3 Mayıs 2012 Perşembe

(MADENCİYİZTR) Eski madenler için yenilikçi yöntemler

BİLİM-TEKNİKfuturis
Eski madenler için yenilikçi yöntemler



Avrupa Birliği ülkeleri yoğun miktarda maden kaynağını ithal ediyor.
Ancak Avrupa özellikle bakır ve çinko gibi kimi madenler açısından
oldukça zengin topraklara sahip.

Polonya ve Finlandiya'da araştırmacılar bu belirsizliğe bir çözüm
bulma çabasında. Bu nedenle saklı maden kaynaklarını bulmak konusunda
yeni yöntemler denemekten çekinmiyorlar.



Pyhasalmi, Avrupa'nın en derin madeni. Ana kuyusu 1430 metreye kadar
uzanıyor. 40 yıl önce açılan madende bu süre içinde yoğun miktarda
bakır, çinko ve demir sülfür çıkarıldı. Ancak Maden mühendisi Jaakko
Pihlaja, yakın zamanda madenin ekonomik nedenlerden ötürü kapanmasının
gündemde olduğundan söz ediyor:

"Yılda yaklaşık 1,5 milyon ton maden ürünü çıkarıyoruz. Ancak maden
fiyatları aynı seviyede durmazsa 2018 yılının sonuna kadar artık
burayı işletemez hale geleceğiz."


Physalmi madeni, Avrupa'daki metal madenlerinin yaşadığı zorluklara
örnek teşkil eder nitelikte. Bu nedenle Avrupa Birliği araştırma
projelerinden birine mensup bilim adamları tarafından düzenli olarak
ziyaret ediliyor. Finlandiyalı jeolog Juha Kaija, maden artıklarını
değerlendirerek madencilik tekniklerini geliştirme çabasında
olduklarını ifade ediyor:


"Avrupa'da metal kaynakları var, ancak işletilmeleri sosyal ve
ekonomik olarak zor. Araştırmamızla, daha etkili keşif metotları
geliştirmeyi ve Avrupa'da metal madenciliğine yeni bir soluk getirmek
için maden artıklarını değerlendirmenin yollarını bulmayı
hedefliyoruz."




Terk edilmiş, artık işlemez duruma gelmiş metal madenlerinde yeni
metaller bulmak araştırmacıların öncelikli hedefi. Derinde yer alan
eski birikintileri bulmak ise, jeolog Timo Maki'nin değindiği gibi,
bazen aldatıcı olabiliyor:


"Burada, Finlandiya'da olduğu gibi İsviçre'de de ana kaya çok eski. 2
milyar yıl, hatta daha da öncesine dayanıyor. Dolayısıyla kayalar çok
kez yer değiştirmiş durumda. Bu nedenle de bir yerde bulmayı
beklediğiniz bir metal başka bir alana kaymış olabiliyor. Coğrafi
yapıları takip ettiğinizde
iki kilometre derinlikten daha uzakta olan kaya türleri çok yanıltıcı."


Araştırmacılar bu zorluğun üstesinden gelmek, madeni saran karmaşık
jeolojiyi çözmek için üç boyutlu modellere başvuruyor. Jeoloji uzmanı
Marcello Imana Osorio, haritanın işleyişine açıklık getiriyor:
"Burada kırmızı olarak gördüğünüz şeyler, "yansıtıcı
bölge" adını verdiğimiz, yeraltı bölgeleri. Bu alanı oluşturan
maddenin yoğunluğu, çevresindeki ana karadan farklı. Bu yoğunluk
farkı, aradığımız metalin özelliklerinden biri. Bu iç boyutlu
haritalar, bu bölgeleri saptamamıza ve keşif için çıkarma işlemine
geçmeden önce mesafeyi ve açıları ölçmemize yarıyor."



"Burada kırmızı olarak gördüğünüz şeyler, "yansıtıcı bölge" adını
verdiğimiz, yeraltı bölgeleri. Bu alanı oluşturan maddenin yoğunluğu,
çevresindeki ana karadan farklı. Bu yoğunluk farkı, aradığımız metalin
özelliklerinden biri. Bu iç boyutlu haritalar, bu bölgeleri
saptamamıza ve keşif için çıkarma işlemine geçmeden önce mesafeyi ve
açıları ölçmemize yarıyor."


Araştırmacılar metal madenciliğini ilerletmek için daha da parlak
fikirler geliştirebiliyor. Polonya'da düzenlenen bir açık oturumda
yeni geliştirilen bir tespit yöntemi tanıtıldı. İsveçli jeologların
sunduğu yeni bir üç boyutlu harita, kazma ve maden çıkarma işlemine
eşlik edecek şekilde tasarlandı. Lulea Üniversitesi'nden Par Weihed,
bu yeni buluşun maden çıkartma ekonomisi için faydalı olduğunu şu
sözlerle ifade ediyor:

"Pırlanta çıkartmak çok pahalı bir işlem. Bu nedenle bilgisayar
üzerinde daha detaylı modellemeler çıkarabilirseniz gerçek noktaları
hedeflemek için daha az delik açarsınız. Bu da derin delikler açma
masrafınızı azaltır. Bu türden üç boyutlu modellerle, bizi kabukta yer
alan madenlere yönlendirebilecek kayaların yapısını
tanımlayabiliyoruz. Herşey, kayaların fiziksel ve kimyasal
özellikleriyle ilintili."



Diğer yandan Fransız araştırmacılar, Avrupa topraklarında yer alan
metal kaynakları üzerine ilk çevrim içi veri tabanını oluşturdu.
Daniel Cassard, yer kabuğunun yapısıyla ilgili detaylı bilgileri veren
veri tabanının önemine dikkat çekiyor:


"Veri tabanında 40 bölgedeki her bir genişleme gösteriliyor. En uç
detaylar bile tarif ediliyor:
Tipolojisi, coğrafi oluşumunun yanı sıra üretimi , rezervi ve kaynak
seviyeleri gibi... Aynı şekilde madendeki kalıntılar da... Kalıntılar
neden önemli? Çünkü kalıntılar, zamanında dikkate alınmadığı için
bırakılmış olabilir. Belki neye yaradıkları bilinmiyordu, belki de
çıkartmak için gerekli teknoloji yoktu. Ancak günümüzde, örneğin
masaüstü bilgisayarlarda kullanılabilecek kalıntılar olduğunu
biliyoruz. Yani hangi maddenin önem taşıdığını biliyoruz. Bazı
Avrupalı araştırmacılar bu maddeleri "stratejik" olarak tanımlarken
bazıları "yeşil metal" şeklinde adlandırıyor. Çünkü enerji tüketimini
azaltıyorlar."




Alman araştırmacı Eberhard Janneck'in aradığı da tam da bu maden
kalıntıları. Bu demir değeri kuvvetli olan metali yapı ve boya
malzemesi olarak dönüştürmeyi başaran Janneck, bu işlemi yaparken
nasıl bir yol izlediğini açıklıyor:

"Bu şişede, asit ve sülfat içerikli, tipik bir maden kuyusu suyu
örneği bulunuor. Bu çevrede yaşayabilecek tek canlı, demiri
paslandıran bakteri türü. Asıl fikir, bakteriyi, izole edilmiş bir
tepkime ortamında kullanarak bu süreci kontrol altına almak. Sürecin
sonunda bir çok alanda işimize yarayabilecek olan bu maddeyi elde
ediyoruz. Örneğin bu maddeyle tuğla üretebiliriz. Ayrıca paslanmaz
boya üretmekte de kullanabiliriz.""


Polonyalı bilim adamları maden nano- parçacıklarını renyuma dönüştürme
metodu geliştirdi. Renyum, diğer metallerle birleştiğinde çeşitli
kullanım alanları yaratan, dayanıklı bir metal. Polonya Paslanmaz
Metaller Enstitüsü'nde teknolojik gelişim üzerine çalışan Witold
Kurylak'ın belirttiği gibi, renyum diğer metallerle karıştırıldığında
ortaya çıkan alaşım jet motorları ya da tiribünlerinde
kullanılabilecek.


Son olarak araştırmacıların bir amacı da doğa dostu, yeşil
madencilikte yeni teknikler üretmek. Her yıl, içlerinde bakır, gümüş
ve hatta altının bulunduğu 11 milyon ton mineralin çıkarıldığı ve 2000
işçinin çalıştığı, Avrupa'nın en büyük metal madenine konuk oluyoruz.


Madende, daha doğa dostu işletme yöntemlerini artırmanın yolları
deneniyor. Araştırmacılara göre ilk sonuçlar umut verici. "ProMine"
proje koordinatörü Gabor Gaal doğa dostu tekniklerin gelecekte
artacağı konusunda ümitli olduğunu ifade ediyor:

"Metal değeri çok yüksek olan atık maden suyundan kurtulmak için yeni
bir bakteriyolojik metot geliştirdik. Artık bu metalleri
ayırabiliyoruz ve belki de sulama amaçlı kullanılabilecek suyu
arıtıyoruz. Aynı zamanda maden atıklarını kullanarak madeninn
çevresini temizlemeyi başarabilir durumdayız. Tabii bu sadece bir
başlangıç. Ancak gelecekte de böyle olmasını umuyorum."


Bilimadamları gelecek için geri dönüşüm yoluyla çıkarılan, doğa dostu
metal kaynaklarının hayalini kuruyor.

--
Abdullah AKÖZEL
Maden Yük.Mühendisi
İş Güvenliği Uzmanı
İşyeri hekimi ve İş Güvenliği uzman Eğiticisi
İşyeri hekimi ve İş Güvenliği uzman Eğitimi ve hizmetleri
www.anadoluakademi.com.tr
www.isgdem.com
www.madenilan.com
0506 427 42 22 aakozel@gmail.com

--
www.madenilan.com (Aracısız ve ücretsiz madencilik ilan portalı)
Grubun sahibiyle iletişim:Maden Yük.Müh. Abdullah AKÖZEL. aakozel@gmail.com 0506 427 42 22
Bu mesajı Google Grupları "MADENCİYİZTR" grubu.na üye olduğunuzdan aldınız.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : madenciyiztr@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
madenciyiztr+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/madenciyiztr?hl=tr adresinde bu grubu
ziyaret ediniz.