5 Nisan 2010
Olmak ya da Olmamak
Mehmet Bedri Gültekin
Adalet üzerine
“Balyoz” operasyonunun başlamasından bu yana daha 40 gün geçmedi.
Fethullah basını ve diğer yandaş basın yayın organları, bilinen yöntemlerle camilerin bombalanacağını, Ordu’nun kendi uçağımızı düşüreceğini yazıp durdular.
Taraf gazetesinin tetikçiliğini yaptığı ama asıl olarak Fethullahçı basının yürüttüğü kampanyanın ardından, başta eski 1. Ordu Komutanı Sayın Çetin Doğan olmak üzere 50’ye yakın muvazzaf ve emekli subay tutuklandı.
Yalan bombardımanı tam 40 gündür devam ediyor.
Ama Beşiktaş’da hâkimler de var. Bu hâkimler, 40 günlük yalan bombardımanına değil, hukuk ölçülerine itibar ettiler.
Ve Em. Org. Çetin Doğan başta olmak üzere tutukluların neredeyse tamamını serbest bıraktılar.
Şimdi “Adalet” yerini bulmuş mu oluyor?
TETİKÇİ “TARAF”
Sayın Çetin Doğan en başından beri şunu söyledi: ‘Doğru, 2003 yılında bizim hazırladığımız bir tatbikat senaryosu var. Ama bir de daha sonra bu senaryoya monte edilmiş olan, “cami bombalama”, “kendi uçağımızı düşürme” gibi bölümler var. Bu “ekleme bölümler”, TSK’ne karşı tertibi tezgâhlayan merkez tarafından üretilmiştir.’
Sayın Doğan, “Taraf” gazetesinin iddiayı ortaya atan isimlerini, televizyonda canlı yayında tartışmaya davet etti. Ama hiçbiri Çetin Doğan’ın karşısına çıkmadı.
Ama Beşiktaş’ta başından beri, herhangi bir kanıt olmadan, sadece tertip merkezinin ürettiği sahte belgelere bakanlar, Çetin Doğan’ı ve diğer askerleri tutuklamakta sakınca görmediler.
Şimdi aradan 40 gün geçti ve bir başka Beşiktaş Hâkimi; “kuvvetli suç şüphesi yok” diyerek tahliye kararı verdi.
Evet, şimdi adalet gerçekten yerini buldu mu?
CUMHURİYET HUKUKU VE SUÇ
Ergenekon tertibi en başından beri sahte belgeler, yalancı tanıklar ve imzasız e posta ihbarları ile yürütülüyor.
Başından beri sürekli olarak suç işleniyor.
Çetin Doğan ve onunla birlikte tutuklanan askerlerin, 40 gündür sahte kanıtlara dayanılarak içeri atılmaları, hiç şüphe yok ki Cumhuriyet Hukuk’unun uygulandığı bir Türkiye’de suçtur.
Peki, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, (şimdi üçüncü yıldan gün almaya başladı) hiçbir suç kanıtı olmadan hapiste tutulmasını nasıl adlandırmak gerekir?
SUÇ KANITLARI
İki yıldır devam etmekte olan Silivri yargılamalarının sonunda şu gerçekler kanıtlandı.
1. Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu iddia edilen bombaların o gecekonduda bulunmadığı, olay yeri tespit tutanaklarının, karakolda tutulduğu kanıtlandı.
2. İşçi Partisi Genel Merkezi’nde bulunduğu iddia edilen Yargıtay Krokisi ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a ait gezi programının kayıtlı olduğu iddia edilen CD’lerin, İşçi Partisi Genel Merkezinde olmadığı, daha sonradan delil torbalarına konulduğu kanıtlandı.
4. Doğu Perinçek, Suphi Karaman, Hasan Yalçın’ın ve Erol Bilbilik’in Bilecik’te bir gizli toplantı yaparak Ergenekon temel belgesini hazırladıkları iddiası. Adı geçen kişilerin ne belirtilen tarihte, ne de başka bir zaman Bilecik’e gitmedikleri kanıtlandı.
5. Doğu Perinçek’in PKK kurucusu olduğu yalanı. Mahkeme heyeti yalan oluğunu kabul etti.
6. Doğu Perinçek’in 1999 yılı başlarında Abdullah Öcalan ile Devlet arasında yapılan görüşmelere aracılık ettiği iddiası. Doğu Perinçek’in iddia edilen tarihte Haymana cezaevinde olduğu kanıtlandı. Yalan Mahkeme tarafından tespit edildi.
8. Doğu Perinçek’in bir Tır içinde Barzani, Talabani ve PKK’ya 24 bin kalaşnikof gönderdiği iddiası. Kuyruklu bir yalan olduğu hem mahkeme sorgusunda, hem de Genelkumay’dan gelen cevapla kanıtlandı.
7. Danıştay cinayetinin bazı Ergenekon davası sanıkları ile ilişkili olduğu iddiası: Savcıların “Osmanım”ının, ayaküstü 40 yalan uydurduğu, mahkemedeki sorgusunda ortaya çıktı.
8. 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen Balyoz planına göre değerlendirilmesi gereken kitle örgütleri arasında 2006 yılında kurulmuş olan Türkiye Gençlik Birliği’nin yer alması.
Vb. vb.
Merak eden, Silivri’de devam etmekte olan davada, hemen hemen her tutuklu ile ilgili olarak ortaya atılan iddialara bakarak bu listeyi istediği kadar uzatabilir.
KRİTİK SORU
Ama tertibin yalanları, sadece iddianamede yer alanlardan ibaret değil.
Örneğin “İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, bilgisayarlarının hard disklerini yakmak isterken kıskıvrak yakalandı” yalanı.
Operasyon medyası bu yalanı birinci sayfadan manşetten verdi. Oysa Nusret Senem bürosunda arama yapıldığı zaman bürosunda değil, İşçi Partisi Genel Merkezinde idi.
İşçi Partisi ile ilgili benzer yalanlar abartısız, yüzlercedir ve hepsi de şimdi tazminat davası konusudur. Yalancılar bu davalarda mahkum olmaya başlamışlardır.
Kritik soru şudur:
Bu yalanları söyleyenler, üretenler ve kullanarak masum yurttaşlara zulüm edenler, bu kanunsuzluklarının hesabını ceza mahkemesinde vermeden, adalet yerini bulacağından bahsedebilir mi?
Not: Bu yazı, Beşiktaş 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 gün önce serbest bırakılan 19 asker hakkında yeniden tutuklama kararı vermesinden evvel yazıldı.
Evet, adalet ama kimin adaleti?
--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:
Google Grupları "pınarslayt" grubu.
İlginc buldugunuz POWER-POİNT (SLAYT-PPS) yayinlandigi gruptur. Sizinde paylasacaginiz slaytlar varsa gonderin. mutlaka eki slayt olsun
*Herkese açık web sitesi*
http://groups.google.com/group/pnarslayt
*E-posta*
pnarslayt@googlegroups.com
kaliteli slayt grubu
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/pnarslayt?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
