24 Ocak 2011 Pazartesi

((slayt izle)) HUKUKSUZLUK ÜSTÜNE // Suay Karaman


 Suay Karaman suaykaraman1@gmail.com
 25 Ocak 2011 02:06

 
İlk Kurşun Gazetesi'nde yayınlanan yazımı gönderiyorum.
-------------------

HUKUKSUZLUK ÜSTÜNE

 

Suay Karaman           Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

 

YÖK, 2010 Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) sonbahar dönemi başvuru kılavuzunda “Aday, başı açık ve kılık kıyafeti ilgili mevzuata uygun bir şekilde gelmemişse sınava alınmayacaktır. Başı örtülü adaylar sınava alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır.” şeklindeki hükmü kılavuzdan çıkartarak, türbanla sınava girmenin önünü açmıştı.

 

Bu konuda yapılan itiraz üzerine, Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün ALES başvuru kılavuzunda yaptığı değişiklik sonucunda, türbana izin veren düzenlemenin yürütmesini oybirliğiyle durdurdu. Kararda Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türbanla ilgili kararlarına yer verilerek, bu anayasal ve yasal kurallar karşısında, dava konusu düzenlemenin hukuken kabul edilebilir bir dayanağının olmadığı vurgulanmıştır. Kılavuzda başı açık fotoğraf çektirme ve sınava başı açık girilmesini zorunlu kılan düzenlemelerin kaldırılması nedeniyle, başvuruda bulunan erkek ve kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğabileceğine dikkat çekilmiştir.

 

Danıştay’ın sınavlara türbanla girilmesini engelleyen bu kararı, yine siyasi iktidarı kızdırmış ve söylemlerinin dozunu kaçırmıştır. Siyasi iktidarın başı bu karar için; “Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karardır. Danıştay’ın bu kararı hukuksuzdur ve kanunsuzdur.” değerlendirmesinde bulunmuştur. Grup başkan vekili ise; ”Danıştay, hukuksuz ve kanuni olmayan bir karara imza attı. Danıştay verdiği kararla, düzenlemeyi iptal etmiştir. Böyle bir yetkisi yok, bu yetkiyi nereden alıyor?” açıklamasında bulunmuştur. Bir diğer grup başkan vekili de, yargının hukuki değil, ideolojik başvurular üzerine yine hukuki değil, ideolojik kararlar verdiğini savunmuştur.  

 

Başbakanın, Danıştay'ın kararına tepki göstermesi ile ilgili olarak, CHP Genel Başkanı, “Bu kararı eleştirebilirsiniz ama hukuksuz derseniz, o zaman o kararı uygulamayın. Yargıyı mı kaldıracaksın? Yargıya karşı önyargılı davranmak doğru değil. Yargı kararları eleştirilebilir. Ama bu eleştiride de mutlaka belli bir dozu, saygıyı korumamız gerekir.” değerlendirmesinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları ortadayken, durup dururken, sağ tabana göz kırpmak için, türban sorununu biz çözeriz diye öne atılanlar, o zaman yaptıklarının hukuksuz olduğunu düşünmemişler miydi?

 

YÖK Başkanı imzasıyla 23 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Üniversitesi’ne gönderilen yazı ile, üniversite öğretim elemanlarının üniversitelerdeki kılık kıyafet yönetmeliği nedeniyle sorgulayıcı ve yaptırımcı olamayacaklarına, yaptırımda bulunanlar hakkında ise disiplin kovuşturması açılacağı bildirilmiştir. YÖK Başkanı, bu yazı ile, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi  kararlarına açıkça karşı gelmiş ve Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerine aykırı davranarak, bir anayasa suçu işlemiştir. Bu duruma tepki vermeyen kitle örgütleri de, siyasi partiler de ve bu hukuksuzluğu görmek istemeyen savcılar da gelinen bu durumdan sorumludurlar. Hep birlikte bu hukuksuzluk seyredilmektedir.

 

YÖK Başkanının daha önce katsayı uygulamasıyla ilgili olarak; “olmazsa yasaların arkasından dolanıveririz olur biter..” şeklindeki hukuksuz sözleri belleklerdedir. Bu sözleri masal gibi dinleyen yetkililer, bugüne kadar gereğini yapmamışlardır.

Siyasi İslam’ın ideolojik simgesi türbanı, sadece kılık kıyafet sorunu olarak görenler aldanmaktadırlar. Türbanı özgürlük sorunu olarak açıklayanlar ise, kendi çıkarları için toplumu aldatmaktadırlar. Türbanı özellikle başörtüsü olarak adlandıranlar ve geçiştirenler gerçekleri gizlemektedirler. İdeolojik simge olan türban, gericilik ile Türkiye’nin siyasi ve sosyal yaşamını belirleme mücadelesinin önemli bir parçasıdır. Bu koşullarda önce üniversiteye girecek olan türban, daha sonra üniversite öncesi ve üniversite sonrası olmak üzere, her alanda uygulanacaktır. Dinin emridir diyerek ergenlik dönemine giren kızlar ilköğretim, ortaöğretim çağında örtüneceklerdir. Türbanlı olarak üniversite eğitimi görenler, kamu kurumlarında görev aldıkları zaman, örtünmeye başlayacaklardır. Zaten başbakan türbanın kamuda da kullanılması için sürekli açıklamalarda bulunmaktadır. Türbana kapının açılması sağlandığında, bunun sonu laiklikten vazgeçmeye kadar ulaşabilecektir. Okullarda kız ve erkek öğrenciler arasında 45 cm uzaklık bulunmasını isteyen zihniyet, şeriata doğru gidişin özlemlerindendir.

 

Bu ortaçağ karanlığına dur demek için, demokratik ve laik devlet ilkesine inanların, çok dikkatli olmaları, söylem ve eylemlerinde bütünlük içinde hareket etmeleri gerekmektedir. Özellikle siyasi parti yöneticilerinin, tutarlı ve bilinçli açıklamaları ile, topluma önderlik etmelerine gereksinim vardır..

 

 

İlk Kurşun Gazetesi, 24 Ocak 2011.

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin