21 Ekim 2011 Cuma

((slayt izle)) Olmak ya da Olmamak / Mehmet Bedri Gültekin: Hasdal ve Silivri kapıları açılmadan...


21 Ekim 2011  

 

Olmak ya da Olmamak

Mehmet Bedri Gültekin

 

 

Hasdal ve Silivri kapıları açılmadan…

 

         Milleti enayi yerine koyuyorlar ve resmen alay ediyorlar. İktidarın sözcüleri, çeşitli kurumlara yuvalanmış yalakalar ve yandaş basın yayın organlarındaki satılık kalemlere bakılırsa, son zamanlardaki saldırılar; “PKK’nın sıkıştığı”, “hava saldırıları sonucu zor duruma düştüğü” için oluyormuş.

            Hele şu Yüksekova Kavaklı’da, “PKK’nın ana karargâhını yok ettik” yollu açıklamalar ve yayınlar yok mu? Bu tür yayınlar aslında sadece kimin gerçekten sıkıştığını gösteriyor.

            Gerçek bunun tam tersidir.

            PKK, AKP sayesinde tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü bir konuma gelmiştir.

            Bölgenin önemli bir bölümünde fiili iktidardır. Ankara’nın iktidarı, karakollar ve askeri birlikler ile sınırlı hale gelmiştir.

            Son zamanlarda gerçekleştirilen saldırıların önemli bir kısmının dağlarda değil, artık şehir merkezlerinde konuşlanmış olan PKK birimleri tarafından gerçekleştirildiğini görmek için “uzman” olmak gerekmiyor.

            Çukurca’da 5 ayrı noktaya aynı anda gerçekleştirilen saldırı, en az 300-500 kişilik bir kuvvetin oraya toplandığını gösteriyor ki bu da “PKK’nın sıkıştığı” üfürmelerine bir cevaptır.

            Tabi bu saldırıyı, iki ay kadar önce sınır ötesi harekâtın konuşulduğu günlerde, ABD’nin “Bölgede artık askeri kontrollere başlıyoruz” açıklaması ile birlikte değerlendirmek gerekir. 19 Ekim’deki büyük çaplı saldırının hangi “şemsiye” altında gerçekleştiği, böylece bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.

 

ELİ KOLU BAĞLANMIŞ ORDU

            Gerçeğin bir başka yüzü ise şudur:

            PKK bir yandan AKP’nin sunduğu olanaklar, öte yandan ABD’nin koruması, lojistik desteği ve sağladığı eğitim yardımı ile saldırırken, Türk Ordusu’nun eli kolu bağlanmıştır.

            Karakollara ve askeri birlik binalarına hapsolmuş ve PKK saldırılarını çaresizlik içinde bekleyen bir Ordu gerçekliği vardır.

            Silivri ve Hasdal’ın askerlerle doldurulduğu koşullarda, komutanlar PKK’ya karşı nasıl mücadele edeceğini değil, ne zaman, hangi tertiple hapse atılacağının derdine düşmüştür.

            Sadece şu son günlerin televizyon ve gazete haberlerine bakmak bile Ordu’ya karşı nasıl bir psikolojik savaşın, bütün şiddetiyle devam ettiğini gösteriyor.

            Hükümet-PKK görüşmelerinde, bugünkü MİT Müsteşarının, örgüt temsilcilerine hitaben “Şikayet ettiğiniz devlet görevlisi var mı, söyleyin, gereğini yapalım” demesi, terörle mücadele eden görevlilerin ne durumda olduğunu gösteriyor.

 

BÖLÜNME ANAYASASI

            Abdullah Öcalan aylar sonra kardeşiyle yaptığı ilk görüşmede mealen; “Hükümet görüşmeleri durdurdu. Şimdi PKK’yı askeri olarak dize getirmek istiyor. Dolayısıyla görüşmelerin bundan sonra nasıl olacağını silahlı hesaplaşma belirleyecek” demişti.

            PKK’nın bugün bütün yaptığı, Bölünme Anayasası için masaya oturulduğu zaman, askeri bakımdan güçlü konumda olduğunu göstermektir.

            Buna karşılık AKP ise, bütün bu gelişmelerin sonunda kamuoyuna dönüp “bakın görüyorsunuz, askeri bakımdan gereken her türlü çareye başvurduk ama sonuç alamadık. Onun için yeni Anayasa ile bu soruna köklü çözüm bulmak zorundayız” diyebilmek için koşulları elverişli kılma çabası içinde olmaktan ibarettir.

            Evet bütün bu olup bitenler, yapılan saldırılar, verilen şehitler hepsi Bölünme Anayasası’nı Türkiye’ye, Türk Milleti’ne kabul ettirmek içindir.

            AKP’nin hazırlamak istediği Anayasa, Bölünme Anayasasıdır. Çünkü, gerçekte şuanda yürürlükte olan Anayasa’dan AKP’nin herhangi bir şikayeti yoktur. Daha bir yıl önce Referandum’la değişmesini istediği bütün maddeleri değiştirmişti.

            Yeni Anayasa ise, PKK’nın (daha doğrusu ABD’nin) değişmesini istediği ilk dört madde için gündeme getirilmiştir.

 

NE YAPMALI?

            Geldiğimiz aşamada söylenebilecek iki acil tedbir vardır:

            1. Öncelikle CHP ve MHP; Meclis Anayasa Komisyonu’na verdikleri üyeleri derhal geri çekmelidir.

            Bu Meclis yeni bir Anayasa yapamaz.

            “Yeni Anayasa” adı altında yapılan çalışmalar terörü büyütmekten başka bir sonuca yol açmamaktadır.

            2. Türkiye, bütünlüğünü korumak, milli birliğini yeniden tesis etmek ve terörü sonuçlandırmak istiyorsa, Silivri ve Hasdal zindanlarının kapısını derhal açmalıdır.

            Dünyanın hiçbir ordusu, komutanlarının durmadan içeri tıkıldığı koşullarda savaşamaz.

            Ensesinde sürekli olarak tutuklama tehdidi ve dünyanın en aşağılık psikolojik harp saldırısının hedefi olduğu koşullarda hiçbir askerden, “vatan” için canını feda etmesini bekleyemezsiniz.

            Vatana yönelik büyük bir tehdit ve saldırının varlığı durumunda, o “vatan” için kendini feda edecek evlatları yoksa, çöküşün, teslimiyetin ve bölünmenin kapısı ardına kadar açılmış demektir.

            Silivri ve Hasdal kapılarının açılması ise, Türkiye’nin kendini savunabilme iradesinin yeniden özgür bırakılması anlamına gelecektir.

mbgultekin@ip.org.tr

           



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin