13 Aralık 2010 Pazartesi

((slayt izle)) Olmak ya da Olmamak / Mehmet Bedri Gültekin: PKK - Fethullah flörtü



                                                                                                                              13 Aralık 2010

 

 

Olmak ya da Olmamak

                                   Mehmet Bedri Gültekin

 

PKK – Fethullah flörtü

 

            Fırat Haber Ajansı, 8 Aralık günü Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığı ile yaptığı açıklamaları yayınladı. Öcalan açıklamasında bir dost-düşman tarifi yapmaktadır. Özellikle Fethullahçılar hakkında yapmış olduğu değerlendirme, PKK’nın durduğu yeri veya gelmiş olduğu yeri göstermesi bakımından önemlidir.

            Öcalan’ın Fethullah Gülen hakkındaki olumlu değerlendirmeleri yeni değil. 16 Ağustos 2009 tarihinde gene Avukatları vasıtası ile yaptığı bir açıklamada da Fethullah Gülen Hareketi’nden olumlu olarak söz etmişti.

            Geçen süre içinde yaşanan gelişmelerden sonra Öcalan’ın Fethullahçı hareket konusunda daha da netleştiği ve bir karara vardığı anlaşılıyor.

Veya şöyle bir değerlendirme de yapılabilir: Kürt milliyetçi hareketini ve Batı destekli irticayı daha büyük bir resim içinde kontrol edenler, bu iki hareketi ortak hareket etme konusunda belli bir noktaya getirme kararı vermişlerdir.

Gerek Öcalan’ın açıklamaları, gerekse Fethullahçı Cephe’den gelen sinyaller, bu yeni “düzenleme”nin benimsendiğini gösteriyor.

 

KİM DOST, KİM DÜŞMAN

            Şimdi Öcalan’ın neler söylediğine bakalım:

            “Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce’nin bazı değerlendirmeleri olmuş. Bu vesile ile ben de kendi cemaatlerine ilişkin şunları belirtmek istiyorum: Tabi biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını inkâr etmedik, onlardan da bizi inkâr etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye’de gerek Ortadoğu’da önemli aktörleriz… Kendileri Türkiye’nin hatta Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde rol alabilirler, önemli bir siyasi güçleri var.”

Emperyalizmin Türkiye’deki önemli ayaklarından biri olarak son üç yıldır Cumhuriyet tarihinin en büyük anti demokratik soruşturmasını yürüten bir Ortaçağ kuvveti, bu şekilde, bırakın Türkiye’yi, Ortadoğu’da da “demokratikleşme” etkeni olarak parlatıldıktan sonra, Öcalan, işbirliği teklifini bir kez daha tekrarlıyor:

“Ben kendilerini bir Tarikat-Cemaat olarak görmüyorum… Hatta Ortadoğu’nun bir siyasi Partisi gibiler… Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye’de birçok temel sorun çözülecektir.”

Fethullahçı hareket Öcalan’ın “temel müttefiki” oluyor. Öcalan temel müttefikini belirledikten sonra “düşmanlarını da” şöyle tarif ediyor:

“İttihatçılarla, İttihatçı anlayışlarla ittifakımız söz konusu olamaz. Bu zihniyetten hesap sorulmalıdır. Biz değişimden, dönüşümden yana güçlerle ittifakı esas alıyoruz. Bu temelde karşılıklı yaklaşımların olması, demokratik çözümün gelişmesi, Ortadoğu’daki gerici statükocu güçlerin geriletilmesi sürecine Yeni Modernite de diyebiliriz.”

Bu ifadelerle yapılan dost düşman tarifidir. Değişim ve dönüşümden yana olan güçler yani Fethullahçılar ve AKP dost, İttihatçı anlayışta olanlar ise (Buna İttihatçı- Kemalist gelenekten gelen bütün milli partiler, güçler dâhildir) düşman kuvvetlerdir.

Söz konusu dost düşman ayrımı, son tahlilde emperyalizmin Türkiye’ye ilişkin planlarına kayıtsız şartsız teslim olanlarla, teslim olmayanlar arasındaki ayrımla örtüşmektedir.

 

ÜÇ YILDA NELER OLDU?

Öcalan’ın geçen yıl ağız yoklamak kabilinden sarf ettiği, bu yıl ise oldukça kararlı ve net bir şekilde ifade ettiği bu müttefik – düşman ayrımını nasıl anlamak gerekiyor?

Bu sorunun cevabı son üç yıldır yaşadığımız gelişmelerdedir. Fethullahçı AKP iktidarı arkada kalan üç yıl içinde iktidarını sağlamlaştırdı. Ergenekon tertibi ile yurtsever güçlere darbe indirildi.

Devletin ele geçirilmesi hedefine ulaşmada önemli bir mesafe alındı.

 Türk Ordusu’na operasyon üzerine operasyon yapıldı. Şimdi artık kendisine yönelen en alçakça saldırılara karşı bile sesini çıkaramayan bir TSK gerçeği var.

İşçi Partisi Genel Başkanı ve Genel Sekreteri, Hukuk ayaklar altına alınarak üç yıldır hapiste tutuluyor. Bu kanunsuzluğu gerçekleştirenlerin, en azından neleri yapmaya muktedir oldukları konusunda Öcalan’a yeterli bir fikir verdikleri anlaşılıyor.

Son olarak CHP’ye bir operasyon yapıldı. Operasyonu yapan Fethullahçı çete. Burada da en azından şimdilik bir başarı elde edildiği görülüyor.

Son olarak Anayasa Referandumunda F Tipi Çete ile AKP, tartışmasız bir başarı elde ettiler.

Bütün bu gelişmelerin Öcalan’ı; Türkiye’de sürmekte olan “iktidar” kavgasını Fethullahçılar – AKP ortaklığının kazandığını ve artık hesaplarını buna göre yapmak konusunda ikna ettiği anlaşılıyor.

 

KAYBEDENLERİN KADER ORTAKLIĞI

Bir kader ortaklığı tablosu ile karşı karşıyayız.

Amerika ve Avrupa emperyalistleri ile AKP, Fethullahçı Çete ve PKK kader ortaklığı yapmışlardır.

Bu kader ortaklığı, emperyalizm ile Ortaçağ’a ait olan dinsel ve etnik örgütlenmeler arasındadır.

Bu kader ortaklığını, kaybetmeye mahkûm olan güçlerin birbirlerine sarılması olarak da değerlendirebiliriz.

Üç yıldır Atlantik ötesinden yürütülen ve şimdilik bazı hedeflere vardığı zannedilen operasyonun sonucu da, Irak ve Afganistan’daki operasyonların sonucundan farklı olmayacaktır.

 


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin