30 Ocak 2012 Pazartesi

(MADENCİYİZTR) vatan yoksa işte yok aşta yok- madende yok"Yabancılara Taşınmaz Satışı"



Yenilikçi madenciler,oda yöneticileri,tüm işini aşını gelecegini düşünen insanları Yabancılara taşınmaz satışı konusunda bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.Artık saflaşma sag sol saflaşması degildir ilerici gerici saflaşması hiç degildir.
Saflaşma vatan topragını satanlar ve ona karşı olanlar şeklindedir.yani milli olanlar ve gayri milli olanlar şeklindedir.
Senin yerin neresi bunu bil ve karşındaki bizi yönetecek olanlarada sor bu saflaşmada sen neredesin.gerisi boş laftır. vatanın satışının perdelenmesidir.




KARSILIKLILIK ILKESININ KALDIRILMASI KAPITULASYON DEMEKTIR
    12 Mayıs 2011 tarihinde, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla “Yabancılara Taşınmaz Satışı” önündeki engeller aşıldı. Bugüne kadar yabancılara 29 ya da 49 yıl gibi geçici sürelerle işletme hakkı devredilen yeraltı ve yerüstü işletmelerinin tamamının, 12 Mayıs 2011 tarihli bu karar yüzünden artık yabancılar tarafından tapusu alınabilecek. Bu, hem Lozan'ın ortadan kalkması, hem de ülkenin güvenliği ve geleceği açısından çok büyük bir tehlike anlamınadır. Ayrıca yabancı turizm firmalarının orman alanlarını da sorgusuz sualsiz satın alabileceklerini ve diledikleri tesisleri kurabileceklerini ortaya koymaktadır. Özellikle orman köylülerinin ve kamuoyunun dikkatli olması kaçınılmaz olmuştur.                                    
        Karşılıklılık ilkesi kaldırılıyor  
    5782 sayılı “Yabancılara Toprak Satışı Yasası”nı Anayasa Mahkemesi, tarafından iptal baş vurusu ret edildikten sonra iktidar, önünde hiçbir engel kalmamasından dolayı tam hızla ülkenin en değerli rant getiren topraklarını satışa çıkarmayı sürdüreceğini ve “karşılıklılık-mütekabiliyet” koşulunu da kaldıracağını, TOKİ’nin eski patronu yeni şehirlerden sorumlu Bakan tarafından açıklanmış bulunuyor. Aslında karşılıklılık ilkesini hiçbir dönem tanımış olmamasına karşın ve İsrail’e taşınmaz satılmamıştır demesine rağmen resmi kayıtlarda İsrailli gerçek 100 kişinin 136 dekar arazi aldığı Tapu ve Kadastro internet sitesinde yer aldığı halkımız tarafından bilinen bir gerçek. Yine İsrail’in Konya Karapınar köyündeki arazilerinin 40 bin dekarlık bir kısmını organik tarım ve askeri amaçlı hava alanı olarak değerlendirmekte olduğu, ayrıca GAP bölgesinde yerli şirket ortaklıklarıyla binlerce dekar araziyi kullanmakta olduğunu medya açıklamalarında duyulmaktadır. Yine Mersin-Erdemli’deki 4.050 dekarlık Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü 3700 metrelik sahil şeridiyle özelleştirme kapsamında İsrailliler ele geçirmek için MESİAD (Mersinli Sanayici ve İşadamları Derneği)’nin de desteğini alarak turizm ve tarım amaçlı yatırıma hazırlanmaktadırlar.
    Oysa 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması 37.inci maddesinden 45.inci maddesine kadar olana hükümleri, Türk Hükümeti tarafından “Azınlıkların Korunması” adı altında verilen hakları içermektedir. 37.madde: “Türkiye, 38 den 44’e kadar olan maddelerde açıklanan hükümlerin temel esaslar olarak tanınmasını ve hiçbir yasa, tüzük ve işlemin bu hükümlere zıt ve karşı olmamasını ve hiçbir yasa, hiçbir tüzük ve hiçbir resmi işlemin sözü edilen hükümlerden üstün olmamasını yükümlenir” demektedir. 44.cü maddeye kadar hep bu hükümlerden söz edilmektedir. Azınlıkların dini, hayrî ve eğitim konularındaki haklarıyla, Müslümanlarla özdeş medeni ve siyasi haklardan yararlanacakları belirtilmiştir. 42.üncü madde de: “Türk hükümeti, Müslüman olmayan azınlıkların aile hukuku ve kişisel hakları konusunda, bu sorunların adı geçen azınlıkların gelenek ve göreneklerine göre çözümlenmesine yardımcı olacak her türlü yasayı çıkarmaya olur verir.
    İş bu yasalar Türk hükümeti ile azınlıkların her birinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan komisyonlarca düzenlenecektir. Anlaşmazlık durumunda, Türk hükümeti ile Avrupa hukukçuları arasından bir üst hakem atayacaktır.
    Türk hükümeti adı geçen azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki dinsel kuruluşlara her türlü koruma önlemi almayı yükümlenir. Bu azınlıkların bugün Türkiye’de var olan vakıflarına her türlü kolaylık gösterilecek ve Türkiye hükümeti yeni dinsel ve hayırsal kuruluşların çalışması için benzeri diğer özel kuruluşlara sağlanmış olan kolaylıkların hiçbirini esirgemeyecektir” şeklindeki hükümler yer almaktadır. Son madde olan 45.ci maddede ise: “ İş bu fasıldaki hükümleri ile Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklara tanınan hukuk, Yunanistan tarafından da kendi ülkesinde bulunana Müslüman azınlıklar içinde tanınmıştır” çok net olarak belirlenmiş olmasına karşın bugün yapılmak istenen, bütün bu hükümleri mevcut iktidarın yok sayarak kaldırmaya kalkması ne ülke çıkarları ve ne de Lozan’daki kazanımlar açısından kabul edilebilir. Bu, b,r anlamda Lozan’ı kendi elimizle delmek ve “Kapitülâsyon” anlamını taşır.                   
                                                                                                                       
Orhan Ozkaya