Treni kaçmis bir yolcu gibi kovalamak istemiyorum arkamda biraktigim o masum yillari ama bir an olsun aklimdan da çikmiyor çocukken herseyi var oldugu gibi algilayip, kavramlari irdelenmemis halleriyle taniyisim. Kendimi bir biberonla ya da minnacikli bir ayicikla avutusum. Biraz daha büyüdükçe az çok anlayinca nesnelerin senin için anlamini, daha pratik seyler istemeye basliyorsun. Örnegin, küçük bir bisiklet süslüyor hayalini, evin disina çikip bir sürelik bile olsa özgürce sokakta cadde boyu bir gezinti yapmak istiyorsun. Sahip oldugun ilk bisiklet, adeta bagimsizliginin ilk ve tek simgesi oluyor. Ayaklarini yerden kesip, iki tekerlek üzerinde kanatlanmissin hissine kapilinca, dünyanin en degerli hediyesine kavustuguna inaniyorsun. Düslenecek daha büyük ideallerin hayalden öte bir sey olmadigini biliyorsun. Insan küçük olunca beklentileri de küçük oluyor elbet. Ufak tefek nesnelerle kocaman mutluluklar sigdirabiliyorsun o minnacik kalbe. En güzeli de anlamiyorsun yasadigin dünya üzerindeki entrikalari, tüm olanlari çocuk safligiyla algiliyorsun, herseyi gördügünle kabullenebiliyorsun. Iste o anlari düsündükçe hep çocuk kalmak istiyor insan.
Büyüyüp yetiskin olmak, elbette hayatin en dogal ve kaçinilmaz bir döngüsü. Ama zor geliyor insana aklina gelince arkada biraktigi tertemiz yillar. Anlayinca kavramlarin içindeki asil anlamlarini, daha fazla kurcaliyor kafani hersey. Farkedince gördügün o güzel gülün dikenlerinin varligini, iste o zaman bir karamsarlik basiyor içine. Çocuk gözlerindeki isigin parlakligini yavas yavas yitiriyorsun. Umutsuzlugun pençesine düsünce hayatta elini attigin her ise 1-0 yenik basliyorsun. Her nefes alisinda, bir sonraki nefesi alamama ihtimalini düsünüyorsun. Yasadigin her ani'nin son anin olabileceginin bilincine varabiliyorsun. Ama kapandigi yerden aralaninca toz pembe perdeler, bunca olasilik için de hayatta kalabildigine çok fazla sevinemiyorsun? Hissedebiliyorsun teninin derinliklerinde, ölüm kamplarinda birilerinin iskenceye maruz kaldigini ya da tek suçu dogmak olan zavalli bir çocugun köprü altlarinda açliktan kivrandigini. Yoklugun, sefaletin, iskencenin ve daha bir çok kavramin karsiligini biliyorsun artik.
Büyüyünce, gerçeklerle yüzlesmek zedeliyor insanin çocukluktan kalma masumiyetini, ne kadar büyürsen büyü, kalbinin kuytu yerlerinde saklanan çocuk, her yüzlesme de inciniyor. Sonra kaçmak istiyorsun gerçeklerin acimasiz gölgesinden, bir anlik bile olsa polyanacilik oynamak istiyorsun. Ama olmuyor, istesende yapamiyorsun, içinde ki çocugu eskisi gibi gerçeklerin görünen yüzü ile kandiramiyorsun, çünkü artik çok geç o büyüdü ve biliyor herseyi
--
...Arkamdan konuşup adımı batırmaya çaLışacağınıza kendi adınızı battığı yerden kurtarın ! ;)
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google
Grupları "ÖYKÜSEL" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : {oykusel@googlegroups.com}
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
oykusel+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/oykusel?hl=tr?hl=tr adresinde bu
grubu ziyaret edin