30 Mayıs 2011 Pazartesi

((slayt izle)) Olmak ya da Olmamak / Mehmet Bedri Gültekin: Özerklik Şartı ve Kılıçdaroğlu'na mektup



                                                                                                                      30 Haziran 2011

 

 

 

Olmak ya da Olmamak

                                   Mehmet Bedri Gültekin

 

Özerklik Şartı ve Kılıçdaroğlu’na mektup

 

            Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkari’deki seçim konuşmasında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan bütün çekinceleri kaldırarak aynen kabul edeceklerini ve böylece Kürt sorununu çözeceklerini açıkladı.

            Tayyip Erdoğan ise kendilerinin bu çekinceleri kaldırmak için zaten çalıştıklarını ama CHP’nin engel olduğunu söyleyerek cevap verdi. Tabi kastedilen CHP, “eski” CHP.

            Şimdi ise Kılıçdaroğlu’nıun “Yeni CHP”si ile AKP; “Özerklik” çözümünde birbirleri ile yarışıyorlar.

            PKK (BDP) ise bilindiği üzere “Demokratik Özerklik” projesiyle çözümün asıl sahibi.

            Kısacası AKP, CHP ve PKK ulusal devletin sona erdirilmesi konusunda elele vermişler. Hepsinin akıl hocası ise Avrupa Birliği ve Amerika.

            Konu ile ilgili olarak 1 Eylül 2010 günü İşçi Partisi Genel Başkan Vekili olarak bütün Parti liderlerine bir mektup yazarak uyarıda bulundum. Bırakın çekincelerin kaldırılmasını, Türkiye’nin anlaşmaya koyduğu imzayı geri çekmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım.

            Mektupta belirttim. Sözkonusu anlaşmayı Fransa, Belçika ve İrlanda gibi ülkelerin parlamentoları onaylamadı. İsviçre, Gürcistan gibi ülkeler ise hiç imzalamadılar.

            Kaldı ki bu ülkelerin hiçbirinin, Türkiye’nin yüzyüze olduğu tehditle kıyaslanabilecek bir durumları yok.

            Türkiye ise bugün artık bölünmeyi konuştuğu bir noktaya gelmiş bulunuyor. Bu durumda üniter ulusal devlet yapısından vazgeçmeyi “çözüm” olarak sunanlar, aslında “Artık daha fazla direnmeyelim. Batı’nın bölünme çözümünü kabul edelim” demek istiyorlar.

            1 Eylül tarihli mektubum bugün artık ayrı bir önem kazanmış bulunuyor. Bu tarihi uyarıyı bu vesileyle bir kez daha milletimizin bilgisine sunuyorum.

             

 

 

Sayın                                                                                   

            Kemal Kılıçdaroğlu                                            

            CHP Genel Başkanı

            Türkiye, Avrupa Konseyi’nce 15 Aralık 1985 tarihinde imzaya açılan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı, 21 Kasım 1988 günü Strasburg’da imzalamış, 8 Mayıs 1991 tarih ve 3723 sayılı yasa ile onamıştır.

            Türkiye’nin Anayasa ile belirlenen üniter yapısını değiştirmeye yönelik bu anlaşma, “özerk yerel yönetimler” öngörmektedir.

            “Önsöz”ünde bu anlaşmanın; “Özerk yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin (…) idarede âdemi merkeziyetçiliğe dayanan bir yapı oluşturulmasına önemli bir katkı sağlayacağı belirtilmektedir.

            Zaten, “Özerk Yerel Yönetimlerin Anayasal ve Hukuki Dayanağı” başlıklı 2. maddesinde aynen; “Özerk yerel yönetimler ilkesi, ulusal mevzuatla ve uygun olduğu durumlarda Anayasa ile tanınacaktır” deniliyor. AKP Hükümeti’nin, şimdi Anayasa’daki güvenceleri kaldırarak Özal’ın bu taahhüdünün gereğini yerine getirme hazırlıkları içinde olduğu anlaşılmaktadır.

            Anlaşmanın 3. maddesinde de “Özerk Yerel Yönetim Kavramı” şöyle tanımlanıyor:

            “Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yürütme hakkı ve imkânı anlamı taşır”.

            “Yerel makamlara verilen (bu) yetkiler, normal olarak tam ve münhasırdır” (Md. 4/4). Anlaşmayı imzalayan devletler, “yerel yönetimlerin (bu) temel yetki ve sorumluluklarını anayasa ya da kanun ile belirlemek” zorundadırlar (Md. 4/1).

            Anlaşmaya göre; yerel yönetimlerin coğrafi sınırlarını da ilgili devlet dilediği gibi değerlendiremez. Bunun için o bölgede yaşayan yerel topluluklara danışmak zorundadır (Md.5).

            Anlaşmada “özerk yerel yönetimler”in ekonomik altyapısı da unutulmamış: “Yerel makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri yeterli mali kaynaklar sağlanacak”!

            Türkiye’nin bu anlaşmaya koyduğu bir çekince yoktur. Anlaşmanın 12/1. maddesine göre 20 paragraf saptanmış ve 1. madde, “Önsöz” ve diğer düzenleyici hükümlerle birlikte bu paragraflarda yer alan düzenlemelere imza atılmıştır. (Sözleşmeyi onaylayan 3723 sayılı yasanın 2. maddesi ile de; Anayasa’ya aykırı olarak “bu Şartın diğer maddelerinin ve fıkralarının bilahare kabulünü beyana Bakanlar Kurulu yetkili” kılınmıştır.) Zaten bu 20 paragraf, anlaşmanın içeriğini belirleyen temel hükümlerdir. Bunları kabul etmek, yerel yönetimlerin özerkliğini taahhüt etmek anlamına gelmektedir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda tanımlanan “üniter devlet” yapısından vazgeçmek demektir.

            Denilebilir ki, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” onaylanalı bunca yıl geçmiş, öngörülen tehdit gerçekleşmemiş, Türkiye parçalanmamış!

            Soruna böyle yaklaşmak, ihanete varan bir aymazlık olacaktır. Unutulmasın ki, alınan mikrop, vücut zayıf düştüğünde ölümcül hastalıklara yol açar!

  Anayasa’nın 90. maddesi gereği, iç hukukun bir parçası haline gelen, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyen ve ulusal mevzuatımızla çelişmesi halinde uygulamada esas alınacak olan bu sözleşmeyi onaylayan 3723 sayılı yasayı, bir “İhanet Yasası” olarak nitelendirmek mümkündür.

  Bu yasayla her türden Cumhuriyet düşmanı ve bölücü terörü azgınlaştıracak bir hukukî zemin yaratılmakta, bu tür faaliyetlere uluslararası himaye getirilmektedir. Bu yasalardan sonra, ayrılıkçı, mezhepçi, tarikatçı faaliyetler; bölücü ve gerici örgütlerin tüzüklerine göre değil, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti yasasına dayanılarak yürütülebilecek ve bu tür faaliyetleri önlemeye yönelik kamu uygulamaları yasadışı sayılacak, dahası her tür bölücü ve yıkıcı faaliyet başka devletler tarafından Türk yasalarına göre kışkırtılabilecektir. Bu yasa, bölücülüğü meşrulaştırmakta, millî devleti gayrimeşru hale getirmektedir.

  Bu ve benzeri yasalarla Türkiye'nin Yugoslavyalaştırılması süreci resmen başlatılmıştır. Benzeri sözleşmelerin, Yugoslavya'nın parçalanması sürecinde ne kadar karanlık bir rol oynadığı bilinmektedir ve Türkiye için büyük dersler içermektedir.

  Bu yasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukukî açıdan intihar etmesi anlamına gelmektedir. Çünkü bu yasa, Türkiye'yi bölmek için yürütülecek her türden faaliyeti meşrulaştırıp uluslararası himayeye kavuştururken, Türkiye'nin devlet bütünlüğünü ve millet birliğini savunma hakkını gayrimeşru duruma düşürmektedir. Bu hukukî zemin yaratıldıktan sonra, sıra gelmektedir Türkiye'nin eylemli olarak yok edilmesi girişimlerine. Nitekim, daha şimdiden bir araya gelen 99 Belediye Başkanı “özerklik” talebini yüksek sesle dile getirmeye başlamışlardır.

   Bu yasa ile Türkiye askerî bir yenilgiye uğramadan “Sevr Antlaşması”nı imzalamış bulunmaktadır. Sevr Antlaşması'nın diğer hükümlerinin de, parçalara bölünerek “Uyum Yasaları” adı altında Meclis'ten geçirildiği görülmektedir. Bütün bunlar, Türk devletinin ve Ordusunun emperyalist askerî müdahalelere karşı direncini kırmak içindir. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda “önce askerî yenilgi, sonra Sevr” gelmişti. Şimdi planlanan ise, “önce Sevr, sonra askerî yenilgi”dir. Çünkü Türk devletini sözleşmeler imzalatarak, barışçı yollardan bölmek ve teslim almak mümkün değildir. Bu yasaları çıkaranlar, son tahlilde, Türkiye için askerî tehdit oluşturacak devletlere hizmet eden konumlara düşmüşlerdir.

   Bu olgular karşısında, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nı onaylayan yasanın çıkarılması, siyasal bir gafletin sınırlarını aşmıştır ve ceza yargısının soruşturma alanına girmektedir. Cumhuriyet tarihimizin en ağır suçu işlenmiştir.

  

   Sayın Genel Başkan,

   Mutlaka hesabı sorulması gereken bu suçtan kaynaklanan tehdidi ortadan kaldırmanın tek yolu, söz konusu sözleşmeyi onaylayan 3723 sayılı yasanın yürürlükten kaldırması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ihanet belgesindeki imzasını geri çekmesidir.

   “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın “Çekilme” başlıklı 17. maddesine göre:

   “Herhangi bir Taraf, kendisi bakımından bu Şart’ın yürürlüğe girişini izleyen beş yıllık bir sürenin geçmesinden sonra bu Şart’tan çekilebilir. Bu durumlarda, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine altı ay önce bildirimde bulunulacaktır”.

   İşte bu hüküm işletilmeli, hepsi de Avrupa Konseyi üyesi olan Fransa, Belçika, İrlanda ve Slovakya parlamentolarınca onaylanmayan; İsviçre, San Marino ve Gürcistan tarafından ise hiç imzalanmamış bulunan bu anlaşmadan derhal çekilinmelidir.

Nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızla ilgili olan bu önemli konuyu değerlendirmenize sunuyorum.

   Saygılarımla.

                                                                                                            

Mehmet Bedri Gültekin

İşçi Partisi

Genel Başkan Vekili

 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin