25 Temmuz 2012 Çarşamba

((slayt izle)) İsrailin Gerçek Gücü-2 // Dr. M. Galip Baysan




mg b mgalipbaysan@yahoo.com.tr
 25 Temmuz 2012 13:52

İSRAİLİN GERÇEK GÜCÜ
-         2-
 
Bilmem bir iki yıl kadar önce bu başlık altında yazdığım yazıyı hatırlayan varmı? O yazıda İsrail’in gerçek gücünün aldığı eğitim ve kullandığı akıl, bilim ve tekniği ustaca kullanmasında gizli olduğunu açıklamaya çalışmıştım. Günümüzde Ortadoğu Dünyasında meydana gelen toplumsal ve siyasi gelişmeler dikkatle izlenirse vaktiyle ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Yazımızın dikkatlerinize sunmak istediğim bölümleri şunlardı:
“İsrail bilimsel ve teknik avantajları ile birlikte düşmanı olan ve düşmanı olma ihtimali bulunan Müslüman ülkelerin dinsel, duygusal davranışlara fazlaca itibar etmeleri ve güvenmeleri nedeniyle  İsraillilerde bu halkları küçümseme duygusu oluşturmuştur. Bu görüşe Türkiye’nin girmediğini zannedenler yanılabilir.”
 
“ABD’ye göre İsrail Los Angeles’ten farksızdır. İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemek ABD halkı için sanki bir mecburiyettir. Bunun anlamı şu idi ki İsrail’e çatan bir devlet, düşmanlığında ısrar ettiği takdirde, eninde sonunda ABD’yi karşısına alacak ve sonunda onunla hesaplaşmak mecburiyetinde kalacaktır.” 
“Ortadoğu ülkeleri temsilcileri ABD ile İsrail arasındaki bu yakınlığı fark etmişler ve Amerikan korkusu onları Arap- İsrail veya Filistin- İsrail çatışması olarak tanımlayacağımız mücadeleden uzak durmaya mecbur etmiş gibi konuya uzak davranmaya gayret ediyorlardı.”
Bu ifadelerle ne demek istediğimizi bu gün Orta Doğunun haritasına bakan herkes net bir şekilde görebilir.Ama önce şöyle bir geriye bakalım; hatırlarsak İsrail’in en büyük düşmanları hem hudut olduğu dört ülke Suriye- Lübnan-Ürdün ve Mısırdı. ABD ve Hıristiyan batı ülkelerinin desteği ile kuruluşundan sonraki çeyrek asır gibi kısa bir dönem içinde gerek savaşlar, gerekse ekonomik ve siyasi baskılar sonucu bu tehdidi stabil hale getirmeyi başardı.
Yine hatırlarsanız İsrail’i tehdit eden en büyük güçlerin ikinci kuşakta olduğunu ve bu ülkelerin İran-Irak ve Libya olduğunu belirtmiştik. Çevre ülkelerini 1970lerde kontrol etmeyi başaran İsrail ve daha açıkçası Dünya Siyonist Güçleri dikkatlerini bu ülkeler üzerine yoğunlaştırdılar ve tarafsız bir gözle incelenirse denilebilir ki muhteşem oyunlar oynadılar. Bu oyunlarda kendileri hep gizli kaldı, yerlerine bölgedeki aktörleri kullandılar. Bölge ülkelerini yöneten kişi ve kadrolar verdikleri rolü reddederlerse gizli gizli hazırladıkları ve belirli istikametlere yönlendirdikleri liderler ve kadroları iş başına getirdiler. Genel kural her ülkenin çok iyi bir yönlendirme ile tehdit olmaktan çıkarılmasıydı.
Mesela 1980’lerin başlarında hem Irak ve hem de İran’ın başına dışarıda yetiştirilmiş iki yeni lider geldi. Saddam ve Humeyni’nin lider olmadan önce uzun bir süre yurt dışında yaşadıklarını çok iyi biliyoruz. Bu insanların vatanlarını sevmediklerini kimse iddia edemez. Tam tersi her ikisi de çok sevdikleri Irak ve İran Halkları için en iyisini yaptıkları inancıyla hareket ediyorlardı. Peki, onların bu inancı kendiliğinden, aldıkları eğitim ve yetişme tarzından oluştuğuna mı inanmalıyız? İran-Irak savaşı neden başladı? ve bu kadar uzun sürdü? Saddam neden daha sonra Kuweyt’e saldırdı? Ve ABD’yi doğrudan karşısına aldı ve ağır bir darbe yedi.
Ezcümle, Batı kendi içinde yetiştirdiği ve ülkelerinin başına getirdiği her iki liderin ülkesini de Siyonist düşman safından Batı düşmanı haline getirdi veya öyle olduğu iddiasıyla hırpalamaya başladı. Burada eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’e atfedilen bir ifadeyi hatırlatmak istiyorum:
“ Biz ABD olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz? Bizler aramızdaki vatan hainlerini öldürürüz. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini ise birer kahramana dönüştürüp o ülkelerin üst yönetim kurumlarına getiririz.”
İşte Siyonist Dünyayı en güçlü yapan olgu; liderler ve lider olması olası kişiler hakkında “Biyografik İstihbarat” diye adlandırdığımız istihbarat bilgileridir. Hedef kişi hakkında bütün bilgiler toplanır, kişi yakın markaja alınır. Kuvvetli yanları ve neye karşı zaafı olduğu tespit edilir. Bu bilgiler kendilerine kişiyi arzu edilen istikamette yönlendirilmelerine yardımcı olur. Bu meyanda şantaj da önemli bir yer tutar. Bireyin maddiyata karşı olan zaafı veya seks’e olan düşkünlüğü belgelenir ve gerektiği zaman kullanılır. Birey sağlam karakterli, dürüst bir vatansever de olabilir, o zaman da çevresi kanalıyla yapılması istenen işin ulusunun yüksek menfaatine hizmet ettiği konusunda ikna edilebilir ve yine de kullanılır. Din, mezhep, ırk ve menfaat çatışmaları Ortadoğu ülkelerini karıştırmak için en başarılı şekilde istismar edilebilen ve sıklıkla kullanılan sosyal ve siyasi olgulardır.
Bu söylediklerimizin en güzel örneklerini çevremize bakınca rahatlıkla müşahede edebiliriz. Mesela Irak’ın son savaştan sonraki durumunu ele alalım: Irak halkı özgürlük ve Demokratik bir yaşama kavuşturulacaktı ama karşımızda bölünmüş anti demokratik bir ülke duruyor. Halkın bütünlüğü yerle bir olmuş hem ırk ve hem de mezhep çatışması var. Bu ülkenin yakın bir gelecekte yeniden birleşik ve demokratik bir ülke haline geleceğine inanan var mı?
Daha birkaç sene öncesine kadar dost ve kardeş ülke olarak tanımladığımız Suriye’ye niye birdenbire bu kadar düşman olduk. Her ne kadar AKP yöneticileri Suriye’yi Esad’ın Laik anlayışından veya Baas rejiminin ilerici anlayışından kurtarıp, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesini istiyorsa da yine de İsrail’in en büyük düşmanlarından bir Müslüman ülkeye karşı bu kadar yanlı hareket etmek acaba ne kadar doğrudur? Acaba bu düşmanlık ülkemize ne kazandırır? Ne kaybettirir?
Türkiye’nin yandaşlığını kazanan Siyonizm, ABD ve Hıristiyan Batı dünyasının Suriye’den sonra İran’ı da bir sonraki hedef olarak vitrine koymayacağını sanmak büyük bir siyasi hata olur. Jeopolitik ve Jeostratejik değerlendirmeler biraz daha net olarak masa üzerine konursa; Suriye’deki asıl hedefin Suriye Halkına özgürlük ve Demokrasi getirmeden daha çok bölgedeki Kürt azınlığın haklarını korumak ve tıpkı Irak gibi Suriye’nin Kürtlerle meskûn kesiminde öncelikle yarı bağımsız bir Kürt yurdu yaratmak olduğu fark edilecektir.
30 Yıl önce ortaya konan Büyük Ortadoğu projesi ne yazık ki Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin birlikte hareket etmelerine imkân verilmemesi yüzünden toprak kayıpları ve kazançları ile birlikte yavaş yavaş gerçekleştirilmek üzeredir. Ama ne yazık ki özellikle önümüzdeki Suriye meselesinde ve gelecekteki İran ve daha sonra muhtemelen Türkiye’de oluşacağı gibi en önemli rollerden biri Türk yöneticilerine oynatılıyor.
İktidarda da olsa, muhalefette de olsa düşünen her beyin kendisine şu soruyu sormalıdır. “ Bölgenin en huzursuz olması gereken, etrafı düşmanları ile kuşak kuşak çevrilmiş olan İsrail Halkı huzur içinde yaşarken, onların yerine, acaba neden çevresindeki ülkelerin (ülkemiz dâhil) hemen hemen hepsinde iç kargaşa mevcut bulunuyor? Ve neden bölge ülkeleri sorunlarını dostça, anlaşarak kendi ırksal ve dinsel anlayışlarına uygun bir şekilde çözme yerine hep çatışmayı tercih ediyorlar? Yoksa çatışmayı tercih mi ettiriliyorlar? Bu soruya cevabınızı kendiniz verebilirsiniz. Ama bir noktayı daima göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim: “ Düşman halkla en ucuz, en az zararlı ve en etkili mücadele; o ülkenin kendi içinde, kendi elemanlarının birbiriyle şu veya bu nedenle çatıştırılmasıdır. Onlar ne kadar çok iç ve dış sorunla mücadele ederse, siz o kadar rahat kalırsınız.”
Bütün temennim ülkemizin istihbarat unsurlarının, yandaş yeteneksiz insanlar yerine stratejik istihbarat yapabilme yeteneğinde yetişmiş elemanlara sahip olması ve bütün zorluklara rağmen şu nalet “Büyük Ortadoğu Projesi” diye tanımlanan ve parçalanmış yeni bir Ortadoğu yaratmayı amaçlayan gelişmelerden ülkemizi fazla zarar görmeden çıkarmayı başarabilmesidir.
 
Dr. M. Galip Baysan
 
  



--

Görüş, düşünce ve iletileriniz için aşağıdaki haberleşme ağını kullanabilirsiniz

Saygılarımla

kotanlartr@googlegroups.com

 http://groups.google.com.tr/group/kotanlartr?hl=tr

 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin