16 Nisan 2010 Cuma

((slayt izle)) Sayın Mehmet Bedri Gültekin'in 15 Nisan tarihli yazısı: Ortaçağ hukuku

        15 Nisan 2010

 

 

Olmak ya da Olmamak

                                   Mehmet Bedri Gültekin

 

Ortaçağ hukuku

 

            CHP Genel Başkanı, Ana Muhalefet Partisi Başkanı Deniz Baykal, Van’da yumurtalı taşlı saldırıya uğradı.

            CHP yöneticileri basın toplantısı yaptılar, saldırganların fotoğraflarını ve video filmlerini gösterdiler. Hiçbir Hükümet yetkilisi en ufak bir açıklama yapmak gereğini duymadı.

            AKP saldırıyı protesto etmedi. Tayip Erdoğan Deniz Baykal’ı arayarak geçmiş olsun demedi.

            Saldırıyı yapanların AKP’li olduğu, fotoğraf ve filmle kanıtlandığı halde, AKP hala olayı “araştırmakla” meşgul.

            Yandaş basın ise neredeyse olayı görmezden geldi veya önemsizleştirmek için elinden geleni yaptı.

            Bu, son on gün içinde tanık olduğumuz birinci fotoğraf.

 

İKİNCİ FOTOĞRAF

            Ahmet Türk, bir davayı izlemek üzere gittiği Samsun adliyesi önünde saldırıya uğradı. Burnu kırıldı ve hastaneye kaldırıldı.

            Saldırgan yakalandı ve tutuklandı.

            İçişleri Bakanı hemen, olayı soruşturmak üzere müfettişlerin görevlendirildiğini açıkladı.

            Muhtemelen, daha müfettişlere görevleri tebliğ edilmeden Bakanlık, Samsun’da; ilgili Emniyet Müdür Yardımcısı ile bir başka polis yetkilisinin görevlerinden alındığını açıkladı.

            Tayip Erdoğan, taa Amerika’dan Ahmet Türk’ü aradı ve geçmiş olsun dileklerini iletti.

            İçişleri Bakanı Beşir Atalay ertesi gün Ahmet Türk’ü hastanede ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti. Beşir Atalay’ı Bülent Arınç takip etti.

            İçişleri Bakanlığı yıldırım hızıyla bir adım daha attı ve Samsun Emniyet Müdürü’nü merkeze aldığını açıkladı.

            Yandaş basın, adeta bir kampanya halinde saldırıyı protesto etti ve “Samsun – Trabzon tehlikeli fay hattı”ndan bahseden makaleler, köşeleri doldurdu.

 

FARK NEDEN?

            İki benzer olayın sonuçları arasındaki büyük fark üzerinde düşünmek gerekiyor. Aslında bu iki resim günümüzün Türkiye gerçeğini çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.

            Yanlış anlamalara meydan vermemek bakımından bir noktayı daha en başından belirtelim:

            Sayın Ahmet Türk’e yapılan saldırıya karşı gösterilen tepkiler yerindedir. Nitekim bütün muhalefet Partileri ve hemen hemen herkes saldırıya tepki gösterdi.

Bu anlamda Hükümetin derhal harekete geçmesi de olumludur. Ama Hükümetin harekete geçmesi, bir muhalefet partisi başkanına yapılan saldırıya karşı hukuku savunmak adına gösterilen tepki midir?

Ahmet Türk’ün uğradığı saldırıya Hükümetin gösterdiği tepkinin hukuka saygı ile bir ilgisi yoktur.

Hukuka saygı gösteren bir iktidar, Deniz Baykal saldırıya uğradığı zaman da aynı tepkiyi verirdi.

Benzer iki olayda farklı iki tavrın alınması, AKP’nin kaygılarının hukuk devleti ile ilgisi olmadığını gösteriyor.

Türkiye’de hukuk yoktur. Ergenekon tertibinin uygulandığı son üç yıl içinde bu gerçek bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.

Deniz Baykal ile Ahmet Türk’e saldırı ise bu gerçeği çarpıcı bir şekilde bir kez daha gözler önüne serdi.

Şimdi gelelim iki fotoğraf arasındaki farkın nedenine:

 

TEPKİLER

Deniz Baykal’a yapılan saldırıya, bu Parti’nin Genel Merkezi düzeyinde yapılan basın toplantılarında dile getirilen protestolar dışında bir tepki verilmedi.

DTP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise Ahmet Türk’e yapılan saldırının hemen ardından yaptığı açıklamada; “Sayın Başbakan, bizim tepkimiz, CHP’nin gösterdiği tepkiye benzemez” dedi.

Ardından büyük şehirlerde ve Doğu ve Güneydoğu’nun neredeyse bütün şehirlerinde protesto gösterileri düzenlendi. Yüksekova’da kepenkler indi.

Birçok yerde göstericiler polisle çatıştı.

İstanbul’da protesto gösterisinin ardından bir grup, belediye otobüsüne molotofla saldırdı. Vb. vb.

İşte, iki olaya gösterilen tepkiler arasındaki bu fark, AKP Hükümetinin benzer iki olay karşısındaki farklı tavrını da açıklıyor.

 

CUMHURİYET

Şu gerçek ortaya çıkmıştır.

2010’un Türkiye’sinde kuvvetiniz veya sırtınızı dayadığınız bir “kuvvet” varsa “hak”kınız vardır. Kuvvetiniz olduğu ölçüde söz hakkınız olur. Gücünüz ölçüsünde sözünüz dinlenir.

Gücünüz yoksa hiçbir hakkınız yoktur.

Ergenekon tertibinde yerden yere vurulan emekli veya muvazzaf askerlere bakınız. Hepsi sahipsizdir.

Bu gerçek, aynı zamanda Cumhuriyetle birlikte oluşturduğumuz “kanun düzeni”nin ve “hukuk”un yerinde artık yeller estiğini gösteriyor.

Ortaçağ’ın zorbalığına karşı mücadelenin sonunda kurulan demokratik hukuk devletleri, kanun önünde “güçlü” ile “güçsüzü” eşit kılar. Cumhuriyet, Türkiye’de bu yönde atılan önemli bir adımdı.

Ama savunulacak bir “Cumhuriyet”imiz, artık ne yazık ki yok. Sadece ve sadece yeniden kurulacak bir Cumhuriyet var.

                                                                                              mbgultekin@ip.org.tr

 



Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun.
Daha fazla bilgi edinin.


--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
 
 
 
kaliteli slayt grubu
 
 
 
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin