12 Aralık 2009 Cumartesi

((slayt izle)) "ERGENOKON" DAVASININ 11 ARALIK 2009 GÜNLÜ DURUŞMASINDAN NOTLAR



“ERGENOKON” DAVASININ 11 ARALIK 2009 GÜNLÜ DURUŞMASINDAN NOTLAR:

 

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “Ergenekon Davası”nın 11 Aralık 2009 günlü duruşmasında sözlü açıklamalarda bulundu. Ayrıca 21 aydır tutuklu olan İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem ile davada yargılanan İşçi Partisi yöneticilerinin avukatlarından Av. Mehmet Cengiz, Av. Hasan Basri Özbey ve Av. Ayhan Sarıhan da birer konuşma yaptılar. Duruşma 28 Aralık'a ertelenirken Mahkeme başkanının Nusret Senem ve Hikmet Çiçek'in de aralarında bulunduğu 10 tutuklunun tahliyesi gerektiği yolundaki görüşüne karşın, diğer iki üye hakimin oyuyla tahliye talepleri reddedildi.  Perinçek, Senem, Cengiz, Özbey ve Sarıhan'ın konuşmalarının özetini aşağıda sunuyoruz.

 

DOĞU PERİNÇEK:

Kem âletle kemâlat olmaz.

(Kötü aletlerle doğru iş yapılamaz)

 

Neşemiz yerinde sayın başkan ve sayın üyeler! Türkiye büyük çözümlerin eşiğinde! Davamız açısından da tertibin sorgulanmasına geçilmiştir. Bu bizim şahıslarımız açısından değil Türkiye açısından önemlidir. MİT İstanbul eski bölge başkanı Cevat Özdeş, Ergenekon operasyonu olmasaydı Kürt açılımı olamazdı diyor. Amerika hesabına konuşuyor. Çok önemlidir.

Artık tertip, tertibin kanıtları ortaya çıkmaktadır.

Savcılara teşekkür ediyorum. Osman Yıldırım’ı çok güzel sorguladılar. Çözdüler.

Size çok anlamlı bir soru arz edeceğim.

Niye aynı savcılar Osman Yıldırım’ın gizli tanık ifadesini, sanık ifadesini alırken böyle sorgulamadılar.

Yalanın ortaya çıkması üç soruyla olur. Niye bu sorguyu orada yapmadılar?

Yetenekleri var, anlamlı sorular sordular hukuki bilgileri var… Neden bu yetenekleri Mart 2008 de göstermediler. Neden o zaman Osman’ın yalanlarını saptamadılar?

Böyle binlerce yalancı ihbarcı yargının önüne gelir ve ciddiye alınmaz. Binlerce insan birbirini ihbar eder, yalan söyler, iftira eder… Ama ciddiye alınmaz.

Türkiye’ye karşı Amerikan planları çerçevesindeki kuvvetler var! Böyle olunca bu yalanlar yargının önüne getirilmiştir. Bu savcıların da tertibin içinde olduğunu gösterir.

Bu davanın içine Danıştay davası da katıldı. İddianamenin başına maktul, müşteki diye Danıştay da ölen yaralanan hâkimlerimizin adları yazıldı. Savcılar buna alet oldular. Mahkemenizde o iddianameyi kabul ederek çok büyük hukuki hata yaptı.

Geldiğimiz noktada tertip amacına ulaştı.

Kürt açılımının amacı Türkiye’ye barış değil kan getirmekti. Türkiye’ye devrim dayatılıyor. Türkiye’ye parçalanma dayatmak demek devrim dayatmak demektir. Bunun için süreci neşeyle okuyorum. Biz krizden korkmuyoruz.Çünkü Türkiye bu krizden devrimle çıkacaktır!

Yalanlar apaçık ortaya çıkmıştır!

Osman Yıldırım, ilk sorgu gününde benimle ilgili şeyler söyledi. Ben onlarla hiç karşılaşmadım. Tesadüfen tuvaletten çıkarken Osman Yıldırım ile karşılaştım. Birkaç subayın ve 7-8 askerin önünde tek bir cümle söyledim kendisine “SEN GİZLİ TANIK OLAMAZSIN” dedim. Sonra yalan haberler yazıldı yok ifadeni değiştir demişim. Bu yalanlardan korkmuyorum. Ben artık hiçbir şeyden korkmuyorum. Beni hiçbir şey korkutamaz. Ben Namık Kemallerin, Mustafa Kemallerin geleneğinden geliyorum Hiçbir şeyden korkmuyorum. Hele yalanlardan hiç korkmuyorum.

Türk Milleti sizden Danıştay katillerinin hızla cezalandırılmalarını istiyor. Tertipçilerin barikatı burada kurulmuştur.

İstanbul Mahkemesi, Danıştay saldırganlarının cezalandırılmalarını engelleme tertibine seyirci kalamaz.

Peydahlanan yalancı tanıklarla, ahlak dışı yöntemlerle sonuca varılamaz. Bu tertipçilerin yöntemidir. Gerçeğe savaş açanlar çöplüklerden adam toplarlar. Tarihte gerçeği arayan bütün bilim admaları, devrimciler hiçbir zaman Tuncaylara, Osmanlara, Ali Yiğitlere,  Ümit Sayınlara dayanmamıştır. Kanıt seçmek kişinin ahlakına göre olur. Dürüstler dürüst kanıtlara, sahtekârlar sahte kanıtlara, çöplükten toplanan kanıtlara dayanırlar. Sizin önünüze çöplükten toplanan kanıtları getirmişlerdir. Şengal Atasagun vd dinlensin diyoruz. Ama itibar edilmeyip, mahkeme çöplerle boğulmaktadır. Aylarca Tuncay Güneyde debelenildi. Yalan olduğu biline biline… Sonra Osman da debeleniliyor.

Yeni CMK Mahkemelere çok fazla inisiyatif tanımaktadır.

Sayın Heyet,

Herkes hakikati ararken kendine yakışan kanıtlar bulur. Kendinize yakışan kanıtlar bulun. Kem aletle kemalat (olgunluk) olmaz. Kem aletle sorumluluğu iddia makamının üstüne atamazsınız. Çöp yığınını elinizin tersiyle itmeliydiniz. Şimdi itmelisiniz. Karanlık araçlarla aydınlığa ulaşılamaz. Adil yargıçlar hep dayandıkları kanıtlarla güven vermişlerdir. Senin kanıtın ne, neye dayanıyorsun. “Ben Tuncaylarla, Osmanlarla Türkiye’nin aydınlarını yurtseverlerini yıllarca zindanlarda çürüttüm”… Kem aletleri bırakalım. Savcılara da bunu öneriyorum. Çöpten toplanan kanıtlar derhal terk edilmelidir. Mahkeme bu leş yığınını elinin tersiyle itmelidir.

Danıştay katili DANIŞTAY GAZİSİ yapılıyor. Türkiye buna izin vermez. Türkiye’nin kaderi sizin elinizde değil. Siz yanlış yaptınız, çöplük kanıtlarını esas aldınız diye batmaz. Sizin yapmadığınızı Türkiye yapar. Katili, Danıştay gazisi yapıyorsunuz. Allahın askeri diye diye… Sorumluluklarınızı yerine getirin.

Taleplerim var. Ama bu talepler zulmün devamına gerekçe yapılmasın. “Şu kâğıt da gelsin” denilmesin.

Dürüstleri sevmiyorsunuz. Ahlaksızlar el üstünde. Çürük, çarık, yalancı insanlara dayanılıyor. Poliste savcılıkta söylediklerim hep doğru çıktı. Savcıların iddiaları yalan çıktı.

Ben hiçbir şeyden döndüm mü?

Ben İşçi Partisi’nden topladığınız onbinlerce sayfadan birine benim değil dedim mi?

Bir tek telefon görüşmesinden döndüm mü kanunsuzdur dedim mi, hepsi benim dedim.

Yalana sahtekârlığa değil, dürüstlüğe değer verin.

Yaltaklanan, yalan söyleyen, tertibe alet olanlara değer vermeyiniz.

Dürüst olanlara, doğruluğa itibar edin.

Bakın Ümit Sayın için telefonda ne demişim? Yalan söyler demişim.

Ben yalana karşı göğsümü siper ederim. Benimle ilgili olmayan yalanlara da itiraz ettim. Çünkü bunlar Türkiye’nin geleceğiyle ilgilidir. Danıştay benim şahsımla ilgili değil ama Türkiye ile ilgili. Hâkim bana diyor ki size ne? Bana ne olur mu, saldırı Türkiye’ye? Kendimizi nasıl siper etmeyiz, kendimizi Danıştay bombasının önüne nasıl atmayız?

Taleplerime geliyorum: 

2006 yılına kadar Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda bulunan Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, halen Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Emniyet Müdürü Sayın Sabri Uzun, “Ergenekon” denen örgüt ile 14 Haziran 2001 günü tanıştığını belirtmektedir. 

Daha önce duruşmalarda Tuncay Güney Mülakatı ve ekli bilgilerin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na ulaştığını Mahkemenize belirtmiştim ve talebimi 09.06.2009 günlü dilekçeyle yazılı olarak da sunmuştum (Ekli). Emniyet Genel Müdürlüğü, yazılan yazılara olumsuz cevap yazarak, Mülakat metni ve eklerini bugüne kadar göndermedi. 

Sayın Sabri Uzun’a yazı yazılarak. 

Tuncay Güney Mülakatı ve eklerinin, görevli bulunduğu dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na ulaştırılıp ulaştırılmadığının, 

14 Haziran 2001 günü tanıştığını belirttiği bilginin ve olayın ne olduğunun, 

Mektubunda belirttiği “oluşum” hakkındaki bilgilerin, 

Ergenekon soruşturması hakkında saptadığı bütün gerçeklerin sorulmasına, 

Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’un mektubu eklenerek, yeniden bir yazı yazılması yoluyla Tuncay Güney Mülakatı ve eklerindeki kasetlerin İstihbarat Dairesi’nde bulunduğu belirtilerek yeniden istenmesini talep ediyorum. 

İkinci talebim: 

Daha önce üniversitelerin Anıtkabir ziyaretinde “Ordu Göreve” pankartı açan ekibin başındaki kimselerin SüperNATO’nun kışkırtıcı elemanları olduğunu, 16 Ekim 2000 günlü bir yazı ve ekleriyle Başbakanlığa bildirdiğimi belirtmiş ve Başbakanlık Özel Kalemi’nin alındı makbuzunu Mahkemenize sunmuştum. Başbakanlığa iki defa yazıldı. Alındı makbuzunu sunduğumuz evrak başbakanlıkta kaybolmuş. Tayyipler gelmiş evrak kaybolmuş. 

Aynı yazı ve eklerini bir buçuk ay sonra 29 Kasım 2000 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’na da sundum. 

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne bir yazı yazılarak, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 29 Ekim 2000 günü Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu yazı ve eklerinin istenmesini talep ederim. 

Sayın Başkan,

Bu dava bir tertibin gizli tanıklarla korunması aşamasına gelmiştir. Osman Yıldırım gizli tanık! Burada tiyatro mu oynuyoruz? Evcilik gibi mahkemecilik mi oynuyoruz? Tiyatro gibi aynı oyuncu bir sahnede uşak rolünde, diğer sahnede dedektif rolünde… Olur mu böyle şey. Birbirimize yalan söylememize gerek yok. Mahkemeler yalan söyleme yeri değil.

Siz Ümit Sayın olayında doğrusunu yaptınız. Neden gizli tanık yapılır. Yaşamını korumak için. Şimdi Osman’ın gizliliği mi kaldı. Açığa çıktı güvenlik sorunu da kalmadı.

Sizin uygulamanızı esas alarak söylüyorum. Ümit Sayın uygulamanızı söylüyorum.

Açığa çıkmıştır. Gizli tanığın ilk uygulamasıdır. Artık şu gün Osman Yıldırım’ın sorgusunun kimliğinin açığa çıktığı da gözetilerek hem “Sanık Osman Yıldırım” hem de “Gizli Tanık 9” sıfatıyla tamamlanması gerekir.

Bu dava bitirilmek üzere kurulmamıştır. Zaten devrim olacak!  Ben burada devrim olacak dedim. Onlar beni küçük düşürmek için Perinçek iki ay sonra devrim olacak dedi diye yazdılar. Kirlenen toplumlar, devrimlerle hamama girer temizlenir!

 

 

AV. MEHMET CENGİZ:

İŞÇİ PARTİSİ’NDE YAPILAN ARAMALARIN KANUNSUZ OLDUĞU SAVCILIK TARAFINDAN SAPTANDI

            Soruşturmanın başından beri, İşçi Partisi’nde bulunduğu iddiasıyla dosyaya ithal edilen dört adet CD’nin İşçi Partisi’ne ve müvekkillere ait olmadığını, arama tutanaklarında bulunmadığını ısrarla ve defalarca söyledik.

            Şimdi Mahkemenize, Ankara C. Başsavcılığı’nın bu konuya ilişkin soruşturmasında ulaşılan bazı sonuçları sunuyoruz.

            Şikâyetimiz üzerine, bu soruşturma kapsamında 21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi Genel Merkezi’nde yapılan aramalarda yaşanan kanunsuzluklar, Ankara C. Başsavcılığı’nca, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden oluşturulan Bilirkişi Kurulu tarafından ayrıntıları ile saptanmıştır.

            Bilirkişi Raporunda özetle şu saptamalar yapılmıştır:

            - Arama ve el koyma kararında, bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama yapılabileceği ve bunlara el konulabileceği belirtilmediği halde bu şekilde uygulama yapılması yasaya aykırıdır.

            - Aramanın gece yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı halde gece arama yapılması yasaya aykırıdır.

            - Aramaya 100 kadar polis katıldığı halde sadece 2 Parti yetkilisi aramada hazır bulunmuşlar, diğerlerinin katılımına izin verilmemiştir. Aramanın yapıldığı 5 katlı binanın her katında, her odasında Parti yetkililerinin avukatlarıyla birlikte hazır bulunmasının engellenmesi yasaya aykırıdır.  

            - Keza, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in aramaya başlanırken gözaltına alınıp götürülmesi, aramanın kendisinin huzurunda yapılmaması yasaya aykırıdır.

            - Arama sonunda el konulan eşyalara, CD ve benzerlerine aramada hazır bulunan Parti yetkililerinin imzalarının alınmaması ya da mühürlerinin basılmamış olması da yasaya aykırıdır.

            - Arama yapılan yer, İstanbul C. Başsavcılığı’nın nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında kalmaktadır. Somut olayda, İstanbul C. Savcısı’nın Ankara’da bulunan Parti Genel Merkezinde yapılacak arama için Ankara’da görev yapan Cumhuriyet Savcısı aracılığıyla CMK 250. maddeye giren işlerle görevlendirilmiş Ankara Ağır Ceza Mahkemesi üyesinden talepte bulunması gerekirken, böyle yapılmayarak yasaya aykırı arama kararı verilmiştir.

            Gerek bu raporu ve gerekse Ankara C. Başsavcılığı’nca şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınan, söz konusu aramayı yapan, Arama Tutanağında imzaları bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Başkomiseri Mehmet Yayla, aynı yerde görevli Komiser Serdar Özer ve Komiser Yardımcısı İbrahim Karabulut’un savcılık ifadelerini ekte sunuyoruz.

            Adı geçen görevliler bu ifadelerinde, 21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi Genel Merkezinde “gece karanlığı”nda yapılan aramanın kendileri tarafından yapıldığını, bu aramada Av. Mehmet Cengiz ve Nusret Senem’in de hazır bulunduğunu, “el konulan CD’lerin Av. Mehmet Cengiz ve Nusret Senem tarafından da paraflandığını” söylemektedirler.

            Bu, kolayca araştırılıp saptanabilecek bir yalandır. Sözünü ettiğimiz dört CD dava dosyasındadır. Şimdi hemen çıkaralım, hep birlikte bakalım: Bu CD’ler üzerinde Av. Mehmet Cengiz ya da Nusret Senem’in parafı var mı? Varsa, bu CD’leri kabul ediyoruz. Aksi halde, bu CD’lerin bir tertip ürünü olarak dosyaya ithal edildiğini bir kez daha kabul etmek gerekecektir.

 

 

AV. HASAN BASRİ ÖZBEY:

TUTUKLULUKLAR YARGISIZ İNFAZA DÖNÜŞMÜŞTÜR

Müvekkillerden İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 21 Mart 2008; İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem ve Merkez Basın Bürosu Başkanı Nusret Senem 25 Mart 2008 gününden bu yana tutukludurlar.

            Tahliye istemlerimizin reddi kararlarının gerekçesinde; “Delillerin tamamen toplanmamış olması, sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte bulunması, bu suçların CMK’nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olmasıdır. Oysa:

KANITLAR TOPLANMIŞTIR

Müvekkiller bakımından toplanacak kanıt mevcut değildir. Tüm kanıtlar dosya içindedir. Davanın çözümü için gerekli tüm belge, bilgi ve kanıtlar dosya içindedir. Getirtilmesi gereken esasa etkili olabilecek herhangi bir kanıt söz konusu değildir. Varolanlar ise savunmanın kanıtıdır ve işin halli için zorunlu belgeler değildir.

SORGULAR TAMAMLANMIŞTIR

Halen hasta olan tutuksuz sanık İlhan Selçuk ve yine tutuksuz sanık Fuat Turgut ile bulunamayan ve hakkında yakalama kararı bulunan bir diğer sanık dışında, tüm sanıkların savunmaları tamamlanmıştır.

·      Sağlık durumu dikkate alındığında İlhan Selçuk’un yakın zamanda savunmasını yapması mümkün gözükmemektedir.

·      Sanık Fuat Turgut’un savunması ile önümüzdeki oturumlarda alınacaksa da bu sanığın durumunun müvekkil ile ilgisi, bağlantısı bulunmamaktadır.

·      Hakkında arama kararı bulunan diğer sanığın da müvekkilin durumu ile ilgisi bulunmamaktadır.

Diğer sanıkların tahliyelerine karar verilirken “sorgu ve savunmanın tespit edilmiş olması” gerekçesine dayanıldığı halde (örneğin; 05.12.2008 tarihinde sanık Gazi Güder’in tahliye gerekçesi) konu müvekkilin durumunun değerlendirilmesine gelince aksine gerekçe ileri sürülmesini anlamak mümkün değildir.

“Ergenekon” adı verilen sözde örgütün “lider” kadrosunda olduğu ileri sürülen diğer sanıklar İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, Hurşit Tolon, Sinan Aygün’ün aralarında bulunduğu hemen tamamı tutuksuz yargılanırken, müvekkilin tutukluluk halinin sürdürülmesine ısrar edilmesi hukukla açıklanamaz.

Öte yandan tahliye edilen sanıklar için gösterilen gerekçeler ve yine Mahkeme başkanının 10 tutuklu sanığın tahliyesi gerektiğine ilişkin azlık oyundaki gerekçeler müvekkiller açısından, özelikle Doğu Perinçek için fazlasıyla geçerli gerekçelerdir.

ATILI SUÇUN NİTELİĞİ

Tutukluluk halinin devamına karar verilirken atılı suçun CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan “katalog suçlar”dan olması gerekçe yapılmıştır. Bu yaklaşım, anılan suçlarla itham edilen herkesin mutlaka tutuklu olarak yargılanacağı sonucunu doğurur ki; bu “yargısız infaz” anlayışıdır. Bu kabul edilemez.

Tutuklama istisnai bir tedbirdir. Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Müvekkiller Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek 21 aydır tutukludur. Bir tedbir olan ve müvekkil bakımından yasal hiçbir gerekçesi bulunmayan tutuklulukta makul süre ziyadesiyle aşılmıştır. Tutukluluk ile elde edilecek bir yarar söz konusu değildir. Müvekkil yasal bir siyasi partinin, İşçi Partisi’nin Genel Başkanı’dır.  Ne kaçma ihtimali vardır, ne de delillerin karartılması söz konusudur.

ŞÜPHE ORTADAN KALKMIŞTIR

Müvekkillere atılı tüm suçlamaların haksız ve dayanaksız olduğu aralarında kesinleşmiş mahkeme kararlarının da olduğu resmi belgelerle kanıtlanmıştır. Böylece müvekkiller bakımından aydınlanmamış tek bir husus kalmamıştır. Bu halde “kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam”ından söz etmek mümkün değildir.

NUSRET SENEM ve HİKMET ÇİÇEK

Öte yandan Nusret Senem ve Hikmet Çiçek için tutuklandıkları maddeye dayalı açılmış bir dava yoktur; İddianamede bu maddeye dayalı suçlama yöneltilmemiştir; Bu maddeden dolayı cezalandırmaları istenilmemiştir; İddianamede yer alan suçlama maddeleriyle ilgili olarak verilmiş bir tutuklama kararı da yoktur.

Aslında İddianamenin düzenlenmesi ile birlikte serbest bırakılmaları gereken müvekkiller Senem ve Çiçek’in tutukluluklarının bu güne kadar sürdürülmesi yasanın açıkça ihlalidir.

BASKIYA BOYUN EĞMEYİN

PERİNÇEK, SENEM VE ÇİÇEK’İ DERHAL TAHLİYE EDİN

Bu koşullarda dış etkenlere kulak ve vicdanlarınızı kapatarak, baskı, tehdit ve şantaja boyun eğmeden, müvekkiller Perinçek, Senem ve Çiçek’in derhal tahliyelerine karar veriniz.

 

AV. AYHAN SARIHAN:

GİZLİ TANIK UYGULAMASIYLA DANIŞTAY SUÇLULARI

YARGININ PENÇESİNDEN KURTARILMAK İSTENMEKTEDİR

Sanığın aynı zamanda “gizli tanık” yapılması şeklindeki hukuk faciasını maalesef sürdürüyoruz. Bu durum, geldiğimiz aşamada komediye dönüşmüştür. Hepimiz biliyoruz:

“Gizli Tanık Anadol”; Ümit Sayın’dır.

“Gizli Tanık 9”; Osman Yıldırım’dır.

Bu durum ayan-beyan ortaya çıkınca, Ümit Sayın aynı zamanda “Gizli Tanık Anadol” olarak da sorgulandı.

Kendimizi kandırmayalım, oyun oynamayalım; “Gizli Tanık 9”, Osman Yıldırım’dır. Bu husus, gizli sanığa ilişkin sorgu tutanaklarında kendisine “Osmanım” diye hitap edilerek Savcılar tarafından açıklanmıştır. Geçtiğimiz günlerde Mahkemeniz üyesi tarafından gizli tanık ifadesinden hareketle sorular yöneltilmesiyle de açığa çıkmıştır.

Bu hususun itiraf edilmesinden çekiniliyorsa, biz söylüyoruz: “Gizli Tanık 9”, Osman Yıldırım’dır.

Sorgulama, yadsınamaz bu gerçeğe uygun olarak sürdürülsün.

Hâlihazırdaki uygulama, yalnız Osman Yıldırım’ın bugün sanık olarak söylediği yalanları değil, ileride “gizli tanık” olarak söyleyeceği yalanları örtmeye de hizmet etmektedir. Çünkü bu uygulamanın sürdürülmesi halinde bu kişinin iki ayrı kimlikle söylediği birbiriyle çelişen yalanlarını ortaya koyamayacağız.

Bir örnek verelim: Osman Yıldırım, bombaları “Muzaffer Tekin’den aldığını” söylüyor. Aynı Osman Yıldırım, “gizli tanık” sıfatıyla verdiği ifadesinde bombaları “Veli Küçük’ten aldım” diyor. Ayrı kimliklerle ayrı zamanlarda sorgulanması halinde bu çelişki nasıl ortaya konulacaktır?

Şimdi siz, Osman Yıldırım ile “Gizli Tanık 9”un farklı kişiler olduğu aldatmacasını bir yargı uygulaması haline getirirseniz, burası bir yargı yeri olmaktan çıkar, tiyatro sahnesi haline dönüşür. Çelişkileri gideremeyiz, maddi gerçeğe ulaşamayız. Çünkü Osman Yıldırım’ın yalan söylediği, bizzat Mahkeme tarafından gizlenmiş ve savunma hakkı ihlal edilmiş olur.

En önemlisi; Osman Yıldırım’ı “gizli tanık” olarak elde tutma çabası, Danıştay katillerini onyıllar boyu hükümden kurtarma planına hizmet eder.

Böylece, Danıştay dosyasının Ergenekon davasıyla irtibatlı olduğu uydurmasının yarattığı sorun çözümsüz bırakılacak, Danıştay suçlusu korunacak, hatta giderek yargının pençesinden kurtarılacaktır.

Türk milleti ve Türk yargıçları, Danıştay katillerinin derhal cezalandırılmasını istiyor. Oysa bu uygulamanın sürdürülmesi halinde, “Gizli Tanık 9”un henüz dinlenmediği gerekçesiyle Danıştay dosyasının tefriki önlenmeye çalışılacaktır.

Bu konuda Mahkemenizin iki farklı uygulamasını yaşadık, yaşıyoruz:

            Birincisi, sanık Ümit Sayın’ın aynı zamanda “Gizli Tanık Anadol” kimliğiyle sorgulanmasıdır.

            İkincisi Osman Yıldırım’ın “Gizli Tanık 9” sıfatından soyutlanarak yalnızca “Sanık Osman Yıldırım” sıfatıyla sorgulanmasıdır.

            Bu iki uygulama taban tabana zıttır.

            Bu durumda, talebimiz şudur:

            Osman Yıldırım’ın sorgusunun kimliğinin açığa çıktığı da gözetilerek hem “Sanık Osman Yıldırım” hem de “Gizli Tanık 9” sıfatıyla tamamlanmasını talep ediyoruz.

 

www.ip.org.tr

 

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin