Bülent ESİNOĞLU
Öncelikle, ABD ile olan ilişkilerimizin, artık eski ilişkilere benzemediği tespiti ile başlamak istiyorum.
Bağımlılık derecesini dönemlere ayırmak, anlamayı kolaylaştırır diye düşünürüm.
Soğuk Savaş dönemi bağımlığı, ya da Komünizm korkusunun doğurduğu bağımlılık. Bu bağımlılığa, askeri ve ideolojik bağımlılık ve darbeler dönemi de diyebiliriz.
Özal Dönemi bağımlılığı, ekonomik bağımlılık ve Avrupa'nın da devrede olduğu bağılılık dönemi. Bu dönem henüz ekonomik ve siyasal bağımlılığın yeterince gelişmediği bir dönemdir.
Son dönem ise, mali sermaye yönüyle ekonomik, yönetsel yönü ile siyasi bağımlılık dönemi diyebiliriz.
Son dönemi uşaklık dönemi diye de tanımlayabiliriz. Ama ABD artık uşaklık durumunu da yeterli bulmamaktadır.
Bundan sonraki dönem ise, doğrudan yönetim dönemi olacaktır.
Bunu anlayabilmek için son dönem Suriye ile aramızda yaşananlara bakmak yeterlidir. Suriye'de demokrasi olsun veya olmasın, doğrudan Türk halkını ilgilendiren bir husus yoktur. Türk halkı işsizliğe çare bulunsun istiyor. Yoksa Suriye'de demokrasi var mı yok mu, bunu pek düşünmüyor.
Ama Amerika-İsrail yönünden durum farlıdır. Amerika'nın 14 trilyon dolar dış borcu vardır. İşsizlik hat safhadadır. Dolar korkunç baskı altındadır. Bundan böyle dünya parası olacak mı olmayacak mı? Yani Amerika'nın savaştan başka çıkarı yoktur. Savaşa muhtaç bir ülkedir.
Bizim Amerika ve İsrail adına Suriye ile savaşmamız, nasıl izah edilebilir?
Doğrudan bağımlılık dönemine girdiğimiz, her hali ile bellidir.
İsrail adına Suriye ile savaşmamız için Ordumuzun başında Amerikalı bir general gerekir.
A., bu da olur mu demeyin. Tarihe baktığımızda, bu da olmuştur. Bir Alman generali Genelkurmay Başkanlığına tayin edilmiştir. Otto Liman von Sanders.
Ordunun generallerine güvenmeyen, Amerika adına yöneten bir yönetimin, artık bir Amerikalı generale ihtiyacı vardır. Çünkü mevcut generaller ile Suriye savaşına karar vermek, hükümet adına oldukça risklidir.
Hergün bir generali tutuklayan bir yönetimin generallere güveninin olmadığı kesindir.
Bu durumda, yapılacak olan; yabancı bir genelkurmay başkanı tayin etmektir.
Bunun yolu da, Suriye ve İran'a NATO vasıtası ile müdahale etmektir.
Yani Türk Ordusunu NATO'nun emrine vermektir.
Bu durum, hem Amerika'yı hem de Hükümeti rahatlatır. İzmir'in NATO'nun Kara Üssü yapılması da buna işaret ediyor. İran'a karşı Füze Kalkanı Projesinin de yürürlükte olduğunu biliyoruz.
Böyle bir durumdan kimler rahatsız olur deseniz, başta Türk halkı, İran ve Suriye'dir.
Suriye meselesinin sadece Suriye olmadığı kesindir. İran'ı dize getirmemiş bir Amerika, dünya jandarmalığını yitirmiş bir Amerika olacaktır.
Suriye ile savaş, İsrail adına savaştır. (Zaten şu sıralar İsrail ile yapılan görüşmeler de buna yöneliktir.)
Amerika tarafından doğrudan yönetilme dönemine girmiş bulunuyoruz.
Kendisinde demokrasi olmayan bir ülkenin, bir başka ülkeye demokrasi götürmek için savaşmasını, kimse kimseye anlatamaz.
24.6.2011, bulentesinoglu@gmail.com
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin