürt kökenli yurttaşlarımızın da büyük çoğunluğu “Hayır” deme eğilimindedir.

            Bu büyük birlik her türlü emperyalist planı bozacak olan en etkili güçtür.

            Gelişen eğilim birlik eğilimidir. Onun için büyük bir özgüvenle şunu söyleyebiliriz:

            12 Eylül’de milletimiz ABD’ye de, AB’ye de AKP’ye de, Anayasalarına da HAYIR diyecek ve bu meş’um planı bozacaktır.

                                                                                                          mbgultekin@ip.org.tr 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin