Rıfat Serdaroğlu: HAYIRLI TÜRKİYE'YE 3 GÜN KALDI!
3 gün daha geçecek ve 16 Nisan gelecek!
Demokrasimizin, özgürlüğümüzün, cumhuriyetimizin son kez test edileceği gün!
İnşallah, Türk Milleti bu emperyal tuzaktan da başarıyla çıkmasını becerecektir!
Bugün "Evet" görüntüsü altında "Tek Adam Diktasını" savunan Badem takımı, 15 yıl evvel (3Y) ile mücadele sözü vererek iktidar olmuşlardı. (Yolsuzluk-Yasaklar-Yoksulluk)
Geçen 15 senede her biri "Karun" gibi zengin olan Bademler, referandum konuşmalarında (3Y) den hiç bahsetmiyorlar!
(3Y) gitti, yerine yalnızca Ye Badem Ye geldi! Bakalım;
Yolsuzluk;
Tek tek yazmaya kalksak, 12 ciltlik Meydan Larousse Ansiklopedisi, bunların yolsuzluk rezillikleri yanında "cep romanı" gibi küçücük kalır!
Ofer'den Yasin El Kadı'ya, Jet Fadıl'dan Rıza Sarraf'a, Saatçi Zafer'den Bakara Makara Egemen'e, Boyunsuz Muammer'den TOKİ Bakanına, Türk Milletine küfreden yandaş müteahhitlerden Haram Havuzuna, Okçu Bilal'den Kumarhane kuşu Erkam oğlana, Belediyelerden Cami Cemaatini dolandıranlara kadar ne kadar rezillik varsa, Badem yönetiminde hepsini gördük yaşadık!
BaşBadem, Türk Siyasi Tarihinin en büyük hırsızlığının yapıldığı 17/25 Aralık için "Bu bir darbedir" dedi ve tüm dünya televizyonlarında alay konusu oldu!
Almanya'da "Yüzyılın Yardım Yolsuzluğu" olarak ilan edilen Deniz Feneri e.V davası, Türkiye'de Bademler tarafından ters yüz edildi ve hırsızlar suçsuz, Cumhuriyet Savcıları suçlu ilan edildi.
Seçimle gelen Başbakan, 15 Temmuz tiyatrosuna karşı çıkınca BaşBadem tarafından bir gecede "Asker Bavulu" gibi kapının önüne kondu, yerine masa örtüsünü kaşkol yapan yeni süper zengin, haram havuzu mucidi Hollandalı Binali getirildi!
Sözün özü; Badem iktidarında yolsuzluğun adı YOL, yalanın miktarı BOL oldu…
Yasaklar;
"Biz tüm yasaklara karşıyız" dediler, Türkiye'yi olağanüstü hale getirdiler.
Vizeleri kaldıracağız dediler, kendileri ülkeden çıkamaz hale geldiler.
İndirilen son din olan İslam'ı, bir metrekare beze indirgeyip, Müslümanları yalanlarla kandırdılar.
Ülkenin bir kısmını PKK'ya terk ettiler, tüneller kazılmasını barikatlar yapılmasını seyrettiler sonra da 80-90 gün süren sokağa çıkma yasakları ilan ettiler.
Önce FETÖ'nü başımıza bela ettiler sonra yüz binden fazla insanı ya işten attılar ya da mahkûm etiler. AKP'de ki FETÖ'cülere ise hiç dokunmadılar.
Hırsızları serbest bırakıp, gazetecileri akademisyenleri zindana attılar!
Sözün özü; Badem iktidarında tüm Türkiye "Yarı açık Cezaevine" döndü…
Yoksulluk;
Geldiklerinde borcumuz 129 Milyar Dolardı, sattılar savdılar ama borcumuzu 450 Milyar Dolara yükselttiler.
Geldiklerinde 1 kg ekmek 1TL iken, şimdi 4 TL'ye çıkarttılar.
Geldiklerinde dolar 1,6 TL idi, 3,7 liraya, bir ara 4 TL ya zıplattılar.
Geldiklerinde icralık dosya sayısı 10 Milyon idi, 24 Milyon dosyaya çıkarttılar.
Geldiklerinde vatandaşın bankalara borcu 6,6 Milyar TL idi, 456 Milyar TL oldu…
BaşBadem ve adamı sizlere bu rakamlardan bahsetmezler, televizyona siyasi rakipleriyle birlikte çıkmaktan çok korkarlar. 15 yıldır ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi, utanmadan Türk Milletini yalanla, hayalle kandırmaya çalışırlar!
Bademlere inanıp Evet oyu kullanacaklar şunları kabul etmiş olacaklardır;
-Kürdistan Devletinin kurulmasına evet demiş olacaklar.
-Türkiye'nin Federe İslam Devletine dönüştürülmesine evet demiş olacaklar.
-Yapılan tüm hırsızlık-yolsuzluk-rüşvetlere evet demiş olacaklardır.
-Cumhuriyete-Lâikliğe-Hukuk Devletine elveda demiş olacaklar.
-Kadın-Erkek eşitliğinin kaldırılmasına evet demiş olacaklar.
-Çağdaş dünyadan kopmaya evet demiş olacaklar.
-Tek Adam diktasını kabul etmiş olacaklar…
Bunlardan sadece biri için bile binlerce kez HAYIR demek gerekir.
Ne Mutlu Türküm Diyene, Ne Mutlu HAYIR Diyene…
3 Mart 2017 Cuma 00:01:28 UTC+3 tarihinde ahmet doğan şimşek yazdı:
Sayın Yakup Bey
Anlaşa bilmemiz çok zor.
Türkiye zaten bir İsrail ön ülkesi olarak kuruldu.
İsrail'in doğumunda ebelik, çocukluğunda dadılık, gençliğinde badigart-lık (korumalık) Olgunluğunda ise kendisini parçalayıp farklı parçalar olarak Büyük İsrail İmparatorluğuna katılmak.
Bu yüzden İslam dini ortadan kaldırılıp, Batılılaşmak kılıfı altında önce Laiklik kılıfı ile Heykellere ve heykelin aslına tapan müşriklik dönemi daha Sonra Tapınak Şövalyeleri'nin, MASON'luk kolu olarak. Türkleri Kâbe den Yüz çevirtip Roma ve Eski Mısır mabetleri şeklindeki Anıtkabir, milletimize Kıble edilip, Milli bayram ibadetlerinin tüm devlet olarak Anıt kabir tempelin de (Tapınağında) ve her yerde Allaha şirk koşulan ve Allah'a şerik ilan edilen ilk okulun ilk sınıfından başlayarak sürekli resmi karşısında resimdeki devlet adamı ilahlaştırılarak. İlah kişinin resimleri dışında put olarak heykellerinin çevresinde putperest ayinleri ile anılması sağlandı. Allah'ın bizlere farz kıldığı ölümden sonrası da düşünülerek doğru yolda kalmayı dilemek olan, SıratelMüstakimden çıkarılıp önce müşrik sonrada hiç farkında olmadan Hristiyanlara benzemenin ardından da Hristiyanlaştık. Ütüsü bozulmasın diye namazı, Batılılaşmak için ve bir lokma rızk kapısı bulabilmek için, kadın ve kızlarımızın önce başlarını sonrada bacaklarını sonrada mini etek ile kıçlarını ve memelerini teşhir etmeye başladık. Devlet erkânımızın başına daha ilk günlerden Yahudi melon şapkası şeklinde ve Hristiyan Fotör şapkalar fakirlere de secdeye geleceklere de engel olacak zorla kasketler giydirildi. 1950 den beri asli kimliğimize dönüp Allah yönelmeye çalıştık. Ama okullar yasaklandı yollar kesildi sürekli Müslümanız diye aşağılandık. Aslında, İsrail Roma ortak kültür devleti olan Türkiye'yi Masonlar ve tapınak şövalyeleri üzerinden sömürgesi olduğumuz. İstiklal savaşı yaparak kurtulduğumuzu zannettiğimiz. Osmanlı ülkelerini yağmalayan Müttefik devletler adına milletimizin putperestliğini sözde överek gibi yaparak ve sürekli aşağılayarak. Müslümanlar münafıklaşmadık'ça, ya da harama batmadıkça, yani dinleri asıl İslam'dan haram ve şirk ile uzaklaşmadıkça, Vatan, Millet ve Devlet'in istikbali için ekonomik, sanayi, Dünya tarihinde en büyük kültürlerden birini oluşturmuş yaşamış ve yaşatmış kendi çok değerli geleneksel kültürümüzde kalarak çok hızlı kalkınma yatırımlarına yaklaştırılmadı, olanlarda Uçak sanayiimiz gibi ortadan kaldırıldı. Yaklaşan çalışan dürüst kişilerde rüşvete harama yanaşmayınca batırıldı. Kısmen yatırıma yaklaşanlar da uzun yıllar, sadece, fabrika diye un ve gazoz fabrikası gibi ıvır zıvır kurabiliyorlardı. Türk ve ya Müslüman ismi taşıyanlar boş tabutla camilerden kaldırılıp Müslüman mezarlığına konurken kendileri kendi dinlerince ya sessiz sedasız ayinleri ile kendilerine ait mezarlıklarda, yada normal Mezarlıkta kendilerine satın aldıkları kendi aile mezarlarına gömüldüler. Mankurt'laşıp dönüşenler paşa bile oldular. Müslümanlar on tane yabancı üniversite dahi bitirseler işsiz kaldılar. PKK'yı ve FETÖ'yü NATO'da, Süper NATO ve ya Gladio adı ile anılan ve bizimde devletimizin içinde kurulu olan NATO gizli ve açık ordularına bağlı ordularımız ve devletimiz içindeki şubeler tarafından gizli tutularak kuruldu. Amaç doğudaki Müslüman halkın saygı duyduğu kişi ve aşiretleri ortadan kaldırıp kâfir proletaryaya dönüştürmekti. Önemli ölçüde başarılıda olundu. Diğer örgütlerin çoğu da yine NATO talimatı ile ya kuruldu ya da kollanmak mecburiyetinde kalındı. Zaten bu örgütlerden hiç biri arkasında NATO desteği olmadıkça Türkiye de asla barınamazdı. Bu işte katkısı olan yerli personelinde ellerinden zaten bir şey gelmiyordu ve çoğu da Türkiye'nin batılılaşma, muasırlaşma ve sonunda kimliğimizden tamamen uzaklaşmaya mal olacak hareketlerde sadece ideolojik beyne programlandıklarından gönüllü hareket ediyor. Gönülsüz olanlarında ellerinden bir şey gelmiyordu. Çünkü NATO Sovyetler' in dağılmasının ardından NATO düşman konseptini resmen değiştirdi. Artık batının düşmanı İslam alemi idi. İslam alemi küçük parçalara bölünüp içlerindeki Müslüman isimli gayrimüslimler tarafından yönetilecekti. Bizde NATO üyesi idik ve Ordularımız NATO düşman konsepti gereği Türkiye Müslümanlarını köle edip dönüştürmek ile görevli idi. İstanbul'daki asıl gizli devlet Dokunulamaz azınlıklar ile Mason ve Tapınak şövalyelerinin gizli anlaşmalar ile bize daha kuruluşta imzalatılmış anlaşmalar ile bizim zannettiğimiz devletimizin üzerinde idi ve devlet de CHP ye teslim edilmiş. Hiç seçim kazanmadan bürokrasiyi daima elinde tutacak şekilde yapılandırıldığından ve AYM de CHP'nin, devleti seçilerek yönetebileceğini zanneden Hükumetlerin gizli anlaşmalara uymayan her türlü yasak kaldırma yada sanayi kalkınma yatırımlarını sokak hareketleri mecliste engellemeler ile durduramadığı takdirde Anayasa mahkemesine havale edip engelletebiliyorlardı. Büyük alt yapı yatırımlarını inşaat halinde durdurma görevi TMMO mimar ve mühendisler odası. Rejim hakimleri savcıları. Barolar birliği gibi İstanbul dukalığı üzerinden Batıya bağlı kurumlar önlemek ile görevlendirilmişti.
Türkiye halkı bunların nerede ise hiç birini bilmiyordu. Çünkü bunları yazan yazarlar hem işten atılır hem de hapse atılırdı. Seçilmiş hükumetlerden çoğu kurtulmak için çabaladı ama kimi idam edildi, kimi öldürüldü, Kimi iftira kampanyaları ile kirletilip alay konusu edildi. Deniz Baykal dahi CHP başkanı iken Erdoğan'ın Başbakanlık yolunu açarak, Erbakan Hocanın siyasetten uzaklaştırılması ile akamete uğrayan. Türkiye'nin İstiklal savaşının devamına ve kurtuluşuna kapı araladığı için seks videosu ile işinden el çektirildi. Çekmese çok daha fazla rezil edilirdi. Herkes kendi siyasi görüşüne uygun yapıya göre hareket eder mealindeki ilk yazınızdaki sözlerde gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü uzun yıllar Türkiye de basını ve kağıdı elinde tutanlar insanlarımızı ihtiyaca göre miktarlara bölüp beyinleri diğerleri ile anlaşamayacak ve aralarında kıyamete kadar çekişerek kavga gürültüden vatanın ve milletin istikbalini birleştirmekten çok uzak köşeler dağıtılacak düşünme yapılarına göre beyin programları uyguladılar.
Değerli ve milli ve ya gerçekçi araştırmacılar pek çok gerçeklere ulaşmak için çırpınsalar da. Buldukları gerçeklere sadece beyin programları kabule uygun olanlar inanmak ile sınırlı kalıyorlar ve onlar, o gerçeğe inandığı için diğerleri bunlar zaten şöyle gibi beyinlerindeki engel programlarına takılıp, inanmıyorlar.
Bunun zıddı da geçerli durumdadır.
Benim için yorucu ve riskli olan bu özelden yazdığım yazıyı üyesi olduğum gruplar ve alıcı listem ile de paylaşacağım. Türkiye'nin büyük bir istiklal savaşının içinde olduğunun farkında olanlar için yararlı olacağını düşünüyorum.
Mevcut siyaset, 2002 den sonra gelmedi. TC. Devleti kurulduğundan beri devam ede geldi 1940ların sonlarında sömürgecilere ABD de daha güçlü olarak NATO'yu da yöneterek katıldı. Yanlış biliyorsunuz
Selam ve Saygılarımla
Ahmet Doğan Şimşek
22 Şubat 2017 12:08 tarihinde Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com>
yazdı: 2002'den sonra gelen malum yeni ABD, İsrail eksenli siyaset ortadadır. Bu gidişatı anlamak için öyle derin siyaset, strateji, istihbarat vs. bilgisine ihtiyaç yoktur. Ülkenin nasıl NATO/İsrail eksenine girdiğini, demokrasiden, Halk iktidarından uzaklaştığını görür. Ferasetin kırıntısı olan kişi bunu fark eder, etmemesi o kişinin ruh sağlığından şüphe duyulmasını gerektirir. Milli duruşun, gerçek İslam'ın nasıl yara aldığı, pozitif bilimden uzaklaşıldığı, tamamen NATO (İsrail) ekseninde olduğu malumdur, inkar edilmesi mümkün değildir. Ekonomi, siyaset, eğitim, Milli Güvenlik vs. tamamen iflas etmiştir. Ülke 1 nci dünya savaşı işgalinden daha vahim durumda, BOP Projesi (Büyük İsrail) nin başarıyla uygulandığını görüyoruz. Bunlar inkar edilemeyecek gerçeklerdir. Her yönden iflasın, uçurumun, gerçek İslam'dan, Türklükten tam uzaklaşmanın doruğunu değil T.C. tarihi tüm Türk tarihi boyunca görülmeyen menfi durumu yaşıyoruz.
Konu oldukça derin, yazılarla ifade edilemeyecek kadar uzundur. Burada kısa bir özet sunmaya çalıştık.
Bilgilerinize sunarım. Saygılarımla.
21 Şubat 2017 15:48 tarihinde ahmet dogan Simsek <ahmetdogan.simsek@
gmail.com > yazdı:
Dediğiniz de doğrudur Sayın Yakup Bey
Lakin gerçek insan her türlü konular üzerinde düşünür iken kendi durduğu kendisini etkileyen gözlem acısından, yani gördüğü yeri merkez alarak değil. Tamamen dışarıdan bakan ve bildiklerini terk etmiş, daha doğrusu hiç bir şeyi bilmediğini düşünen ve o hadiseyi anlamaya çalışan bir insan nazarı ile bakarak yorumlamalıdır diye düşünüyorum. Aksi halde herkes içine düştüğü düşünceler kuyudan görebildiği kadarı ile yorumlar.
Allahu Teâla İnşallah cümlemize ilahi basiretinden feraset ile bakmayı öğretsin.
Selam ve Saygılarımla
Ahmet
Kişi/kişilerin siyasi durumları, düşünüşleri mutlaka önemlidir. Ama doğru söz kimden çıkarsa o kişinin önceki değerlendirme, siyasi durumu dikkate alınmaz. Bu değerlendirme her siyasi görüş, yapıya sahip kişi, kurum vs. geçerlidir. Bu durumu sizlerin de göz ardı etmemesini dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Yakup MUSA
21.02.2017
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "pınarslayt" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.