3 Ocak 2011
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Türkiye nereye gidiyor? (4)
Ortak dil
DTK tarafından açıklanan “Proje”, birleştirici değil ayrıştırıcı bir projedir. Söz konusu Projede, dört dörtlük ayrı bir devlet tarifi yapılmış olduğu gerçeğini bir yana bırakalım. Ayrıştırma amacı, açıklanan projede yer alan bir takım ifadelerde ve hâlihazırda yapılan uygulamalarla kendini tartışma götürmez bir biçimde ortaya koymaktadır:
“HİZMET DİLİ KÜRTÇEDİR”
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz yıl içinde birkaç sefer açıkladı: “Belediyemizde çalışacak personel Kürtçe bilmek zorundadır.” Açıklanan Projede bu gerçek, “Özerk Kürdistan’da hizmet dili Kürtçe olacaktır.” şeklinde ifade edilmiş. Bu durumda “Resmi Dil Türkçe ve Kürtçedir” şeklindeki ifadedeki Türkçe kısmının süs olarak konduğu ortaya çıkmaktadır.
Belediyede çalışacak olan personele Kürtçe bilme zorunluluğunun getirilmesini nasıl anlamak gerekir? Veya “hizmet dili Kürtçe olacaktır” ifadesini…
Güneydoğuda bütün yurttaşlarımız Türkçe bilmektedir. Ama bütün yurttaşlarımız Kürtçe bilmemektedir. Kürtçeyi konuşamayan ciddi oranda Kürt kökenli yurttaşın yanı sıra Bölgede küçümsenmeyecek oranda Türk kökenli yurttaş da yaşamaktadır.
Örneğin kamu görevi yapmakta olan Türk kökenli yurttaşlar, Belediye hizmetlerinden yararlanmayacak mıdır?
Siirt, Mardin ve Urfa başta olmak üzere gene ciddi oranda var olan Arap kökenli yurttaşlarımız da Kürtçe bilmemektedir.
Zazaca konuşan yurttaşlarımızın keza önemli bir kısmı Kurmançça konuşamamaktadır. Ama Türkçe, bütün bu yurttaşlarımız açısından biricik ortak anlaşma dili durumundadır. Bu durumda “Kürtçe bilmeyen belediye çalışanı olamaz” demek veya “Hizmet dili Kürtçe olacaktır” demek sadece ve sadece bir milliyetçi düşmanlığı yansıtır.
Bu durumda dil dayatması Türk ile Kürt arasına kama sokmaktan başka bir anlama gelmez. Farklı diller konuşuyor olmak bir zenginlik olmaktan çıkar ve halk arasında ayrımcılık körükleyen bir zemin haline dönüşür.
EĞİTİM DİLİ
Eğitimde Türkçe yerine Kürtçe’nin kullanılması talebi de böyledir. BDP’nin projesi anaokulundan üniversiteye kadar her seviyede Kürtçe kullanılmasını önermektedir.
Gerçekliğe bakalım:
Tarihsel nedenleri ve bugüne nasıl geldiğimizi bir yana bırakalım. Olguyu tespit edelim:
Türkiye’deki Kürt kökenli yurttaşların çoğunluğu, bugün Kürtçeden daha iyi Türkçe bilmektedir. Türkçe bilmeyen Kürt yurttaşımız hemen hemen yoktur.
Öte yandan Kürt yurttaşlarımızın tümü için geçerli bir ortak dil yoktur. Zazaca konuşan küçümsenmeyecek orandaki Kürt yurttaşımız Kurmançca bilmez. Kurmançça bu yurttaşlarımız açısından bir yabancı dildir.
Öte yandan Türkçe bütün bu yurttaşlarımız açısından biricik ortak dildir.
Eğitim, bilim ve devlet dili olarak Kürtçe, Türkçe düzeyinde olan bir dil değildir. Bu Kürtçenin ve Kürtlerin bir kusuru veya eksikliği değil, tarihsel olarak çeşitli nedenlerle ortaya çıkmış olan bir olgudur.
Bu durumda, halkın eğitim dili olarak daha iyi bildiği bir dili bırakarak, daha elverişsiz konumdaki bir dili, devlet zoruyla onun yerine ikame etmeye çalışmanın anlamı nedir?
DEVLET ZORU
Evet devlet zoruyla diyoruz, çünkü devlet tarafından mecburi hale getirilmedikçe Kürtçenin Bölgede Türkçenin yerini alması mümkün değildir.
Nitekim, Kürtçe üzerindeki yasakların kalkması ile birlikte Bölgenin hemen hemen bütün illerinde açılan Kürtçe kurslarının tamamı bir müddet sonra öğrencisizlikten kapandı. Çünkü Kurslarda öğrenilen Kürtçenin gerçek hayatta bir karşılığı yoktu. Karşıladığı bir ihtiyaç söz konusu değildi.
Ama “Hizmet dilinin Kürtçe olması” zorunluluğunun getirilmesi işte bu “karşılığı” yaratmaya yöneliktir. İşte bu “devlet zoru”nun gündeme gelmesi demektir.
Kaldı ki Türkler ve Kürtler bir arada yaşamaya devam ettiği müddetçe, devlet zoru bile Kürtçeyi Bölgede hâkim dil yapmaya yetmez. İstanbul, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya; Kürdün konuşacağı esas dilin hangisi olacağını belirlemeye devam edecektir.
İşte Abdullah Öcalan onun için, “Kürtler artık geri dönsünler” diyor.
Amaç Türk ile Kürdün birbirinden tamamen ayrıldığı, sınırlarla aralarındaki bütün bağların ortadan kaldırıldığı bir durumun yaratılmasıdır.
Bunun adı ayrı devlettir.
Evet, “eğitim dili Kürtçe olsun” veya “hizmet dili Kürtçe olsun” taleplerinin, ayrı bir devletin zeminini yaratmaktan başka bir hedefi olamaz.
Kendimizi kandırmayalım veya halkı kandırmayalım. “Eğitim dili Kürtçe olsun” demek, bugünün Türkiye’sinde “Kürtlerin ayrı bir devleti olsun” demekten başka bir anlama gelmez.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin