16 Mayıs 2011 16:16
KISKAÇ
Prof. Chossudovsky; gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri ekonomik anlamda hangi kalemleri kullanarak kıskaca aldığını bakın nasıl anlatmış:
Ülke ancak verilen borcun faizini ödeyecek düzeye getirilir ve anapara ödemeleri sürekli ertelettirilir. Bu arada verilen borçlar için "tamamının yatırıma kanalize edilmeyeceği" konusunda teminat istenir. Niyet mektupları ile hükümete ekonomik anlamda hükmedilir. Bir süre sonra Merkez Bankası iktidardan bağımsız hale getirilir. Sübvansiyonlar ve fiyat kontrol mekanizması kaldırılır. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük ihraç kaynağı olan tarımda, maliyet fiyatları bu şekilde arttırılır. İthal mallarda vergi indirimleri ve kotaların kaldırılması istenir. Böylece üretmeden tüketen ve tüm değerleriyle sömürüye açık bir toplum elde edilmiş olunur. Bu arada gittikçe büyüyen dış borç; özelleştirmelerle ilişkilendirilmeye başlanır. Özelleştirmelerde ve uluslar arası sermeye girişinde öncelik; bankacılık sektörüne verilir. Bu şekilde milli sermaye uluslar arası sermayeye karşı etkisiz hale getirilir. Daha sonra uluslar arası sermaye çok küçük bir maliyetle ülkenin en önemli ve karlı alanlarına girer. Küçük ölçekli işletmelere sürekli vergi yükü bindirilirken, ortak girişimler ve yabancı sermaye için ise vergi muafiyetleri söz konusudur. Toprak kullanımı ve tarımsal alanların özelleştirilmesi ile uluslar arası sermaye; gelişmekte olan ülkede toprak satın almaya başlar. Alınan bu tarımsal alanlarda üretim yapılmaz ve tarım işsizleri çoğalır. Merkez Bankası para piyasası üzerindeki kontrolünü kaybeder. Bu kontrol yabancı sermayeli bankaların eline geçer. Bu bankalar aracılığıyla üretmediği halde ülke parasının değer kazanması sağlanır. Yani faizler suni bir şekilde arttırılır. Bu da ülkeye sıcak para girişi sağlar. Sıcak para hükümeti kontrol altına alma silahlarının başında gelir. Bu arada yoksulluk yönetimi için acil olarak sosyal güvenlik yasası devreye sokulur.
Chossudovsky'nin; bu bir paragraflık anlatımı Türkiye’ye nasıl bir kanca atıldığını güzel bir şekilde özetlemiş. Gördüğünüz gibi hasta ne öldürülüyor ne yaşama döndürülüyor.
Küresel sermayeye karşı bir tutum takınır ya da niyet mektuplarını yerine getirmemekte ısrarcı olursanız, 2001’de yaşadığımız gibi çıkartabilecekleri ekonomik krizle iktidardan olmanız söz konusudur. Dönemin koalisyon hükümeti; gelişmekte olan bir ülkenin tamamen sömürüye açık olması için gereken en önemli evre olan “özelleştirmeler” konusunda sınıfta kaldığı için küresel sermaye tarafından çıkartılan bir kriz ile devrildi.
Yerine kurulan AKP hükümeti ise küresel sermaye ile tam bir iş birliği yaptı. Öyle olmasa DSP-MHP koalisyon hükümetinin dağılmasına neden olan 2001 yılı krizine neden olan tüm ekonomik verileri her açıdan birkaç defa katlayan AKP hükümeti çoktan iktidardan gitmiş olmalıydı.
Diğer yandan; küresel sermaye aktörlerinin başında gelen M. A. Rothschild'ın bir sözü var ki; Türkiye'nin kimler tarafından yönetildiğinin açık kanıtıdır: "Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, yasaları kimin yaptığı umurumda değil." İşte yabancı sermayenin ülkemizdeki finans sektörüne olan düşkünlüğünün tek cümlelik özeti. Hatırlarsanız ülkemize yabancı sermaye girişi bankalarımızın satılmasıyla hızlandı. Bu konuya eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner bakın nasıl dikkat çekiyor:
"Dünyada bir çok ülkede ulusal banka kalmadı. Küreselleşme ilk örneklerini bu sektörde veriyor. Ulusal bankaların yok olması; giderek ulusal sermayenin yok olması sonucunu doğurabilir!"
Bankacılık sektörüyle başlayan yabancı sermaye istilası; özelleştirmede stratejik değerlerimizin uluslar arası sermayeye aktarılması ile devam etti. Sonrasında "Yabancıya mülk ve toprak satışı" yasallaştırıldı. İngiliz The Times gazetesi vatandaşlarına Türkiye'den AB standartlarının çok altında fiyatları olan arazi ve mülk satın almaları konusunda haberler yapmaya başladı. Bu arada mülk ve toprak satışını yeterli görmeyen AKP hükümeti bir milli servetimizi daha satışa hazırlanıyor. Orman arazilerimiz. AKP; devletin verimli kullanamadığından şikayet ettiği orman arazilerinin de bir an önce özelleştirilmesi gerektiği görüşünde.
Rahmetli Ecevit’in koltuğunun sallandığı ilk olayı hatırlayın; bir esnaf yazarkasasını yere atarak Başbakanlık önünde krizi protesto etmişti. Bu protesto DSP-MHP hükümetinin düşmesinin ilk adımı olmuştu. Bundan birkaç yıl önce ise Başbakanlık önünde insanlar kendilerini yakmaya çalıştı. Ancak ne hikmetse Başbakanın koltuğunda en ufak bir sallantı söz konusu olmadı.
Evet, Erdoğan IMF ile anlaşmadı. Buna zaten ülkemize giren “Sıcak para” nedeniyle gerek kalmadı. Türkiye’ye gelen sıcak para AKP’nin dediği gibi ekonomiyi büyütmüş gibi görünse de işin aslı bu büyüme bir balondur.
Eğer sıcak para sanayi ve yatırım için gelse idi bizler de Erdoğan’ın elini öperdik. Ancak ülkemize gelen sıcak paranın sadece yüzde 5.25’i imalat sanayiye yöneldi. Bakın çok basit bir örnek vereyim: Türkiye’ye giren sıcak para miktarı 2011 Mart ayı itibariyle 105 milyar dolar. Bu 105 milyar doların ise sadece 20 milyar doları sanayi yatırımı. 2001 yılındaki ekonomik krize Türkiye’den 5.3 milyar dolarlık sıcak para çıkışının neden olduğunu düşünürsek; sıcak paranın her an ülkemizi terk edebileceğini ve ettiğinde de 2001 krizini mumla aratacağını söyleyebiliriz. Bu da bize Rothschild'ın neden ülkelerin para kontrolünü istediğini anlatmış oluyor.
ŞEBNEM ÖZBEK
16-05-2011
--
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin