30 Aralık 2010
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Türkiye nereye gidiyor (3)
“OTOASİMİLASYON”
DTK’nın “Çözüm Projesi” taslağında anaokulundan üniversiteye kadar Kürtçe eğitime geçilmesi talebine gerekçeler sıralanırken yapılan bir durum saptaması son derece çarpıcıdır ve PKK’nın (DTK) soruna gerçek bakışını gözler önüne sermektedir.
“Öyle bir duruma gelinmiştir ki Kürdistan’da artık otoasimilasyon süreci başlamıştır.”
Proje taslağında sözü edilen “otoasimilasyon”un devrimci literatürdeki adı gönüllü asimilasyondur. (Gönüllü özümleme). İnsanlık tarihi boyunca yan yana yaşayan halklar veya çeşitli yollarla kültür alışverişinde bulunan halklar ve milletler birbirlerini etkilemişlerdir. Süreç içinde ortak yanları çoğalmıştır. Giderek birbirlerine benzemişlerdir. Elbette bu benzeşme eşit bir şekilde gerçekleşmemiş, daha ileri ve daha avantajlı durumda olan toplumlar, daha geri ve daha olumsuz koşullar içindeki toplumları daha fazla etkilemişlerdir.
Kabile toplumu, neredeyse her kabilenin kendine özgü bir dilinin olduğu bir aşamayı temsil ederken; devletleşme, imparatorluklara dönüşme ve nihayet kapitalizme ilerleme, çok büyük topluluklar tarafından ortak bir dilin kullanılması anlamına gelmiştir.
Örneğin bu topraklarda Türkçe, bin yıldan bu yana devletin dilidir. Edebiyat, bilim ve siyaset dili olarak ise geçmişi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Günümüzde oldukça gelişmiş bir piyasanın dilidir. Bütün bu özelliklerinden dolayı Türkçe etnik kökeni ne olursa olsun ülkemizde yaşayan herkesin ortak dili haline gelmiştir.
Kürtçenin Kurmançça lehçesi hiçbir zaman devlet dili olmadı ama en azından 500 yıla yaklaşan bir yazı dili geçmişi vardır. Geçmişte medreselerde eğitim dili olarak kullanılmıştır. Ekonomik bakımdan görece daha gelişmiş bir bölgenin dili olarak aralarındaki belli farklılıklara rağmen oldukça geniş bir coğrafyada Kürtler arasında kullanılmaktadır.
Zazaca, hem ekonomik olarak daha geri, hem de toplumsal olarak aşiret ilişkilerinin daha baskın olduğu topluluklar tarafından konuşulduğu için, bu lehçenin yöreden yöreye kullanılan biçimi arasında bile büyük farklılıklar vardır.
Kısacası bir toplum geliştiği ölçüde, dili daha geniş topluluklar tarafından konuşulur. Böyle bir toplumun dili, başka dillerden etkilenmiştir ve aynı zamanda onları etkilemiştir. Yaygın ve zengin diller, her türlü özümlemeden yararlanmış dillerdir. Toplumsal gelişme açısından gerilik ise, hem dilin daha fakir olması ve hem de özümlemeden uzak olmak anlamına gelir.
Onun için, işin içine zor ve baskı girmediği müddetçe “gönüllü özümleme” (otoasimilasyon) olumludur, ilericidir. İnsanlığın daha ileriye doğru gitmesi, toplumsal gelişme basamaklarında daha yükseklere çıkması anlamına gelir.
Onun için gönüllü özümlemeye (otoasimilasyona) karşı çıkmak toplumun daha geri sosyoekonomik ve siyasal koşullara mahkûm olmasını savunmaktan başka bir anlama gelmez.
GERİLİK VE DÜŞMANLIKTA HAYAT BULMAK
Türkler ve Kürtler bin yıldır bir arada yaşıyorlar. Son yüzyıl içinde ise büyük bir antiemperyalist ve anti feodal devrime birlikte katıldılar. Dünya ölçeğindeki büyük başarıları hep birlikte elde ettiler. 1960’lardan bu yana süren büyük toplumsal mücadelelerde hep omuz omuza oldular.
Ayrılıkçı mücadelenin güçlendiği 1990 ve 2000’lerde bile Kürt ve Türk emekçiler alanlarda hep birlikteydiler.
Ayrıca Türkiye’deki kapitalistleşme sürecinde iç içe geçmişlik arttı. Piyasanın ihtiyaçları, ortak dilin herkes tarafından öğrenilmesini bir zorunluluk haline getirdi.
Cumhuriyetin ilk 70 yıllık döneminde Kürtçenin yasaklanması, zorla asimilasyon politikasının dayatılması bir yanlıştı ve buna karşı en başta bu ülkenin devrimcileri mücadele etmiştir.
Ama öte yandan son 20 yıl içinde bu yanlış politikadan adım adım vazgeçilmiş ve bugün Kürtçe, hayatın her alanında özgürce kullanılmaktadır.
Bununla birlikte piyasanın dili, devletin dili, iç içe geçmiş iki toplumun biricik ortak iletişim dili ve daha gelişmiş bir dil olarak Türkçe, Kürtlerin kullandığı birinci dildir.
Hatta “Çözüm Taslağı”nın da itiraf ettiği üzere Kürtler, iletişim dili olarak Türkçenin kullanımını artık gönüllü olarak sahiplenmektedirler. Bu durum; “ortak dil Türkçe”nin önemli bir ihtiyacı karşılamasından kaynaklanmaktadır.
AYRILIK ZEMİNİ
İşte PKK’yı rahatsız eden budur. Çünkü PKK veya BDP ancak farklılıklar ve düşmanlıklar zemininde hayat bulmaktadır. Türklerin ve Kürtlerin gönüllü de olsa birbirine benzemesi, iç içe geçmesi; etnik temelde politika yapma zemininde hayat bulan oluşumlar için ölüm anlamına gelmektedir.
Abdullah Öcalan’ın Avukatları vasıtası ile yaptığı bir açıklamada; “Batı’ya göçen Kürtler artık yurtlarına geri dönsünler” demesi de aynı anlayışın sonucudur. Kürtler ve Türkler aynı dili konuşmasın, hatta bir arada da yaşamasınlar ki PKK hayat bulabilsin.
Gönüllü özümlemeye karşı çıkmak; etnik duvarlarla insanımızı birbirinden ayırmak ve onları geriliğe mahkûm etmek anlamına gelir.
En başta Kürt yurttaşlarımızın bundan zarar göreceği açıktır.
Bütün okuyucuların yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyorum.
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin