29 Temmuz 2010 Perşembe

((slayt izle)) Ahmet Altanların cüreti


                                                                                                                      29 Haziran 2010

 

 

Olmak ya da Olmamak

                                   Mehmet Bedri Gültekin

 

Ahmet Altanların cüreti

 

            Son aylarda benzer yazılar çoğaldı. Ama sanıyorum Ahmet Altan’ın 22 Haziran tarihli Taraf gazetesinde yayınlanan makalesi, benzer yazıların en cüretkâr olanıdır. “Vatanı bir kadın memesine satarım” diyen birisinin Ordu’ya saldırıda da başı çekmesi normaldir.

            Ahmet Altan söz konusu makalede kendinden geçmiş vaziyette, gizleyemediği memnuniyetini yazısının bütün satırlarına yansıtarak özetle şunları yazıyor:

            “PKK Orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, “küllüm” ediyor.

            “Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor, gidiyor karakolları, birlikleri, taburları basıyor, “en seçkin” birlikler denen komando tugayına saldırıyor.

            “Her seferinde zayiat verdiriyor ve gidiyor.

            “800 bin kişilik Ordu’yu hallaç pamuğu gibi atan PKK kaç kişi dersiniz?

            “Beş bin kişi.

            “Ya PKK 15 bin kişi olsaydı?

“Herhalde Türk medyası “şanlı Anakara direnişi” konusunda ateşli manşetler atar,

PKK’yı Ankara kapılarında durdurduk” diye övünürdü.

“Bu Ordu, Ordu değil!”

            Bundan birkaç yıl önce böyle bir yazıyı yazmak hiç kimsenin aklının kenarından bile geçmezdi. Aklından geçirenler ise bunu yazmaya cesaret edemezlerdi.

            Ne değişti?

Nasıl bir gelişme yaşandı ki, Ahmet Altanların Türkiye’ye ait ne varsa, ona ilişkin kinlerini böyle fütursuzca ortaya dökebilmelerini mümkün kıldı.

 

YALAN VE GERÇEK

            Her şeyden önce şunu belirtelim:

Ahmet Altan yalan yazmaktadır.

            TSK son derece elverişiz koşullar altında da vatanı savunma görevini yerine getirmeye devam ediyor. Genelkurmay’ın 23 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamaya göre, son bir ay içinde TSK’nın kaybı 19, terör örgütünün kaybı ise 45’tir.

            Bununla birlikte Türk Ordusu’nun 1990’lı yıllarla kıyaslandığında teröre karşı mücadelede daha farklı bir görüntü verdiği doğrudur. Gerçekten de basına yansıyan haberlere göre PKK karakollara saldırmaktadır, yollara mayın döşemektedir ve yerleşim yerlerinde silahlı saldırılar gerçekleştirmektedir.

            Ordu ise genellikle savunma durumundadır.

            Bu durum nasıl ortaya çıktı?

            Abdullah Gül 24 Mayıs 2003 tarihinde, Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu’na itiraf ettiği üzere, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma imzaladığını açıkladı.

            İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından açıklanan bu gizli anlaşmaya göre Türk Ordusu sınır ötesi harekât yapamayacak, sınır içinde yapılacak kapsamlı operasyonlarda ise ABD’nin izni gerekecek.

            Gerçekten de TSK 2003 yılından bu yana sınır ötesi harekât yapmadı. 2008 yılı Ocak ayında ABD’ye rağmen yapılan sınır ötesi harekât ise ancak 10 gün sürebildi.

            ABD ültimatom üzerine ültimatom verdi ve sonunda AKP’nin de bastırmasıyla TSK operasyonu yarıda bıraktı ve geri çekildi.

            Kısacası ABD ile yaptığı gizli anlaşma ile TSK’nın elini kolunu bağlamış olan bir iktidar söz konusudur.

            Ahmet Altan gibi kalemini emperyalistlerin hizmetine sunmuş olanlar ise bu gerçeği gizleyerek Ordu’ya saldırıyorlar.

 

ELİNİ KOLUNU BAĞLAMAK

            Ahmet Altanların gizlediği ikinci büyük gerçek şudur. AKP iktidarı ile F tipi Gladyo tam üç yıldır Türk Ordusuna karşı bir operasyon yürütüyorlar.

            Hayatını ortaya koyarak teröre karşı mücadele eden komutanlar şimdi Silivri ve Hasdal’da tutuklular.

            Sıcak mücadelenin en ön cephesinde olan üç komutan; Hakkâri’deki Tümen Komutanı ile Elazığ ve Adana’daki 8. ve 6. Kolordu komutanları hakkında daha yeni tutuklama kararı çıkarıldı.

            Bu koşullarda teröre karşı başarılı bir mücadele nasıl olacaktır? Hangi komutan her an tutuklanabileceği endişesi içinde görevini hakkıyla yerine getirebilir?

            Yani ortada şöyle bir tablo vardır: Amerika ve emrindeki bölücülük cepheden saldırmaktadır.

            AKP ve F tipi Gladyo Ordu’nun elini kolunu bağlamıştır.

            Bu savaşta Ahmet Altanlara verilen görev ise gerçekleri gizleyerek Türk Ordusu’na karşı psikolojik savaşı yürütmektir.

 

MİLLETİN AZİM VE KARARI

            Tablo budur.

Düşman işini yapıyor. Düşmanın safında yer alanlar, kendilerine verilen görevi yerine getiriyorlar.

            Peki, saldırıya uğrayanlar ne yapıyor?

            O iki sayfa 9 maddelik gizli anlaşma bilindiği halde buna karşı ne yapılıyor?

            Operasyonlarla Ordu’yu arkadan vuranlara, Ordu’nun elini kolunu bağlayanlara karşı ne yapılıyor?

            Ahmet Altan’ın konuşması “demokrasi” ve “basın özgürlüğü” kapsamında mıdır?

            Emperyalistlerin hesabına yürütülen operasyonlara, “hukuka saygılıyız” diyerek boyun eğenler ve seyredenler düşmanı azdırmaktan başka bir şeye hizmet etmiyor.

            Ahmet Altanları kendinden geçmişçesine kinlerini kusmasına olanak sağlayan durum budur.     

            Öyle görünüyor ki bir kez daha “milletin bağımsızlığını, milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

                                                                                                          mbgultekin@ip.org.tr


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin