30 Ocak 2010 Cumartesi

{oykusel@googlegroups.com} GUNDUZUMU AYDINLATAN SIIRIM OL


GÜNDÜZÜMÜ AYDINLATAN ŞİİRİM OL



Ayrı pencerelerde aynı yağmurla ıslanıyoruz farkında mısın? Her yanımız ıslak her yanımız beklemekte. Cama yazdığımız sözler silikleşirken aşk koyulaşıyor bedende. Gözlerimizdeki hüznü silemiyor hiçbir neşe. Her müjdenin kapımızı tıklatmasını bekledikçe ay düşüyor dudaklarımıza duaya duruyor dilimiz. Anka’nın kanadında olmayı dilerken Anka biziz bilmiyoruz.
(a benim kör isyanım dur artık!)



Ziyafet sofrasına kurulmayı hayal ederken geceden kalma dizeler sürüyorum ekmeğe masamda can artığı kırıntılar oraya buraya sıçramış yaşlar. Dilimde hüzzam bir tat gözümde buselik bir şarkı ile geceyle olan kavgamdan yeni çıkmışım. Her yanım ezik her yanım eksik. Eksikliğin tanımı sensizlik sensizlik büyük bir sessizlik ise yüreğimi kemiren dürtü nasıl bir düşselliktir ezik çığlığımla?
(a benim eksik yanım gel artık!)



Ellerimle tırmandığım yamaçların çizikleriyle ayaktayım bugün. Dağlara bahar gelmedi henüz ayaz rüzgârlar doluyor ciğerlerime nefesim üşüyor. Kuşbakışı gözlemlerle uçurumun kenarından bakıyorum bu sevdaya içim kesiliyor ruhum buz kesiyor. Onca söylemler onca duyumlar onca haykırışlar heyelan olup kaydırıyor toprağı ayaklarımın altından tutunamıyorum. Oysa isyanla balçık olmuş toprağı avuçlasam dökülüyor köklerimi batırsam kuruyor. Okaliptüsler ekiyorum dalları kırık bataklıkta günden güne dibe batıyorum.
(a benim masum bakışım gör artık!)



Fay kırıklı mevsimlerimde korku kol gezer köşe bucak. Aşkın işkenceye bağımlılığında deşilen kara yazgılarda bedensiz dolaşır tutunmaya çalıştığım her dayanak kayar ellerimden. Gecenin şafağı beklemesinde saklanan umutlar dudağının kâğıtlara her temasında biraz daha soluklaşır. Soluk soluğum iklimsiz kuşakta bir dem gam ile bir sandık lekesi daha bezer beklemekte olan yüreğime.
(a benim alaca canım uyu artık!)



Sözün bittiği yerde yürek konuşmaya devam eder. Sessiz çığlıklardır yükselen derinlerden görmez bakışlara ters düşen. Kalp atmaya devam ettikçe otlar boyun büker çığlıkçıklar uçuşur dört bir yana göçlerin hazırlığında. Yüreğin sustuğu yerde her şey bitmiştir aslında. Bütün sözler yamalı bir bohça gibi atılır sırta ve kanayan şiirlerle çıkılır yola.
(a benim asude yüreğim sus artık!)



İçimdeki ağlayan gül hüznümün gemsiz atı! Yasla sızıma sızını savuralım özlemle dünyanın bütün gamını. Firari yangınlarımı söndür yıldızları izlemekten yorgun gözlerimi hayata döndür. Tanığım ol çıplak ayaklarınla yürü doğurgan bahçelerimde dilimdeki ateşli türkülerin nakaratı ol. Eşele kıraç kalmış topraklarımı derinlere ektim ben sevdanın tohumunu gündüzümü aydınlatan şiirim ol ruhuma yaşam mutluluğu gibi dol.
(a benim sağır sevdam duy artık!)


--
DUYMADAN SESLENMEYİ BİLİYORSA YÜREK,GÖRMEDEN SEVMESİNİ DE BİLİR
İCİNDEN SEVGİ GECEN YOLDA; SEVGİ ISIGI YOLUNUZU AYDINLATSIN
BU GÜNÜNÜZ DÜNDEN İYİ OLMASI TEMENNİSİYLE

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google
Grupları "ÖYKÜSEL" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : {oykusel@googlegroups.com}
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
oykusel+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/oykusel?hl=tr?hl=tr adresinde bu
grubu ziyaret edin