2 Aralık 2011
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
“Gayrimeşru devlet”
Zülfü Livaneli 29 Kasım tarihli Vatan gazetesindeki köşesinde, “Dersim” tartışmalarıyla neyin amaçlandığını, son derece açık bir şekilde yazdı.
Amaç, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, katliamlar üzerine kurulmuş gayrimeşru bir devlet olduğunu kabul ettirmek.
Evet amaç budur. Ve bu amaç artık gizlenmemektedir.
Yıllar öncesinden dolaylı olarak ve korka korka dillendirilen bu hedef, aradan geçen yıllar ve karşıdevrimi hayata geçirme yolunda alınan mesafeden sonra şimdi, artık pervasızca ve her yerde dillendirilmektedir.
Gazetelerin ve ekranların ezici çoğunluğu bu görüşü dillendirenlerle doldurulmuştur.
BÜTÜNSEL PROGRAM
Aslında mesele, 1937-1938’de Dersim’de ne olup bittiği ile sınırlı değildir. Nitekim bu kampanyanın başını çeken Taraf ve Zaman gazetelerinin hemen bütün yazarları bu konuda hemfikirdirler ve sık sık yazmaktadırlar.
Ama bu konudaki en derli toplu ve tam bir bütünlük arzeden yazıyı Taner Akçam yazdı.
Akçam 12 Eylül sonrası Almanya’da ve Amerika’da aldığı “eğitimin” hakkını verdi ve özetle “Dersim konusunda özür dilemekle sorunun hallolmayacağını” yazdı.
Taner Akçam; “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile sonuçlanan bütün gelişmeler ele alınmalıdır” dedi.
19. yüzyıl sonlarında Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşananlar, Ermenilerin yaşadıkları, 1915 tehciri, Pontus ve Ege Rumlarının uğradıkları “katliam ve tehcir”, Süryanilerin 20. yüzyıl başında ve I. Dünya Savaşı’nda uğradıkları “zulüm” ve nihayet Kürtlerin yüzyıl boyunca yaşadıkları!...
Kısacası Taner Akçam Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün tarihinin ele alınması ve yeni baştan yazılmasını istemektedir.
İKİ TARİH
Gerçekte ise bir tarih yoktur. Her siyasal kuvvet bulunduğu yerden tarihe bakar. “Bulunduğu yer” çıkarının olduğu yerdir.
Son 150 yıllık tarihimize ilişkin olarak iki farklı bakış vardır.
1- Emperyalistlerin bakışı.
2- Mazlumlar Dünyasının bir üyesi olarak Türk Milletinin bakışı.
Bu iki bakış birbirinin zıddıdır. Tarihe ilişkin bütün diğer bakışlar, esas olarak bu iki ana bakışın türevleridir.
EMPERYALİZMİN BAKIŞI
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk dönemi (1920’ye kadar) boyunca Batı emperyalizmi, Türkleri bölgesindeki bütün halkları ezen “zalim bir millet” olarak gördü. Onun için emperyalistler Osmanlı Devletinin parçalanmasını ve sömürgeleştirilmesini “ezilen halkların özgürleşmesi” olarak propaganda ettiler.
Emperyalistlere göre Bulgarlar, Makedonlar, Yunanlılar, Sırplar, Ermeniler, Araplar ve diğerleri özgürlükleri için savaşıyorlardı.
Onun için 19. yüzyıl sonunda bugünkü Bulgaristan, Makedonya ve Batı Trakya’da çoğunluk olan Türklerin katledilmeleri ve sürülmeleri “özgürlük savaşı”nın sonucu idi ve meşru idi.
Aynı şekilde bugünkü Doğu Anadolu’da nüfusun sadece yüzde 20’si kadar olan Ermenilerin de Çarlık Rusya’sı ve İngiltere ile birlikte nüfusun yüzde 75’ini oluşturan Türklere ve Kürtlere yönelik katliam ve göçertme politikası da “özgürlük savaşı” idi.
Türklerin 600 yıldır yaşadıkları Batı Trakya ve Bulgaristan’da kendilerini savunma gayretleri ise “baskı ve zulüm” oluyordu.
Gene emperyalistlere göre, Türklerin I. Dünya Savaşı sonrasında sömürge olmamak için verdikleri Kurtuluş Savaşı ve daha sonra bütün çağdaş milletler gibi bir “Ulusal Devlet” kurarak Ortaçağ’a ve emperyalizme karşı kendi ayakları üzerinde durma gayretleri en büyük “suçtu”.
TÜRKİYE’NİN BAKIŞI
Tarihe bir de Türk milletinin bakışı vardır. Türkler tam 200 yıldır sömürgeciliğin ve daha sonra emperyalizminin hedefi oldular.
200 yıllık tarihimizin, Batı’nın yayılmacılığına karşı kendi topraklarımızda başımız dik, onurlu bir yaşam sürdürebilmek için mücadelenin tarihidir.
19. yüzyıl boyunca Türkler Balkanlarda ve Kafkaslarda yüzlerce ve bazı yerlerde binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan emperyalist zor ile kırıldılar ve sürüldüler.
Anadolu, eskiden beri orada olanlarla birlikte bu “sürülenlerin” son sığınağı oldu.
20. yüzyıl başında Anadolu’daki bütün bu değişik “unsurların” önünde iki yol vardı.
a-) Bir “millet” (ulus) olarak bir araya gelmek ve elde kalan bu son topraklarda bir ulusal devlet kurarak bağımsız ve özgür yaşama koşullarını yaratmak.
b-) Ya da direnmeyi bırakarak “Sevr” anlaşmasının da ön gördüğü üzere küçük küçük sömürge vilayetleri biçiminde emperyalist devletler arasında paylaşılmak.
Türk milleti (Bu kavramın içine 20. yüzyılın başında emperyalizme beraberce direnen etnik köken olarak farklı Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Boşnak, Rum, Ermeni vb. herkes girmektedir) ikinci şıkkı reddetti.
ÖNÜMÜZE KONAN “TARİH”
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi; “Tarih tartışmalarına” devrimci bir cevap verdi.
Ama emperyalizm de, işbirlikçileri de; dünyamızın ve ülkemizin bir gerçekliği olarak varolduğu için bu tarih tartışmaları bitmedi.
Şimdi devran onların “devranı”. İktidar makamlarını işgal etmişler ve yeterince güçlü olduklarını düşünüyorlar. Onun için tarihi yeniden yazmaya soyunmuşlardır.
Önümüze koydukları ve kabul etmemizi istedikleri tarih, emperyalistlerin 200 yıldır yazmaya çalıştıkları “tarih”tir.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin