22 Ocak 2017 Pazar

((slayt izle)) EYEP Felsefesi

Lokman AYVA
Bu hafta da bize dayatılan gündeme esir olmadan her insanı ilgilendiren asıl gündemimizle ilgili konuşalım. Konuşacağımız konu şu: Bir insanın başına iyi de kötü de şeyler gelebilir. Sizin başınıza şimdiye kadar gelmedi mi yoksa? "Gelmedi" de deseniz bana inandırıcı gelmez. Hiç mi hasta olmadınız, hiç mi işsiz kalmadınız, hiç mi sevdiğinizin başına birşey gelmedi, hiç mi kaza geçirmediniz, hiç uçak, tren veya otobüs kaçırmadınız, hiç mi kar yağınca evde mahsur kalmadınız, hiç mi elektriğiniz, internetiniz kesilmedi? Benim aklıma gelmeyen, bilmediğim hatta yaşamadığım olumsuz ve olumlu şeyler yaşamış olabilirsiniz. Size kazık bir soru: Peki başınıza kötü birşey gelince ne yaparsınız?
Genellikle gözlemlediğim üzülme, canı yanma, acı çekme gibi şeyler yaşanıyor. Bunun sonucu da ağlama, içine kapanma, karamsarlık, küskünlük, çevreyle irtibat kesme gibi şeyler yaşanıyor. Kızgınlık, öfke gibi duygular da yaşanan olumsuzlukla ilgili olarak ortaya çıkıyor. Şimdi size tüm bunlara ilave bir tutum ve davranış daha önermek istiyorum.
Bir filozof kendi ifadesiyle demiş ki, "Tanrı acı ile tatlıyı aynı pakette gönderir ama insanlar acıyı çekmekten tatlının farkına bile varmazlar." Benim hayatım adeta bu filozofu haklı çıkaran örneklerle doludur. Kör olmamı birçok insan bir musibet, bir belâ olarak değerlendiriyor. Fakir bir ortamda çocukluğumun ve gençliğimin geçmesini bir sıkıntı olarak görüyorlar. Hatta beddua ederken bile benim şükrettiğim halleri dile getiriyorlar: "Allah gözüne dizine versin, e mi?" gibi şeyler söylüyorlar. Halbuki ben kör olduktan sonra adeta gözüm açıldı. Fakirliğimin hep özgürleştiren, fırsat sunan nimetlerini yaşadım. Mahkemede dayımın olmamasının getirdiği keyfi sürdüm. Bunları konferanslarımda anlatıyorum. Fakat burada bunlardan bahsetmeyeceğim. Bu sefer sadece başınıza kötü birşey geldiğinde önerdiğim tutum ve davranıştan bahsedeceğim. Bunun için de örneklerimizi bir yakınınızın engelli olması üzerinden seçelim.
Bir kişi düşünün. Evlendi ve çocuğu doğdu. Farkına vardılar ki çocukları "sakat", "özürlü" veya "engelli" diye adlandırılan özelliklere sahip. Karı-koca daha önce de böyle birşey duymadı ve bilmiyor. Sizce onlar ne yaparlar? Şimdiye kadar olan gözlemler gösteriyor ki karı-koca ve diğer yakınlar önce şok geçiriyorlar. Sonra birbirlerini suçlamaya başlıyorlar. Kabullenmek istemiyorlar. Çevreden gizliyorlar. Bu gizleme bazen on yıllarca sürebiliyor. Bazı ailelerde erkek evi terk ediyor ve her türlü sorunu anneye yıkıveriyor. Bunlar gibi yapmayanlar var.
Patrick Dohmen Almanya'da yaşayan bir tanıdığım. Bir hanımla evleniyor. Hanımın ağır engelli bir çocuğu var. Hayatı üçü birlikte paylaşmaktan memnun oluyorlar. Lokantaya beraber gidiyorlar, kafeye beraber gidiyorlar, gezmeye beraber gidiyorlar. Gel gör ki gittikleri mekanlar çocuklarının tekerlekli sandalyesi, alet ve malzemelerine uygun değil. Oturup ağllamıyorlar. Çare arayışına çıkıyorlar ve evrensel düşünüp mekan, ürün ve hizmetlerin engellilere uygun hale getirilmesi için  standart geliştirmeye başlıyorlar. Şu anki Eurecert sistemi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Türkiye'de yok mu? Tabi ki var. âşık Veyseller, Udi Hrant'lar, Kemalettin Tuğcular, Kani Karacalar nasıl ortaya çıktı sanıyorsunuz... Bununla ilgili telefonun mucidi Grahambel'in telefonu niye icat ettiğini bir yerlerden okumanızı öneririm.
Yakını işitme engelli olanlar aslında aynı zamanda işaret dili tercümanlarıdır. Yakını kör olanlar aynı zamanda birer bağımsız yaşam öğretmenidirler. Zihinsel engelli yakını olanlar aslında ciddi ciddi yardımcı öğretmendir. Bedensel engelli yakını olanlar gerçekte birer rehabilitasyon elemanıdırlar. Daha önemli birşey daha söyleyeyim: Ülkemizde bu işleri yapacak insanlara da ihtiyaç var. Para var fakat eleman bulamıyoruz. Nimet Baş Hanım'ın Devlet Bakanlığı döneminde işitme engelliler mahkemede, hastanede, karakolda, noterde iletişim sorunu yaşıyor diye her ile bir işaret dili tercümanı istihdam etmek istedi. Düşünebiliyor musunuz 81 il için 81 işaret dili tercümanı bulunamadı. Toplam 25 işaret dili tercümanı bulunabildi. 
İşte EYEP (Engelli Yakınları Eğitim) Felsefesi bu. Sadece acı çekmiyoruz. Bu acıyla bize gelen diğer boyutlara da bakıyoruz. Ayrıntılı bilgi için www.beyazay.org.tr sitesini inceleyebilirsiniz. Bu konuda ileride başka bilgileri de paylaşmaya devam edeceğim. Vedalaşırken şunu söylemek isterim; olumsuz birşeyin gelmemesi imkansız. Gelin bu acınının diğer boyutlarına da bakalım. Nasıl sevilmeyen ödevler, okul günleri bizleri ileriye taşıyorsa acılar da bizleri aslında ileriye taşıyor. Farkında olursak sonuçları daha güçlü olur.


--

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "pınarslayt" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için pnarslayt+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.