17 Mart 2013 Pazar

((slayt izle)) 16 MART 1978 KATLİAMI VE SORUMLULARI



-- 16 MART 1978

İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt'taki Merkez Binası’ndan toplu halde çıkan solcu öğrencilerin üzerine ülkücüler tarafından 16 Mart 1978 yılında bomba atılmış ve ardından gerçekleşen silahlı saldırı sonucunda yedi öğrenci hayatını kaybetmişti.

Tarihe '16 Mart Katliamı" olarak geçen bu saldırının ardından tam 35 yıl geçti. 2008 yılında 30'uncu yılı olan katliamın davası zaman aşımına uğramış ve bu katlimaın üzeri bu şekilde örtülmüştü.

16 MART KATLİAMI NASIL YAŞANDI

O günlerde tüm üniversitelerde olduğu gibi İstanbul Üniversitesi’nde de solcu öğrencileri olası bir saldırıya karşı okulu toplu halde terk etmektedirler. Polis eşliğinde gerçekleşen okul çıkışına o gün eşlik etmesi gereken polisler başka yere gönderildiğinden, Reşat Altay’ın sorumluluğunda yeni bir ekip görevlendirilmiştir.

Polisler, saat 13.45’te öğrencileri ana kapıdan dışarıya korumasız çıkmaya zorlar. Öğrencileri çıkmaya zorlayan Reşat Altay denetimindeki polisler dışarıya adım atmazlar. Dışarıda görevli yedi polis ise o sırada yakın bir yerde, “Beyazıt komünistlere mezar olacak” diye slogan atan ülkücü gruba doğru yönelir.

Korumasız kalan öğrencilerin üzerine önce bomba atılır daha sonra ateş açılır. Saldırı sonrası Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencilerinden Cemil Sönmez, Baki Öz, Abdullah Şimşek, Murat Kurt, Hamdi Akıl ve Turan Ören hayatını kaybeder. Kimi polisler ateş açanların arkasından koşmak ister ancak Komser Reşat Altay buna izin vermez. Bombayı atan Zülküf İsot isimli ülkücü genç ise olaydan günler sonra başka bir ülkücü tarafından olay açığa çıkmasın diye öldürülür. Katliamın asıl failleri arasında dönemin ülkü ocakları ikinci başkanı Abdullah Çatlı da vardır.  oda tv


CAN DÜNDAR

 

Reşat Altay'ın yazılmamış anıları



Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay merkeze alındı dün...
Malumunuz, Altay, sürekli linç, suikast, cinayet haberleriyle gündeme gelen Trabzon'daki güvenlik zaafını izah ederken, suçu reform yasalarına atmış, "Avrupa Birliği uyum kanunları istihbaratı zayıflattı" demişti.
Demokratikleşme hevesi Emniyet'te zaaf yaratmasa, polisin elinde yetki olsa, hiç bunlar başa gelir miydi?
Dilerim Altay, Trabzon'daki ağır mesai günlerinden sonra Ankara'da boş vakit bulur; anılarını yazar.
Biz de Türkiye'nin son 30 yılının hikâyesini onun kaleminden okuruz; okudukça sürekli baş sayfaya dönen kanlı bir tarih kitabı gibi...
***
Mesela o kitap 30 yıl öncesinden bir sahneyle başlayabilir:
16 Mart 1978 Perşembe günü...
Öğleyin...
İstanbul Üniversitesi çıkışında 100 kişilik öğrenci grubunun üzerine bomba atılıyor.
7 ölü, 47 yaralı var.
Esmer, kısa boylu, hırkalı bombacı, TNT'yi solcu grubun üzerine atıp üniversitenin merdivenlerinden kaçmaya başlıyor. Öğrenciler kaçışırken Beyazıt Kütüphanesi önünden de otomatik silahlarla yaylım ateşi açılıyor.
Gençler de polis de yere kapaklanıyor.
Ayağa kalktıklarında polis ateş açan saldırganları takip için fırlıyor.
Arkadan bir ses:
"Geri dönün" diye bağırıyor.
Polis geri dönüyor. Katiller kaçıyor.
Geri dönen polislerden biri Yahya Gergin...
Olayın ayrıntılarını yıllar sonra 32. Gün'den Rıdvan Akar'a anlatıyor. Meğer normalde 30-40 polisin görev yaptığı kapıda o gün sadece 9 polis görevlendirilmiş. Failleri kovalarken kendilerine "Geri dönün" diye bağıran amiri de merak edip araştırmış.
O komiser yardımcısının adı Reşat Altay'mış.
***
Belki o günü yazar Altay anılarında...
Sonra bandı 14 yıl ileri sarar:
Nisan 1992...
Çiftehavuzlar'da bir örgüt evi... 3 Dev-Sol militanı kıstırılıyor. İstense beklenip teslime zorlanabilirler. Ama hayır; polis evi basıyor ve 3'ünü de öldürüyor.
Bu yargısız infazın ardından 22 polis hakkında "kasten adam öldürmek" suçlamasıyla dava açılıyor.
Daha sonra "Zor kullanma yetkilerini kullanmışlardır" diye beraat eden sanıklar içinde ileride Susurluk davasında tanıyacağımız isimler var:
İbrahim Şahin gibi... Ayhan Çarkın gibi...
Tanıdık bir polis daha var:
Reşat Altay.
***
Ne kadar renkli anılar bunlar...
4 yıl daha geçiyor... Sayfalar çevriliyor...
3 Kasım 1996...
Susurluk skandalı patlıyor. Kazada ölen Abdullah Çatlı'nın bütün ilişkileri ortaya seriliyor.
Çatlı'nın telefon kayıtları incelemeye alınıyor. Ve şaşırtıcı sonuç ortaya çıkıyor:
Kırmızı bültenle aranan Çatlı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şubesi'nin müdürüyle 5 kez telefonla görüşmüş.
Kim var şubenin başında?
Doğru tahmin ettiniz:
Reşat Altay...
***
Altay anılarını yazsa, bu ilişkileri anlatsa, bütün bunlara rağmen nasıl sürekli terfi edip Gaziantep'e, Bursa'ya, Trabzon'a emniyet müdürü olduğunu izah etse, biraz da Trabzon'daki örgütlenmelerden bahsetse iyi olmaz mı?
Türkiye'nin son 30 yılının hikâyesini onun kaleminden okurduk böylece; ilerledikçe hep baş sayfaya dönen kanlı bir tarih kitabı okur gibi...

Görüş, düşünce ve iletileriniz için aşağıdaki haberleşme ağını kullanabilirsiniz

Saygılarımla

kotanlartr@googlegroups.com

 http://groups.google.com.tr/group/kotanlartr?hl=tr

 

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "pınarslayt" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için, https://groups.google.com/groups/opt_out adresiniz ziyaret edin.