2 Şubat 2011 Çarşamba

((slayt izle)) ALLAH İLE ALDATANLAR ve "YASEMİN DEVRİMİ"!..hafize sultan



hafize sultan hafizesultann@gmail.com
 02 Şubat 2011 10:17

Yasemin Devrimi1.jpg


ALLAH İLE ALDATANLAR”(1) ve “YASEMİN DEVRİMİ”(2)!..

                “Zalim”lerle dost olup,  işbirliğine giren “Müslüman” liderler tek tek yıkılıp gidiyorlar! Fenike kökenli olarak bilinen ve Kartaca uygarlığı ile anılan eski Osmanlı eyaleti Tunus’ta, %99’u Müslüman olan halkın “pahalılık isyanı” eski Ulusal Güvenlik Biriminin başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarını, kâğıttan bir kale gibi yıkıp gitti…

                “Eğitimli işsizlerin” 17 Aralık’ta başlattığı “Yasemin Devrimi” bitmek bilmiyor…

                Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı egemenliğinden çıkan ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bağımsız bir krallık ilan edilen Ürdün’de Karak, İrbit ve Diban kentlerinde de benzer gösteriler yapılmış!..

                1517’de Memluklardan Osmanlı yönetimine geçen ve 1918’de İmam Yahya yönetimine giren Yemen’in, başkenti Sanaa’da öğrenciler “Arap dünyasının hilekâr liderlerine karşı” devrim çağrısı ile yürüyüş yapmışlar!..

                Cezayir’de bir kadın Tunus’takine benzer bir protesto gerçekleştirerek kendini ateşe vermiş! Aynı şekilde birkaç gün içinde kendini ateşe verenlerin sayısı 3’e ulaşmış!..

                500 yıl Osmanlı egemenliği altında yaşayan Arnavutluk’ta 20 bin kişi baskıcı Sali Berisha yönetimine karşı ayaklanmış. Polis, Başbakanlık binasına girmeye çalışan halka ateş açmış. kişi yaşamını yitirmiş!..

                Tarihi ve medeniyeti 7000 yıllık bir geçmişe dayanan ve 1945’te bağımsızlığına kavuşan Mısır’da ayaklanan halk 30 yıldır iktidarda bulunan Hüsnü Mübarek’i devirmiş! Polisin göstericilere açtığı ateş sonunda yaşamını kaybedenlerin sayısı 150’yi geçmiş!..

                “Facebook” ve “Twiter” adlı “sanal” örgütlerinin başlattığı ayaklanmalarda son durum böyle…

                Türkiye’den ne haber?

                İyilik sağlık vallahi!.. Bize intikal eden çok önemli bir şey yok! Allah’a şükür!..

                Son birkaç haftadır üniversite öğrencileri ile polis arasında büyük şehirlerde başlayan kovalamaca Erzurum’a kadar uzanmış… Harçları ve yaşam koşullarını protesto eden öğrenciler, hükümetin korkulu rüyası haline geldiler. Bu soğukta biber gazı ve tazyikli suya aldırmayan gençleri “Marksist” olmakla suçlayarak yalnızlaştırmak isteyen hükümet pek başarılı olamadı! Kars’taki heykele “ucube” diyerek başlatılan tartışmanın arkasından gelen  “içki yasağı”nda önemli ölçüde olmasa da geri adım atılmış! Başbakan’ın “tıksınırcaya kadar içiyorlar” şeklindeki açıklamasını,  yardımcısı Bülent Arınç’ın “Hayat içki ve seksten ibaret değildir” şeklinde savunmaya çalışsa da istenen sonucu aldığı söylenemez. Sonunda “kimsenin yaşam tarzına müdahale etmiyoruz, etmeyeceğiz ve bunun teminatı hükümetimizdir” demek zorunda kalınarak, yumuşama işaretleri verilmiş!..

                Başbakan ilk defa geri adım atıyor!..

                Bu ara Başbakan ile Obama  görüşmüş!.. Arayan kim, Erdoğan mı Obama mı?..

                İki liderin telefon konuşmasında “Aman Haaaaaaaaaaa!..” diye bir ses, o da kim?..

                Benzer gelişmelerden korkan Erdoğan  olabilir mi? Yoksa  Obama’nın sesine mi benziyor?.. Bilirsiniz İngilizce konuşurken ikisinin sesi çok karıştırılıyor!…

                Yanıt: Yok!..

                Korkmayın, korkmayın!  Ben de zaten şaka yaptım!..

                Ayaklanmayı organize eden sanal örgütlerin bizdeki üyeleri, böyle işler için ehil değiller; onlar hala “arkadaş eklemekle” meşguller!..

                Şimdilik  Erdoğan’ın geri vitese taktığını bilin, bu kadarı yeter!.. Onun işi 5 ay sonra sandıkta bitirilecek!..

                Gelecek günler için kimse garanti veremez bize. “Hilekar liderlere karşı” başlatılan isyan, bize de sıçrayabilir mi onu bilemem. Yalnız emin  olduğum bir şey var: CHP’nin halka “sokak sokak direniş” daveti bu anlamda bir isyana davet değildir!..

                “Sıçramak” mı demiştiniz? Aman ağzınızdan yel alsın!..

                Muhalefetin yaptığı  “zulme karşı direnme hakkını”(3) hatırlatmaktır. Sakın ha! Bu konu yanlış anlaşılmasın!..

                Bir de BDP’nin  kontrolsüz Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: "Tunus'ta ve Mısır'da olduğu gibi eğer yönetimler zalimlerin elinde ise halkın direnme hakkı vardır" demez mi?.. (4)

                İktidarın ayağının altından topraklar kaçtığına yemin edebilirim!..

                “Zulme karşı direnme” konusunu bu nedenle biraz hızlı geçelim.

                Bu konu bizde tehlikeli de değil, güncel de!..

                Çünkü, 21’nci yüzyıla gelmemize rağmen, %99’u Müslüman olan halkımız,  Bakara Suresi 104’ncü ayetin: “Ey iman edenler! Bizi davar gibi güt” diye konuşmayın anlamına geldiğini(5) bilmezler!..  Bu nedenle “direnme hakkını” bu yazının içine işleyemeyiz. Çok merak edenler, ilişikte “özendirme”  olarak verdiğim yazıdan bu konuyu okuyabilirler…

                Arap dünyasının “hilekar liderleri” on yıllardır halklarını Allah ile aldatıyorlar!..  Allah ile aldatma konusunda uyarıcı ayetler de var. Onların çoğunun dili Arapça, neden öğrenmiyorlar anlamak mümkün değil! Bu ayetleri bize bilerek öğretmedikleri kesin. Bu nedenle o görevi üstleniyorum: “Allah rızası için” (1) numaralı dip not altında tümünü verdim, oradan okuyun!..

                Biz bıraktığımız yerden devam edelim:

                Müslüman halklar tam olarak uyanmış mı? O konuda bir şey söylemek için çok erken!..

Dilerseniz Müslüman Arapları şimdilik “kaderleri” ile baş başa bırakarak, 4 Kasım 2002 tarihine doğru kısa bir yolculuk yapalım. Onlar da bu arada “kaderlerini tayin” etsinler. O tarihte henüz başbakan olamayan AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e özel kurye ile gönderdiği ve Star Gazetesi’nde 17 Ocak 2004 günü yayınlanan mektubundan(6)  son üç paragrafını okuyalım:

“…Ve geçmişte hiç olmadığı kadar birleşmiş olan ülkelerimizin çıkarları için en iyisi olacak şekilde birlikte çalışabileceğimiz kanaatindeyim.

Bu amaçla, Org. Özkök ile mümkün olduğu kadar kısa sürede gizli, özel bir toplantı yapabilmeyi ümit ediyorum. Özel cep numaram şudur:0.533.7…….

Bu yardım ve ülkemize gösterdiğiniz dostluk için çok teşekkürler… Sizinle kişisel olarak görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum…

Samimiyetle sizin olan,

Recep Tayyip Erdoğan,

Genel Başkan

                Kalın “puntolarla” yazdığım kelimelerin ne anlama geldiğini umarım anladınız!..

                O zaman sorun yok demektir.. Devam edelim:

                Az kalsın söylemeyi unutuyordum. Bu mektup o kadar değil, biraz daha uzundur. Merak edenlerin okuması için bağlantısını aşağıya koydum.(7) Oradan açıp okuyabilirler. Dikkat ettiyseniz Erdoğan bu mektubunda, ABD ile Türkiye’nin (aslında AKP’nin) menfaatlerinin, hiç olmadığı kadar “birleşmiş” olmasından söz ediyor. Size göre, o tarihte veya şimdi ABD ile ülkemizin hangi menfaatleri birleşmiştir? Bu sorunun yanıtını hiçbir zaman kimse veremedi!.. Bir de Erdoğan’ın isminin önüne unvan gibi yazdığı “Samimiyetle sizin olan” sözleri var ki, insanı kıskançlıktan kudurtuyor!..

                Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Türkiye’nin 8 yıllık Başbakanı; samimiyetle neden bizim değil de Amerikalıların oldun?.. Onu da bu seçim kampanyası sırasında açıklarsın umarım!..

                Erdoğan mektubunda ABD’nin Savunma Bakan Yardımcısına “birlikte çalışabileceği”  mesajını da iletiyor. Bu  önkoşulsuz  “işbirliği” teklifini ABD kaçırır mı?.. “Büyük Ortadoğu Projesi”, “Ilımlı İslam”, “Dinler Arası Diyalog”, “Medeniyetler İttifakı”, Irak’ın ve Afganistan’ın işgali (sırada İran’ın işgali de var) vb. gibi pek çok operasyonda “eş başkanlık”, askeri üstlerimizi ABD askerlerine kullandırma, Amerikan askerlerine “lojistik destek”  gibi “görevler” harfiyen yerine getirilmiştir!..

                ABD ile yürütülen ilişkilere paralel olarak AB ile de dengeli olmayan ilişkiler de geliştirilmiştir. “AB’ye tam üyelik” adı altında yapılan en önemli operasyon:“Avrupa müktesebatına uyum” adı altında yürütülen hukuki düzenlemelerdir.  8 yıl sonra anlaşılmıştır ki, Avrupalılar bizi içlerine alacak değiller. Onların yaptığı sadece bizi oyalamakmış. Bu gerçeği Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle, geçenlerde Washington’da Clincton ile yaptığı görüşmede:” AB bu büyüklükteki ülkeyle bütünleşemez. Türkiye AB’ye üye olacak kadar modern değil” diyerek itiraf da etmiş… Bizimkiler buna rağmen hala AB’ye girecekler!..

                AKP yöneticileri Refah Partisi’nde iken, en şiddetli AB karşıtlarıydılar. Hocaları Erbakan halen öyledir. Hangi dağda kurt öldü de bu “Milli Görüşçü” militanlar, üzerlerindeki “milli görüş gömleğini”  çıkartıp, birden bire AB yanlısı oldular? Bu ani fikir değişikliğinin nedeni nedir? Onların “değiştik” savunmasını, o zamanlar soldan dönenler üstlenmişti. Ne yalan söyleyeyim laf cambazı olan bu döneklerin savunmaları, son derece etkili de olmuştu… İnsanlar gerçekten de değişebilirler diye düşünmüştük. Aldatılacağımız hiç aklımıza gelmemişti!..

                AKP üst düzey yöneticilerinden biri(8Birlik Vakfı’nda yapılan toplantıda, AB’ye teslimiyeti eleştirmeye kalkışan bir vatandaşa teslimiyetin sebebini:”AB’nin her dayatmasına boyun eğmemizin sebebi, Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmaktır”(9) diyerek açıklamıştı. Anımsayınız o günlerde bu “itiraf” çok fazla garipsenmemişti…

                AKP üst yönetiminin “Ankara’nın şerri” olarak formüle ettiği şey neydi?

                Bu sorunun en doğru yanıtını AB’nin sözcülerinden öğrenebiliriz. Onların bize yıllardır öğütlediği:“Atatürk’ten vazgeçin ki, sizi içimize alalım” sizce de en doğru yanıt değil mi?..

                Peki, AB’nin Atatürk ile derdi nedir?

                Bu sorunun doğru yanıtı, aynı zamanda Türk ulusunun yol haritasını da çizer!.. O bakımdan üzerinde biraz ayrıntılı durmak gerekir:

                ABD ve AB emperyalizmine, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda diz çöktürüp, kendilerini “dünya devi” sanan bu şımarık devletleri, omuzlarından bastırarak Lozan’da masaya oturtan kimdir? 1932’de kurulmakta olan dünyanın “en büyük” uluslar topluluğuna,(BM) Türkiye’nin üyeliği için başvurma koşulunu değiştirtip, 43 ülkenin oybirliği ile Türkiye’yi topluluğa katılmaya davet kararı aldıran sebep nedir? Bize unutturulan bu soruların yanıtını, AB hiçbir zaman unutmamıştır. Sırası geldiğinde “rövanş” alacakları sürpriz değildi. Onların bugün yaptığı aynı zamanda o günün “rövanşını” almaktır elbette. Ama emperyalistlerin Atatürk’le görülecek başka hesapları da vardır. Atatürk’ü Türk halkının gözünde bitirmedikçe, Ön Asya ve Ortadoğu’da at koşturmalarının kolay olmayacağını, Mesih’i İsa bilir gibi bilir bu kefereler!.. Bu nedenle onlar için Anadolu vazgeçilemeyecek (ve yönetimi Türklere bırakılamayacak kadar) önemli bir coğrafya parçasıdır!..

                Anadolu’yu “güvenlik içinde” inilebilecek bir “hava alanına” dönüştürebilmek için emperyalistlerin iki önemli “direnç” noktasını kırmaları şarttır. O nedenle de “yerli işbirlikçilere” ihtiyaçları vardır. İhanetten farksız olan böyle bir işbirliğine en yakın olanlar; Kurtuluş Savaşı öncesinde “mandacılık” fikrini savunanların bugüne gelen uzantılarıdır. “Mustafa” ile “Hür Adam” filmleri de bu amaca hizmet eden kafa karıştırma ve bilgi kirliliği yaratma faaliyetleridir. Emperyalizmin Anadolu’da elleri arkasında dolaşmasını hoş karşılamayacak ve buna asla izin vermeyecek olan iki temel güç odağı vardır. Bunların birincisi, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir;  diğeri ise yıllarca dişinden tırnağından artırdığı 1000 lirayı Atatürk’e teslim ettikten sonra: “Bunun en iyi harcanacağı iş,  şu senin yaptığın istiklal mücadelesidir; al ve harca diyerek, Kurtuluş Savaşı’nın ön saflarında yer alan Ankara Müftüsü, (daha sonra da Cumhuriyet’in ilk Diyanet Reisi ) Börekçizade Rıfat Hoca’nın çizgisinden gelen gerçek Müslümanlardır!..  

                Az önce sözünü ettiğim iki güç noktasını etkisiz hale getirmedikçe Anadolu’yu geçmek imkânsızdır. Bu gerçeği, bizim aldatılmış Türk halkı  dışında, hemen hemen  bütün dünya anlamıştır!..

                Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi bile başlı başına, emperyalizmin pek çok işine engeldir. Bilindiği gibi bu yüzyılda emperyalizm, işgal edeceği bütün ülkelere ordularını göndermemektedir. Yarattığı sahte “büyüklük” görüntüsüne aldanan pek çok geri kalmış ülke yöneticileri, kendiliğinden “büyük güce” teslim olmakla, onların şefaatine sığınmaktadırlar!..

                Bugün birer birer yıkılmakta olan “Arap dünyasının hilekâr liderleri”nin durumu da aynen böyledir. Oysa Mustafa Kemal, Osmanlı’nın küllerinden bir ordu yaratarak; emperyalist devletlerin boylarının ölçüsünü almış ve onların sahte “büyüklük” imajına en ağır darbeyi indirmiştir. “Atatürkçü düşünce”nin benimsenmesi ve “Kuvayı Milliyecilerin” geçmişteki mücadelesinin örnek alınması, başlı başına emperyalizmin en önemli silahını etkisiz hale getirmektedir... Bu yüzden “Atatürk’ü unutturmak” daha çok işlerine gelmektedir. Buna gönüllü olan pek çok “işbirlikçi” var, onlar da kendiliğinden Beyaz Saray’ın kapısı önünde kuyruğa girmişlerdir!.. Hatta Hazreti İsa’nın inecek olduğu Şam’daki beyaz  minareden maksadın, Beyaz Saray olduğunu söyleyecek kadar şaşırmış ve ileri gidenleri de vardır!(10) Geriye bir tek onlara görev vermek kalıyor!.. Bütün dünyanın gözleri önünde Beyaz Saray, kendi çıkarlarına uygun düşecek şekilde rolleri dağıtıyor!..

                Türk Silahlı Kuvvetleri’ni halkın gözünde düşürmek için son 8 yılda neler yapıldığını ve yapılmakta olduğunu görüyoruz. Gerçek Müslümanları saf dışı yapmak için yürütülen (Ilımlı İslam, Dinler Arası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, Büyük Ortadoğu Projesi vb. gibi) yoğun projelerden ise henüz istenilen sonuçlar alınamamıştır. Her ne kadar %99’u Müslüman olan Türk halkının önemli bir kesiminden oy alarak iktidara gelen AKP, sonuçta ABD ve AB Koalisyon Güçleri ile işbirliği içine girip; Irak’taki 2 milyona yakın Müslüman’ın ölümüne katkı vermiş ise de Türk halkının böyle bir sonucu istediği söylenemez! Gerçek Müslümanlığı öğrenmemesi için halkı cahil bırakmak daha ne kadar işe yarayabilir, onu da bilemem…

                Kuran’ın emredici hükümlerine rağmen, düşmanla dostluk kurup, işbirliği yapanlar ve dinle alay edenlerin “zalim” olarak nitelendirildiğini hepimiz biliriz. Böyle kişi ve yöneticilerin Allah katında değersiz olduklarını; hatta onlarla “dostluk” edenlerin de onlardan sayıldığını  öğrenmişiz!.. Bu son söylediğim sözlerin dayanağı olan fakat ustaca kurgulanmış bir program dâhilinde unutturulmak istenilen birden çok Kuran ayetleri vardır. Pek çok konuda sabah akşam vaaz verenler, nedense bu ayetlere hiç yanaşmak istemezler. Bu nedenle de onları, merak edenler için aşağıda veriyorum.(11) Çünkü Atatürk Türkiye’sinin, sorumluluk duyan yurttaşları olarak, kimseden bir uyarı beklemeden, üzerimize düşen görevleri kendimiz tespit ederek, yapmak zorundayız...

                Sırası gelmişken Kuran’ı Elmalılı Hamdi Yazır’a Türkçeye çevirterek, onu kolayca anlamamızı sağlayan ulu önderimize teşekkür etmeden geçmek istemem. O bu büyük hizmeti ile bir taraftan Müslümanlar içinde “ruhban sınıfı” oluşmasının önüne geçerken, diğer taraftan halka hurafeleri yüzlerce yıl “din” diye yutturan yobazların etkisini de azaltmıştır. Bu nedenle “din bezirganları” ile emperyalistlerin menfaatleri “Atatürk karşıtlığı” noktasında her zaman örtüşmektedir!.. Onların işbirliği yaparak, dostluk mesajları vermeleri normaldir. Normal olmayan bizim onların değirmenine su taşımamızdır!..

                Bir başka ilginçlik de şudur ki: “yarı başkanlık”  sistemi olarak da nitelendirilen Arap dünyasının baskıcı yönetimleri devrilirken, bizimkiler “başkanlık” sistemine geçmek için zemin yoklaması yapmaktadır!..  Anlaşılan başkan iken “devrilmek” daha “onurlu”  zannediliyor!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) “ALLAH İLE ALDATILMA” HUSUSUNDA UYARICI AYETLER:

“Aldatan, sizi sakın Allah ile aldatmasın” (Y.N.Ö.)

Lokman Suresi, 33. Ayet: Ey insanlar, Rabbinizden korkun ve öyle bir günü sayın (öyle bir günden ürperti duyun) ki, baba, çocuğundan (taraf) bir şey ödeyemez; evlat da babasından taraf bir şey ödeyecek değildir. Muhakkak Allah'ın va'di gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o mağrur (şeytan) sizi Allah(ın affın)a güvendir(erek aldatıp cehenneme sürükle)mesin!

 Fatir Suresi,5. Ayet: Ey insanlar, haberiniz olsun ki, Allah'ın va'di muhakkak gerçektir; sakın o dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o aldatıcı şeytan, sizi Allah'a karşı aldatmasın!

 Hadid Suresi,14 Ayet: Münafıklar) onlara şöyle bağrışırlar: "Bizler sizinle beraber değil miydik?" (Mü'minler): "Evet, ama siz kendilerinizi fitneye soktunuz, gözettiniz, şüpheye düştünüz ve Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O aldatıcı şeytan sizi (günahın zararı yoktur diye) Allah'a güvendirdi.

(2) “YASEMİN DEVRİMİ”: Göstericilere ateş açan polisin şiddet kullanmak yerine eylemcileri koruması gerektiğini savunan Tunuslu “blog” yazarları, “Polise yasemin verelim” sloganıyla yola çıkarak, devrimi ülkelerinin sembolü olan “yasemin çiçekleriyle” özdeşleştirdi. “Yasemin Devrimi” ismi böylelikle benimsenmiş oldu…

(3)Zulme Karşı Direnme Hakkı: “Batı’da geciken insan hakları düzenlemesinde iki büyük girişim 18. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde 1776 yılında Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Fransa’da 1789’da kabul edilen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisidir. Belge insanların özgür doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini, insanların zulme karşı direnme hakkı olduğunu, egemenliğin esasının millete dayalı olduğunu ve bir kişi ya da grubun elinde bulunamayacağını, devleti idare edenlerin millete karşı sorumlu olduğunu ve hiç kimsenin dini ve sosyal inançları yüzünden kınanamayacağını bildirir.”

http://indigodergisi.com/51/mg001.htm

“Filozoflarından Konfüçyüs (M.Ö.521- 479), hükümdarın otoritesinin Tanrıdan geldiğine işaretle, Tanrısal buyruklara, ahlak ve fazilet ilkelerine uymayan hükümdarın Tanrıdan aldığı yetkiyi kaybedeceğini ve böylece bir hükümdara karşı halkın ayaklanmasını kutsal bir görev saymaktadır.

Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı’ya göre, direnme hakkı, bazı kayıt ve şartlarla İslam dinine göre kabul edilmiştir. Hazreti Peygamber bir hadisinde, “Allah’ın hoşuna gitmeyen bir şeyi yapmanızı emretmedikleri müddetçe size emredenleri dinlemek ve onlara itaat etmek vazifenizdir. Aksi halde dinlemek ve itaat etmekle mükellef değilsiniz.“ demiştir. İslam dinine göre, şayet pozitif hukuk, yani yürürlülükte bulunan hukuk, Kuran’la ve sünnetle (peygamberin eylem, işlem ve sözleri) ile konmuş olan temel hukuk kurallarına aykırı ise zulme karşı direnme hakkı, meşrudur. “

http://ataturkkosem.blogcu.com/ataturk-ve-inkilapcilik/1271812

(4) http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/01/29/demirtas.halkin.direnme.hakki.vardir/605081.0/index.html

(5) Türkiye’yi Kemiren İhanet Allah ile Aldatmak, Yaşar Nuri Öztürk, s.325

(6) Mektup 17 Ocak 2004 tarihli Star Gazetesi’nde Hayrullah Mahmut’un köşesinde yayınlanmıştı.

(7) http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=13060.0

(8) Bu yöneticinin Bülent Arınç olduğu söyleniyor.

http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=8002317&tarih=2008-04-09

(9) 14 Ocak 2005 tarihli Yeniçağ Gazetesi (Arslan Bulut)

(10)”Biri çıkıp Hz. İsa’nın ineceği Şam’daki beyaz minareden maksat Beyaz Saray’dır. Hz. İsa oraya inmiş, bazı ulvi ruhlu insanlarla irtibat kurup onları yönlendirmiş ve büyük deccal olan komünizmi yıkmıştır diye düşünebilir…” (Lütfullah Yavuz, Zaman gazetesi, 10 Ocak 2004)

(11) DÜŞMANLA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ YAPMAYI YASAKLAYAN AYETLER:        

Kafirun Suresi, 6. Ayet: “Sizin dininiz size, benim dinim bana!”

Mümtahine Suresi,  8. Ayet: Allah size, sizinle din hususunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve kendilerine adaletli davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adalet gösterenleri sever. 9. Ayet: Allah, yalnızca sizinle diri hususunda savaşanlara, sizi yurtlarınızdan çıkaranlara ve çıkarılmanıza arka çıkanlara dostluk etmenizi yasaklıyor size. Her kim de onlara dostluk ederse, işte onlar, kendilerine yazık eden zalimlerdir.

(Bu iki ayette Allah din uğruna savaşanları, Müslümanları yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmalarına yardım edenleri, dost edinmeyi yasaklıyor. Ayette kim onları dost edinirse onlar da zalimdir deniyor.)

Ali İmran Suresi, 28. Ayet: İnananlar, inananları bırakıp da kâfirleri dost edinmesinHer kim bunu yaparsa, Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan bir korunma yapmanız başka. Allah, sizi kendisinden korkmanız için uyarıyor. Sonuçta gidiş Allah'adır.

Nisa Suresi, 139. Ayet: Onlar ki, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar; onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Oysa izzet ve şeref, tamamıyla Allah'a aittir.144.Ayet: Ey iman edenler, müminleri bırakıp da kâfirleri başınıza geçirmeyin! Kendi aleyhinizde Allah’a açık bir saltanat vermek ister misiniz? 

Maide Suresi, 51. Ayet: Ey iman edenler, Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.57.Ayet: Ey iman edenler, ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi eğlenceye alıp oyuncak yerine koyanları ne de kâfirleri dost tutmayın! Allah'tan korkun, eğer inananlar iseniz.

Tevbe Suresi, 11. Ayet: Eğer tevbe edip namazı kılar, zekâtı verirlerse din kardeşiniz olurlar. Bilecek bir topluluk için biz ayetlerimizi daha çok açıklarız. 12. Ayet: Ve eğer antlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozar ve dininize saldırıya kalkarlarsao küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur, belki vazgeçerler.

Enam Suresi, 82. Ayet: İman edip de imanlarını bir haksızlıkla karıştırmayan kimseler, işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler de onlardır.

 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin