21 Ekim 2010 Perşembe

((slayt izle)) Fwd: Sayın Mehmet Bedri Gültekin'in 21 Ekim 2010 tarihli yazısı: Boşalan alan (5) Neo-Kemalizm - 1

                                                                                                                               21 Ekim 2010

  

Olmak ya da Olmamak

                                   Mehmet Bedri Gültekin

 

Boşalan alan (5)

 

Neo-Kemalizm - 1

 

         Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP yeni bir yönelime girmiştir.

Atatürk’ün CHP’si, Cumhuriyetçi, bağımsızlıkçı, halkçı, devletçi, devrimci ve laik bir çizgideydi.

Bu devrimci çizgi sonraki on yıllarda devam ettirilemedi. CHP yeni oluşturulan sistem içinde dondu, taşlaştı. Toplumumuzun ilerleme yönündeki temel talebine cevap vermekten hızla uzaklaştı.

Deniz Baykal 1990’lı yıllarda bu tutumu, CHP’nin bayrağında bulunan 6 Ok’u, “evin baş köşesinde asılı olan babaanne fotoğrafı”na benzetmişti.

Gene bu yıllarda 6 Ok’tan üçü; bağımsızlık, devletçilik ve devrimcilik fiilen bir kenara atılmış ve kalan üç ilkeden hareketle “altın üçgen” tabiri kullanılır olmuştu.

Gerçi bağımsızlık, devletçilik ve devrimciliği bir kenara bıraktığınız zaman kalan ilkelerin de içi boşalmış oluyor.

Bu durumda ne Cumhuriyet, Atatürk’ün Cumhuriyetidir; ne hakçılık o devrimci Cumhuriyetin halkçılığıdır, ne de laiklik.

Ama gene de CHP, devrimcilikten ne kadar uzaklaşsa da, hiçbir zaman Atatürk’ün karşısında olan bir konuma düşmedi. Geldiği kök, zaman zaman kendisini çeşitli biçimlerde ortaya koydu. CHP kitlesi ve örgütü o tarihi köklerine uygun tavırlar alabildi.

 

CHP’YE TERTİBİN SONUCU

CHP’nin Ergenekon tertibine karşı almış olduğu tavrı, o devrimci köklerin Cumhuriyete karşı yönelen büyük tehdide karşı koyması olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.

Deniz Baykallı CHP, daha ilk andan itibaren (Doğu Perinçek, İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu’nun gözaltına alınmalarıyla beraber) Ergenekon tertibine karşı açık tavır aldı. Kanunsuzluklara karşı çıktı. Tertibi deşifre eden bir politika izledi.

CHP milletvekilleri sık sık Silivri duruşmalarına giderek tavırlarını eylemli olarak ortaya koydular.

İşte bu tutum, tertip merkezi tarafından affedilemezdi. Tezgâh, CHP ve Baykal için çalıştı. Malum kaset olayı ile birlikte Baykal CHP’nin başından uzaklaştırıldı.

Mütevazi, çalışkan, halk adamı ve dürüst kişiliği ile Kılıçdaroğlu; Baykal’ın muhalefete razı politikasından bıkmış olan geniş kitlelerde bir çoşku yarattı. Gerçekten de Kılıçdaroğlu, ancak 1973’lerde Ecevit’e verilen destek ile kıyaslanabilecek bir destek ile CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturdu.

Şimdi aradan tam beş ay geçmiş bulunuyor. Beş ayın sonrasında gelmiş bulunduğumuz yer ve CHP’nin yönelimi ile ilgili olarak başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’li kimi yöneticiler tarafından dile getirilen görüşler, program düzleminde CHP’nin, Atatürk’ün CHP’sinden bambaşka bir yerde konumlanmaya çalıştığını ortaya koyuyor.

Washington Enstitüsü çalışanlarından Soner Çağaptay, CHP liderliğindeki değişimi; “Partiye, ileriye yönelik bir vizyon içeren Yeni Kemalizmi yaratmak ve Avrupalı Türkiye’yi sahiplenmek konusunda benzersiz bir fırsat yarattı” diyerek övüyor.

 

YENİ PROGRAM

CHP, Genel Başkanı’nın ağzından, Programını, özgürlükçü (liberal) demokrat (liberal kavramı Kılıçdaroğlu’na ait) olarak ilan etti. (10.08.2010, Radikal)

Kılıçdaroğlu, Partisinin Programını bu şekilde tanımlayınca, kendisini 27 Mayısın ve 28 Şubat’ın karşısında konumlandırması doğal olmaktadır.

Ondan sonra CHP liderinin bütün konuşmaları bu yeni konumlanma çabasının ürünü olmaktadır.

Örneğin Kılıçdaroğlu bazı tarikat ve cemaatlerin olumlu olduğunu söyledi. (Oysa Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz demişti.)

Avrupa yolunda giderayak, “laiklik Türkiye’de tehdit altında değil” demesi ise, Anayasa Mahkemesinin 2007 yılında bire karşı on oyla aldığı AKP’ye ilişkin kararı yok saymak anlamına geldi.

CHP, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” anlayışını da terk etmiş bulunuyor.

CHP’nin akıl hocalarının “demokrasi ve özgürlük silahını AKP’nin elinden alacağız” şeklindeki açıklamaları ise, “düşman minderinde güreşmek” anlamına gelmektedir.

Bütün bu ifadelerle dile getirilen programın, Atatürk’ün CHP’sinin programı ile bir ilgisi yoktur.

Bu gerçek, en iyi CHP’ye bu yeni programı kabul ettirmeye çalışanlar tarafından bilindiği için, onlar bu durumu ifade etmek için Yeni Kemalizm (Neo Kemalizm) deyimini kullanmaktadırlar.

Neo Kemalizm adına ikibinler Türkiye’sinde piyasa sürülen siyasal figür Kemal Derviş'tir.

Kemal Derviş ile İstanbul’da iki saat süren bir görüşme yapan ve sonrasında karşılıklı olumlu mesajlar veren Kemal Kılıçdaroğlu da, Neo Kemalizmi benimsemiştir.

Kesin olan bir şey vardır.

Neo Kemalizm, bugünün Türkiye’sinde muhalefetin değil, Amerikancı iktidarın silahıdır.

                                                                                                          mbgultekin@ip.org.tr

 

           

 

           

 

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin