31 Ocak 2010 Pazar

((slayt izle)) ITALYA VERONA DA Juliet'in HEYKELININ SAG GOGSUNU GUNDE BINLERCE KISI AVUCLUYOR...

Vatikan Ve İtalya
2010 - FOTOĞRAFLARIM--- -
TIKLAYINIZ
  - 3000 DEFA TIKLALANMIŞTIR...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=15132&ItemIndex=0


VERONA - CAN AKIN

Romeo ve Juliet'in Veronası ITALYA - CAN AKIN

Kan davalı iki ailenin çocukları olan Romeo ve Juliet'in hikâyesinden bahsetmek istiyorum biraz. Olay 16. yüzyılda yaşanır:

Varlıklı ve ünlü iki İtalyan ailesi Capuleti'ler ile Montecchi'ler yıllardır devam eden kan davası nedeniyle birbirlerine düşmandırlar.. Montecchi ailesinden Romeo, Capuleti'lerden Juliet'i görür görmez âşık olur ve bir rahibin yardımıyla gizlice nikâhlanırlar. Bu arada iki aile arasındaki kan davası devam etmektedir. Nikâh sonrası şehir meydanında çıkan bir kavgada araya giren Romeo, kendi ailesinden bir ferdi öldürülmesi üzerine Juliet'in kuzenini öldürür. Capuleti ailesi de intikam yemini eder. Romeo bunun üzerine şehri terk ederek Mantua'ya gider. Juliet, ailesi tarafından Kont Paris'le evlendirilecektir. Genç kız, bundan kurtulmak ve Romeo ile kaçmak için ilaç içerek ölü taklidi yapar. Romeo döndüğünde Juliet'in öldüğünü zanneder ve zehir içerek canına kıyar. İlacın etkisi geçtikten sonra uyanıp Romeo'nun cesediyle karşılaşan Juliet de intihar eder.



















Verona şehrinde geçtiğine inanılan bu hikâye, ilk kez 1524 yılında şair Luigi da Porto tarafından kaleme alınmış. 60 yıl sonra da İngiliz yazar William Shakespeare "Romeo ve Juliet" adıyla tiyatro oyununa dönüştürmüş. 13. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip Capuleti ailesinin evi 1905 yılında belediye tarafından satın alınmış ve şu an onun mülkiyetinde. 70 yıl önce restore edilerek bugünkü görünümünü kazanmış. Ünlü balkonu da Shakespeare'in eserinden esinlenilerek o tarihte ilave edilmiş. Eserde kullanılan Juliet'in yatağı da alınıp bu eve getirilip aynen konulmuş. Bahçe girişindeki duvarlar, her dilden mesajlar ve üzerine not yazılmış kâğıtlarla dolu. Sizde böyle bir âşık bulmanız ve âşık olmanız dileği için duvarına bir şeyler yazabilir veya asabilirsiniz. Mesajlar arasında Türkçe olanlar da gözümüze çarpıyor. Kimileri isim, kimileri şiir ya da not yazmış. Yetkililer duvarların bu şekilde kullanılmasından yakınıyorlar ama bunun önüne geçememişler. Zaman zaman temizlemişler fakat kısa sürede tekrar dolmuş. Biz gördüğümüzde de duvarlarda yazı yazılacak yer kalmamış, artık yapıştırma mesajlar göze çarpıyordu.









Shakespeare'in meşhur Romeo ve Juliet hikâyesinin yaşandığı şehir Verona. Şehirdeki Juliet'in balkonlu evi turistlerin ilgi odağı. Evin bahçesinde bir de Juliet'in bronzdan bir heykeli bulunuyor. Heykelin sağ göğsünü okşayanlara şans getireceğine inanılıyor. Bunun için günün her saatinde Juliet'e sarılarak fotoğraf çektiriliyor ve gerçek aşkını bulacağı şansının açılacağı biliniyor bu nedenle binlerce kişi özel olarak geliyor. İnanmazsınız ama 5 dakika sonra şansım açıldı J  Juliet'in evi özellikle uzak doğudan gelen çekik gözlü insanların ilgi odağı, Japonya dan arkadaşlar fotoğraf çektirecekleri için saatlerce bekledik  Sheakespare buralarda oldukça okunuyor…





İTALYA


--
E – BOOK: "ASK" SENI SEVIYORUM - SIIR KITABI - CAN AKIN
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=8966&ItemIndex=11

E – BOOK: BALIKESIR DE GAZI ECE AMCA VE BEN – OYKU KITABI - CAN AKIN
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=3066&ItemIndex=97

8 ULKEDE SERGILENEN, TURKIYE, ISTANBUL, GIRESUN, ZONGULDAK, ANKARA (4), MUGLA, IZMIR (2), SAMSUN -
CAN AKIN MEVLANA FOTOGRAFLARI SERGILERI... TIKLAYINIZ…
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1038&mid=8373&ItemID=6277&ItemIndex=36

CAN AKIN SIIRLERINDEN SECMELER.. TIKLAYINIZ...
http://www.Antoloji.Com/mr_can_akin

BU MESAJLAR KONUSMA ENGELLILER GRUBUNCA GONDERILMEKTEDIR..
CAN AKIN A OZEL MESAJLARINIZI LUTFEN mr_canakin@hotmail.com  GONDERINIZ.

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) SEÇME SEVGİLİLER GÜNÜ SLAYTLARI


>>
Seçme SEVGİLİLER GÜNÜ Slaytları
<<
Tüm ÖZEL GÜNLER Slaytları İçin Tıklayınız

Slaytın ismini tıklayınız indiriniz

 
 
 
 

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) HEY ONBEŞLİ sesli slaytı

HEY ONBEŞLİ sesli slaytı
...en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış normal bir hadise haline gelmişti. O günler, köyde, kasabada erkeğin kalmadığı, gücü kuvveti ve boyu posu yerinde olan herkesin asker olduğu ya da asker olmak zorunda kaldığı kara günlerdi... Ekseriyeti 15 ila 19 yaşında olan bu genç bahadırların cepheye katılımları anısına Anadolu’da yakılan meşhur “Hey Onbeşli Onbeşli” adlı türküde de söz konusu durum çok acı ve dramatik bir dille anlatılmıştır. Burada sözü edilen “15’liler” 1315 doğumlulardır....

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) KADIN sesli slaytı

KADIN sesli slaytı
 

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) KENDİME SÖZ VERİYORUM sesli slaytı

KENDİME SÖZ VERİYORUM sesli slaytı

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) HAYSİYETSİZ DIŞ POLİTİKA - Özkan BOSTANCI

HAYSİYETSİZ DIŞ POLİTİKA!..

- Milletimiz asırlardan beri iki müstebit kuvvetin, iki imhakar kuvvetin baskısında müteessir ve müteellim olmakta idi. O iki kuvvetten birisi doğrudan doğruya MEMLEKET ve MİLLET'İ İDARE ETMEK İDDİASINDA BULUNAN MÜSTEBİTLER, ikincisi bütün bir EMPERYALİST ve KAPİTALİST ALEM'dir! (6.3.1922)
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
************************
 
DIŞ SİYASET'e önce TÜRK CEPHESİ'nden, sonra da MÜSLÜMAN CEPHESİ'nden bakan ATATÜRK, dünyanın geri kalan kısmını ikiye ayırır;
 
EMPERYALİST ALEM ve MAZLUM MİLLETLER!..
 
O tarihlerde EMPERYALİST ALEM bütün BATI AVRUPA DEVLETLERİ, ABD ve JAPONYA'dan oluşuyordu.
 
Bunların esaretine düşmemiş bir RUSYA ve OSMANLI DEVLETİ vardı.
 
Dünyanın geri kalan bütün ülkeleri istisnasız SÖMÜRGE idi!..Rusya ihtilalle sarsılmış, OSMANLI da 1. Cihan Harbi mağlubiyeti ile parçalanmıştı.
 
Yani Rusya'da ihtilalciler,
 
TÜRKİYE'de de MUSTAFA KEMAL direnmese; hiç MÜSTAKİL ülke kalmıyacaktı!
 
Bu durum RUSYA ile TÜRKİYE'yi TABİİ DOST yapmıştı, ilerde vereceğiz...
 
İşte bu yüzden ATATÜRK, ikiye bölünmüş bir dünyadan söz ederken, EMPERYALİST KAPİTALİST BATI ve MAZLUM ŞARK tabirlerini kullanır!
 
Yalnız dikkat edilmesi gereken husus, ATATÜRK'ün EMPERYALİST BATI'ya çatmadan önce başımızdakileri suçlaması, onların bizi bu hale düşürdüğünden şikayet etmesidir.
 
DIŞ SİYAYET, İÇ TEŞKİLAT'a bağlıdır.
 
Yani DIŞ SİYASET'i yürütenler, HÜKÜMET, DIŞİŞLERİ gibi bizim insanlarımızdır.
 
Eğer bu kişiler TÜRKLÜK'ten, TARİH'ten, SİYASET'ten nasibini almamış; RUHSUZ, KANSIZ, SATILMIŞ insanlar olursa; DIŞ SİYASET düzenli yürümez.
 
Sakın ola ki, bu suçlamanın geride kaldığı ve OSMANLI DEVLET ADAMLARI'na ait olduğu sanılmaya!.. Şimdikilerin onlardan hiç farkı yok!..
 
Daha önce de belirttiğimiz gibi, İSMET İNÖNÜ'yle 1940'da başlayan bugünlere uzanan dönem, KESİNTİSİZ DEĞİŞMEZ bir tarzda EMPERYALİZM'e boyun eğmiş tek bir HAYSİYETSİZ DIŞ POLİTİKA'dan oluşur.
 
İnanmadıysanız, ATATÜRK'ün sözlerini bir kere daha okuyun!
 
Sonra DIŞ POLİTİKA'mızı idare edenlere bir bakın...
 
Başımızdakiler ATIL, HAREKETSİZ, BECERİKSİZ, ÇEKİNGEN, KORKAK, MÜTEREDDİT, BATI UŞAĞI değil mi?..
 
Ne IRAK AMBARGOSU yüzünden girdiğimiz 75 milyar dolarlık zararı kuruşuna kadar talep etme cesaretleri var, ne de parasını ödediğimiz halde alamadığımız firkateynleri AMERİKA'dan istemeye!..
 
Ya Yunanlar İKİZLER ADASI'na asker çıkarınca, bayrak dikince ne yaptılar?..
 
Sözde bayrak diktiler, değil mi?..
 
Ama sonra İKİ TARAFIN DA bayrak indirmesini kabul ettiler!..
 
Yani "orası bizim değil" dediler!
 
Bu kişiler hâlâ "biz tek başımıza yapamayız, AVRUPA BİRLİĞİ'ne girmezsek, kapılarımızı onlara açmazsak, BATI bizi terkederse mahvoluruz!" demiyorlar mı?..
 
Peki, MİLLİ MÜCADELE döneminin İNGİLİZ MUHİPLERİ, AMERİKAN MANDACILARI'ndan farkı ne bu kanı bozukların?..
 
Şu halde başkasına çatmadan önce, kendimizi toparlamamız lazım...
 
Bunu nasıl yapacağız?..
 
BÜYÜK DİPLOMAT ATATÜRK onun da yolunu göstermiş...
 
Önce diyor ki, HANGİ İSTİKLAL VARDI Kİ, YABANCILARIN NASİHATLERİ İLE AYAKTA KALABİLSİN?..
 
Zaten ATATÜRK, MİLLİ SİYASET'imizi de şöyle tanımlar:
 
- "Her şeyden önce kendi KUVVET'imize dayanarak VARLIĞIMIZ'ı koruyup, MEMLEKET'in SAADET ve İMAR'ına çalışmak!.."
 
Yani ATATÜRK yabancıların MALİ YARDIM'ına endekslenmiş bir DIŞ POLİTİKA'yı reddeder!..
 
Sonra BİR ZAYIFIN BİR KUVVETLİYLE BİRLEŞMESİ, ZAYIFIN KUVVETLİYE KUL-KÖLE OLMASI DEMEKTİR ifadesiyle, VARLIĞIMIZ'ın korunması bahanesine sığınıp İTTİFAK veya BİRLİK'lere girilmesini de son derece tehlikeli bulur.
 
MİLLİ GÜVENLİK yabancılara İHALE edilemez, onların insafına bırakılamaz.
 
Hele KALKINMA, İLERLEME'yi yabancıdan beklemeyi APTALLIK sayar!..
 
Bunun için YABANCI hiç bir ülkenin, (DOST veya DÜŞMAN olması hiç fark etmez) NASİHATLARI, PLANLARI, YARDIMLARI, KARARLARI ile hareket edilemez!..
 
Bunlara bel bağlanmaz, güvenilmez!..
 
Böyle bir politikayı savunan YERLİ MANDACILAR'a DEVLET KADEMELERİ'nde, DIŞİŞLERİ'nde ASLA görev verilmez!
 
Böyle politikaları savunan PARTİLER, HÜKÜMET KURMA ne kelime, ANAYASA MAHKEMESİ'nce kapatılır, yöneticileri VATANA İHANET'ten mahkum edilir!
 
ATATÜRK böyle ister!
 
Yine TÜRKİYE sözünün geçmediği hiç bir İTTİFAK'ta ve ULUSLARARASI KURULUŞ'ta yer almaz, alamaz!..
 
Çünkü GÜÇLÜ DEVLETLER'in asla DEMOKRATİK olmayan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER gibi kuruluşları, ve NATO, AVRUPA BİRLİĞİ gibi İTTİFAKLAR'ı bizi ezer.
 
KÖLE yapar!..
 
O yüzdendir ki, ATATÜRK 20 yıllık siyasi hayatında BATI ile hiç bir İTTİFAK'a girmemiştir.
 
ATATÜRK o zamanki CEMİYET-İ AKVAM'a da TÜRKİYE'yi üye yapmamıştır.
 
Bizim BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e girişimiz İSMET İNÖNÜ'nün, NATO'ya girişimiz AMERİKAN MUHİBBİ MENDERES'in, AVRUPA BİRLİĞİ'ne müracaatımız gene İSMET İNÖNÜ'nün marifetidir.
 
Yine onun gibi BATI UŞAĞI, hatta AZAT-KABULETMEZ KÖLESİ DEMİREL, ÖZAL ve ÇİLLER bunun için yıllarca yırtınmadılar mı?..
 
Sonunda ne oldu?..
 
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'den 50 yılda bir kere bile lehimize bir karar çıktı mı?..
 
NATO bizi bir kere bile savundu mu?..
 
AVRUPA BİRLİĞİ lehimize bir tek karar alıp bizi destekledi mi?..
 
Ne gezer?..
 
Tam tersine!..
 
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER defalarca KIBRIS konusunda bizi sıkıştırdı, NATO bize ambargo uyguladı, silahlarını kullanamıyacağımızı söyledi.
 
AMERİKA bizi ERMENİ katliamı ile suçladı, toprak isteğine ses çıkartmadı..
 
Hatta bizi KÜBA KRİZİ'nde RUSYA'nın önüne YEM olarak attı. AVRUPA BİRLİĞİ ise YUNANİSTAN'a EGE'de, KIBRIS'ta destek verdi, KÜRTLER'e toprak bağışlıyalım diye baskı yaptı...
 
Bunlar dost değil, HALA DÜŞMAN!
 
Ve ATATÜRK diyor ki;
 
"Bu namussuzlar bana DÜŞMANLIK'tan vazgeçmedikçe, ben de onların AMANSIZ DÜŞMAN'ıyım!..
 
ASLA GÜVENMEM!
 
Onlarla ANCAK, MİLLET'imin MENFAATLERİ'ne uygun olan hususlarda İLİŞKİ'ye girerim!"
 
Biz GERÇEK ATATÜRKÇÜ'yüz!..
 
O yüzden HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST BATI'ya DÜŞMAN'ız!..
 
Onun dümen suyunda giden EMPERYALİST JAPONYA'ya asla güvenmeyiz!
 
Ta ki, SİNSİ EMELLER'inden vazgeçinceye kadar!
 
Yoksa elimizi verir, kolumuzu kaptırırız.
 
Hatta bizi yutarlar da farkında olmayız!
 
Bu tavır, "BATI ÜLKELERİ ile hiç bir irtibatta olmamak" anlamına gelmez.
 
MEDENİYET icabı İLİŞKİ ve TİCARET hatta SAYGI göstermemiz mümkündür.
 
Ancak bu ÖNCE onların bizim HAKKIMIZA, HUKUKUMUZA, İSTİKLALİMİZE, ŞEREF VE HAYSİYETİMİZE SAYGI göstermeleri şartına bağlıdır.
 
ATATÜRK, bu konuda da GERÇEKÇİ'dir.
 
Çok iyi bilir ki, EMPERYALİST ZALİM BATI'nın GÜÇSÜZLER'e hiç SAYGI'sı yoktur!
 
Bilir ki, fırsatını buldular mı hemen ezerler!
 
Onun için ATATÜRK bütün bu iyiniyeti ortaya koymasına rağmen, istediği sonucu elde etmek için GÜÇLENMEK'ten başka çare görmez!
 
Bunu da ancak KENDİ İMKANLARIMIZ'la yapmamız gerektiğine inanır.
 
Çünkü DÜŞMAN'a muhtaç olan, er-geç onlara boyun eğmek durumunda kalır!
 
Son olarak ATATÜRK, DÜNYA SİYASETİ'nde hakim olan EMPERYALİST ÜLKELER'e bir gerçeği hatırlatır:
 
TÜRKİYE GÜÇLÜ DEVLETTİR!..
 
TÜRKİYE de en az sizin kadar ETKİLİ'dir!..
 
TÜRKİYE'nin bu ETKİ'si gözardı edilemez!..
 
Yani TÜRKİYE'ye danışmadan, onun rızasını almadan DÜNYA'nın hiç bir köşesinde herhangi bir uygulamaya giremezsiniz!
 
ATATÜRK bunu der ama, demeden önce yanına bütün TÜRK DÜNYASI'nı ve İSLAM ALEMİ'ni almak ister.
 
Çünkü TÜRKİYE'NİN GÜCÜ bu iki kanatta yatmaktadır.
 
İşte ATATÜRK'ün KAPİTALİST BATI ile DIŞ SİYASET prensipleri bunlardır!
 
Hemen ekliyelim: Bu prensipler TÜRKİYE'ye DÜŞMANLIK güden bütün ülkelere uygulanır. RUSYA, düşmanca davranan ARAP ÜLKELERİ veya YUNANİSTAN gibi cüceler de bu uygulamaya dahildir.
 
TÜRKİYE bir AYNA'dır. DOSTLUK gösterene DOSTLUK yansıtır, DÜŞMANLIK gösterene DÜŞMANLIK!.. Kimseye yılışmak, yaltaklanmak, alttan almak, aşırı ilgi göstermek yoktur!
 
Şimdi biz ne kadar yırtınsak, Demirel Efendi ne kadar "TÜRKİYE dünya devletidir," diye vecizeler yumurtlasa, Gül ve Erdoğan efendilerde her ne kadar aynı söylemi kullansalarda, boştur!..
 
Çünkü biz hem TÜRK DÜNYASI'na, hem de İSLAM ALEMİ'ne sırtımızı dönmüşüz!
 
BATI'ya hizmet sunmakla uğraşırken, onların kapılarına yatıp "Ne olur, bizi de içeri alın, vallahı ne derseniz yapacağım" diye yalvarırken, hangi ETKİ'den söz edebiliriz ki?..
 
Adamlar, bırakın dışarda bizi kaale almayı, içerde bile istediğimizi yapmamıza engel oluyorlar!

       Özkan BOSTANCI
http://ozkanbostanci.blogcu.com/
--
               ..::CTO::..
..::CiHAN TÜRK OLSUN::..
http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun?hl=tr
--
Düşmanım, düşmanlığından vazgeçinceye kadar, ben de onun amansız düşmanıyım.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
--
"TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ÜLKEMİZİN VE TÜRK DÜNYASININ AYDINLIK VE GÜZEL YARINLARININ SİGORTASIDIR." (Özkan BOSTANCI)
--
Bu mesajı yalnız kaynağı ile kullanabilir veya çoğaltabilirsiniz.

Allowed  either use or coppy this message as its source.

Copyright © 2007 - 2009 CiHAN TÜRK OLSUN Corporation

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

(MADENCİYİZTR) iş ilanı-Malatya

Malatya‘da Açık İşletme Demir Ocaklarında Ocak Mühendisi Olarak Görev Yapabilecek Maden Mühendisi Arıyoruz.
Adı Soyadı: Hüseyin Genç Firma: Martut Madencilik Telefon: 5333312330 E-Posta: huseyingenç44@hotmail.com


Aracısız ve ücretsiz ilan portalı
(Maden Müh iş ilanları+Madencilikle ilgili tüm ilanlar)
www.madenilan.com
Abdullah AKÖZEL
Maden Yük.Mühendisi
0506 427 42 22
aakozel@gmail.com

--
www.madenilan.com (Aracısız ve ücretsiz madencilik ilan portalı)
Grubun sahibiyle iletişim:Maden Yük.Müh. Abdullah AKÖZEL. aakozel@gmail.com 0506 427 42 22
Bu mesajı Google Grupları "MADENCİYİZTR" grubu.na üye olduğunuzdan aldınız.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : madenciyiztr@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
madenciyiztr+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/madenciyiztr?hl=tr adresinde bu grubu
ziyaret ediniz.

(MADENCİYİZTR) Oda seçimleriyle ilgili ....

Oda genel kurul sürecine girdi Şubelerde olağan genel kurullar yapıldı..Bir önceki İstanbul genel kuruluna 150 kişini katılmış olduğu söylenmişti..Bu seneki  genel kurula 102 maden mühendisi katılmış..Bu kadar çağrı yapıldı ama katılım azalıyor neden...Bende genel kurula katılmayacağım..çünkü hiç bir şey değişmeyecek bu seçim sistemiyle hangi sivil toplumda değiştiki..bu kadar zahmete ne gerek var...bence yok benim gündemimde yeni maden kanunu tasarısı var .....jeoloji mühendisleri odası nın önerilerini daha önce konuşmuştuk ve ne kadar saçma öneriler olduğunu yazmıştık..Bu seçim sürecinde (Hiç bir şey de değişmeyeceğine göre) esas işimize odaklanalım..tekrar söylüyorum bu tasarı yanlış bir şekilde geçerse yıllarca yanlışları düzeltemeyiz ..ekmeğimizden oluruz ..Kanun alehimizde maddelerle geçerse bahanemiz genel kurul olmamalıdır..Tüm enerjimizi maden kanunu tasarısına harcamalıyız..Seçimmi.??..kafanızı seçime takmayın nasıl olsa bu seçimde değişen  hiç bir şey olmayacak...kolay gelsin...slm--
 
Aracısız ve ücretsiz ilan portalı
(Maden Müh iş ilanları+Madencilikle ilgili tüm ilanlar)
www.madenilan.com
Abdullah AKÖZEL
Maden Yük.Mühendisi
0506 427 42 22
aakozel@gmail.com

--
www.madenilan.com (Aracısız ve ücretsiz madencilik ilan portalı)
Grubun sahibiyle iletişim:Maden Yük.Müh. Abdullah AKÖZEL. aakozel@gmail.com 0506 427 42 22
Bu mesajı Google Grupları "MADENCİYİZTR" grubu.na üye olduğunuzdan aldınız.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : madenciyiztr@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
madenciyiztr+unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com.tr/group/madenciyiztr?hl=tr adresinde bu grubu
ziyaret ediniz.

((slayt izle)) Kontrollü Kaos




Kontrollü Kaos

Bülent ESİNOĞLU

 

Biliyorsunuz, sözcüğün Türkçesi karışıklık, karmaşa, ama ben kaosu tercih ettim. Sanki kaosta daha bir derin anlam varmış gibi. Sanki, kaos gelinen noktada geçmişin izleri varmış gibi bir anlam veriyor.

Kaos denetlenebilirse, bir kuvvete dönüşür elbet.

Motor silindiri içindeki yanmayı düşünün. İçerdeki moleküller tam bir kaos içindedirler. Yanma tamamlandığında (patlama) bir işe dönüşür.

Halkımızın, içinde yaşamaya mecbur kaldığı, bu “kontrolü kaos” sonunda yeni bir durum alacaktır elbet. Tüm kaoslar sonunda bir düzene, tüm düzenler de bir kaos-a dönüşür.

Batı emperyalizminin, Türkiye’yi “kontrol edilebilir istikrarsızlık” içinde tutması yeni değildir. Ancak eşbaşkanların ve Soros’un çocuklarının işbaşında olması onların denetleme işini daha kolay yapmasını sağlamaktadır.

Peki bu kaos halkımıza hangi araçlar ile yaşatılmaktadır.

Türkiye’ye ekonomik entegrasyon (bütünleşme) uygulayan Batı, kültürel olarak bizi “öteki” olarak algılamaktadır.

Emperyalizm ekonomik olarak entegre eder, ama içine almaz. Mesela, AB’ye tam üye yapmaz. Sen Kürtleri içe katmaya çalışırsan, "olmaz, sen Kürtleri asimile ediyorsun" der. Asimilasyon, aslında eşitlemedir.

Ekonomik entegrasyon ile kaosun nasıl işlediğine gelin yakından bakalım.

Emperyalizmin ekonomik entegrasyonu aslında “temsilcilerin“ bütünleşmesidir.

Mesela, Amerika’nın kendisi Hıristiyan olduğu halde, Müslümanlara özgürlük isterken aslında cemaatlere özgürlük ister. Cemaatçi dayatmalara ses çıkarmaz. Onun derdi, teslim alacağı cemaati temsil eden kişidir. Kişiyi teslim alınca, cemaati istediği gibi kullanacaktır.

Onun için de, Müslümanların tümünü temsil edecek bir temsilci aramaktadır. Onun içindir ki, Fethullah-ı tüm İslam Aleminin temsilcisi yapma uğraşı içindedir. Onun için Hıristiyan kiliseleri Siyasal İslam ile iyi ilişkiler kurma çabasındadır.

Laikleri tehlikeli görmesi bundandır. Çünkü halkın laikliğinin sola, sol milliyetçiliğe giden bir yönü vardır.

Amerika hep teslim alacağı bir temsilci peşindedir. Onu teslim alınca koskoca bir halkı teslim alacaktır.

Ekonomik bütünleşmeden (entegrasyon) kastı, büyük sermaye sahipleri ile bütünleşmektir. Yoksa onların çalıştırdıkları işçiler ile değil.

Cemaat destekli solu entegre ederken de, aynı amacı güder. Onun için Amerikancı sol ortaya çıkar.

Emperyalizmin işi, bir cemaati, bir sivil toplum örgütünü, bir sendikayı, bir partiyi, bir devleti temsil eden kişilerledir.

Bu kişileri bütünleştirdiniz mi, sömürü çarkları işler.

Kontrollü kaos her zaman kaosu kontrol edenlerin elinde kalmaz. Bazen de denetimden çıkar.

Er ya da geç bu kaosun içinden çıkacağız. Ancak bu çıkış, kaos yaşatan kurallar ile olmayacak. Zaten kaosun kuralları ile yaşayabilseydik buralara gelmezdik.

Kazanın basıncı denetimden çıktı.

Sadece bu kazanın basıncını artıranlar değil, bu durumu seyredenler de zarar görecek.

31.1.2010, bulentesinoglu@gmail.com

 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

((slayt izle)) I. ERGENEKON DAVASINDA NELER OLUYOR? Geçen haftanın özeti (8 ayrı haber)



İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:
Beni özel mahkemelere değil, Türk yargıçlarına emanet ediniz;
Onurlu, şerefli, adaletli Türk yargıçlarına!
 
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Tayyip Erdoğan'ın kurduğu gizli istihbarat örgütünü açıkladı. Perinçek Ergenekon ana davasının 29 Ocak 2010 günü yapılan, 133. duruşmasında yaptığı konuşmada, örgütün nasıl kurulduğunu anlatan belgelerin Ergenekon iddianamesinde yer aldığını söyledi. "Siz oynanan bu oyunu hala göremediniz mi" diye soran Doğu Perinçek "beni özel mahkemelere değil, Türk yargıçlarına emanet ediniz" dedi.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon ana davasının 133. duruşmasında yaptığı konuşmada Tayyip Erdoğan'ın gizli örgütünü açıkladı. Perinçek, gizli örgütü 1. Ergenekon iddianamesinin 245. klasörüne konulan iletişim tespit tutanaklarıyla belgeledi. Doğu Perinçek gizli örgütü ortaya çıkaran İbrahim Taşdelen ile Esat Kurucu'ya ait iletişim tespit tutanaklarını duruşma salonunda okudu.

Perinçek tutanaklarda "abi" olarak adlandırılan kişinin Tayyip Erdoğan, "baba" olarak geçen kişinin ise emekli Korgeneral Altay Tokat olduğunun belirtildiğini söyledi.

Telefon konuşmalarına göre 14 Nisan 2004 günü Bolu'da bir toplantı yapılıyor. Cüneyd Zapsu'nun da bulunduğu toplantıda Altay Tokat'tan gizli bir istihbarat örgütü kurması isteniyor.

Bu görülen dava dosyası içinde bir toplantı var. 245. klasörde, 2004 yılına ait, İbrahim Taşdelen ile Esat Kurucu arasındaki iletişim tespit tutanakları yer alıyor. Tamamen resmi, tamamen yasal! Bu delilden anlıyoruz ki
Bolu'da bir toplantı yapılıyor. 14 Nisan Pazar günü Bolu'da Recep Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül adına Altay Tokat'tan askeri istihbarat birimi kurması isteniyor. Tüm yetkilerle donatması isteniyor. Balyoz, kafes, tertip, suikast, ıslak imza, kuru imza hepsi.

Doğu Perinçek gizli örgütle ilgili kanıtların sadece bundan ibaret olmadığınu söyledi.

"Belge sadece bu mu? Yavuz Donat, gerçi şimdi hafızasını kaybetti ama, gizli örgütü 2003 yılında yazmıştı. Yavuz Donat diyor ki, bu ekip 5 yıldır hazırlanıyor. Yani 1998'den bu yana. Bu Tuncay Güney'den bulunduğu iddia edilen belgelerin imal tarihi. O belgeler kimden çıkıyor. Fehmi Korudan. Bakın yeni bir eleman daha. Fehmi Koru'dan bu belgeleri isteyemediniz. Çünkü o çok yukarılarda bir eleman."

Doğu Perinçek gizli örgütün eylemlerini de anlattı. Altay Tokat'ın Aksiyon Dergisi'ne verdiği röportajda "Ecevit Hükümetini biz devirdik" dediğini hatırlatan Perinçek, Erdoğan'ın oval ofis ziyaretinden sonra Anayasa çiğnenerek başbakan yapıldığını hatırlattı. "Balyoz planı" iddiasında Köksal Şengün'ün sıkıyönetim mahkemesi başkanı olarak gösterildiğini hatırlatan Perinçek heyete "Siz bunun tertip olduğunu hala anlayamadınız mı?" diye sordu.

"Bunun bir tertip olduğunu hala anlamadınız mı? Kendi deneyiminizle anlamadınız mı? Bazıları diyor ki; diğerlerini bilemem; ama bana iftira atıldı. Ben diyorum ki, hepsi iftira. Bana yapılan da iftira, Köksal Şengün'e yapılan da iftira, Eşref Bitlis'e yapılan da iftira, Hüseyin Kıvıkoğlu'na yapılan da iftira. Hepsi tertip, hepsi iftira. 7 yıl önce Abdullah Gül'ün 2 sayfa 9 maddelik anlaşmasını yazdık. Bütün tertip bu sözleşmede vardı. Kimse kendini kandırmasın Türk devleti dağıtılmıştır!"

Doğu Perinçek, Tayyip Erdoğan'ın ergenekon davalarına bakan heyeti "özel mahkeme" olarak nitelediğini de hatırlattı. Perinçek beni özel mahkemelere değil, türk yargıçlarına emanet ediniz" diye konuştu.

"AKP mahkemenizi nasıl tanımlıyor? Nasıl diyor Erdoğan, Silivri'de özel bir mahkeme kurduk diye? AKP sizi özel mahkeme olarak görüyor. Siz özel mahkemesiniz. Size verilen görev bu. Herkes rolünü oynuyor. Atatürk beni Türk hekimlerine emanet ediniz demişti. Ben de beni Türk yargıçlarına emanet ediniz diyorum. Onurlu, şerefli, adaletli Türk yargıçlarına!"
 
 
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yrd. Av. Hasan Basri Özbey:
Cumhuriyet Yargıcı, milletin kanayan vicdanını görmezden gelemez
 
I. Ergenekon davasının 29 Ocak 2010 günlü oturumunda onbinlerce seçkin yurttaşın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne hitaben yazdıkları “Atatürkçülük, yurtseverlik suçsa beni de alın” istekli dilkeçler Mahkeme’ye sunuldu. Dilekçeleri duruşma sırasında mahkemeye sunan Av. Hasan Basri Özbey, şunları söyledi;
Aralarında Muazzez İlmiye Çığ, Levent Kırca, Tarık Akan, Müjdat Gezen, Banu Avar, Vural Savaş, Ferhan Şensoy, Esin Avşar, Oktay Akbal, Sunay Akın, Muzaffer Akyol, Süheyl Batum, Balaban, Bedri Baykam, Mehmet Can Akyolcu, Kurtul Altuğ, Hayati Asılyazıcı, Ataol Behramoğlu, Demirtaş Ceyhun, Tuncer Cücenoğlu, İsa Çelik, Murat Çulcu, Ercan Enç, Yusuf Eradam, Ahmet Ercan, Mustafa Gazalcı, Kamer Genç, Yılmaz Gruda, Erbil Gözükırmızı, Altan Günbay, Aydın Ilgaz, Alpaslan Işıklı, Arslan Başer Kafaoğlu, Kayıhan Keskinok, Suna Kıraç, Mesut Mertcan, Özdemir Nutku, Fikret Otyam, Renan Pekünlü, Halit Refiğ, Savaş Süzal, Osman Şahin, Erol Toy, Gülsen Tuncer, Meriç Velidedeoğlu, İrfan Yalçın, Tolga Yarman, Rıza Zelyut, Ümit Zileli’ nin de bulundukları on binlerce seçkin yurttaş Mahkemenize hitaben bir dilekçe imzalamışlardır. Dilekçe şöyle;

ATATÜRK DEVRİMLERİNİ SAVUNMAK VE YURTSEVERLİK SUÇSA;BENİ DE ALIN!

CMK 250. MADDEYE GÖRE ÖZEL YETKİLİ
İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE,
Silivri / İstanbul

Dosya no : 2008/ 209
Suç : Atatürk Devrimlerini savunmak, vatanı ve milleti canından çok sevmek
Suç tarihi : Halen devam etmektedir.

Ülkemizin değerli yurtsever aydınları, siyasi parti genel başkanları, rektörleri, bilim adamları, komutanları, gazetecileri “Ergenekon” adı verilen soruşturma kapsamında özgürlüklerinden mahrum edilmişlerdir. Tutuklulukları, cezaya dönüşmüştür.
Bu yurtseverlerin tek suçu, Atatürk Devrimlerini taammüden savunmak, vatanı ve milleti canlarından çok sevmektir.
İtiraf ediyorum! Ben de Atatürk Devrimlerini taammüden savunuyorum, vatanımı ve milletimi canımdan çok seviyorum. Eğer bu suçsa, beni de alın, beni de yargılayın!
Saygılarımla.

Dilekçeler altındaki imzalar sağcı, solcu, şucu bucu değil,
Türk Milletinin göz bebeği, namus birikimi aydınları, bilim insanları, sanatçıları, sendikacıları, çeşitli siyasi partilerin yöneticileri, avukatlar, doktorlar, işçiler, köylüler…
İşte Türkiye bu!
Milli irade bu!
Halkın sesi bu!

Bu dilekçe millet vicdanının, SüperNATO-Gladyo’nun, Atatürk Cumhuriyetini yıkma saldırısı olan “Ergenekon” tertibine isyanıdır.
Atatürkçülüğün, yurtseverliğin suç olarak gösterilmesine isyandır.
Yurtseverlerin aylardır, yıllardır yargısız infazla özgürlüklerinin kısıtlanmasının kamu vicdanını kanattığının fotoğrafıdır.
Adalete inancın sarsıldığının dışa vurumudur.

Milletimiz, hukuksuzluğu, kanunsuzluğu, zulüm ve işkenceye dönüşen tutukluluğuyla “Ergenekon davası” uygulamasını reddetmektedir.
Hiçbir Cumhuriyet Yargıcı “Yeter artık, Atatürkçülüğü, yurtseverliği suç haline getirdiniz, bizi de alın, bizi de yargılayan” deme noktasına gelmiş kamu vicdanının isyanına gözünü kulağını ve vicdanını kapatamaz.

Mahkemenize iletilmek üzere 26 Ocak 2010 günü Beşiktaş Adliyesi’ne götürülen Ancak buradan verilmesi gerektiği belirtilen Bu dilekçeleri savunma kanıtımız olarak dosyaya sunuyoruz.

Sayın Yargıçlar,
Ergenekon tertibinin arkasındaki merkez ABD çökmektedir.
Bu çöküşle birlikte yıkılmakta olan AKP iktidarından medet umarak, kesinlikle dağıtılacak olan F-Tipi yapılanmaya sırt dayayarak iş yapmak mümkün değildir.
Aynı şekilde ABD’den korkarak, AKP’den ürkerek, F-Tipinin ahlaksız saldırılarından çekinerek karar verme, soruşturma, kovuşturma yapma döneminin sonuna gelinmiştir.
Kimsenin AKP enkazının altında kalmalarına gönlümüz razı olamaz.

Sayın Başkan,
Yüce Türk Milleti adına karar veriyorsunuz
Milletin sesine kulak verin!
Vicdanlarınız ile milletin vicdanı arasındaki tahammül sınırlarını ziyadesiyle aşan çelişmeye son verin.

 
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yrd. Av. Mehmet Cengiz:
Eymür'ün yalancı tanıklığına sessiz kalan MİT,
Şenkal Atasagun'a neden izin vermiyor?
 
 
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ergenekon davasında Mahkemeden, MİT eski müsteşarı Şenkal Atasagun'un yazılı olarak bilgisine başvurulmasını talep etmiş idi. Mahkeme, Atasagun'un tanıklığı için MİT Müsteşarlığı'ndan izin verilip verilmediğini sordu. MİT Müsteşarı Emre Taner imzasıyla gönderilen yanıtta görevin gizliliği gerekçesiyle izin verilmediği bildirildi. Bunun üzerine İşçi Partisi avukatları bu keyfi işleme itiraz ederek Mahkemeden yeniden talepte bulundular. Dilekçe şöyle;

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na

Dosya No: 2008/209
Konu: MİT Eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un tanıklığına izin verilmemesi ve
MİT Eski Kontrterör Başkanı Mehmet Eymür’ün tanık olarak alınan ifadesi hk.

Bir Kanun, İki Farklı Uygulama

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun “Tanıklık” başlıklı 29. maddesinde; “Görevin gizliliği ve Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hallerde MİT mensuplarının tanık olarak dinlenebilmesi, MİT Müsteşarı’nın iznine bağlıdır” deniliyor.

“Ergenekon Davası”nda bu hükmün iki farklı yorumu ve uygulaması ile karşı karşıyayız.

Bunlardan birincisinde; MİT Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür, soruşturma aşamasında tanıklık yapmış ve alınan ifadesi kanıt olarak dava dosyasına sunulmuştur.

İkincisinde ise; MİT Eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un tanık sıfatıyla dinlenmesi talebimiz, Mahkemece bu hüküm doğrultusunda MİT Müsteşarlığı’ndan sorulmuş, MİT Müsteşarı Emre Taner imzasıyla gönderilen 12.11.2009 tarihli cevabi yazıyla izin verilmediğinin bildirilmesi üzerine dinlenememiştir.

Görüldüğü gibi ortada tek bir kanun hükmü ve iki farklı uygulama vardır.

Olayı somutlayalım:

Davanın soruşturma aşamasında Mehmet Eymür, “Ergenekon Soruşturması”nı yürüten görevlilere başvurmuş ve yardımcı olmak istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine, 17.06.2008 günü 188109 ve 204677 sicil numaralı görevliler tarafından ifadesi alınmıştır. Alınan bu ifade savcılık tarafından dava dosyasına sunulmuştur.

Mehmet Eymür bu ifadesinde;
“Ben, 33 yıl Milli İstihbarat Teşkilatı’nda görev yaptım. Bu görev yaptığım süre içerisinde vakıf olduğum ve Ergenekon Soruşturmasında yararlı olabileceğini düşündüğüm konularla alakalı bilgi vermek istiyorum” diyerek 8 sayfa anlatımda bulunmuştur (Klasör: 391, Sayfa/Dizi 21–28, 288–295).

Kovuşturma aşamasında, MİT tarafından hazırlandığı iddiasıyla dava dosyasına karartılarak kanıt olarak sunulmuş bulunan “Ergenekon Şeması” ve buna ilişkin “MİT Raporu” gündeme geldiğinde, MİT Müsteşarlığı’nca 27 Kasım 2008 günü bir açıklama yapılmıştır. Bu açıklamada; Tuncay Güney’in o dönem itibarıyla şüpheli faaliyetlerinden dolayı dikkati çeken ve üzerinde çalışma yapılan bir şahıs olduğu belirtilmiş ve onun Mehmet Eymür’ün başkanlığındaki Kontrterör Dairesi’nin denetimi altında bulunduğu, “kuruluş ve işleyişi tartışmalı olan Kontrterör Merkezi(nin) sorumluları ile birlikte 1997 yılında kuruluş şemasından çıkarıldığı” açıklanmıştır.

MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun ise şunları söylemiştir:
“Ergenekon şema ve raporuna dayanak bilgiler geldiğinde komik buldum. Gülüp geçtim. Saçma sapan, ciddiye alınmayacak iddialardı. Ancak teşkilatta rapor olarak hazırlanmıştı, sumen altı edemez, bekletemezdim. İlgili makamlara sunmasam bana da Ergenekoncu derlerdi. Bu bilgiler o zaman da saçma sapandı, şimdi de saçma sapan! Başbakanlık’tan soruşturma izni verilmesini istiyorum. İzin verilmelidir. İzin verildiğinde ben de gider savcılara, mahkemelere bildiklerimi anlatırım” (16–17–18 Mart 2009 günlü gazeteler).

Davayı yakından ilgilendiren bu gelişmeler üzerine Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenmesi istendiğinde, yukarıda belirtilen olgular yaşanmıştır.

Yargılama Yetkisi MİT’e Devrediliyor.

Öncelikle belirtelim ki, olayda “Görevin gizliliği ve Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı haller”in söz konusu olup-olmadığına karar verecek makam Mahkemenizdir. Mahkemeniz, bu durumu saptayacak, yasada öngörülen bu iki durumun birlikte varlığına kanaat getirirse, ondan sonra izin verilip-verilmediğini MİT Müsteşarlığı’ndan soracaktır. “Görevin gizliliği ve Devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı haller”in var olup-olmadığının takdirini MİT Müsteşarlığı’na bırakmak, yargılama yetkisini MİT’e bırakmak demektir.

Gazetelerde Tartışılan “Gizli”,
“Saçma Sapan” İddialar, “Devletin Çıkarları” Kapsamında Değerlendiriliyor.

Konu, ilgililer ve sorumluların açıklamalarıyla medyada günlerce çarşaf-çarşaf tartışılmışken hangi “gizlilik”ten söz edeceksiniz? İlgililerince, “saçma sapan”, “gülüp geçilecek”, “maksatlı propaganda” ve “bilgi kirliliği” olarak nitelendirilen bu hususların “devletin çıkarları” ile alakası nedir?
Atasagun’un itirafına konu bu eyleminin soruşturulması istemiyle Ankara C. Başsavcılığı’na başvurduğumuzda, Başbakanlık tarafından soruşturma izni verilmemiştir.

Oysa Başbakanlığın soruşturma izni verilmemesine ilişkin 24.04.2009 günlü yazısında:
“Yapılan suç duyurusunda bahsedilen bilgilerin, MİT Müsteşarlığı’na, 03.07.2002 tarihinde posta kanalıyla, kaynağı tespit edilemeyen isimsiz ihbar mektubu ve eki altı adet CD ile intikal ettiği, bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan Ergenekon Lobi Projesi ve diğer belgelerin yanı sıra Tuncay Güney’in iddialarının dikkat çekici bulunduğu, ancak bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi de edinildiği, söz konusu CD’ler kamuoyuna malolmuş asker ve sivil şahısları da içermesi nedeniyle önemli görüldüğünden CD’lerin tetkiki ile MİT arşivi ve açık kaynaklara yansıyan teyit edilmemiş bilgilerle sınırlı tutulan incelemelerden hareketle hazırlanan dokümanın…Genelkurmay Başkanlığı’na ve Başbakanlığa intikal ettirildiği… Şemanın, CD’lerdeki bilgilerin kâğıda resmedilmesinden ibaret olduğu, düzenlenmesinde hiçbir ilave katkılarının söz konusu olmadığı…” denilmiştir.

Başbakanlığın “maksatlı propaganda”, “bilgi kirliliği” olarak tanımladığı, altında imzası bulunan Müsteşarın “saçma sapan”, “gülüp geçilecek” bilgiler olarak ifade ettiği “rapor ve şema” hakkında tanıklık yapmasının, “görevin gizliliği ve devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı haller” kapsamında nasıl değerlendirildiği anlaşılamamıştır.

Biz savunma makamı olarak, MİT Müsteşarlığı’nın Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenmesine izin vermeyen bu tasarrufunun iptali için idari yargıya başvuracağız. Ancak bu konuda Mahkemenize de görev düşmektedir.

Talep:
Bu bağlamda:
1. MİT Müsteşarlığı’na yazı yazılarak, MİT Eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün, dosyaya sunulu tanık ifadesinin anılan kanunun ilgili maddesine göre verilmiş bir izne dayanıp dayanmadığının sorulmasına;
2. Şayet böyle bir izin verilmiş ise, Şenkal Atasagun’un tanıklığı konusunda neden izin verilmediğinin, Başbakanlıkça “maksatlı propaganda” ve “bilgi kirliliği” olarak değerlendirilen hususların, “görevin gizliliği ve devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı haller” kapsamında nasıl değerlendirildiğinin açıklanmasının istenmesine; gelecek cevap da dikkate alınarak, konunun doğrudan yargılamayı yürüten Mahkemenizce değerlendirilip karara bağlanmasına;
3. Mehmet Eymür’ün bu ifadesi izin verilmeksizin alınmış ise, bu ifadenin dosyadan çıkarılmasına; gerek kendisi ve gerekse yasaya aykırı olarak ifade almış bulunan 188109 ve 204677 sicil numaralı görevliler ile CMK’nun 251. maddesi uyarınca soruşturmada doğrudan sorumlu olan ve bu ifadeyi kanıt olarak dosyaya sunan savcılar hakkında işlem yapılması için ilgili mercilere suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
29.01.2010

Doğu Perinçek Vekilleri
Av. Mehmet Cengiz - Av. Hasan Basri Özbey - Av. Servet Bora - Av. Turan İçli - Av. İlknur Kalan - Av. Hüseyin Gökçearslan
Av. Bayram Atasoy - Av. Nusret Şenalp - Av. Hikmet Fırat Arslan- Av. Hasan Fırat Kayaönü - Av. Erdem Gümüş -Av. İbrahim Erdoğan
 
 
 
İşçi Partisi Genel Sekreteri Av. Nusret Senem açıkladı:
GÜRBÜZ ÇAPAN MİT'İN YÖNLENDİRMESİ İLE
GERÇEK DIŞI BEYANLARDA BULUNDU
 
 
Ergenekon tertibi kapsamında 26 Mart 2008'den bu yana tutuklu bulunan, İşçi Partisi Genel Sekreteri Av. Nusret Senem, II. Ergenekon Davasında İşçi Partisi ve TSK aleyhine gerçek dışı beyanlarda bulunan ve aynı gün tahliye edilen Gürbüz Çapan'ın anlatımlarını değerlendirdi. Senem, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu dilekçesinde, Çapan'ın MİT'in yönlendirmesi ile gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, MİT'in 1999'dan bu yana boylu boyunca tertibin içinde olduğunu belirterek, MİT'in davaya müdahalesinin araştırılmasını istedi. Senem'in dilekçesi şöyle;

İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

ESAS NO: 2008/209
KONU : MİT Müsteşarlığı’ndan bazı konuların sorulması istemidir.

AÇIKLAMA :
MİT Müsteşarlığı’ndan aşağıda açıkladığım iki konunun sorulması zorunlu olmuştur:
1. MİT Müsteşarlığı’na müzekkere yazılarak, MİT Samsun Bölge Başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin 22 Ocak 2010 Cuma günü Gürbüz Çapan ile görüşmek üzere duruşma salonuna MİT Müsteşarının emri ile mi geldiğinin sorulmasını,
2. MİT Müsteşarı tarafından Sayın Gürbüz Çapan’a dört sayfalık bir yönlendirme metninin gönderilip gönderilmediğinin sorulmasına karar verilmesini talep ediyorum.
Gürbüz Çapan, 14 Ocak 2010 Perşembe günü duruşmadan döndüğünde bana, 4 sayfalık bilgisayar çıktısı bir metni okumam için verdi. Bu metni aynı koğuşu paylaştığımız Mustafa Balbay’ın da aynı gün duruşma sırasında okuduğunu öğrendim.
Sorgu metni mahiyetindeki bu bilgisayar çıktısında, öz itibarı ile İşçi Partisi’ne, TSK’ne açıkça, Cumhuriyet Gazetesi ve yöneticilerine ise örtülü şekilde, duruşma sırasında yaptığı saldırılara çok benzeyen, gerçek dışı siyasi suçlamalar yer alıyordu. Bu, kendisine verilmiş bir metindi.
Sayın Balbay’la birlikte, Gürbüz Çapan’a, bunların gerçeklere uymadığını, haksız ve mesnetsiz olduğunu, gerçekleri söylemesini önerdik.
Yine, Gürbüz Çapan 22 Ocak 2010 tarihli celsede tahliye edilip, 23 Ocak 2010 günü saat 02.00 civarında F-7 koğuşuna geldiğinde bana;
“ MİT Samsun Bölge Başkanı geldi. Duruşma arasında bana ‘Buradakilerle kendini çok fazla özdeşleştirmişsin, mesafe koy’ dedi.” diye söyledi.
Mahkemenize soruyorum: MİT Bölge Başkanı bu davayı neden izler ve sanığa yönlendirme anlamına gelen bu sözleri neden söyler?
Sayın Çapan’ın yukarıda açıkladığım şekilde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunması ile MİT Samsun Bölge Başkanı’nın duruşma arasındaki sözleri, gerçek dışı suçlamanın MİT kaynaklı olduğunu göstermektedir.
MİT, Sayın Çapan’dan Ermenistan ziyareti nedeniyle Cengiz Çandar ve Oral Çalışlar’ı da götürmesini, Ermenistan yetkilileriyle yapılan görüşmelerde hazır bulunmalarını sağlamasını istemiştir.
14-15 Ocak 2010 tarihli celselerde bu konuyu Sayın Çapan Mahkemenize de savunması kapsamında anlatmıştır.
MİT’in Sayın Çapan’dan böyle isteklerde bulunmuş olduğu kendi beyanı ile de sabittir.
Bu nasıl bir yargılamadır? MİT, 1999 yılından beri boylu boyunca bu tertibin içindedir. Şenkal Atasagun açıkça belirtti; bu müdahale ve tertipler içindeki rol sürüyor. Dilekçemde belirttiğim taleplerim, MİT’in kontrolü dışında bazı girişimlerin olup olmadığını anlamamızı sağlayacaktır.

SONUÇ VE İSTEM:
Açıkladığımız nedenlerle;
1 . MİT Müsteşarlığı’na müzekkere yazılarak, MİT Samsun Bölge Başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin 22 Ocak 2010 Cuma günü Gürbüz Çapan ile görüşmek üzere duruşma salonuna MİT Müsteşarının emri ile mi geldiğinin sorulmasına ;
2. MİT Müsteşarı tarafından Sayın Gürbüz Çapan’a dört sayfalık bir yönlendirme metninin gönderilip gönderilmediğinin sorulmasına;
Karar verilmesini talep ederim. 29.01.2010

Nusret SENEM
İşçi Partisi Genel Sekreteri
 
 
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yrd. Av. Mehmet Cengiz:
SANIK, AYNI ZAMANDA TANIK OLAMAZ!
 
 
İşçi Parti Genel Başkanı Doğu Perinçek ve diğer İşçi Partililerin vekili Av. Mehmet Cengiz, Ergenekon davasında, Danıştay katili Osman Yıldırım’ın çapraz sorgusunun bitmesinin ardından söz alarak şunları söyledi:

Bu enkazı buradan kaldırmanız gerekmektedir. Osman Yıldırım’ın, gizli tanık 9 olduğunu bilmeyen kalmadı. En azından siz hakimler bunu bilecek durumdasınız. Osman Yıldırım’ın hem sanık hem tanık olarak dinlenmesi yargılamayı tiyatroya çevirmektedir.

Sanık, tanık olamaz. Bizim hukukumuzda -Anglosakson hukukundan farklı olarak- böyle bir yol yoktur.

Tanık, sanık değildir, savcı da, davacı da değildir. Bilirkişi de değildir. Dava ile ilişkisi olmayan üçüncü kişidir (Pof. Dr. Faruk Erem, Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Baskı. S. 379).

Hariçte geçen vakıalara dair bildiklerini yargıca beyana mecbur olan üçüncü şahsa şahit denir (Pof. Dr. Kantar. S. 70; aktaran Erem, age, s. 381).

Davada herhangi bir sıfatı olanlar üçüncü şahıs değildir. Bu itibarla; yargıç, zabıt kâtibi, şahsi davacı, müdahil davacı tanık olamaz (Erem, age, s. 381).

Sanığın kendi davasında şahit olarak dinlenilmesi usulü Kanunumuzda benimsenmemiştir. Maznun, şahit olarak dinlenemez. Çünkü hiçbir kimse aynı dava safhasında hem maznun ve hem şahit olamaz. Bu itibarla şeriklerden biri diğeri aleyhine şahit olarak dinlenemez ve binaenaleyh ifadesi dinlenen bir şerike bilfarz 47. madde mucibince şahitlikten çekinmek hakkı olduğu bildirilmediği iddiası dermeyan edilmez (Erem, age, s. 382 vd).

Maznun sıfatı ile hakkında takibat yapılan kimse, beraat eylemek -hükmün katileşip katileşmediğinin ehemmiyeti yoktur- veya muhakemesinin menine karar verilmiş olmak suretiyle üzerinde maznunluk sıfatı kalmazsa şeriki addedilmiş maznun hakkında şahit olarak dinlenebileceği şüpheden azadedir (Vasfi Reşit Seviğ, I, s. 38; aktaran Erem, age. s. 382).

Bir takibatta maznun bulunan kimsenin o takibatta şahit olarak dinlenemeyeceği içindir ki tahkikatın mevzuu olan suç müteaddit olup da şeriklerden biri suçlardan birinde maznun olmasa dahi -medhaldar olmadığı suç hakkında- şahit olarak dinlenemez. Duruşma iki maznundan biri hakkında yapılıp diğeri hakkında talik edilmiş olsa dahi hakkında duruşma yapılmış olan maznun, diğeri hakkında şahit olarak dinlenemez (Vasfi Reşit Seviğ, I, s. 38; aktaran Erem, age. s. 383).

Tanıkların taraflardan biri olmaması lazımdır. Taraf olan kimse taraf tutacağından veya tutması çok muhtemel olduğundan, tanık olarak beyanda bulunamaz. Sanık da taraf olduğundan tanık olarak beyanda bulunamaz. İleride sanık sıfatını alması muhtemel kişiler de tanık olarak dinlenmemelidir. Dinlenmişlerse sanık olduklarında, beyanları duruşmada okunmamalıdır (Kunter, age, s. 634, Erem, age, s. 266).

Bir suçun ortaklığından veya yataklığından sanık olanlar, kanunda “tanık” denmesine rağmen sanıktan gayri tarafların arasındadırlar. Bunlar, tanık olmadıklarından yemin etmezler, doğru söylemezlerse cezalandırılmazlar; meğer ki iftira suçunu meydana getiren bir yalan söz konusu olsun (Kunter, age, s. 650).

Doktrinde sanığın beyanı, tanıklar dışındaki “diğer kişilerin beyanı” kapsamında ele alınmaktadır: “Soruşturma ve kovuşturma konusu suça iştirakten veya suç nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar da, Kanunda ‘tanık’ denilmesine rağmen (CMK, m. 50) bu gruba dâhildir” (Ceza Muhakemesi Hukuku, Prof. Dr. Nevzat Toroslu – Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, s.194).

“CMUK’nda son soruşturma aşmasında sanığın işlediği iddia edilen eylemiyle ilgili olarak ‘tanık’ sıfatıyla dinlenebilmesine imkân veren bir hüküm bulunmaması; anılan maddenin gerekçesinde ‘…maznun ile şeriki töhmet olmak veya onun yatağı bulunmak şüphesi altında bulunan kişilerin bu madde kapsamında mütalaa edildiğinin belirtilmesi de göz önünde tutulduğunda; haklarında sonradan soruşturmaya yer olmadığına karar verilse dahi, hazırlık soruşturmasında C. Savcısınca ifadesi ‘sanık’ sıfatıyla alınan veya son soruşturma aşamasında haklarında bu suça iştirakten veya yataklıktan dava açılmasına yeterli delil elde edilenlerin veyahut bu suça katılmak veya yataklıktan mahkûm olmuş olanların yeminsiz dinlenmeleri gerektiği açık bir biçimde anlaşılmaktadır.
“…
“Prof. Dr. Ayhan Önder, İ.H.F.M.’nin 1963 yılı sayısına yazdığı ‘Ceza Muhakemesi Hukukunda Şahitlikten Çekinme Hakkı’ adlı makalesinde ‘Bir kimseyi maznun olarak kabul etmek için ona karşı takibata geçilmiş olması kâfidir. Bu hazırlık takibatı da olabilir’;(Kunter -N. 350-) ‘Bir suçun ortaklığından veya yataklığından sanık olanlar da, kanunda ‘tanık’ denmesine rağmen -CMUK. 52-, sanıktan gayri taraflar arasındadırlar. Bunlar tanık olmadıklarından yemin etmezler, doğru söylemezlerse cezalandırılmazlar: meğer ki iftira suçunu meydana getiren bir yalan söz konusu olsun’”(Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı. 1-589/86).

Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, “Ceza Muhakemesi Hukuku” isimli eserinde, olayla birebir örtüşen şu açıklamayı yapmaktadır:

“CMUK, ‘Yemin Verilmeyen Tanıklar’ kenar başlıklı 52. maddesinde, ‘Tahkikatın mevzuu olan vakıalara iştirakten veya yataklıktan sanık veya bu sıfatlardan biriyle mahkûm olanlar’ın yeminsiz dinleneceklerini hükme bağlamıştır. Söz konusu hüküm ile aralarında bağlantı olduğu halde ayrı görülen veya görülmüş davaların kastedildiği kanaatindeyiz. Şöyle ki, birlikte görülen davalarda muhakemeler de birleştirilmiş olduğundan, muhakemenin sonuna kadar, bir davada savunma makamını işgal eden sanığın diğerinde de makam sahibi olduğu düşünülebilir. Öyleyse birleştirilmiş bir davada sanıklardan biri, diğerinin davasında tanık sıfatıyla dinlenememelidir . Buna karşın aralarında bağlantı olduğu halde ayrı görülen davalarda herhangi bir makam sahibi olmadıklarından sözü geçen davalarda tanık sıfatıyla dinlenememelidir” (s. 52, 53).

Tanık olamayacak kişilerin, “gizli tanık” olamayacakları ise izahtan varestedir.
 
 
 
'Beni de alın' dilekçeleri mahkemeye verildi [26 Ocak 2010]
 
Muazzez İlmiye Çığ ve onbinlerce yurttaş dilekçe verdi:
Atatürkçülük, yurtseverlik suçsa bizi de yargılayın
 
"Vatanseverlik suçsa beni de alın" diyen yurttaşlar bugün Türkiye'nin dört bir yanından Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne akın etti. Yurtsever aydınlar ve yurttaşlar, Türkiye genelinde toplanan 100 bin imzayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne teslim etti. "Beni de alın" imzacıları, direnen TEKEL işçilerine de sloganlarla destek verdi.
Yurdun dört bir yanından gelen yurttaşlar dondurucu soğuğa aldırmadan, sabahın erken saatlerinde Beşiktaş İskelesi önünde toplanmaya başladı.
Yurttaşlar, halaylarla ısındı. Halayda, Diyarbakırlısı da vardı, İzmirlisi de...
Türk bayraklarını ve imzaladıkları "beni de alın" dilekçelerini havaya kaldıran yurttaşlar, "Yurtseverlik suçsa bizi de alın" dedi.
"Vatanseverlik suçsa beni de alın" dilekçelerini imzalayan yurttaşlar, direnen TEKEL işçilerine de sloganlarla destek verdi.
Beşiktaş İskelesi'nde toplanan aydınlar ve yurttaşlar adına Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ bir açıklama yaptı. Çığ, "tüm yurttaşlar tepkisini göstermeli" dedi.
"Vatanseverlik suçsa beni de alın" dilekçesini imzalayan aydınlar arasında şu isimler dikkat çekiyor:
"BENİ DE ALIN" İMZACILARI
Halift Refiğ, Tarık Akan, Müjdat Gezen, Banu Avar, Levent Kırca, Hayati Asılyazıcı, Ferhan Şensoy, İbrahim Balaban, Bedri Baykam, Ataol Behramoğlu, Nihat Genç, Fikret Otyam, Seden Kızıltunç, Prof. Dr. Enis Öksüz, Muztafa Özarslan, Sarper Özsan, Yavuz Top, Ümit Zileli, Hüseyin Haydar.
Açıklamanın ardından, yurt genelinde toplanan yüz bin imza, Avukat Osman Aydın Şahin eşliğinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne teslim edildi.
 
 
HAPİSTEKİ DOĞU PERİNÇEK'TEN KORKUYORLAR!
Çünkü Perinçek, Türkiye’yi savunuyor ve çıkış yolunu gösteriyor
 
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, Vakit ve Star gazetelerinde yer alan haberlerle ilgili bir açıklama yaptı. Gültekin, "Siyasi iktidar tarafından korunan F Tipi Çete, iftira ve yalanlarına devam ediyor" dedi.

Vakit ve Star gazeteleri, Poyrazköy iddianamesindeki uydurmalara dayanarak İşçi Partisi ve Doğu Perinçek'i hedef alan haberler yaptı.
 
Haberlerde İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, cezaevinden denizci subaylara talimat verdiği iddialarına yer verildi.
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, yazılı bir açıklama yaptı. Gültekin, "yalan haberler ile ilgili olarak avukat arkadaşlarımız gerekli hazırlığı yapmaktadırlar. Suçluların cezalandırılması için gerekli başvuruyu yarın yapacağız." dedi.

Gültekin, Ergenekon tertibinin başladığı günden bu yana İşçi Partisi ile ilgili yalan haberler yayınlandığını belirtti. Bu haberler ile ilgili bir çok dava açtıklarını anlatan Gültekin, "Bugüne kadar açtığımız çok sayıda dava sonuçlandı. Yalan haberleri yapanlar ağır para cezalarına mahkum oldular." diye konuştu.

İşçi Partisi Genel Başkanı Gültekin şunları söyledi.

"İşçi Partisi Genel Başkanı’nın 22 aydır haksız yere tutuklu olması tertipçileri yalanlarından alıkoyamıyor. Onlar hapisteki Doğu Perinçek’ten korkmaktadır. Çünkü Doğu Perinçek, Türkiye’yi savunuyor. Türkiye’nin çıkış yolunun yeniden Kemalist Devrim programının uygulanmasından, tam bağımsızlıktan, halkçı devletçi ekonomiden ve Batı emperyalizminin güdümünden kurtulup Avrasya seçeneğine yönelmekten geçtiğini savunuyor. Bugün gazetelerde yer alan yalan haberler ile ilgili olarak avukat arkadaşlarımız gerekli hazırlığı yapmaktadırlar. Suçluların cezalandırılması için gerekli başvuruyu yarın yapacağız."
 
 
 
ZAMAN, VAKİT VE STAR GAZETELERİNE 90.000 TL'LİK TAZMİNAT DAVASI
İşçi Partisi Genel Başkan Yrd. Erkan Önsel:
F Tipi Gladyo’nun amacı Doğu Perinçek’in ve
yurtsever aydınların tahliye olmasını engellemektir
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, 29 Ocak 2010 bir basın açıklaması yaparak F Tipi Gladyo’nun amacının, Doğu Perinçek’in ve yurtsever aydınların tahliyesini engellemek olduğunu belirtti. Vakit, Zaman ve Star gazetelerine 30’ar bin liralık tazminat davası açıldığını söyleyen Önsel şöyle konuştu:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yürüme mesafesinde, Tayip Erdoğan’a doğrudan bağlı F Tipi Gladyo Merkezi yeniden harekete geçmiştir.

Amaçları, dağılan ve çöken Ergenekon davasında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in ve diğer yurtsever aydınların tahliye olmasını engellemektir.

Başta Anadolu’da Vakit, Zaman, Star ve Radikal gazetelerinin düğmesine aynı merkezden basılmış ve harekete geçirilmişlerdir. Şu yalanlara bakınız, 23 aydır cezaevinde tutuklu olan Genel Başkanımız Doğu Perinçek, “Levent Bektaş’ın ekiplerinin yerine ekipler kurulmasını ve Poyrazköy’de kalan malzemelerin korunaklı bölgelere dağıtılmasını” (Anadolu’da Vakit, 28 Ocak 2010) emrediyormuş! Yıkılan güçlerde akıl ve izanın kalmadığının en somut göstergesidir bu haber.

Bugüne kadar iddianamede ortaya konan belgeler teker teker çökertilmiş, iddianamenin belgeleri savunma belgelerine dönüşmüştür. Şaşkınlık ve panik içerisinde olan bu F Tipi Gladyo merkezini, Doğu Perinçek korkusu sarmıştır. Türkiye, bu Galdyo merkezinden hesap sorma dönemine girmiştir.

Partimizin avukatları Anadolu’da Vakit gazetesine 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, Zaman gazetesine 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ve Star gazetesine 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, 29 Ocak 2010 Cuma günü, 30’ar bin liralık tazminat davası açmışlardır.
 
 



--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin