22 Haziran 2016 Çarşamba

((slayt izle)) 12 köşe yazısı Hayal Gibi Bir Resim, Öykü Kitabı Mustafa Topçu Mersin İçel Burak Canlı

MERTİM veya MERSİN TİCARET MERKEZİ 52 KATLI GÖKDELEN…

Temel atma ve inşaat tarihi 1983 yılı olan yüksekliği 176,8 metre olmaktadır. 52 kata sahip olan binanın toplam 170.000 metrekare alanı bulunmaktadır. Mimarı 26.11.1934 ve Deniz'li doğumlu olan Cengiz Bektaş'dır.Bina 1987'de tamamlandı. 2000 yılına kadar Türkiye'nin en yüksek binası idi. Otel ve ofis olması için inşa edilen gökdelen 2012 yılı başı itibariyle İstanbul dışında en büyük yapıydı.

Türkiye'de şu an için 13 büyük gökdelen sıralamasında yer alan yapıdan önce sırasıyla

1. Sırada İstanbul Sapphire 234,9 metreyle 54 kat olarak 2011'de inşa edildi.

2. Sırada İstanbul Spine Tower 202 metreyle 47 kat 2014'de inşa edildi.

3. Sırada İzmir Folkart Tower A 200 metreyle 46 kat 2014'de inşa edildi.

4. Sırada İzmir Folkart B 200 metreyle 46 kat 2014'de inşa tamamlandı.

5. Sırada İstanbul Anthill Residence 195 metreyle 54 kat 2010'da inşa tamamlandı.

6. Sırada İntanbul Anthill Residence 2 195 metreyle 54 kat 2010'da tamamlandı.

7. Sırada İstanbul Varyap Meridian Grand Tower 192 metreyle 61 kat 2013'de tamamlandı.

8. Sırada İstanbul Rönesans Tower 186 metreyle 40 kat 2014'de tamamlandı.

9. Sırada İstanbul İş Kuleleri 1 181,2 52 kat 2000'de tamamlandı.

10. Sırada İstanbul Andromed 181 metreyle 52 kat 2013'de tamamlandı.

11. Sırada İstanbul Varyap Meridian C Blok 180 metreyle 45 kat 2013'de tamamlandı.

12. sıra da İstanbul Palladium Tower 180 metreyle 43 kat 2014'de tamamlandı.

13. Sırada Mersin Mertim 176,8 metreyle 52 kat 1987'de tamamlandı.

Şu an hâlihazır da yapımı devam edenler arasında ise birkaç örnekle;

1. sıra da İstanbul Skyland İstanbul B Blok 293 metreyle 46 kat

2. sıra da İstanbul Skyland A Blok 293 metreyle 44 kat

3. sıra da İstanbul 270 metreyle 53 kat

4. sıra da Ankara Sapphire 260 metreyle 60 kat

5. sıra da İstanbul Nurol Life 252 metreyle 50 kat

6. sıra da Metropol Kule 250 metreyle 58 kat

İnşaları devam etmektedir. Mersin İçel Sevdalılarının beklentisi yapımı devam edenlerinde ötesinde Burç Halife Birleşik Arap Emirlikleri Dubai'de bulunan ve 2009'da inşa edilen 818 metre 160 katlı binadan da büyük bir binanın yöremize yapılmasıdır. Mersin İçel Burak Canlı


VANDALLIK VANDALİZM TAHRİPÇİLİK GOŞİZM ANARŞİZM TERÖR

Bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, zarar verme eylemini gerçekleştiren kişiye Vandal denir. Vandal, kırma, yok etme, yakıcı madde atma, parçalama, boya atma, kesme… Yoluyla kamunun veya birisinin sahiplendiği, önemsediği ve değerli bulduğu bir nesneye sonucunu bilerek zarar verir. İdeolojik ve siyasal kökeni yoktur. Önceden planlanmadığı gibi organize kimliği de bulunmaz. Anlık olarak ortaya çıkıp kısa soluklu olan bireysel veyahut bireylerin yığın psikolojisi içinde katıldıkları amaçsız ve bilinçsiz bir şiddet eylemi ve baskılanmış şiddet duygusunun denetimli olmayan etrafı kırıp geçirmektir.

Maddi yönün dışında tahripçiliğin sosyal, hukuk ve psikolojik boyutları da bulunmaktadır. İçeriğinde yıkım olan isyankâr bir davranış olan tahripçiliğin tarihsel boyutları bulunmaktadır.

Sanat, ilim eserlerini tahrip eden kişiye "Vandal", güzel şeyleri yıkıp bozma eylemine ise "Vandalizm" denir. Bir Saldırganlık türü olarak Vandalizm'in değişik görünümlerinde; 1-Açgözlü Tahripçilik 2-Taktik/İdeolojik tahripçilik 3-Oyunsu Tahripçilik 4-Kinci Tahripçilik 5-Kötü niyetli Tahripçilik sayılabilir.

1794'de Henri Gregorie adında bir din adamı Fransız Devrimi sürecinde Cumhuriyet Ordusu'nun davranışlarını nitelemek için 455 yılında Roma'yı yağmalayan Cermen soyundan gelen Slav kökenli Vandallara benzetmiştir.

Resmi Vandalizm tarihinde ise Roma İmparatorluğu'nda, damnatio memoriae, Hatıraların Lanetlenmesi denilen bir uygulama da sevilmeyen birisi öldüğünde ona ait heykeller ya kırılır ya da kafası koparılmaktaydı. Filmlere de konu olan olay da isimler tüm kayıtlardan çıkarılır ve adları anılmazdı. Neron imparator olunca, kendisinden önce gelen tüm imparatorlara ait heykelleri yıktırmıştır. Hıristiyanlığın kabulünden sonra Romada'ki heykeller ya tahrip edilmiş ya da heykellerin alınlarına haç kazınmıştır.  Eski Mısır'da örneklerine rastlanmaktadır. Yeniçağda ise Naziler tarafından yıkılan Yahudi sembolleri, Sovyetlerin çöküşünden sonraki tahribatlar ile Taliban'ın yok ettiği tarihi Buda heykelleri örneklerini sayabiliriz.

Kadınlara oranla erkek bireylerde daha sık görülmektedir. Çözüm ise, bireylerde ulaşılması mümkün olmayacak beklentilerin yaratılmasından kaçınılması, çocukların işbirliğine dayalı ve saldırgan olmayan davranışlarının ödüllendirilmesi ile caydırıcı ceza dışında ceza uygulanmaması temel ilke olmalıdır. Empati eğitiminin yanı sıra medyanın saldırganlık üzerine yarattığı etkiler incelenmeli ve örf, adet ile geleneklerin içinden saldırganlık taşıyanlar dışlanmalıdır.

Bu tür davranışlar içerisinde bulunan kişiler serseri ruhlu mu? Yoksa topluma bir mesaj mı vermek istedikleri sorusunun cevabı önemlidir.

Hukuk Vandaliz, anarşizm, Goşizm ve Terör'ü birbirine karıştırmamalıdır. Goşizm aşırı solculuk yani küçük burjuva sınıfının işçi sınıfını dışlayan serüvenci ve bireysel terörü olarak görülmekteyken Terör silah ve zor kullanma hakkını yasadışı olarak kullanarak, siyasi ya da etnik nedenlerden vatandaşların devlete olan güvenini kaybettirme bulunmaktadır.

Anaşizm'de ise mülkiyetsiz, özgürlüğün sınırsız ve kısıtsız kullanımını engelleyecek her tür otoriteyi tümden reddeden ve amaca ulaşmak için şiddeti kullanmayı onaylarken de sosyopolitik ve sosyoekonomik bir model ortaya koymaktadır. Mersin İçel Burak Canlı


ŞERAFETTİN ELÇİ, GÜNEŞ MOTELİ OLAYI VE 49'LAR DAVASI

14 Mart 1938 tarihinde Şırnak'ın Cizre İlçesinde doğan Şerafettin Elçi'nin yorumsuz ve tarafsız olarak kaleme alıyoruz.

İlkokul ve ortaokulu Doğduğu ilçe Cizre'de tamamladı. Lise'yi Mardin'de okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni tamamladıktan sonra Avukatlık Stajını Diyarbakır'da yaptı. 49'lar davası diye tarihe geçen "Kürtçülük Davası'ndan yargılandı"

"49'lar davası; Yusuf Azizoğlu ve Canip Yıldırım ile birlikte İleri Yurt gazetesini çıkaran Musa Anter, yayınladığı Kürtçe şiiri "qimil/Kımıl" sebebiyle, Musa Anter'e destek veren 50 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan Mehmet Emin Batu mide kanamasından vefat edince geriye 49 kişi kaldı ve dava bu sayıyla anılır oldu. 14 ay tutukluluğunun ardından 27 Mayıs Darbesi 1960 gerçekleşti. Dava suç vasfında değişikliklerle birlikte 1965 yılında sonuçlanabilmiştir."

Şerafettin Elçi bir süre Cizre'de Avukatlık mesleğini icra ettikten sonra 12 Mart 1971 Muhtırası döneminde, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi sanıkları arasında Diyarbakır Askeri Mahkeme'sinde yargılandı. Askeri Cezaevinde 8 ay kadar tutuklu kaldı.

1977 yılında Mardin milletvekili oldu. Bülent Ecevit "kumar borcu olmayan 11 milletvekili arıyorum" sözüyle İstanbul Florya Semtinde Güneş Moteli'nde (Güneş Motel Olayı)daha sonra 11'ler olarak anılacak Adalet Partisi'nden ayrılan bağımsız milletvekilleriyle görüşüp ek olarak Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Güven Partisi'nin de desteğiyle II. Milliyetçi Hükümeti'ni Süleyman Demirel'i devirip, 5 Ocak 1978 tarihinde yeni hükümetle tekrar başbakan olurken Şerafettin Elçi kurulan hükümette 1978-1979 yılları arasında, Bayındırlık Bakanı olarak görev yapmıştır.

Bakan olduğu süreçte "Türkiye'de Kürtler var, ben de Kürdüm" açıklamalarından dolayı 12 Eylül 1980 darbesinde tutuklanıp 2 yıl 3 ay ceza aldı. Gene Bakanlığı döneminde "bazı Kürtleri işe aldı" diye Yüce Divan'da yargılanıp ceza aldı. 10 yıl kadar siyasi haklardan mahrum bırakılıp Avukatlık mesleğini yapmaktan alıkonuldu. Cezalardan dolayı Toplamda otuz ayı aşkın bir süre cezaevinde kaldı.

1992'de 98 Kürt aydını ile Kürt Hak ve Özgürlükleri Vakfı'nı kurdu. Hukuki mücadelenin sonunca Vakıf, 1995'te Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı olarak tescil edildi. "Kürt" adı ilk kez Cumhuriyet tarihinde bir kurumda resmiyet kazanmıştır. 1994'te arkadaşlarıyla birlikte, Kürt Demokratik Platformu'nun kuruluşuna öncülük etti. Ve sözcülüğünü üstlendi. Platform, 3 Ocak 1997'de kurulan Demokratik Kitle Partisi'nin oluşum faaliyetlerini yürüttü. Ve Demokratik Kitle Parti'sinin Genel Başkanlığına Şerafettin Elçi getirildi. Anayasa Mahkemesi tarafından 26 Şubat 1999 tarihinde kapatıldı. Bu sefer de Aralık 2006 tarihinde Kurulan Katılımcı Demokrasi Partisi'nin genel başkanı oldu.

12 Haziran 2011 seçimlerinde Diyarbakır ilinden bağımsız milletvekili seçildi. Şerafettin Elçi milletvekili yemini için, "Parlamentoda edilecek yemini kabul etmemiz mümkün değil. Bu yemin faşizan bir anlayışla, sadece Türk şoven anlayışla hazırlanmış bir yemindir. Hiçbir zaman bu yemin bizim kabulleneceğimiz, benimseyeceğimiz, siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız yemin değil." Diye açıklama da bulunmuştur. 25 Aralık 2012'de kanser nedeni ile vefat etti. İsmi dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Şırnak'ta 26 Temmuz 2013 tarihinde açılışı yapılan havalimanına verildi. Tarihe tarafsız, yorumsuz bir bakış atalım dedik. Mersin İçel Burak Canlı


HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE İSLAMDA'Kİ DURUMU…

Hukukun ülkedeki yayılmışlığını ve yetkisinin yüksekliğinin ifadesi için kullanılırken Devlet ve hükümet yetkisini elinde bulunduranlara karşıda üstünlüğünden bahsedilir.

Hiç kimsenin imtiyazlı olamayacağından ve her vatandaşın hukukun muhatabı olabileceğinden bahsedilir. (Örnek krallar dahi hukukun üstünde olamaz) Bu nedenle hiçbir kimse veya hiçbir kurumun, hukukun üstünde olmadığı anlamına gelir.

Kurallar ve kanunlar Adaletten önemli olmamalıdır. Kuralcı ve şekilci anlayıştan da öte de gerçek anlamda hukuk(hak/adalet)üstünlüğünü ifade etmelidir.

Aristo'nun 'Politika' isimli eserinde 'Hukuk yönetmelidir' ifadesi geçmekteyken, Antik Yunanda hakim olan anlayışta "en iyi yönetim biçimi, en iyi adamlar tarafından yönetilmektir" varken Eflatun, 'en iyi adamlar' topluluğunun, kanunlara uyacak kadar 'iyi' olduklarını umar. Yani "Hukuk ve diğer bir otorite karşı karşıya geldiğinde, devletin çökmesi çok da uzak değildir, ama hukuk, devletin efendisi ise, ve devlet de hukukun kölesi ise, ancak bu durumda bir ümit vardır ve insanlar, Tanrı'nın devlete yağdırdığı kutsamanın tadına varabilirler.

İslami Kaynaklarda ise, 17 Yüzyılda hukukun halife'den bile üstün olduğu açıkça yazmaktadır.

Örnekleme olarak;

"Hayır, Rabb'ine andolsun ki, onlar aralarındaki çekişmelerinde seni hakem tayin edip, senin verdiğin hükme, içlerinde bir sıkıntı duymadan, tam anlamıyla teslim olmadıkça inanmış sayılmazlar."(Nisa suresi,65. Ayet)

"Kim bir haksızlığa uğradıktan sonra hakkını alırsa, işte onların aleyhine bir yol izlenmez." (Şüra suresi, 41. Ayet)

"Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan; kendiniz, anne babanız ve yakın akrabalarınızın aleyhine bile olsa, Allah için doğru şahitlik eden kimseler olun. Haklarında şahitlik yaptığınız kimseler, ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah onlara daha yakındır. Hislerinize uyup, adaletten sapmayın…(Nisa suresi,135. Ayet)

"Sizden evvelkilerin mahvolmalarının sebebi şudur ki: İçlerinden şerefli bir kimse çalınca onu cezasız bırakır; zayıf birisi çalınca ise kanunu tatbik eder, onu cezalandırırdı. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fatma'da hırsızlık etse, cezasız bırakmazdım."(Buhari, Enbiya)

1610 yılında Kral James I tarafından Lordlar Kamarasında "Majestelerinin krallığının, asil atalarının, kral ve kraliçelerinin, yönetimiyle yaşadığı mutluluk ve özgürlüğün pek çok farklı sebebi arasında, kesin bir hukukun üstünlüğü tarafından yönetilmek ve yönlendirilmekten daha dikkate değer, sevgili ve kıymetli bir şey daha yoktur, bu yönetimde haklar hem baştakilere hem de üyelere aittir ve herhangi muğlâk bir hükümete değil…

Günümüzde ise A.B.D. 'de bütün devlet memurlar dahi yemin ederken, Türkiye'de Bütün seçilmiş meclis üyeleri,'Hukukun üstünlüğü' için Mecliste yemin ederler. Bu yemin, hukukun üstünlüğü ilkesini ve hukukun bütün bireylerden üstün olduğunun kabulünü temsil eder. Mersin İçel Burak Canlı

 

MERSİN BAROSU 2016 SEÇİMLERİNDE ADAYIM…

Mersin Barosu seçimlerinden meslektaşların beklediklerinin birçoğu yasal düzenlemelere bağlı iken birçoğu da bizzat Mersin Barosu seçilmişlerinin hizmet anlayışına bağlıdır.

Anamur, Tarsus, Gülnar, Mut, Silifke, Erdemli gibi ilçelerimizde görev yapan büroları o çevreler de bulunan meslektaşların sorunları ve çözümleri hızlı ve etkili bir biçimde çözüme kavuşturulmalıdır.

Bunun yanında Kamu Avukatları gibi Sözleşmeli ve Bağlı çalışan Avukatlarımızın da sorunsallarında bilinçli olunup çözüm önerileri ile yanlarında olunmaları şarttır.

Siyasetten bağımsız Yönetimin teşkil edilmesi ve hiçbir siyasi kurumun kapısı olmadan tabii ki İnsan Hak ve Özgürlükleri her zaman gözetilerek İktidar Partisi veya tüm Siyasi Partilerle barışık olarak meslektaşlarımızın haklarının yükseltilmesi ile onların müvekkillerinin haklarını savunma da ellerinin daha güçlü hale getirilmesi mümkün olabilecektir.

Güçlü Baro Güçlü Avukat ile oluşabilir. Avukatlarımızın güçlü olması lazım ki savundukları müvekkillerinin haklarını haksızlığa uğramadan savunabilsinler. Güçlü Avukat'tan da Güçlü Baro oluşabilsin.

Bunun için de Avukatların haklarının Ankara ile barışık olarak yükseltilmesi ile Güçlü Avukata ulaşılabilecekken aynı zamanda toplum ve toplumda görev alan tüm toplum kuruluşları ile eş ölçüde Avukatlığın gerçekte ne olduğunun ve neden olması gerektiğinin tekrardan anlatılması ve bilgilendirme ile bilinçlendirilmesi lazımdır.

Güçlü Avukat var olabilir mi? Olur. Güçlü Avukat'tan Güçlü Baro'ya ulaşılabilir mi? Ulaşılabilir. Aksine düşünce yani Güçlü Baro'dan Güçlü Avukata ulaşabilelim düşüncesi yanlıştır.

Üyelerinin güçlü olamadığını kurumlar batmaya veya yok olmaya mahkûmdur. Esir ve esaret altına Avukatlar giremez. Zira haklarını ve hakkı savunmakla yükümlü oldukları müvekkillerini ancak Güçlü Avukat kavramında bulabiliriz.

Baro seçimlerine aday olacak adayları kazanmaları dâhilinde hediyeler değil zorlu görevler beklemektedir. Seçilecek adayların 7-24 telefonlarının açık olması ve her daim meslektaşlarının hizmetine hazır olmaları gerekmektedir.

Mersin 2016 Baro seçimlerinde adayım. Hangi liste veya hangi bölümünden aday olacağımın ayrıntılarını çok yakında sizlerle paylaşacağım.

7-24 meslektaşıma telefonlarımı ve büromu açık tutacağımı ve seçilecek Mersin Barosu Başkanı gibi meslektaş, adam veya bana oy vermiş veya vermemiş ayrımı yapmadan her daim 7-24 hizmetlerinde olacağımı etkin, hızlı hizmet için 2 yıl seçilmem dâhilinde Merkeze uzak olmaları nedeni ile Erdemli, Silifke, Tarsus, Gülnar, Mut, Anamur İlçelerindeki Meslektaşlarımız için daha bir canlı ve içten çabalayıp beni şu an seven sayısını en üst seviyelere çıkarmaya çalışacağımı ilan eder diğer adaylara sevgi ve saygılarımı sunarım. Avukat Burak Canlı

 

 KAYMAKLI NEVŞEHİR'İN KAHRAMAN İNSANLARI…

Hafta Sonu bastık gaza gittik Nevşehir'e…

Göreme falan gezdik…

Hamam, Balon, Açık hava müzesi falan filan…

Buraya kadar falan filan derken gaza bastık Mersin İçel'e geri döneceğiz…

Nevşehir Kaymaklı'da araba hararet yaptı… Teknik dille yatak matak yanmış… Anlamadığımız, anlamlandıramadığımız olaylar…

Tarih 24.04.2016 Pazarı göstermekte…

Aracı çektik sağa. Bir de ne görelim sağdan insanlar gelmekte soldan insanlar gelmekte…

İçimden geçirmekteyim " Ne diye geliyorlar" diye…

Yazıyı okuyacaklar anlayacaktır… Güven kalmamış insanlara!

Adamlar başımızdan ayrılmıyor… Sanki zannedersiniz kendi arabaları… Sanki zannedersiniz kendi ailesiyiz… Gelin evde bekleyin diyen kaç sayıda kadın, adam, genç ve yaşlı çıktı…

Kendi telefonuyla tamirci arayan mı dersiniz yoksa biz araba başından ayrılmayınca evlerinden çay, yemek ve tatlı getirenler mi dersiniz yoksa kendi ineğinden süt sağıp da pişirip ikram eden mi dersiniz…

Hayretlerdeyiz… Gelen usta şehir dışındaymış geldi arabaya baktı. Bu araba şu, şu durumda! Araçla yola devam edemezsiniz dedi. Dedi ve bir kuruş para dahi istemedi. Vermeye kalktık almadı.

Adamlar, bayanlar üşümeyin bugün hatta bizim evde misafir olup deyiveriyorlar…

Yok dedik. Sağolun dedik. Sonra hatırlattılar Yol Yardım. Kasko. Diye.

İnsanlar utanmasa ceplerinden para verecekler.

Fidan verelim diyenden tutunda reçel verelim diyenine kadar. Hem de parasız.

Çanakkale Geçilmez! Deyiverirlerdi de tam manasını anlayamazdım…

İnsanlar sevap kazanmak yarışında.

Dedim ki içimden beni bu insanlar beni tanımaz. Ben bu insanları tanımam. Fakir de değiller. Belki çok aşırı zengin de değiller. Oralı olmadığımı da bilmekteler. Benden ne istemekteler.

Benden hiçbir kimsenin hiçbir isteği olmadı. Amaçları yardım. Amaçları insanlık. İnsan olduğumuzu unutmadan İnsanlara yardım etmeyi alışkanlık haline getirmemiz dileğiyle... Allah tuttuklarını altın eylesin… Mersin İçel Burak Canlı

 

MAKAM ARACINA GEREK VAR MI?

İlk başta hemen belirteyim. Yazım veya sözüm ne bu hükümete ne de önceki ne de sonraki hükümetlere…

Konuyu tüm siyasetçi ve siyasi olaylardan ayrı kaleme almaktayım.

1980 yılında Türkiye'de kaç makam aracı bulunmaktaydı? Ve neden…

1990 yılında Türkiye'de kaç makam aracı bulunmaktaydı? Ve neden…

Şu an 2016 senesin de Türkiye'de kaç makam aracı bulunmakta? Ve neden…

Esas ve en önemli nokta ise Türkiye'de 2020 senesinde kaç makam aracı bulunacak? Ve neden…

Söz konusu tarihler de makam araçlarının sayısından da öte marka ve modelleri ile tek bir aracın maliyeti nedir?

Bir de makam araçlarının her 6 ay ve her yıl ki bakım masrafları nelerdir? Yakıt, bakım, tamir ve teknik donanım masrafları gibi…

Araba var arabacık var…

Bir bakıyorsunuz araba tüm ömrümüz boyunca çalışıp hiç yemek yemesek alamayacağımız değerde… Bu tip araçlardan yani lüks makam araçlarından ne kadar bulunmakta?

Ve bu araçlar devamlı olarak mı modelleri yenilenmekte? Model yenilemenin maliyeti ne kadar?

Bir de işin diğer tarafında makam araçlarına tahsis edilen şoföründen tutunda teknik donanım desteği veren maaşlı veya sözleşmeli çalışanların maliyetini…

Şoförler işten atılsın veya işe alınmasın diyen de yok… Zira diğer başka alanlarda istihdam edilmelileri mümkün…

İşin diğer tarafında bir de makam aracı olarak istihdam edilen araçlarla gerçekte en azından evrak üzerinde makam aracı olarak tahsis edilmemiş ve fakat makam aracı olarak kullanılan araçlar bulunmakta ise bunlarında ayrıca hesaplanması gerekmektedir.

Peki, Türkiye'de hiç makam aracı olmayacak olursa ne olur?

Yani büyüğünden küçüğüne hiçbir kimsenin veya kurumun makam aracı olmayacak olsa ne olur?

Beş sene içerisinde ikinci bir Türkiye'yi kurmak mümkündür! Diyecek olsam bunun teknik hesaplamalarla yanlış olduğunu hesaplayıp beni yanlış ve yanıltıcı bilgiler vermekten mahkûm edebilirler mi?

Yoksa ben halimden memnunum yeter ki makam araçları kalsın diyecek kaç insan çıkar?

Başında da belirttiğim gibi hiçbir kimseyi incitmek veya eleştirmek niyetiyle yazıyı kaleme almadım. Amacım bir şeyler yazmak fakat yazacak yazı bulamıyorum. Zira malumunuz olduğu üzere… Hayırlı günler diler Allaha Emanet Olun derim… Mersin İçel Burak Canlı



MEMLEKETİMİZ SURİYE'Yİ VE IRAK'I DA GEÇECEK… AZ SABREDELİM…

Canım şu sıralar gene çok sıkılmakta.

Acaba diyorum bir şeyler mi yapmalıyım?

Acaba diyorum orduların başına geçip haydin ileri mi demem lazım?

Acaba diyorum bu ülke de hiçbir şey yeterince tam değil mi?

Sonra diyorum ki ya bırak sana mı kaldı…

İşine bak diyorum…

Ama diyorum yeterince, yetinceye kadar mücadele etmeli…

Sonra diyorum bırak gitsin…

Ve bırakıyorum…

Memleket güzel. Memleket güvenli. Memleket gülen yüzlü!

Bana memleket lazım o da 2016'daki gibi olmalı.

Aynı ve tıpkısı!

Bir de bu memlekete komşu memleketler lazım. Irak gibi Suriye gibi tıpkı ve aynısı!

Memleketimiz cennet.

13.05.2016 tarihinde yazıyı kaleme almaktayım.

Memleketimin güzelliğinden ayağa kalkıp göbek atasım var.

Ve durun yazıya ara verip gerçekten de göbek atacağım…

Memleketin hemen her yerinden güzel haberler. Bir numarayız.

Memlekette her şey güllük gülistanlık!

Sayın ve Sevgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sana çok ve çok ve çok şey borçlu bu güzel memleket.

Dünya ülkeleri arasında birinciliği bırakmayan memleketimiz az biraz daha zorlasa Suriye'yi ve belki de Irak'ı da geçecek…

Ha gayret. Memleketim. Liderine sahip çık. Ahde vefanı göster. Az kaldı. Yakında az daha. Çok yakında…

Çok daha güzel günler göreceğimize olan inancım tamdır… Mersin İçel Burak Canlı

 

DEMOKRAT OLDUK DA NE OLDU?

Solcu olmayı başaramadık!

Solcular kadar erdem sahibi olamadık! Çünkü dünyanın kötülüklerine karşı iyilik değil de vahşi yürek taşımaktayız. 

Siz buna yürek mi dersiniz? Yoksa yaralanmışlık mı?

Sağcı olamadık! Çünkü her ne kadar liberalsek de bir o kadar Vatan bir o kadar İnsan Sevdalısı!

Yapabildiğimiz, olabildiğimiz Demokrat olmaktı…

Demokrat olmanın belki milattan öncesinden tanımlarını bilmem hangi bilgeler yapmış olsa gerek…

Bilmem hangi medeniyetler bilmem hangi dünya savaşlarında Demokratlarla çok tanışmış olsa gerek…

Türk Tarihimi dersiniz Anadolu tarihimi dersiniz bilmem ama "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" misali Demokratın bu ülke de yeri yok…

Belki dünyada!

Demokrat Adam bana göre Siyasi Parti Lider sultasına, Ağalara, Paşalara, tutuklamalara, yuhalanmalara, tehdit ve baskılara karşı dik duran adamdır…

Sevmese dahi, kabullenmese dahi, karşı olsa dahi Demokrat Adam Demokratlık eğer gerektirmekteyse doğruyu ve haklıyı bir kenara bırakıp haksızlığa karşı çıkabilmelidir…

Mevzu Demokrat Adamın çok para kazanması veya üne, şöhrete kavuşması değil aksine kazanlara karşı mağdurları koruyacak güce pek de sahip olamamasındadır…

Gördük ki, Lidere boyun eğmezsen, yanlışa doğru demezsen, karanlık gökyüzüne kurşun sıkmaya devam edersen bırakınız büyük partileri küçük ve hatta nokta olmayan siyasi partiler de dahi barınamazsınız…

Ne diyordu eskiler "Oğlum eline altın bileziği tak sonra…" O sonraların geleceği herhangi bir gün yok… Menfaatçi olacak ve batan dünyaya bir de sen tekme vuracaksın… Vuracaksın ki! Vurula! Vurula! Belki o zaman, belki o vakit Toplum Demokrat nedir? Demokrat kimdir? Belki…

O zamana dek Coğrafyadaki Tüm Demokratların Adnan Menderes'in kaderini yaşaması dileğiyle… Mersin İçel Burak Canlı


HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK… 2016 HAZİRAN

Memleket kötü yönetiliyormuş…

Düzelir…

Her bir yerden ölüm haberleri geliyormuş…

Düzelir…

Hayat pahallıymış…

Düzelir…

Emeklilik yaşı 65 olmuş muş…

Düzelir…

İş, aş yokmuş muş…

Düzelir…

İnsan Hakları ve Özgürlüklerinde geriye gidiş varmış mış…

Düzelir…

Korkuyor musunuz?

Endişe içinde misiniz?

Kendisinizi çaresiz mi hissetmektesiniz?

Memleketim kötüye gittiğini mi düşünmektesiniz?

Meraklanmayın…

Düzelir…

Ne zaman mı?

Meraklanmayın…

Endişeniz ve endişemiz boşuna…

Düzelir…

Ve düzelecektir…

Kimisi mücadele etmemiz gerek der! Kimisi tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakın der! Kimisi Boğaz Köprülerin mi var der! Kimisi çocuğunu kimisi torunlarını düşür…

Hepsini bir kenara bırakın… Artık zevk alma zamanı… Düzelir… Mersin İçel Burak Canlı


HAYAL GİBİ BİR RESİM, ÖYKÜ KİTABI MUSTAFA TOPÇU

Mustafa Topçu'nun öncesinde kaleme aldığı "Rüzgârın İçindeki Rüya " isimli kitabı 2010 yılı başlarında okuma şansına ermiştim.

Şimdiler işler büyüdü, Küçük Berat Burak Canlı'nın babası oluverdim. Koşturmaca, koşturmaca ve koşturmaca dan ibaret olan hayatımıza Mustafa Topçu ağabeyimiz sayesinde ara verebildim. Hayal Gibi Bir Resim isimli Kitabı elime geçti ve gün içinde okumamam için direnen dış dünyaya rağmen keyifle, büyük zevkle okudum. Şu an dünyanın tüm güzel masajlarını tatmış gibiyim.

Scala Yayıncılık'ı kutluyorum. Baskı Ceylan Matbaasın'da gerçekleşmiş. Redaksiyon, Özlem Uluca yaparken Kapak ve Sayfa düzenleme işini Özgür Yurttaş gerçekleştirmiş.

Kitabın en son sayfasında Scala Kitapçı yazarken "her kitap başka bir yolculuk…" denmiş. Hayal Gibi Bir Resim kitabı için bu gerçek söylem. Okurken resmen yaşamaktasınız. Bizzat o duyguları paylaşmakta ve ağlamaktasınız. Çektiğiniz içiniz. Üzüntünüz. Sevinciniz. Karışık kaleme alınamayacak veya alınması imkânsız duyguları Mustafa Topçu kaleme alıp kitap da önümüze sermiş.

Kitap 245 sayfadan oluşmakta. 14 öyküden oluşmakta. Anadolu Anaları, İyiliğin Bedeli, Kurtlar ve Çobanın Ölümü, İki köyün bir değirmeni, Güzel Bir Resim, Yaz Kızım, Emine Nine, Arkadaşımın Türküsü, Yaralı Aslan, Hayal Gibi, Kınalı Keklik ve Avcılar, Umutsuz Sevda, Kâhya Kazımın Çeşmesi, Bekçi Ali"

Öykülerin hepsi birbirinden güzel. Fakat "Yaralı Aslan" Öyküsünü 15.07.2011 doğumlu olan oğlum Berat Burak Canlı'ya okuyacağım. Anlamakta hiçbir şekil de zorlanmayacağı gibi gelişimine ve ahlakına çok önemli katkılarda bulunacağına inanmaktayım. Ve hatta "Kınalı Keklik ve Avcılar" Öyküsü de oldukça iddialı. Küçük Berat'ım ile bu öyküyü de paylaşmaktan büyük zevk duyacağım.

"İki Köyün Bir Değirmeni" isimli Öykünün de Hukuk Fakültesi öğrencileri veya Hukukçular tarafından okunmasında oldukça fayda görmekteyim. Dostoyevski'nin romanlarından olan Suç ve Ceza aklıma geliverdi. Yaklaşımı ve tarzı oldukça çarpıcı! Gerçekçi. Ve yürek burkan! Adaleti ve Adaletsizliği burada tüm gerçekliğiyle görmek mümkün!

Eğer okumayanınız halen bulunmaktaysa "Rüzgârın İçindeki Rüya" isimli öykü kitabını da mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Ve mutlaka "Hayal Gibi Bir Resim" kitabını da. Olağanüstü.

Eğer mümkünse Mustafa Topçu ağabeyimizden üçüncü kitabını şimdiden kaleme almasını dilerim. Çünkü dili, üslubu, anlatımdaki akıcılık, zengin kelime dağarcığı(gerçektende zengin), resmen bizi olayın içerisine çekmekte. Bir an bakıvermişsiniz oradasınız. Orayı kokluyor, orayı yaşıyorsunuz.

Scala yayıncılığı ve bu kitabın basımında emeği geçen tüm kahramanları kutluyorum. Yöremizin tadı damağını biz okuyucularla buluşturan ve hatta tanıtan başta Mustafa Topçu ağabeyimiz olmak üzere tüm coğrafyamızın yazarlarına ve onların emeklerine saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Mersin İçel Burak Canlı


SURİYELİ MÜLTECİLER KONUSUNDA HALK İSYANDA…

Öncelikle hemen belirteyim. Suriyeli insanlarımızın yaşadıkları üzüntüleri yüreğimizde hissetmekte ve acılarını paylaşmaktayız.

Lakin Suriyeli Mülteciler konusu bitmeyen sakız gibi coğrafyamızda uzadı gitti.

Her alanda hissedilen rahatsızlık gittikçe büyüdü. Büyümeye de devam etmekte.

Yetkililer çözüm ve çözüm üretmekteler.

Korkmayınız, üzülmeyiniz gereken, gereken kararlıkla yapılacaktır.

Nereden mi biliyorum?

Sizin aynen düşündüğünüz gibi…

Uzatmayalım ne vatandaşın rahatsızlığı ne de benim bu yaşanan veya yaşanacak sorunsalları kaleme almam herhangi bir çözüme ulaştırmayacak bizleri.

Ekmek bulmakta mısınız? Halen nefes alabilmekte misiniz? Şükredin.

Kimileri bunları da yakında bulamayacağımızı iddia etmekte!

Takılmayın, ciddiye almayın, Kaçınılmaz gerçekten zevk almaya bakın.

Yakında İranlılar mı bize biz mi bilmem nereye sığınırız gibi fikir ve düşünceleri aklınızdan çıkarın.

Bulduğunuz ekmeğe iyice bakın. Şükredin. Aldığınız nefesi iyice içinize çekin şükredin.

İşin komik yanı Suriyeli kardeşlerimiz Türkiye'mizi de beğenmeyip Avrupa ülkelerine yasa dışı veya yasa içi yollarla gitmeye çalışmakta.

Kavim veya kavimler göçünü hatırlatma bu olay bana. Tarihteki kavimler göçü.

Demek ki göç edenler diyorum, buraları da sevmediler bu güzelim canım memleketi ya da daha bir tehlikeli bir beklenti içerisindeler en azından tüm bu bölgeler için.

Yok, öyleymiş yok böyleymiş demeye gerek yok varsa olanağın yap yoksa sus ve zevk almaya bak. Zira senin problem olarak gördüklerini görende, duyanda, bilende, konuşanda yok…Mersin İçel Burak Canlı

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "pınarslayt" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.